JNBS
Üsküdar Üniversitesi

Remove filtering

Years

2021

2019

2018

2017

2016

2015

2014

Categories

Authors

ARTICLES

Case Report

Olanzapine induced seizures: A case report

Turkish Title : Olanzapin ile indüklenmiş nöbetler

N.A. Uvais,V.S. Sreeraj
JNBS, 2015, 2(2), p:85-86

DOI : 10.5455/JNBS.1443357705

Galactorrhea is defined as non-puerperal lactation and frequently occurs as an adverse drug reaction due to typical antipsychotics. Furthermore antidepressants, especially SSRIs, cause galactorrhea since the introduction of imipramine to psychiatry practice. Although galactorrhea ususally accompany increased prolactin levels, in some cases prolactin levels could be in normal range. To date there are two case reports of normoprolactinemic galactorrhea due to sertraline and here we report a patient who developed normoprolactinemic galactorrhea 1 month after initiating sertraline 50 mg/day.

Galaktore doğuma bağlı olmaksızın süt salgılanması olarak tanımlanır ve tipik antipsikotiklere bağlı advers ilaç reaksiyonu olarak sıklıkla ortaya çıkar. Ayrıca, imipraminin psikiyatri pratiğine girişiyle birlikte antidepresanlar, özellikle SSRI’lar, da galaktoreye sebep olmaktadır. Genellikle galaktore prolaktin seviyesindeki artışa eşlik ederken, bazı olgularda prolaktin seviyesi normal aralıkta olabilir. Bugüne kadar sertraline bağlı iki normoprolaktinemik galaktore olgu raporu vardır ve bu çalışmada günde 50mg sertralin başlandıktan bir ay sonra normoprolaktik galaktore geliştirmiş bir hasta rapor edilmiştir.


Case Report

Melodic Intonation Therapy in an aphasic patient

Turkish Title : Afazik bir olguda Melodik Entonasyon Terapisi

Sima Arslan,Eylem Özten,Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2015, 2(1), p:32-33

DOI : 10.5455/JNBS.1422264169

Communication deficits resulting from aphasia can negatively impact stroke survivors’ social life. It has been reported that patients with severe non-fluent aphasia are better at singing lyrics than speaking the same words. Based on lesion studies, it is generally proposed that the right hemisphere is dominant especially for melody production. We present a 28-year-old woman with non-fluent aphasia as the result of a left hemisphere ischemic stroke involving mainly the superior division of the middle cerebral artery, and classified as having Broca’s aphasia. She was taken into melodic intonation therapy with speech therapy. Singing is accessible and enjoyable for many people with aphasia and melodic intonation therapies may facilitate recovery in such non-fluent aphasic patients.

Afaziye bağlı iletişim sorunları strok hastalarının sosyal yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Akıcı olmayan afazi hastalarının söyleyemedikleri kelimeleri şarkı içinde daha rahat söyleyebildikleri bildirilmiştir. Lezyon çalışmalarına göre melodi üretiminde ağırlıklı olarak sağ hemisfer görev alır. Bu yazıda orta serebral arterin superior bölümüyle ilişkili strok nedeni ile Broca afazisi olarak sınıflanmış akıcı olmayan afazi gelişmiş 28 yaşında kadın hasta sunulacaktır. Olguya konuşma terapisi ile birlikte melodik entonasyon terapisi uygulanmıştır. Şarkı söyleme birçok kişi için kolay yapılabilir ve eğlenceli bir etkinliktir. Akıcı olmayan afazi hastalarında melodik entonasyon terapisi iyileşme sürecini hızlandırabilir.


Case Report

Efficacy of eye movement desensitization and reprocessing beyond complex post traumatic stress disorder: A case study of emdr in pakistan.

Turkish Title : Kompleks travma sonrası stres bozukluğu ötesinde göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme tedavisinin yararlılığı: Pakistan’daki bir emdr vaka çalışması

Muhammad Sami Bilal, Mowadat Hussain Rana, Safi Ullah Khan
JNBS, 2015, 2(1), p:34-39

