Years
2017
2016
2015
Categories
Authors
ARTICLES
Original Article
Turkish Title : Sağlik çalişanlari-Yikici Pakistan depreminden 10 yil sonrasinda bakicilarin psikiyatrik profilleri
Muhammad Sami Bilal,Beenish Sami,Fatima Taufeeq
JNBS, 2017, 4(3), p:116-121
Disasters are known to change people’s lives, both victims and their carers. Rescue and relief workers are also significantly affected by the psychological consequences of disasters. To assess the psychological impact of 8th Oct 2005 earthquake of Pakistan on the health care providers who worked in the affected areas. A group of health care providers who worked in the disaster affected areas for 6 months, belonging to the Armed Forces were approached through the heads of their organizations after a lapse of this time period. Since there is a central computerized record of all the personnel who worked in the relief work, it was relatively easy to track down the participants who provided relief work in earthquake of Oct 2005. The participants were initially contacted on phone and then subsequently interviewed and asked to make responses to a battery of psychological instruments and questionnaires, designed to measure different psychosocial distresses and disorders at 10 years post-earthquake. The data collected was compared with an age and gender matched controls. The results showed General Health Questionnaire – 28 (GHQ-28) ‘Caseness’ in 79.3% of the cases, Impact of Events Scale (IES) measured psychological distress in 27.1% of the cases, Compassion Fatigue Questionnaire (CFQ) established emotional fatigue in 75% of cases and 68.3% of controls and poor Social Support was established in 15.2% of the exposed group. Moreover, the difference amongst the scores of Exposed Group and the Controls were statistically significant (p=0.04). The GHQ-28 positive cases showed high scores on IES (33.3% scored above the cut-off score) and CFQ (77.7% reported emotional fatigue) and poor scores on SSQ (17.8% reported unsatisfactory social support). Caregivers and relief workers are at risk of developing psychological distress and compassion fatigue in disaster situations. Inadequate logistics and more than 20 days of stay in the affected areas are associated with increased risk of traumatization that is palpable even after a period of 10 years. Adequate disaster management planning is necessary to facilitate performance of the relief workers and prevention of secondary traumatization
Felaketler hem insanların hem de onların bakıcılarının hayatlarını değiştirir. Kurtarma ve yardım görevlileri de felaketlerin psikolojik etkilerinden önemli ölçüde etkilenmektedirler. 8 Ekim 2005 tarihinde Pakistan’da gerçekleşen depremin, etkilenen bölgelerde çalışan sağlık çalışanları üzerindeki psikolojik etkisini değerlendirme amacı güdülmüştür. Felaketten etkilenen bölgede 6 ay boyunca çalışan Silahlı Kuvvetlerine ait olan bir grup sağlık görevlisi, görev süreleri geçtikten sonra örgütlerinin başkanları tarafından temasa geçildi. Yardım çalışmalarında çalışan tüm personellerin bilgisayara dayalı merkezi sistemde kayıtları olması nedeniyle, Ekim 2005 depreminde kurtarma çalışması yapan katılımcıların izini bulmak oldukça kolaydı. Katılımcılarla önce telefonla temasa geçildikten sonra röportaj yapılarak, deprem sonrası 10 yıl içinde oluşan farklı psikososyal sıkıntıları ve bozuklukları ölçmek için tasarlanmış bir dizi psikolojik araç ve ankete yanıt vermeleri istendi. Toplanan veriler yaş ve cinsiyete uygun verilerle karşılaştırıldı. Sonuçlara göre, Genel Sağlık Anketi’nde (GSA-28) grubun %79.3’ünde “Olgululuk”; Olayların Etkileri Ölçeği (IES) grubun %27.1’inde psikolojik stres tespit etmekle birlikte Merhamet Yorgunluğu Anketi’nde (CFQ) %75 duygusal yoksunluk sonucu ve maruz kalan grubun %15.2’sinde sosyal destek eksikliği sonucu çıkmıştır. Ayrıca, maruz kalmış grubun ve kontrollerin puanları arasındaki fark istatistiksel olarak belirgindi (p = 0.04). GSA-28 pozitif vakalar; IES’de yüksek puanlar (% 33.3 kopma sayısının üstünde) ve CFQ (% 77.7 duygusal yorgunluk bildirmiştir) ve SSQ’da kötü puanlar (% 17.8 yetersiz sosyal destek bildirmiştir) göstermiştir. Çalışanlar ve yardım görevlileri, afet durumlarında psikolojik sıkıntı ve merhamet yorgunluğu geliştirme riski altındadır. Yetersiz lojistik destek ve etkilenen bölgede 20 günden fazla kalış süresi, 10 yıllık bir dönemden sonra dahi görülebilen travma riski artışı ile ilişkilidir. Yardım görevlilerinin çalışmalarının kolaylaştırılması ve ikincil travmatizasyonun önlenmesi için yeterli afet yönetimi planlanması gereklidir.
