Years
2019
2017
2015
Categories
Authors
ARTICLES
Original Article
Turkish Title : Yaygın gelişimsel bozukluk tanılı ilköğretim öğrencilerinde duygu ayarlama ve sosyal becerilerin incelenmesi
Saadet Aybeniz Yıldırım,Melek Gözde Luş,Habib Erensoy
JNBS, 2019, 6(3), p:192-196
The aim of this study is to investigate the relationship between emotional adjustment and social skills and the relationship between parents’ socio-demographic characteristics in primary school students with Autism Spectrum Disorder (ASD). The sample of the study consisted of 60 elementary school students, 30 normal developmental and 30 diagnosed with ASD who were educated in primary schools, who were their parents allowed and accessible. For personal information “personal information form”, for social skills, “Marmara Social-Emotional Adjustment Scale” and for emotion adjustment skills “emotion regulation scale” were applied in this study. In the analysis of the obtained data, two independent samples t test, ANOVA test and Pearson correlation techniques were used. According to the findings of the study, primary school students diagnosed with ASD had moderate emotion adjustment and social skills. It was concluded that the emotional adjustment and social skill level of the children diagnosed with ASD did not show a significant difference to the class of the child, mother’s level of education, maternal marital status and maternal working status; social skill level is significantly associated with the child’s age. In the study, a positive and significant relationship was found between emotion adjustment and social skill level and the results were found to be generally parallel to the literature.
Bu çalışmanın amacı, yaygın gelişimsel bozukluk tanılı ilköğretim öğrencilerinde duygu ayarlama, sosyal beceri düzeyi, aralarındaki ilişki ve duygu ayarlama ve sosyal beceri düzeyinin ebeveynlerin sosyo-demografik özellikleri ile ilişkisinin incelenmesidir. Araştırmanın örneklemini ilköğretim okullarında öğrenim gören, araştırmacının ulaşabildiği ve velilerin izin verdiği 30 normal gelişim gösteren ve 30 yaygın gelişimsel bozukluk tanılı olmak üzere 60 ilköğretim öğrencisi oluşturmaktadır. Çalışmada kişisel bilgiler için “Kişisel Bilgi Formu”, sosyal beceri düzeyi için “Marmara Sosyal-Duygusal Uyum Ölçeği”, duygu ayarlama düzeyini belirlemek için “Duygu Ayarlama Ölçeği” uygulanmıştır. Elde edilen verilerin analizinde bağımsız iki örneklem t testi, ANOVA testi ve Pearson korelasyon tekniklerinden yararlanılmıştır. Araştırmada elde edilen bulgulara göre, yaygın gelişimsel bozukluk tanılı ilköğretim öğrencilerinin duygu ayarlama ve sosyal becerileri orta düzeydedir. Yaygın gelişimsel bozukluk tanılı çocukların duygu ayarlama ve sosyal beceri düzeyinin çocuğun bulunduğu sınıf, anne öğrenim düzeyi, anne medeni durumu ve anne çalışma durumuna göre anlamlı farklılık göstermediği; sosyal beceri düzeyinin çocuğun yaşı ile ilişkili olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır. Çalışmada ayrıca duygu ayarlama ve sosyal beceri düzeyi arasında pozitif yönlü ve anlamlı ilişki tespit olup elde edilen bulguların literatür ile genel olarak paralellik gösterdiği sonuçlarına ulaşılmıştır.
Original Article
Turkish Title : Tip 2 diabetes mellituslu hastalarda insülin kullanımına psikolojikdirenç oluşturabilecek algı ve düşüncelerin saptanması
Ebru Kirli,Tonguc Demir Berkol,Hasan Mervan Aytac,Huseyin Yumrukcal,Habib Erensoy,Guliz Ozgen
JNBS, 2017, 4(2), p:53-62
Diabetes Mellitus (DM) is chronic, metabolic disease characterized by hyperglycemia. It has been widely observed that large proportion of patients show psychological resistance to the initiation of insulin treatment, and as a result they are exposed to many complications of diabetes. It was aimed to identify the perceptions and beliefs that cause psychological insulin resistance among Type 2 DM diagnosed patients, to determine relationship between sociodemographic data and these perceptions & beliefs. In research, 120 patients diagnosed with type 2 DM were included followed by outpatient clinic of Bursa Þevket Yýlmaz State Hospital Internal Medicine Unit. Patients were evaluated with socio-demographic information form, diabetes-related problem areas scale (PAID), insulin treatment assessment scale (ITAS), state and trait anxiety inventory (STAI), beck depression inventory (BDI). The average PAID score of patients is 63.75±13.88, BDI scores: 15.16±8.25, State Anxiety Inventory (SAI) subscale scores: 41.96±3.74, Trait Anxiety Inventory (TAI) subscale scores: 46.80±5.52. Correlation was found between age, duration of diabetes, sex, marital status, education level, employment status, type of treatment, the level of importance of blood sugar regulation, the difficulty level of blood glucose adjustment,complications, currently treatment for depression and certain items of ITAS. Similarly, relationship was found between certain items of ITAS and total PAID scores, SAI subscale scores, TAI subscalescores. As a result, it has been found that patients have psychological resistant to start insulin therapy and this is caused by large number of negative perceptions and thoughts. Cognitive interventions for perceptions and thoughts can reduce psychological resistance to insulin therapy.