DOI : 10.5455/JNBS.1430056405

Objective: To demonstrate the efficacy of EMDR in complex multiple psychological trauma after failed drug treatment from selective serotonin reuptake inhibitor (SSRI) in a diagnosed case of post traumatic stress disorder (PTSD). Material and method: Single participant of this case study, a sitting session judge of judicial governmental scaffold reported to this mental health tertiary care facility at his own accord with features of intense anxiety, depression, maladjustment issues and posttraumatic stress for a duration of several months. As a partial responder to full trial of SSRI he was enrolled for EMDR therapy to address his symptoms of intense anxiety, panic attacks, being overwhelmingly fearful, depressed, low self-esteem, inappropriate feelings of guilt, flashbacks, avoidance, nightmares, hyper-arousal and inability to perform as a judicial head in active war stricken area of northern Pakistan. Complete psychiatric evaluation was carried out and after the discontinuation of SSRIs he was scored on Impact of Event Scale (IES). He fulfilled the diagnostic criteria for PTSD as evaluated by the English version of the PTSD module of the Structured Clinical Interview for DSM-IV administered once before commencement of EMDR. Safe place of the client was established and 8 staged protocol of EMDR was started with him. Multiple EMDR sessions were conducted. Result: The case presented in this paper had multiple psychological trauma forms and failed drug treatment and yet it was observed that EMDR provided marked improvement in all the domains of his deficits and this was at a prompt speed as compared to cognitive behavioural therapy (CBT) which usually takes longer duration of therapy to achieve similar results. Conclusion: EMDR provides marked improvement in all domains of complex mental trauma and traumatic memories. Improvement attained was prompt and enduring as compared to other forms of established therapies and drug treatment indicating permanent changes happening at neurobiological levels of brain.

Amaç: Travma sonrası stres bozukluğu(PTSD) teşhisi konmuş bir vakada selektif serotonin reuptake inhibitörü ile yapılan ilaç tedavisinin başarısız olmasından sonra kompleks çeşitli psikolojik travmada EMDR’nin yararlılığını göstermek. Materyal ve Metod: Bu çalışmanın tek katılımcısı, pek çok aylık bir sürede aşırı kaygı, depresyon, uyumsuzluk ve travma sonrası stres gibi özelliklerle uyumluluk gösteren, hukuki bir yargılama sehpası düzenindeki bir oturma seansında üçüncü basamak mental sağlık bakımının rapor edildiği bir kişidir. Bütün bir SSRI denemesinin parçasal bir cevaplayıcısı olarak bu kişi; aşırı kaygı, panik ataklar, aşırı derecede korkan, depresif, özgüvensiz, gereksiz suçluluk duygusu, geçmişe dönüşler, kaçınma, kabuslar, aşırı uyarılmışlık ve kuzey Pakistan’ın aktif savaşta harabeye dönmüş bir kesiminde muhakeme gücünü kullanamama gibi semptomları adres gösteren EMDR terapisine alınmıştır. Bütün psikiyatrik değerlendirmeler tamamlanmıştır ve SSRI’ların tamamlanmasından sonra IES (Impact of Event Scale) üzerinde puanlandırılmıştır. EMDR’nin başlangıcından önce bir kez yapılan DSM-IV için Yapılandırılmış Klinik Görüşme PTDS modülünün İngilizce versiyonu ile değerlendirilmiş PTDS tanı kriterlerini yerine getirmiştir. Hastanın güvenli bir yerde olması sağlanmıştır ve EMDR’nin 8 adet protokol safhası hastayla başlamıştır. Çoklu EMDR seansı gerçekleştirilmiştir. Sonuç: Bu makalede sunulan çalışma çoklu psikolojik travma formları içermiş ve ilaç tedavisi başarısız olmuştur ve yine de EMDR’nin hastanın eksikliklerinin olduğu bütün alanlarda göze çarpan ilerlemeler sağladığı ve benzer sonuçları almada genellikle daha uzun süren bir terapi olan kognitif davranışsal terapiyle kıyaslandığında bu terapinin daha hızlı olduğu gözlemlenmiştir. Varılan sonuç: EMDR mental travma ve travmatik hafızaların bütün alanlarında göze çarpan gelişmeler sağlamıştır. Elde edilen gelişmeler, beynin nörobiyolojik seviyelerinde oluşan kalıcı değişimleri gösteren varolan diğer terapiler ve ilaç tedavilerine nazaran daha hızlı ve devamlıdır.


