JNBS
Üsküdar Üniversitesi

ARTICLES

Review Article

Role of 5-hydroxytryptamine receptor 2A gene in eating disorders

Turkish Title : Yeme bozukluklarında 5-hidroksitriptamin reseptör 2A geninin rolü

Can Akpınaroğlu,Canan Sercan,N. Sertaç Sırma,Korkut Ulucan
JNBS, 2019, 6(3), p:219-222

DOI : 10.5455/JNBS.1566397147

Aneroxia Nervosa (AN) and Blumia Nervosa (BN) are eating disorders with complex structures. These disorders, which have strong evidence of genetic linkage, are often accompanied by anxiety disorder, mood disorder, obsessive compulsive disorder and perfectionism. Recent studies investigate the biological origins of these disorders, rather than the familial inheritance. Eating disorders and anxiety disorders have several characteristics in common. Family and twin studies indicate  the important role of 5-Hydroxytryptamine (5-HT2A) Receptor 2A in AN and BN pathogenesis. Future studies in this field will indicate the importance of the serotonergic system and its biological markers in the treatment of these nutritional disorders. Predisposition and farmacogenetic studies with larger sample groups will produce more information about the receptor gene in nutritional disorders with more reliable arguments and will provide important information to physicians in terms of treatment approach.

Bu derlememizde beslenme bozuklukları altında yatan biyolojik nedenleri ve bu bozuklukların genetik altyapısını özetlemeyi amaçladık. Anoreksia Nervosa (AN) ve Blumia Nervosa (BN) karmaşık yapıları olan beslenme bozukluklarıdır. Genetik bağı olduğu konusunda güçlü bulgular olan bu bozukluklara çoğu zaman kaygı bozukluğu, duygudurum bozukluğu, obsesif kompülsif bozukluk ve mükemmeliyetçilik eşlik eder. Son dönem çalışmaları bu bozuklukların ailesel kalıtım yolu ile aktarılmasını araştırmak yerine biyolojik kökenlerini araştırmaktadır. Yeme bozuklukları ve kilo kaybı bozuklukları birbiri ile benzer özellikler göstermektedir. Ailelerle ve ikizlerle yapılan çalışmalarda 5-Hidroksittriptamin (5-HT2A) Reseptör 2A’nın AN ve BN patogenezindeki önemi belirtilmiştir. Gelecekte bu alanda yapılacak çalışmalar, serotonerjik sistemin ve bu sistemde rol alan biyolojik belirteçlerin, bu beslenme bozuklarının tedavisindeki önemini belirtecektir. Daha büyük hasta grupları ile yapılacak yatkınlık ve famakogenetik çalışmalar ile genin yeme bozukluklarındaki önemi daha sağlam kanıtlarla belirlenebilecek ve tedaviye yaklaşım açısından hekimlere önemli bilgiler sunacaktır.


Review Article

Effects of genes to psychological factors in sports

Turkish Title : Genlerin sporda psikolojik faktörlerle ilişkisi

Basak Funda Eken,Can Akpinaroglu,Kadir Sinan Arslan,Canan Sercan,Korkut Ulucan
JNBS, 2018, 5(1), p:56-61

DOI : 10.5455/JNBS.1516796381

With the human genome project, in addition to determining the number, structure and physical maps of our genes which were previously supposed to be between 20-25 thousands, genetic regions affecting athletic performance have also been identified.It has been determined that endurance, athletic ability and musculoskeletal as well as central nervous system (CNS) are effective in succeeding in today’s sporting events and play an important role in performance. Parameters affecting psychological performance such as stress, anxiety, aggression are effective in determining sportive achievements. Determining the genetic predisposition of the athletes in stressful environments or in sports where stress is prominent allows them to be guided by psychologists at an early age and contributes to sporting success. Related to the behavioral characteristics of the athletes, genes leading to resistance to stress, personality traits and aggressive behaviours like 5-HTT, DRD4, DRD5, ADRD1, COMT, BDNF, NRG1, GLUT4 and SLC2A4 and polymorphisms within these genes have been investigated in our review.