Diyabetes Mellitus (DM), hiperglisemi ile karakterize, kronik, metabolik bir hastalıktır. Hastaların büyük bir bölümünün insülin tedavisinebaşlamaya psikolojik anlamda direnç gösterdiği yaygın olarak gözlemlenmekte, bu nedenle de diyabetin birçok komplikasyonuna maruzkaldıkları görülmektedir. Tip 2 DM tanısı almış hastalar arasındaki psikolojik insülin direncine neden olan algı ve inançları saptamak,bu düşünce ve algıların sosyodemografik verilerle ilişkisini belirlemek amaçlanmıştır. Araştırmaya, Bursa Şevket Yılmaz DevletHastanesi Dâhiliye Birimi Diyabet Polikliniğinden takip edilen Tip 2 DM tanılı 120 hasta dâhil edilmiştir. Hastalar; sosyodemografik bilgiformu, diyabetle ilgili sorunlu alanlar ölçeği (DİSA), insülin tedavisini değerlendirme ölçeği (İTAS) ile değerlendirilmiştir. Olguların%65’i (n=78) kadın, %35’i (n=42) erkektir. Olguların DİSA puanları ortalama 63.75±13.88, BDO puanları 15.16±8.25, DKÖ puanları41.96±3.74, SKÖ puanları ise 46.80±5.52’dir. ITAS’ın bazı maddeleri ile yaş, diyabet süresi, cinsiyet, medeni durum, eğitim düzeyi,çalışma durumu, tedavi çeşidi, kan şekeri ayarlamanın önem düzeyi, kan şekerini ayarlamada güçlük çekme düzeyleri, komplikasyongelişme durumu, şuan depresyon tedavisi alma durumu arasında ilişki olduğu saptanmıştır. Benzer şekilde bazı ITAS maddeleri ileDISA toplam puanı, DKÖ puanı ve SKÖ puanı arasında ilişki olduğu gözlenmiştir. Sonuç olarak hastaların insülin tedavisine başlamayapsikolojik direnç gösterdikleri, bu direncin çok sayıda olumsuz algı ve tutumlardan kaynaklandığı bulunmuştur. Algı ve düşüncelereyönelik kognitif müdahaleler insülin tedavisine olan psikolojik direnci azaltabilir
Original Article
Childhood mental trauma in adult obsessive compulsive disorder patients
Turkish Title : Erişkin obsessif kompulsif bozukluk tanılı hastalardaçocukluk çağı ruhsal travmaları
Salih Kivilcim,Habib Erensoy,Hasan Mervan Aytac
JNBS, 2017, 4(2), p:63-71
Obsessive Compulsive Disorder (OCD) is a mental disorder characterized by obsessions and/or compulsions. Athough some epidemiological studies take part in literature, which claim that traumatic life events in childhood ages are observed more in patients with OCD compared to healthy population, the number of these studies is limited.In this study it is aimed to compare OCD patients with healthy volunteers in terms of traumatic life events in childhood ages. With 25 consecutive patients who are diagnosed as OCD and whose treatment continues, 25 healthy controls equivalented in terms of sociodemographic features are icluded in the study. Sociodemographic Data Form, Childhood Age Trauma Quarter (CTQ) and Maudley Obsessive Compulsive Question List (MOCQL) are applied to the participants. Significance Value in statistical level is accepted as p< 0,05. In OCD patient group, CTQ scores are found high in statistical level compared to healthy controls.It has been determined that there is a significant relationship between total score of MOCQL slowness subscale scores, subscalescores of sexual and emotional abuse, MOCQL rumination subscale scores and CTQ sexual abuse scores. Compared to healthy controls,more findings of traumatic life event in childhood age are observed within OCD patients.