Original Article
Psychosocial Correlates of Behavioural Problems in Children with ADHD in Special Schools in Pakistan
Turkish Title : Pakistan’daki Özel Okullarda Okuyan Adhd’li (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu) Çocuklardaki Davranış Problemlerinin Psikososyal Bağlantıları
Hina Mir,Muhammad Akram Riaz,Muhammad Sami Bilal,Naila Batool
JNBS, 2016, 3(3), p:96-100
Objective: To determine the psychosocial correlates of behavioural problems in children with ADHD. Moreover to determine gender differences in psychosocial correlates of behavioural problems in children with ADHD.
Methods: Total 300 children with ADHD including 150 males and 150 females children were selected in different cities of Pakistan. Purposive sampling technique was applied for collection of data. Multidimensional Scale of Perceived Social Support, WHO Quality of Life Scale and Strengths and Difficulties Questionnaire were used. Descriptive statistics, Pearson correlation and independent sample t-test were applied for hypotheses testing. SPSS software version 20 was used for data analysis.
Results: Results revealed that social support and quality of life were negatively related with behavioural problems among children with ADHD. Gender differences revealed that male ADHD children were higher on behavioural problems as compared to female that were higher on social quality of life.
Conclusion: The study concludes that social support and quality of life have negative association with behavioural problems among children with ADHD. By providing better social support and quality of life mental health of ADHD children can be increased and behavioural problems can be reduced in them.
ADHD’li çocuklardaki davranış problemlerinin psikososyal yönlerini ve bu özelliklerle bağlantılı cinsiyet farklılıklarını belirlemek amacıyla Pakistan’ın farklı şehirlerinden 150’si erkek, 150’si kız olmak üzere toplam 300 ADHD’li çocuk seçilmiştir. Verilerin toplanması için amaçlı örnekleme tekniği uygulanmıştır. Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, WHO Yaşam Kalite Ölçeği ile Güçler ve Güçlükler Anketi kullanılmıştır. Hipotez denemesi için betimleyici istatistikler, Pearson korelasyonu ve bağımsız grup T testine başvurulmuştur. Veri analizi için SSPS (Sosyal Bilimler İstatistik Programı) yazılımının 20. versiyonu kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar, sosyal destek ve yaşam kalitesinin ADHD’li çocuklardaki davranış problemleriyle ters korelasyonlu olduğunu göstermiştir. Cinsiyet farklılıkları, ADHD sorunu olan erkek çocuklardaki davranış problemlerinin sosyal yaşam kalitesi daha iyi olan kız çocuklarına oranla daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Yapılan bu çalışma, sosyal destek ve yaşam kalitesi ile ADHD’li çocukların sergilediği davranış problemleri arasında negatif ilişki olduğu sonucunu çıkarmıştır. Buna göre, daha iyi bir sosyal destek ve yaşam kalitesi temin edilmesi halinde ADHD’li çocukların zihin sağlığı geliştirilebilir ve yaşadıkları davranış problemleri aza indirgenebilir
Case Report
Turkish Title : Kompleks travma sonrası stres bozukluğu ötesinde göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme tedavisinin yararlılığı: Pakistan’daki bir emdr vaka çalışması
Muhammad Sami Bilal, Mowadat Hussain Rana, Safi Ullah Khan
JNBS, 2015, 2(1), p:34-39
