JNBS
Üsküdar Üniversitesi

ARTICLES

Review Article

Gene Therapy and Gene Delivery to the Brain Using Viral Vectors

Turkish Title : Gen Terapisi Ve Viral Vektörlerin Kullanımı İle Beyne Gen Nakli

Can Akpınaroğlu,Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2016, 3(1), p:20-24

DOI : 10.5455/JNBS.1452923860

Treating monogenic disorders via gene therapy although still considered experimental by some, has becoming a more accepted method lately especially in these last 10 years with a number of recent clinical successes. Genetic modifications are becoming easier to perform with the progressing technology and discovery of new techniques such as the Clustered regularly interspaced short palindromic repeats (CRISPR)-CRISPR associated protein 9 (Cas9) methods which can modify DNA with great ease and accuracy. Gene therapy is a powerful technique with huge potential to treat psychiatric and neurodegenerative disorders including Alzheimer’s and Parkinson’s disease. Gene therapy is simple in principle, which is corrective genetic material is sent into cells and the disease is cured by ending the problem at its source. Viral and non-viral vectors which are used for the delivery of the desired genes to the targeted cells are briefly listed and explained. Unlike viral vectors non-viral vectors don’t cause an immune response but their pretty low transfer rate makes them rather less interesting for research. Viral vectors of adenoviruses, adeno-associated viruses, retroviruses with its subclass of lentiviruses and herpes viruses are compared with their advantages and disadvantages related to usage in brain and CNS treatment of our topic. Neurotrophic factors (NTFs) have important roles in brain and nervous tissue. Delivering NTFs via viral vectors for treating neurodegenerative diseases is a promising approach. Providing information about principles, methods, hurdles and clinical applications of gene therapy with its historic background to present it with its all basic details and therapeutic effects it can provide to problems related to brain are aimed in this writing.

Tek bir gene bağlı hastalıkların gen terapisi ile tedavisi hala bir kısım tarafından deneysel olarak nitelendirilse de özellikle bu son 10 yıldaki en son klinik başarılar ile gittikçe daha fazla kabul gören bir yöntem haline gelmektedir. DNA’yı harika bir kolaylıkla ve hassasiyetle modifiye edebildiğimiz clustered regularly interspaced short palindromic repeats (CRISPR)-CRISPR associated protein 9 (Cas9) metodu gibi yeni tekniklerin keşfi ve ilerleyen teknoloji ile genetik modifikasyonları uygulamak daha kolay bir hale gelmektedir. Gen terapisi psikiyatrik ve Alzheimer ya da Parkinson hastalığı gibi nörodejeneratif rahatsızlıkları tedavi edebilecek güçlü ve büyük bir potansiyeli olan bir yöntemdir. İyileştirecek olacak genetik malzemenin doğrudan hücrelere yollanması ve rahatsızlığın direkt olarak kaynağından çözümlenmesi, gen terapisinin basit prensipidir. İstenilen genlerin hedef
hücrelere taşınması için kullanılan viral ve viral olmayan vektörler listelenmiş ve kısaca açıklanmışlardır. Viral vektörlerin aksine viral olmayan vektörler bağışıklık sistemini tetiklemezler fakat düşük transfer seviyeleri onları araştırmalar için daha az ilgi çekici yapmaktadır. Adenovirüsler, adeno ilişkili virüsler, alt kategorileri olan lentivirüslerle birlikte retrovirüsler ve herpes virüsleri konumuz olan, beyinde ve merkezi sinir sisteminde tedavi amaçlı kullanımlarına ilişkin avantajları ve dezavantajları ile karşılaştırılmıştır. Nörotrofik faktörlerin beyinde ve sinir dokusunda önemli rolleri vardır. Nörodejeneratif rahatsızlıkları tedavi etmek için nörotrofik faktörleri viral vektörler kullanarak iletmek, umut vadeden bir yaklaşım yoludur. Bu yazıda, bütün temel ayrıntıları ve beyine dair sunabileceği tedavi edici etkileri ile tarihsel arkaplanı da dahil edilerek gen terapisinin prensipleri, metodları, zorlukları ve klinik uygulamaları hakkında bilgi vermek amaçlanmıştır.