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), obsesyon ve/veya kompulsiyonlar ile karakterize ruhsal bir bozukluktur. OKB hastalarındaçocukluk çağı travmatik yaşam olaylarının sağlıklı nüfusa göre daha fazla olduğunu ortaya koyan epidemiyolojik çalışmalar,literatürde yerini almasına rağmen bu çalışmaların sayısı sınırlıdır. Bu çalışmada OKB hastaları ile sağlıklı gönüllülerin çocuklukçağı travmatik yaşam olayları açısından karşılaştırılması amaçlanmıştır. OKB tanısı almış ve tedavileri devam eden 25 ardışıkhasta ile sosyodemografik özellikler açısından denkleştirilmiş 25 sağlıklı kontrol çalışmaya alındı. Katılımcılara SosyodemografikVeri Formu, Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (CTQ) ve Maudley Obsesif Kompulsif Soru Listesi (MOKSL) uygulandı. İstatistikseldüzeyde anlamlılık değeri p<0,05 olarak kabul edildi. OKB hasta grubunda sağlıklı kontrollere göre CTQ puanları istatistikseldüzeyde yüksek bulundu. MOKSL yavaşlık alt ölçeği puanlarının CTQ toplam puanı, cinsel istismar ve duygusal istismar alt ölçekpuanları ve MOKSL ruminasyon alt ölçeği puanlarının CTQ cinsel istismar puanları ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirlendi.OKB hastalarında sağlıklı kontrollere göre daha fazla çocukluk çağı travmatik yaşam olayları bulguları görülmektedir
Original Article
Comorbidity of adult attention deficit and hyperactivity disorder with panic disorder
Turkish Title : Panik bozukluğu hastalarına eşlik eden erişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu
Pinar Gokceimam,Hasan Mervan Aytac,Habib Erensoy
JNBS, 2017, 4(2), p:82-89
The comorbidity of panic disorder with other psychiatric disorders is prevalent. This study aims to investigate the comorbid Attention Deficit and Hyperactivity Disorder (ADHD) with panic disorder (PD) in adults.In this study 65 people with a diagnosis of panic disorder and 65 healthy volunteers who admitted to outpatient psychiatry clinic were included. In order to determine the disease severity and current clinical state Panic Agoraphobia Scale was used. Sociodemographic information form, Wender Utah Rating Scale (WURS) and Adult ADHD Diagnosis and Assessment Scale was used. Diagnosis of PD was significantly higher in women. Also it was observed that unemployment was statistically higher in PD group. There was no difference observed in between mean ages, marital status and education level. In patients diagnosed with panic disorder ADHD comorbidity rate was 15,4%. In comorbidity cases subgroups of ADHD was found as; 60% mixed, 20% hyperactivity and impulsivity, 20 % attention deficit dominant type showing statistical significance. In all cases with agoraphobia it was associated with ADHD comorbidity. It was observed that PD comorbid with ADHD was associated with less work continuity than ADHD without PD comorbidity. There was no significant difference in alcohol use among ADHD diagnosed patients in both groups. ADHD diagnosis wasn’t observed in individuals over 40 years of age. In our study comorbidity of PD with ADHD was shown to be high. In all patients with Agorophobia ADHD comorbidity was detected.
Panik Bozukluğu (PB) olan hastalarda diğer psikiyatrik hastalıkların eş tanı oranı oldukça yüksektir. Bu çalışmada panik bozukluğutanısı almış erişkinlerde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) varlığı ve bu durumla ilişkili özellikler araştırılmıştır.Çalışmamıza psikiyatri polikliniğine başvuran ve SCID-I ile DSM-IV ‘e göre PB tanısı almış 65 kişi ile kontrol grubunu oluşturan65 sağlıklı gönüllü alınmıştır. Hasta grubunun hastalık şiddeti ve klinik durumlarının belirlenebilmesi amacıyla bu grubaPanik-Agorafobi Ölçeği uygulanmıştır. Klinik görüşmelere ek olarak her iki gruptan Sosyodemografik Veri Formu doldurulmasıistenmiş, WUDÖ ile Erişkin DEB/DEHB Tanı ve Değerlendirme Ölçeği uygulanmıştır. Çalışmamızda PB tanısı alan hastaların büyükçoğunluğunu kadın hastaların oluşturmaktadır. “İşsiz olma-çalışmama” durumunun sağlıklılara göre istatistiksel olarak anlamlışekilde fazla olduğu gözlenmiştir. Çalışma ve kontrol grubu arasında yaş ortalamaları, medeni durum ve eğitim durumlarınındağılımı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir. PB tanısı alan hastalarda şu anki DEHB eş tanı oranı%15,4 olarak bulunmuştur. DEHB eş tanılı hastalarda DEHB alt tiplerinin grup içindeki dağılımları %60 ‘ı bileşik tip, %20’ si “hiperaktivite ve dürtüsellik “, %20’ si “ dikkat eksikliği “ önde olan şeklinde saptanmıştır. Agorafobisi olan hastaların tamamındaDEHB eş tanısı bulunmuştur. PB ile DEHB eş tanısı alan grupta panik bozukluğu olmadan DEHB tanısını alan gruba oranla dahadüşük iş devamlılığı gözlenmiştir. DEHB tanılı hastalarda çalışma ve kontrol grubu arasında alkol kullanımı açısından istatistikselbir farka rastlanmamıştır. 40 yaş üstü grupta DEHB hiç tespit edilmemiştir. Çalışmamızda PB ile DEHB eş tanı oranının sağlıklıkontrollerden yüksek olduğu, agorafobisi olan PB olgularının tamamında DEHB eş tanısının bulunduğu görülmektedir.