Objective: To demonstrate the efficacy of EMDR in complex multiple psychological trauma after failed drug treatment from selective serotonin reuptake inhibitor (SSRI) in a diagnosed case of post traumatic stress disorder (PTSD). Material and method: Single participant of this case study, a sitting session judge of judicial governmental scaffold reported to this mental health tertiary care facility at his own accord with features of intense anxiety, depression, maladjustment issues and posttraumatic stress for a duration of several months. As a partial responder to full trial of SSRI he was enrolled for EMDR therapy to address his symptoms of intense anxiety, panic attacks, being overwhelmingly fearful, depressed, low self-esteem, inappropriate feelings of guilt, flashbacks, avoidance, nightmares, hyper-arousal and inability to perform as a judicial head in active war stricken area of northern Pakistan. Complete psychiatric evaluation was carried out and after the discontinuation of SSRIs he was scored on Impact of Event Scale (IES). He fulfilled the diagnostic criteria for PTSD as evaluated by the English version of the PTSD module of the Structured Clinical Interview for DSM-IV administered once before commencement of EMDR. Safe place of the client was established and 8 staged protocol of EMDR was started with him. Multiple EMDR sessions were conducted. Result: The case presented in this paper had multiple psychological trauma forms and failed drug treatment and yet it was observed that EMDR provided marked improvement in all the domains of his deficits and this was at a prompt speed as compared to cognitive behavioural therapy (CBT) which usually takes longer duration of therapy to achieve similar results. Conclusion: EMDR provides marked improvement in all domains of complex mental trauma and traumatic memories. Improvement attained was prompt and enduring as compared to other forms of established therapies and drug treatment indicating permanent changes happening at neurobiological levels of brain.
Amaç: Travma sonrası stres bozukluğu(PTSD) teşhisi konmuş bir vakada selektif serotonin reuptake inhibitörü ile yapılan ilaç tedavisinin başarısız olmasından sonra kompleks çeşitli psikolojik travmada EMDR’nin yararlılığını göstermek. Materyal ve Metod: Bu çalışmanın tek katılımcısı, pek çok aylık bir sürede aşırı kaygı, depresyon, uyumsuzluk ve travma sonrası stres gibi özelliklerle uyumluluk gösteren, hukuki bir yargılama sehpası düzenindeki bir oturma seansında üçüncü basamak mental sağlık bakımının rapor edildiği bir kişidir. Bütün bir SSRI denemesinin parçasal bir cevaplayıcısı olarak bu kişi; aşırı kaygı, panik ataklar, aşırı derecede korkan, depresif, özgüvensiz, gereksiz suçluluk duygusu, geçmişe dönüşler, kaçınma, kabuslar, aşırı uyarılmışlık ve kuzey Pakistan’ın aktif savaşta harabeye dönmüş bir kesiminde muhakeme gücünü kullanamama gibi semptomları adres gösteren EMDR terapisine alınmıştır. Bütün psikiyatrik değerlendirmeler tamamlanmıştır ve SSRI’ların tamamlanmasından sonra IES (Impact of Event Scale) üzerinde puanlandırılmıştır. EMDR’nin başlangıcından önce bir kez yapılan DSM-IV için Yapılandırılmış Klinik Görüşme PTDS modülünün İngilizce versiyonu ile değerlendirilmiş PTDS tanı kriterlerini yerine getirmiştir. Hastanın güvenli bir yerde olması sağlanmıştır ve EMDR’nin 8 adet protokol safhası hastayla başlamıştır. Çoklu EMDR seansı gerçekleştirilmiştir. Sonuç: Bu makalede sunulan çalışma çoklu psikolojik travma formları içermiş ve ilaç tedavisi başarısız olmuştur ve yine de EMDR’nin hastanın eksikliklerinin olduğu bütün alanlarda göze çarpan ilerlemeler sağladığı ve benzer sonuçları almada genellikle daha uzun süren bir terapi olan kognitif davranışsal terapiyle kıyaslandığında bu terapinin daha hızlı olduğu gözlemlenmiştir. Varılan sonuç: EMDR mental travma ve travmatik hafızaların bütün alanlarında göze çarpan gelişmeler sağlamıştır. Elde edilen gelişmeler, beynin nörobiyolojik seviyelerinde oluşan kalıcı değişimleri gösteren varolan diğer terapiler ve ilaç tedavilerine nazaran daha hızlı ve devamlıdır.
ISSN (Print) | 2149-1909 |
ISSN (Online) | 2148-4325 |
2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.