İnsan genom projesiyle 20-25 bin arasında olduğu tahmin edilen genlerimizin sayı, yapı ve fiziksel haritalarının belirlenmesinin yanında atletik performansa etki eden genetik bölgeler de belirlenmiştir. Yapılan çalışmalarla dayanıklılığın, atletik yeteneğin ve kas iskelet sisteminin yanı sıra merkezi sinir sisteminin de (MSS) günümüzdeki spor müsabakalarında başarılı olmakta etkili olduğu ve performansta önemli rol oynadığı belirlenmiştir. Stres, kaygı, agresyon gibi psikolojik performansımıza etki eden parametreler sportif başarıların belirlenmesinde etkili olmaktadır. Sporcuların stresli ortamlarda veya stresin belirgin olduğu spor dallarında genetik yatkınlıklarının belirlenmesi, erken yaşta psikolog desteğine yönlendirilmesine olanak sağlamakta ve sportif anlamda başarıya katkıda bulunmaktadır. Sporcuların davranışsal özellikleri ile ilgili olan; stres direnci, kişilik özellikleri ve özellikle saldırganlıkla ilgili aday genlerden MOA-A, 5-HTT, DRD4, DRD5, ADRD1, COMT, BDNF, NRG1, GLUT4 ve SLC2A4 genleri ve bu genler üzerindeki polimorfizmler bu derlememizde incelenmiştir.


Review Article

Genetics of trichotillomania

Turkish Title : Trikotilomani genetiği

Can Akpinaroglu,Korkut Ulucan
JNBS, 2017, 4(2), p:90-93

DOI : 10.5455/JNBS.1494416158

Trichotillomania can be described as a psychiatric disorder where a recurring hair pulling behaviour is observed in an individual.Neurobiological causes of this condition is still unclear. Because of this, definite solutions can not be presented in the treatment.Molecular genetic studies are of great importance for a better understanding of the etiology of trichotillomania and for the treatmentof this disorder. As of today, our knowledge and information about trichotillomania is limited. The molecular analyzes madesuggest that HOXB8, SAPAP3, DRD1, DRD4, SLC6A4 genes may be related to the disease. In this review, the psychological andphysiological basis and classification of trichotillomania will be followed by genetic polymorphisms that are thought to be related tomolecular genetic studies, animal studies and disorders of trichotillomania. We hope that this article will also guide to the furthermolecular studies that can be carried out in this subject.

Trikotillomani (saç ve kıl koparma hastalığı) kişide devamlı saç yolumunun gözlemlendiği bir psikiyatrik bozukluk olaraktanımlanabilir. Bu durumun nörobiyolojisi net olarak bilinmemektedir. Bu nedenden dolayı tedavisi içinde kesin çözümlersunulamamaktadır. Molekğler genetik çalışmaları trikotillomaninin etiyolojisinin daha iyi anlaşılması ve bu bozukluğun tedaviedilmesi için büyük önem taşımaktadır. Günümüze kadar yapılan çalışmalar ile trikotillomani hakkında eldeki bilgiler kısıtlıdır.Yapılan moleküler analizler HOXB8, SAPAP3, DRD1, DRD4, SLC6A4 genlerinin hastalık ile ilişkili olabildiğine dair ipuçlarıvermektedir. Bu derlemede trikotillomaninin psikolojik ve fizyolojik temelleri ve sınıflandırılışı ve ardından da trikotillomaniye dairmoleküler genetik çalışmalar, hayvan çalışmaları ve bozukluk ile ilişkili olduğu düşünülen genetik polimorfizmler anlatılacaktır.Eldeki bilgilerin derlendiği bu makalenin sonrasında gerçekleştirilebilecek olan moleküler çalışmalara da yön vereceğini ümitetmekteyiz.


