JNBS
Üsküdar Üniversitesi

ARTICLES

Original Article

When is the appropriate time for families to be involved in addiction treatment; From the beginning? A retrospective evaluation of inpatients in a private hospital

Turkish Title : Bağımlılık tedavisine ailenin ne zaman dahil edilmesi uygundur: Başlangıçtan itibaren mi? özel bir hastanede yatarak tedavi gören hastaların geriye dönük değerlendirilmesi

Onat Yılmaz,Serdar Nurmedov,Cemal Onur Noyan,Asli Enez Darcın,Nesrin Dilbaz,Nevzat Tarhan
JNBS, 2015, 2(3), p:105-109

DOI : 10.5455/JNBS.1443118118

Aim of the study is to investigate the referral type of dependent patients and its effect on treatment outcomes. This retrospectively designed study was conducted at a private hospital. The sample included 323 patients, and all patients’ records were evaluated according to their referral type, sociodemographic features, criminal history, relapse rates and accompanying axis II disorders. Patients were reassessed six months after their discharge by semi-structured face-to-face or phone interviews with the patient or a family member. There were significant differences in some of sociodemographic characteristics, presence of criminal records, substance use patterns and relapse rates between voluntary inpatients and coerced inpatients. These results indicate a benefit in family participation at the very early stages of dependency treatment. Prospective studies are needed to evaluate whether family participation at the beginning of dependency treatment contributes to prognosis and patient’s motivation.

Bu çalışmanın amacı bağımlılık tedavisi amacıyla hastaneye başvuran hastalarda, başvuru şeklinin ve bu şeklin tedavi sonuçlarına olan etkisinin araştırılmasıdır. Özel bir hastanede retrospektif olarak gerçekleştirilen bu çalışmaya, verilerine ulaşılabilen ve çalışmaya katılmayı kabul eden 323 hasta dahil edilmiştir. Hastaların başvuru şekli, sosyodemografik özellikleri, kriminal kaydı, relaps oranları ve eşlik eden eksen II psikiyatrik tanılar arasındaki ilişkiler araştırılmıştır. Taburcu edildikten altı ay sonra, yarı yapılandırılmış görüşme formu ile hastaların kendisi ya da bir aile üyesi ile yüz yüze ya da telefonla görüşme sağlanmıştır. Kendi isteği ile hastaneye başvuran hastalar ile bir başkası tarafından yönlendirilen hastalar arasında, sosyodemografik özellikler, criminal kayıt varlığı, uyuşturucu madde kullanım paternleri ve relaps oranları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır. Bu çalışmanın sonuçları, bağımlılık tedavisinin daha erken basamaklarında ailenin de tedaviye katılımının yararlı olduğuna işaret etmektedir. Bağımlılık tedavisinin başlangıcında, ailenin tedaviye katılımının prognoza ve hastanın tedavi motivasyonuna hangi ölçüde katkı sağladığına dair ilerleyen dönemde gerçekleştirilecek çalışmalara gereksinim duyulmaktadır.


Original Article

Diagnosis of attention deficit and hyperactivity disorder among patients with substance use disorder and association with sociodemographic and clinical characteristics: A retrospective study

Turkish Title : Madde kullanım bozukluğu olan hastalarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı ve sosyodemografik ve klinik özelliklerle ilişkisi: Retrospektif bir çalışma

Serdar Nurmedov,Onur C Noyan,Aslı E Darçın,Onat Yılmaz,Nesrin Dilbaz
JNBS, 2015, 2(2), p:50-55

DOI : 10.5455/JNBS.1434854695

Objective: Substance use disorders (SUD) are chronic, relapsing disorders in which compulsive behaviors persist despite severe negative consequences. SUD is frequent among patients with ADHD and ADHD is frequent among patients with SUD. The aim of this study was to investigate the prevalence of ADHD among patients with substance abuse/dependence according to DSM-IV TR retrospectively, and to demonstrate whether the diagnosis of ADHD is associated with sociodemographic and clinical characteristics of these patients. Method:We analyzed the medical records of 485 patients. All participants were diagnosed as having alcohol or substance abuse/dependence.Socio-demographic and data regarding clinical characteristics were derived from patient records. Results: Of the included 395 participants, 37 (9.4%) were female and 358 (90.6%) were male. The mean age was 31.53±10.44 years. Comorbid ADHD was diagnosed among 82 (20.8%) of all participants. The mean age in ADHD group was significantly lower than that of the group without ADHD (27.10± [7.87] versus 32.69± [10.73], p<0.05).Also, rate of remission was significantly lower in the group without ADHD (%48.8 vs. %33.2, p<0.05). Cannabis and derivatives abuse/dependence were found to be higher in the group with ADHD, whereas alcohol or multidrug abuse/dependence were higher in the group without ADHD comorbidity (p<0.05). Conclusion: In conclusion, we found that in the majority of the participants with ADHD had their diagnosis after the substance use problems had developed. This finding suggests that ADHD can be underdiagnosed in adults and we should be aware of this diagnosis.

Amaç: Madde Kullanım Bozukluğu (MKB), olumsuz sonuçlarına karşın kompulsif madde kullanımının devam ettiği yineleyen, kronik bir hastalıktır. MKB, DEHB’si olan bireylerde, DEHB de MKB’si olan bireylerde daha sıktır. Bu araştırma, DSM-IV TR’ye göre madde bağımlılığı/kötüye kullanımı olan bireylerde DEHB sıklığının ve sosyodemografik ve klinik özellikleri ile ilişkisinin araştırmayı amaçlamıştır. Yöntem: Bu araştırmada 485 hastanın tıbbi kayıtları incelenmiştir. Hastaların hepsi alkol veya madde kötüye kullanımı/bağımlılığı tanısını almıştır. Sosyo-demografik ve klinik özellikleri ile ilgili veriler tıbbi kayıtlardan elde edilmiştir. Bulgular: Araştırmaya dâhil edilen 395 hastanın 37 (%9.4)’si kadın, 358 (%90.6)’sı erkek olduğu ve ortalama yaşlarının 31.53 ±10.44 olduğu tespit edilmiştir. DEHB komorbiditesi 82 (%20.8) hastada tespit edilmiştir. DEHB komorbiditesi olan grupta ortalama yaş DEHB komorbiditesi olmayanlara göre daha düşük olduğu tespit edilmiştir (27.10± [7.87] ile 32.69± [10.73], p<0.05). DEHB’si olmayan grupta remisyon oranı daha düşük bulunmuştur (%48,8 ile %33,2, p<0.05). Esrar ve türevleri DEHB’si olan grupta daha fazla kullanılıyor iken, alkol ve çoğul madde kullanımı DEHB’si olmayan grupta daha sık olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Sonuç: DEHB’si olan hastaların büyük bir kısmının tanısı madde kullanımına başlandıktan sonra konduğu tespit edilmiştir. Bu bulgular, erişkinlerde DEHB tanısının yeterince bilinmediği ve bu konuda daha dikkatli olmamız gerektiğini akla getirmektedir.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.