Original Article
Turkish Title : Nevrotik organizasyonlu bireylerin kişilik özelliklerinin ve aile ilişkilerinin kontrol grubuna göre kıyaslanması
Deniz Karayün,Tonguç Demir Berkol,Habib Erensoy,Ebru Kırlı,Serkan Islam,Doğan Şahin
JNBS, 2015, 2(2), p:56-63
Studies to explain neurotic personality organization is no more. Studies emphasize the early family relationships are important in formation of this structure. Our study aims to assess personality traits and family relations of individuals with neurotic personality organization. 31 patients assessed in neurotic personality organization according to SCID-I and SCID-II followed by social psychiatry unit (Structured Clinical Interview for DSM Disorders), 31 control groups not taking diagnostic in the same tests were included in study. Socio-demographic data form was filled by interviewer, Beck Depression Inventory, MMPI (Minnesota Multiphasic Personality Inventory), State-Trait Anxiety Inventory, Family Assessment Scale, Sheehan Disability Scale by the participants. Control group was created from, of volunteers, subjects not taking any psychiatric diagnosis. Compared to neurotic patient group with control group; Shehan Disability Scale for Beck Depression Inventory scores; Family Assessment Scale for social life and family environment, business subscale and household responsibilities, for State-Trait Anxiety Inventory; hypochondria, depression, hysteria, and social introversion subscales for problem solving and behavior control subscale scores between groups and Minnesota Multiphasic Personality Inventory. Neurotic group was taking significantly diagnosis compared to control group for depressive disorder, anxiety disorders and avoidant personality disorder. Considered that avoidant personality structuring of neurotic individuals are at the forefront, the secondary anxiety and depressive symptoms progress. Said all these processes impair domestic problem-solving, behavior control skills of these individuals. Supports this process that the average score of neurotic patients are higher than control group for hypochondria, depression, hysteria, and social introversion subscales as results of MMPI.
Çalışmamız nevrotik kişilik organizasyonu olan bireylerin kişilik özellikleri ve aile ilişkilerini değerlendirmeyi hedeflemektedir. Çalışmaya, sosyal psikyatri biriminden takipli SCID-I (Structured clinical interview for DSM disorders) ve SCID-II’ ye göre nevrotik kişilik örgütlenmesi içinde değerlendirilen 31 hasta ve 31 kontrol gurubu alındı. Kontrol grubu rastlantısal bir şekilde, gönüllüler arasından, psikiyatrik açıdan herhangi bir tanı almayan deneklerden oluşturuldu. Sosyodemografik Veri Formu görüşmeci tarafından, Beck Depresyon Ölçeği, MMPI (Minnesota Multiphasic Personality Inventory), Durumluk-Sürekli kaygı Envanteri, Aile Değerlendirme Ölçeği, Sheehan Yeti Yitimi Ölçeği çalışmaya katılanlar tarafından dolduruldu. Nevrotik hasta gurubunun kontrol gurubuna göre; Beck Depresyon Ölçeği puanları açısından, Shehan Yeti Yitimi Ölçeğinin; sosyal yaşam ve aile ortamı, iş alt ölçeği ve evdeki sorumluluklar açısından, Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri açısından, Aile Değerlendirme Ölçeğinin; gruplar arasında problem çözme ve davranış kontrolü alt ölçekleri ve Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri açısından; hipokondri, depresyon, histeri ve sosyal içe dönüklük alt ölçekleri anlamı bulundu. Çalışmada nevrotik grup en çok depresif bozukluklar, anksiyete bozuklukları ve kaçıngan kişilik bozukluğu açısından kontrol grubuna göre anlamlı tanı alıyordu. Nevrotik bireylerin kaçıngan kişilik yapılanmalarının daha ön planda olduğu, buna sekonder anksiyete ve depresif semptomlarının geliştiği ve bu nedenle bu bireylerin aile içi problem çözme ve davranış kontrolü yetilerinin bozduğu söylenebilir. Yine MMPI sonuçları olarak hipokondri, depresyon, histeri ve sosyal içe dönüklük alt ölçekleri açısından nevrotik hasta grubunun ortalama puanları kontrol grubundan anlamlı olarak yüksek olması bu süreci desteklemektedir.
ISSN (Print) | 2149-1909 |
ISSN (Online) | 2148-4325 |
2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.