Case Report

Bilateral Pedal Edema Assocıated with Olanzapine Treatment: A Case Report

Turkish Title : Olanzapin Tedavisi İle Ortaya Çıkan Bilateral Ayak Bileği Ödemi: Bir Olgu Sunumu

Hamiyet İpek Toz,Dilek Meltem Taşdemir,Ürün Özer,Bahtiyar Toz,Güliz Özgen
JNBS, 2015, 2(1), p:42-44

DOI : 10.5455/JNBS.1421772318

Peripheric edema could be caused by various medical conditions as well as pharmacologic agents such as antihypertensives, nonsteroidal antiinflamatory drugs, endocrine agents and immunotherapies. Olanzapine is an atypical antipsychotic that is widely prescribed for the treatment of schizophrenia and bipolar affective disorder. Most common adverse reactions of olanzapine are weight gain, postural hypotension, constipation, dizziness, akathisia, sedation. Peripheral edema was reported as an infrequent side effect, which affected 3% of the olanzapine treated patients. In this report, we aim to draw attention of psychiatrists on this rare adverse effect by presenting a 56-year-old case, who applied to our hospital with severe depressive and obsessive-compulsive symptoms and hospitalized because of suicide risk. Before psychiatric admission, he wasn’t taking any medication. He was diagnosed as major depression with psychotic features and obsessive-compulsive disorder. He was started on olanzapine 10 mg/day, quetiapine 300 mg/day and fluoxetine 40 mg/day. Two weeks after initiation of olanzapine, he was found to have bilateral pedal edema without ulceration and temperature change but minimal redness was observed. He had no history suggestive of cardiac, renal and liver dysfunction or allergic reaction against to any drug that could explain his existing edema. Possible medical conditions which may cause edema were ruled out by laboratory tests and physical examination. Olanzapine was stopped immediately and the therapy was modified to risperidone 1 mg/day. After discontinuation of olanzapine, edema was gradually resolved within two weeks. Because olanzapine associated edema has been seen rarely, it could be overlooked by psychiatrists in comparison to its more common side effects. Although it shows self-limited and benign course, patients may feel discomfort and their compliance to treatment may decrease. Also, it may interfere with differential diagnosis of other medical conditions which may cause edema. In conclusion, we suggest that patients should be observed carefully for edema during olanzapine treatment.

Periferik ödem çeşitli tıbbi hastalıkların yanı sıra antihipertansifler, nonsteroidal antiinflamatuarlar, endokrin ilaçlar ve immünoterapiler gibi farmakolojik ajanlarla ortaya çıkabilir. Olanzapin şizofreni ve bipolar mizaç bozukluğu tedavisinde sıkça reçetelenen bir atipik antipsikotiktir. En sık yan etkiler kilo alımı, postural hipotansiyon, kabızlık, başdönmesi, akatizi ve sedasyon olarak bildirilmiştir. Periferal ödem, olanzapinle tedavi edilen hastaların %3’ünü etkileyen nadir bir yan etki olarak bildirilmiştir. Bu yazıda, şiddetli depresif ve obsesif kompulsif belirtiler ile hastanemize başvuran ve intihar riski nedeniyle yatırılan 56 yaşında bir olgu sunularak, bu nadir yan etkiye psikiyatristlerin dikkatini çekmek amaçlanmıştır. Psikiyatri başvurusu öncesinde hastanın herhangi bir ilaç kullanımı yoktur. Hastaya psikotik özellikli major depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk tanısı konmuştur. Tedavisine olanzapin 10 mg/gün, ketiyapin 300 mg/gün ve fluoksetin 40 mg/gün ile başlandı. Olanzapin başlandıktan iki hafta sonra, ülserasyon ve ısı değişikliği olmaksızın, minimal kızarıklıkla bilateral ayak bileği ödemi geliştiği gözlendi. Hastada ödemi açıklayabilecek, kalp, böbrek ve karaciğer yetmezliğini ya da bir ilaca alerjik reaksiyonu düşündüren öykü yoktu. Ödeme neden olabilecek olası tıbbi durumlar fizik muayene ve laboratuar testleri ile dışlandı. Olanzapin hemen kesildi ve risperidon 1 mg/gün tedavisine geçildi. Olanzapinin kesilmesinden sonra ödem iki hafta içinde giderek geriledi. Olanzapinle ilişkili ödem, nadir görülmesi nedeniyle, psikiyatristler tarafından daha sık görülen yan etkilere kıyasla ihmal edilebilir. Kendini sınırlayan ve iyi huylu bir gidişi olmasına rağmen, hastalarda rahatsızlık yaratabilir ve tedaviye uyumlarını azaltabilir. Ayrıca, ödeme neden olabilecek diğer tıbbi durumların ayırıcı tanısını zorlaştırabilir. Sonuç olarak, olanzapin tedavisi süresince hastaların ödem açısından dikkatle izlenmesi yararlı olacaktır.