Case Report

Use of Repetitive Transcranial Magnetic Stimulation for Treatment of Auditory Hallucinations: A Case Report and Brief Review

Turkish Title : İşitsel Varsanıların Tedavisinde Transkaranial Manyetik Uyarım Kullanımı: Bir Olgu Sunumu ve Kısa Gözden Geçirme

Gökben Hızlı Sayar,Hüseyin Bulut,Nevzat Tarhan
JNBS, 2016, 3(1), p:32-36

DOI : 10.5455/JNBS.1449305089

In this case we report the efficacy of repetitive transcranial magnetic stimulation for treatment resistant auditory verbal hallucinations. The majority of protocols have utilized low-frequency suppressive repetitive transcranial magnetic stimulation over the left temporoparietal cortex with some therapeutic benefits in ameliorating auditory hallucinations. Normalizing the functional connectivity between the temporoparietal and frontal brain regions may underlie the therapeutic effect of repetitive transcranial magnetic stimulation on auditory hallucinations in schizophrenia. Regarding side effects, the rTMS intervention was well tolerated in this case. Future research must focus on the optimum stimulation site and parameters.

Bu olgu sunumunda tekrarlayan transkranial manyetik uyarımın tedaviye dirençli işitsel varsanılarda etkinliği bildirilmektedir. Literatürde işitme varsanılarında tedavisel etkinliği oldığu bildirilen protokollerin çoğunda sol temporoparietal bölgeye baskılayıcı düşük frekanslı transkraniyal manyetik uyarım kullanılmıştır. Temporoparietal ve frontal beyin bölgeleri arasındaki işlevsel bağlantının düzeltilmesi, şizofrenide işitsel varsanılarda transkranial manyetik uyarımın etkinliğinin altında yatan mekanizma olabilir. transkranial manyetik uyarım bu olguda bildirilen hasta tarafından iyi tolere edilmiştir. Gelecekteki çalışmalar optimum uyarım bölgesi ve parametreleri üzerine yoğunlaşmalıdır.


Editorial

Brain mapping

Turkish Title : Beyin haritalama

Gökben Hızlı Sayar,Nevzat Tarhan
JNBS, 2015, 2(3), p:89-90

DOI : 10.5455/JNBS.1445369647


Review Article

N-Acetylcysteine in treatment of Trichotillomania

Turkish Title : Trikotilomanide N-Asetilsistein kullanımı

Hüseyin Bulut,Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2015, 2(3), p:110-113

DOI : 10.5455/JNBS.1446409071

Trichotillomania is a chronic mental disorder characterized by recurrent hair-pulling. Hoarding, excoriation and trichotillomania are classified as obsessive-compulsive related disorders in DSM-5, which share similar clinical presentations, characterized by inappropriate and excessive repetitive behaviors and dysregulation of inhibitory control processes. Research evidence suggests that abnormalities in the cortico-striato-thalamic-cortical circuits are one of the key factors underlying the pathophysiology of obsessivecompulsive related disorders, including trichotillomania. Glutamate is the primary neurotransmitter within the cortico-striato-thalamiccortical circuits. Therefore, the use of glutamate-modulating agents is subject to interest for obsessive-compulsive related disorders. N-acetylcysteine, a derivate of the amino acid L-cysteine, has been explored as potential therapy for obsessive-compulsive related disorders, including trichotillomania. Pharmacotherapies that target the prefrontal glutamatergic system, such as N-acetylcysteine, may correct the underlying pathophysiologic abnormalities and symptoms of trichotillomania. Even a limited number of studies are suggesting that N-acetylcysteine is a promising treatment option, these studies did not assess treatment effects exceeding 3-4 months treatment period. Longer term effects of N-acetylcysteine therapy in trichotillomania require further evaluation.