Review Article

Gene Therapy and Gene Delivery to the Brain Using Viral Vectors

Turkish Title : Gen Terapisi Ve Viral Vektörlerin Kullanımı İle Beyne Gen Nakli

Can Akpınaroğlu,Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2016, 3(1), p:20-24

DOI : 10.5455/JNBS.1452923860

Treating monogenic disorders via gene therapy although still considered experimental by some, has becoming a more accepted method lately especially in these last 10 years with a number of recent clinical successes. Genetic modifications are becoming easier to perform with the progressing technology and discovery of new techniques such as the Clustered regularly interspaced short palindromic repeats (CRISPR)-CRISPR associated protein 9 (Cas9) methods which can modify DNA with great ease and accuracy. Gene therapy is a powerful technique with huge potential to treat psychiatric and neurodegenerative disorders including Alzheimer’s and Parkinson’s disease. Gene therapy is simple in principle, which is corrective genetic material is sent into cells and the disease is cured by ending the problem at its source. Viral and non-viral vectors which are used for the delivery of the desired genes to the targeted cells are briefly listed and explained. Unlike viral vectors non-viral vectors don’t cause an immune response but their pretty low transfer rate makes them rather less interesting for research. Viral vectors of adenoviruses, adeno-associated viruses, retroviruses with its subclass of lentiviruses and herpes viruses are compared with their advantages and disadvantages related to usage in brain and CNS treatment of our topic. Neurotrophic factors (NTFs) have important roles in brain and nervous tissue. Delivering NTFs via viral vectors for treating neurodegenerative diseases is a promising approach. Providing information about principles, methods, hurdles and clinical applications of gene therapy with its historic background to present it with its all basic details and therapeutic effects it can provide to problems related to brain are aimed in this writing.

Tek bir gene bağlı hastalıkların gen terapisi ile tedavisi hala bir kısım tarafından deneysel olarak nitelendirilse de özellikle bu son 10 yıldaki en son klinik başarılar ile gittikçe daha fazla kabul gören bir yöntem haline gelmektedir. DNA’yı harika bir kolaylıkla ve hassasiyetle modifiye edebildiğimiz clustered regularly interspaced short palindromic repeats (CRISPR)-CRISPR associated protein 9 (Cas9) metodu gibi yeni tekniklerin keşfi ve ilerleyen teknoloji ile genetik modifikasyonları uygulamak daha kolay bir hale gelmektedir. Gen terapisi psikiyatrik ve Alzheimer ya da Parkinson hastalığı gibi nörodejeneratif rahatsızlıkları tedavi edebilecek güçlü ve büyük bir potansiyeli olan bir yöntemdir. İyileştirecek olacak genetik malzemenin doğrudan hücrelere yollanması ve rahatsızlığın direkt olarak kaynağından çözümlenmesi, gen terapisinin basit prensipidir. İstenilen genlerin hedef
hücrelere taşınması için kullanılan viral ve viral olmayan vektörler listelenmiş ve kısaca açıklanmışlardır. Viral vektörlerin aksine viral olmayan vektörler bağışıklık sistemini tetiklemezler fakat düşük transfer seviyeleri onları araştırmalar için daha az ilgi çekici yapmaktadır. Adenovirüsler, adeno ilişkili virüsler, alt kategorileri olan lentivirüslerle birlikte retrovirüsler ve herpes virüsleri konumuz olan, beyinde ve merkezi sinir sisteminde tedavi amaçlı kullanımlarına ilişkin avantajları ve dezavantajları ile karşılaştırılmıştır. Nörotrofik faktörlerin beyinde ve sinir dokusunda önemli rolleri vardır. Nörodejeneratif rahatsızlıkları tedavi etmek için nörotrofik faktörleri viral vektörler kullanarak iletmek, umut vadeden bir yaklaşım yoludur. Bu yazıda, bütün temel ayrıntıları ve beyine dair sunabileceği tedavi edici etkileri ile tarihsel arkaplanı da dahil edilerek gen terapisinin prensipleri, metodları, zorlukları ve klinik uygulamaları hakkında bilgi vermek amaçlanmıştır.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.