Case Report

Rabies in India: A relook at the neglected rampant disease

Turkish Title : Hindistan’da kuduz hastalığı: ihmal edilen yaygın hastalığa yeniden bir bakış

Kalaivani Annadurai,Raja Danasekaran,Geetha Mani
JNBS, 2014, 1(3), p:88-91

DOI : 10.5455/JNBS.1408703072

Rabies is a tropical zoonotic disease, transmitted to human being by carnivorous animals. Majority of human rabies cases were reported from Asia and African countries. India recorded more deaths from rabies than any other country in the world. There is no effective treatment for rabies; it can only be prevented by vaccination. It needs multiple levels of interventions at human and animal level. World Health Organization’s target is to eliminate the disease by 2020 in endemic South-East Asian countries which include India. Key challenges in control of rabies in India are lack of intersectoral coordination, weak surveillance system on rabies, inadequate rabies research and lack of sustainability. To conclude, breaking the rabies cycle in a sustained manner is necessary to eliminate rabies from this part of the world.

Kuduz, etobur hayvanlardan insanlara geçen tropikal zoonoz bir hastalıktır. İnsanda görülen kuduz vakalarının çoğunluğunun Asya ve Afrika ülkelerinde olduğu rapor edilmiştir. Hindistan’da dünyadaki herhangi bir ülkede olandan çok daha fazla kuduz ölümü olduğu tespit edilmiştir. Kuduz için etkili bir tedavi yoktur; tedavi sadece aşı ile yapılabilmektedir. Tedavi insan ve hayvanlarda farklı seviyelerde müdahaleleri gerektirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün amacı Hindistan’ı da içeren endemik Güney Doğu Asya ülkelerinde 2020 yılına kadar bu hastalığı ortadan kaldırmaktır. Hindistan’da kuduz kontrollerindeki kilit sorunlar; sektörler arası koordinasyon eksikliği, kuduz hastalığı için yapılan yetersiz denetim sistemi, yetersiz kuduz araştırması ve sürdürülebilirliğidir. Sonuç olarak, sürekli olarak kuduz döngüsünü engellemek için dünyanın bu bölgesinde kuduzu yok etmek zorunludur.


Case Report

Man transforming into wolf: A rare case of clinical lycanthropy

Turkish Title : Kurda dönüşen adam: nadir görülen bır klinik likantrofi olgusu

Gökben Hızlı Sayar,Gaye Kağan,Eylem Özten
JNBS, 2014, 1(2), p:50-51

DOI : 10.5455/JNBS.1401371806

Clinical lycanthropy is defined as a rare psychiatric syndrome that involves a delusion that the affected person can transform into, has transformed into, or is a non-human animal. Its name is connected to the mythical supranatural stories of lycanthropy, in which humans are said to physically shape shift into wolves. According to suggested diagnostic criteria for lycanthropy, either a delusional belief in current or past transformation or behavior that suggests a person thinks of himself as transformed is considered evidence of clinical lycanthropy. Hereby we present a case of clinical lycanthropy in a male patient reporting moments of feeling himself as a wolf and behaving in a manner that resembles wolf behavior, for example howling and growling.

Klinik likantofi, etkilenen kişinin bir hayvana dönüştüğü ya da bir hayvan olduğu sanrısının var olduğu nadir bir psikiyatrik sendromdur. Likantrofi, adını efsanevi doğaüstü kurtadam hikayelerinden alır. Klinik likantrofi için önerilen tanı kriterleri kişinin halen ya da geçmişte bir hayvana dönüşüm yaşadığına olan inancı, ya da kişinin bir hayvana dönüştüğüne inandığını gösterir biçimde davranmasıdır. Bu olgu sunumunda zaman zaman bir kurda dönüştüğüne inanan ve kurda benzer uluma ve hırlama davranışları gösteren bir erkek hasta sunulacaktır.


Case Report

QEEG related changes following the treatment of anxiety disorders: Case series

Turkish Title : Anksiyete bozukluluklarında tedavisi sonrasında qEEG değişiklikleri: Olgu serisi

Cumhur Tas,Habib Erensoy,Yelda İbadi,Elliot Brown,Nevzat Tarhan
JNBS, 2014, 1(1), p:9-13