Trikotilomani tekrarlayan saç çekme ile karakterize kronik bir ruhsal bozukluktur. DSM-5’te istifleme, ekskoriasyon ve trikotilomani, uygunsuz ve aşırı tekrarlayıcı davranışlar ve inhibitör kontrol süreçlerinin bozulması ile karakterize benzer klinik sunumlar paylaşan bozukluklar olarak “obsesif-kompulsif ilişkili bozukluklar” olarak sınıflandırılır. Araştırma bulgularına göre kortiko-striato-talamik-kortikal devrelerde anormallikler, trikotilomaninin de dahil olduğu obsesif kompulsif ilişkili bozuklukların patofizyolojisinde yer alan en önemli faktörlerden birisidir. Glutamat kortiko-striato-talamik-kortikal devrelerde birincil nöroiletkendir. Bu nedenle, glutamat modüle edici ajanların kullanımı, obsesif kompulsif ilişkili bozukluklar için ilgi çekicidir. N-asetilsistein, amino asit olan L-sisteinin bir türevidir ve trikotilomani de dahil olmak üzere, obsesif kompulsif ilişkili bozukluklarda potansiyel tedavi olarak incelenmiştir. N-asetilsistein gibi prefrontal glutamaterjik sistemi hedefleyen farmakoterapiler, trikotilomani belirtileri ve altta yatan patofizyolojik bozukluklarda etkili olabilir. Sınırlı sayıda çalışmada N-asetilsistein umut verici bir tedavi seçeneği olarak izlenmiş olsa da bu çalışmalar 3-4 ay tedavi süresini aşan etkinliği değerlendirmemiştir. Trikotilomaninin N-asetilsistein ile tedavisinin uzun dönemli etkileri incelenmelidir.


Case Report

Melodic Intonation Therapy in an aphasic patient

Turkish Title : Afazik bir olguda Melodik Entonasyon Terapisi

Sima Arslan,Eylem Özten,Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2015, 2(1), p:32-33

DOI : 10.5455/JNBS.1422264169

Communication deficits resulting from aphasia can negatively impact stroke survivors’ social life. It has been reported that patients with severe non-fluent aphasia are better at singing lyrics than speaking the same words. Based on lesion studies, it is generally proposed that the right hemisphere is dominant especially for melody production. We present a 28-year-old woman with non-fluent aphasia as the result of a left hemisphere ischemic stroke involving mainly the superior division of the middle cerebral artery, and classified as having Broca’s aphasia. She was taken into melodic intonation therapy with speech therapy. Singing is accessible and enjoyable for many people with aphasia and melodic intonation therapies may facilitate recovery in such non-fluent aphasic patients.

Afaziye bağlı iletişim sorunları strok hastalarının sosyal yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Akıcı olmayan afazi hastalarının söyleyemedikleri kelimeleri şarkı içinde daha rahat söyleyebildikleri bildirilmiştir. Lezyon çalışmalarına göre melodi üretiminde ağırlıklı olarak sağ hemisfer görev alır. Bu yazıda orta serebral arterin superior bölümüyle ilişkili strok nedeni ile Broca afazisi olarak sınıflanmış akıcı olmayan afazi gelişmiş 28 yaşında kadın hasta sunulacaktır. Olguya konuşma terapisi ile birlikte melodik entonasyon terapisi uygulanmıştır. Şarkı söyleme birçok kişi için kolay yapılabilir ve eğlenceli bir etkinliktir. Akıcı olmayan afazi hastalarında melodik entonasyon terapisi iyileşme sürecini hızlandırabilir.


Mini - Review

Nicotine and alcohol dependence in schizophrenia

Turkish Title : Şizofrenide nikotin ve alkol bağımlılığı

Ayşe Özçetin,Fatma Turan,Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2014, 1(2), p:47-49

DOI : 10.5455/JNBS.1401802032

Schizophrenia is a neurodevelopmental brain disease and a severe psychiatric disorder which is seen approximately in 1% of the society. About the half of the individuals diagnosed with schizophrenia have substance abuse story, and this rate is higher than the general population. Alcohol dependence, smoking and substance abuse has been reported very often in schizophrenia. Especially smoking rate is very high in patients with schizophrenia. The aim of this paper is to briefly review the literature related to the relationship between schizophrenia and nicotine-alcohol dependency.

Şizofreni toplumun yaklaşık %1’inde görülen ağır bir psikiyatrik bozukluk ve nörogelişimsel beyin hastalığıdır. Şizofreni tanısı alan bireylerin neredeyse yarısı madde kötüye kullanım bozukluğu öyküsüne sahiptir ve bu oran genel popülasyondan çok yüksektir. Alkol bağımlılığı, sigara içme ve madde kötüye kullanımının şizofreniye eşlik ettiği çok sık bildirilmiştir. Özellikle sigara içiminin şizofreni tanısı almış hastalarda çok yüksek oranda olduğu dikkati çekmektedir. Bu yazının amacı, şizofreni ile nikotin ve alkol bağımlılığı arasındaki ilişki ile ilgili literatürün kısaca gözden geçirilmesidir


Case Report

Man transforming into wolf: A rare case of clinical lycanthropy

Turkish Title : Kurda dönüşen adam: nadir görülen bır klinik likantrofi olgusu

Gökben Hızlı Sayar,Gaye Kağan,Eylem Özten
JNBS, 2014, 1(2), p:50-51

DOI : 10.5455/JNBS.1401371806

Clinical lycanthropy is defined as a rare psychiatric syndrome that involves a delusion that the affected person can transform into, has transformed into, or is a non-human animal. Its name is connected to the mythical supranatural stories of lycanthropy, in which humans are said to physically shape shift into wolves. According to suggested diagnostic criteria for lycanthropy, either a delusional belief in current or past transformation or behavior that suggests a person thinks of himself as transformed is considered evidence of clinical lycanthropy. Hereby we present a case of clinical lycanthropy in a male patient reporting moments of feeling himself as a wolf and behaving in a manner that resembles wolf behavior, for example howling and growling.

Klinik likantofi, etkilenen kişinin bir hayvana dönüştüğü ya da bir hayvan olduğu sanrısının var olduğu nadir bir psikiyatrik sendromdur. Likantrofi, adını efsanevi doğaüstü kurtadam hikayelerinden alır. Klinik likantrofi için önerilen tanı kriterleri kişinin halen ya da geçmişte bir hayvana dönüşüm yaşadığına olan inancı, ya da kişinin bir hayvana dönüştüğüne inandığını gösterir biçimde davranmasıdır. Bu olgu sunumunda zaman zaman bir kurda dönüştüğüne inanan ve kurda benzer uluma ve hırlama davranışları gösteren bir erkek hasta sunulacaktır.


Case Report

Habit reversal training in trichotillomania: A case report

Turkish Title : Trikotillomanide alışkanlığı tersine çevirme eğitimi

Gökben Hızlı Sayar,Gaye Kağan
JNBS, 2014, 1(1), p:17-19

DOI : 10.5455/JNBS.1394035079

Trichotillomania is a psychiatric disorder that involves repetitive hair pulling to the point of apparent loss. No approved treatment algorithm is available for trichotillomania. We present a case report of a 28-year-old female diagnosed as trichotillomania, with complaints of recurrent hair pulling resulting in noticeable hair loss. She was treated with Habit Reversal Training and a selective serotonin reuptake inhibitor (sertraline) over a period of 6 weeks. Habit reversal training includes self-monitoring, awareness training, competing response training, and homework assignments. The aim of this case report is to provide a brief description of habit reversal training, which is unfamiliar to many professionals.

Trikotillomani, tekrarlayan saç yolmalar sonucu belirgin saç kaybı ile sonuçlanan bir psikiyatrik bozukluktur. Kabul görmüş bir tedavi algoritması bulunmamaktadır. Bu yazıda tekrarlayan saç koparmaları sonucu belirgin saç kaybı olan trikotillomani tanılı, 28 yaşında bir kadın olgu sunulacaktır. Olgu alışkanlığı tersine çevirme eğitimi ve seçici serototnin gerialım inhibitörübir ilaç (sertralin) ile 6 hafta boyunca izlenmiştir. Alışkanlığı tersine çevirme eğitimi, kendini izleme, farkındalık eğitimi, karşıt cevap eğitimi ve ev ödevlerini kapsayan bir tekniktir. Bu olgu sunumunun amacı birçok profesyonelin aşine olmadığı alışkanlığı tersine çevirme eğitiminin kısa bir tanımını yapmaktır.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.