DOI : 10.5455/JNBS.1392036730

Anksiyete bozuklukları yeni tedavi ve bireye özel izlem stratejilerinin geliştirilmesi gereken heterojen bir hastalık grubudur. Günümüzde biyolojik yaklaşımların psikiyatri klinik pratiğine aktarılmasına her geçen gün artan bir ilgi olmaktadır. Bu bağlamda kantitatif EEG, diğer nörogörüntüleme yöntemlerine göre değeri görece olarak göz ardı edilse de oldukça etkin bir araçtır. Bu olgu serisinde, farklı anksiyete spektrum bozukluklarına sahip dört olgunun tedavi öncesi ve sonrası qEEG ölçümlemelerisunulmuştur. Buna ek olarak, “EEG kordans” değeri olarak tanımlanan, beyindeki yerel kan akımının ve singulat korteks aktivitesinin göstergesi olarak kabul edilen değerlerin, teta frekans bandındaki sayısal değerleri hesaplanmıştır. Sonuçlara göre, tedavi öncesinde vakalarda frontal bölgede teta ve beta bandında izlenen artış tedavi sonrası normale dönmüştür. Ayrıca, prefrontal bölgedeki teta kordans değerlerinin tedavi sonucunda %38 oranında azaldığı saptanmıştır. Önceki yapılmış çalışmalar ışığında bu azalma singulat korteks aktivitesindeki tedavi sonrası azalma ile ilişkili olabilir. Bulguların olası sonuçları makalede tartışılmıştır. Bütün olarak ele alındığında, bu olgu sersi qEEG güç, z-skoru ve kordans değerlerinin anksiyete bozukluklarında kullanılmasının potansiyel faydalarının altını çizmektedir.


Case Report

A Crertzfeldt- Jakob disease case presenting with psychiatric symptoms

Turkish Title : Psikiyatrik belirtilerle seyreden bir Creutzfeldt- Jakob hastalığı olgusu


JNBS, 2014, 1(1), p:14-16

DOI : 10.5455/JNBS.1386249156

Creutzfeldt Jakob Disease is an incurable and invariably fatal degenerative brain disease. Sporadic and variant forms of the disease can be observed among patients. We report on a patient for calling attention to clinical features and laboratory findings of CreutzfeldtJakob Disease and the psychiatric prodromal symptoms. This case demonstrates that psychiatric symptoms may also be a presenting symptom of Creutzfeldt-Jakob Disease and this diagnosis should be considered when rapid deterioration in cognition is observed with presence of psychiatric and neurological symptoms.

Creutzfeld Jakob Hastalığı, tedavisi mümkün olmayan ve kaçınılmaz şekilde ölümle sonlanan dejeneratif bir beyin hastalığıdır. Hastalar arasında sporadik ve varyant formları gözlemlenmektedir. Bu olgu sunumunda Creutzfeld Jakob Hastalığının klinik belirtilerine, laboratuar bulgularına ve prodrom döneminde izlenen psikiyatrik belirtilerine dikkat çekmeyi amaçladık. Bu olgu sunumu, psikiyatrik belirtilerin Creutzfeld Jakob Hastalığında da izlenebileceğini ve psikiyatrik-nörolojik belirtilerin yanı sıra bilişsel işlevlerde hızlı bir bozulma izlendiğinde Creutzfeld Jakob Hastalığı tanısının düşünülmesi gerektiğini vurgulamaktadır.


Case Report

Habit reversal training in trichotillomania: A case report

Turkish Title : Trikotillomanide alışkanlığı tersine çevirme eğitimi

Gökben Hızlı Sayar,Gaye Kağan
JNBS, 2014, 1(1), p:17-19

DOI : 10.5455/JNBS.1394035079

Trichotillomania is a psychiatric disorder that involves repetitive hair pulling to the point of apparent loss. No approved treatment algorithm is available for trichotillomania. We present a case report of a 28-year-old female diagnosed as trichotillomania, with complaints of recurrent hair pulling resulting in noticeable hair loss. She was treated with Habit Reversal Training and a selective serotonin reuptake inhibitor (sertraline) over a period of 6 weeks. Habit reversal training includes self-monitoring, awareness training, competing response training, and homework assignments. The aim of this case report is to provide a brief description of habit reversal training, which is unfamiliar to many professionals.

Trikotillomani, tekrarlayan saç yolmalar sonucu belirgin saç kaybı ile sonuçlanan bir psikiyatrik bozukluktur. Kabul görmüş bir tedavi algoritması bulunmamaktadır. Bu yazıda tekrarlayan saç koparmaları sonucu belirgin saç kaybı olan trikotillomani tanılı, 28 yaşında bir kadın olgu sunulacaktır. Olgu alışkanlığı tersine çevirme eğitimi ve seçici serototnin gerialım inhibitörübir ilaç (sertralin) ile 6 hafta boyunca izlenmiştir. Alışkanlığı tersine çevirme eğitimi, kendini izleme, farkındalık eğitimi, karşıt cevap eğitimi ve ev ödevlerini kapsayan bir tekniktir. Bu olgu sunumunun amacı birçok profesyonelin aşine olmadığı alışkanlığı tersine çevirme eğitiminin kısa bir tanımını yapmaktır.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.