JNBS
Üsküdar Üniversitesi

ARTICLES

Original Article

Effect of unilateral electrolytic lesion of fastigial nucleus on behavior, learning and memory of Wistar albino rats

Turkish Title : Fastıgıal çekirdek ünilateral elektroliktik lezyonunun wistar albino sıçanlarının hafıza, öğrenme ve davranışları üzerindeki etkisi

Loganathan Sundareswaran,Rathinasamy Sheeladevi
JNBS, 2014, 1(3), p:54-62

DOI : 10.5455/JNBS.1407054560

Cerebellum called as the “little brain” .The cerebellum regulates various functions like motor coordination, equilibrium and muscle tone because of its connections with other parts of the brain as well as other parts of the body. Whether the fastigial nucleus of the rat cerebellum plays any role in behavior, reference and working memory forms the focus of the present study. The fastigial nucleus as part of spino-cerebellum of Wistar albino rat was unilaterally (left side) destroyed by electrolytic lesion using stereotaxic procedures and the behavior, learning and memory were analyzed by using open field, elevated plus maze and eight arm radial mazes on 10th and also 15th day after the lesion along with controls as well as with sham operated animals. The alterations in behavior were only observed on the 10th day but not in 15th day. There was no alteration was observed in radial maze among the groups indicated that cerebellum has no role in memory process. The changes perceived in behavior on 10th day may be due the inflammation or reduced metabolism in the damaged areas followed which may recovered on 15th day as inflammation subsides and the metabolism is normalized. These results indicate that fastigial nucleus is not playing any role in either behavior or memory.

Beyincik “küçük beyin” olarak bilinir. Beyincik, vücudun diğer kısımlarıyla olduğu gibi beynin de diğer kısımlarıyla bağlantıları nedeniyle motor koordinasyonu, denge ve kas elastikiyeti gibi fonksiyonların çalışmasını düzenler. Sıçan beyinciğinin fastigial çekirdek davranış üzerinde herhangi bir rol oynasın ya da oynamasın, referans belleği ve işleyen bellek şuanki çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Wistar albino sıçanının spino-serebellum’ unun bir parçası olarak fastigial nucleus, stereotaksik teknikler kullanılarak elektroliktik lezyon ile tek taraflı olarak(sol taraf) yok edilmiştir. Laboratuvar ortamında opere edilen hayvanlardaki gibi kontrollerle lezyondan sonra davranış, öğrenme ve hafıza 10. ve 15. günde artı labirent ve radyal labirent yükselten açık alan testi kullanılarak analiz edilmiştir. Davranıştaki değişimler 15. günde değil sadece 10. günde görülmüştür. Beyinciğinin hafıza sürecinde rol oynamadığı görülen gruplar arasında radyal labirentte hiçbir değişim görülmemiştir. 10. günde algılanan davranış değişiklikleri, iltihap azalacağı ve metabolizma normalleşeceği için 15. günde iyileşmesini takiben zarar gören kısımlardaki iltihap ya da zayıflamış metabolizma yüzünden olabilir. Bu sonuçlar göstermektedir ki fastigial çekirdek davranış ya da hafıza üzerinde herhangi bir rol oynamamaktadır.


Original Article

Effect of ovarian hormones on memory suppression

Turkish Title : Ovaryen hormonların anımsamada bastırma üzerindeki etkisi

Muge Aslankara,Ali Bayram,Nevzat Tarhan,Ayla Arslan
JNBS, 2014, 1(3), p:63-66

DOI : 10.5455/JNBS.1406027541

Several studies suggest that memory suppression in humans occur as an active process of executive control, mediated by regions of prefrontal cortex, which is a substrate for ovarian hormones. However the effect of ovarian hormones on this process is not known. In order to address this question, we utilized the quantitative analysis of ovarian hormones in combination with the procedure of a memory control model, the think (T) /no think (NT) paradigm in a within-subject design study. We compared the rate of memory control between the follicular (low estrogen and progesterone) and mid-luteal (high estrogen and progesterone) phases of regularly cycling healthy women. Our data demonstrate that during midluteal phase, 63.6 % of subjects are able to ‘suppress’ or actively forget (significantly less % recall below the baseline) previously learned word pairs in the ‘NT condition; i.e., not to think the target word associated with the cue word’. However during the follicular phase there was no effect of ‘NT condition’ on the active forgetting of word pairs below the baseline as assessed by the memory test applied after the T/NT procedure. Thus, our results indicate that ovarian hormones are associated with the process of memory control.

Çeşitli çalışmalar, insanlarda bellek kontrolünün (anımsamada bastırma) yürütücü bir işlev olarak prefrontal korteks denetiminde aktif bir mekanizma ile gerçekleştiğini göstermiştir. Prefrontal korteksin ovaryen hormonların müdahalesine oldukça açık olduğu bilinmekle birlikte bu etkinin anımsamada bastırma işlevi sırasında nasıl bir rol oynadığı bilinmemektedir. Burada sunulan çalışma bir bellek kontrolü modeli olan düşün/düşünme paradigmasını (think /no think paradigm) kullanarak ve ovaryen hormonların kantitatif olarak analiz edildiği denek-içi desen düzeneği ile bu soruya cevap aramaktadır. Menstrual siklusun foliküler (düşük estrojen ve progesteron) ve midlüteal (yüksek estrojen ve progesteron) fazlarındaki bellek kontrol oranları kıyaslanmıştır. Veriler göstermektedir ki midlüteal fazda, deneklerin % 63.6 si, önceden öğrenilmiş kelime çiftlerini ‘düşünmeme koşulu’ yani ‘ip ucu kelimesi ile ilişkili hedef kelimesini düşünmeme koşulu’ (NT condition)- sırasında aktif unutma (anımsamada bastırma) becerisi göstermiştir (istatiksel olarak anlamlı bir şekilde kendiliğinden unutma oranına göre daha çok unutma ya da daha az hatırlama). Ancak ‘düşünmeme koşulunun’ bellek kontrolü üzerindeki bu etkisi, düşün/düşünme prosedürünü takiben yapılan bellek testleri ile gösterildiği gibi foliküler fazda gözlenmemiştir. Bu sonuçlar bellek kontrolü işleminin ovaryen hormonlar ile ilişkili bir durum olduğunu göstermektedir.


Original Article

Agmatinase and human cationic amino acid transporter 1 in mood disorder: what´s under the microscope?

Turkish Title : Duygudurum bozukluklarında agmatin ve insan katyonik amino asit transporter 1: mikroskobun altında ne var?

Hans-Gert Bernstein,Kristin Jäger,Juliane Fiebig,Susann Wolf,Martin Wick,Henrik Dobrowolny,Johann Steiner,Bernhard Bogerts,Gregor Laube
JNBS, 2014, 1(3), p:67-71

DOI : 10.5455/JNBS.1413806684

Agmatine may act as a neurotransmitter or neuromodulator. Behaviorally, agmatine exerts antidepressant-like effects. The enzyme agmatinase degrades and thereby inactivates agmatine. The gene coding for human agmatinase is located on chromosome 1p36, a gene locus which has been linked to bipolar disorder and major depression. However, the enzyme has not yet been studied in detail in the context of neuropsychiatric diseases. We analyzed agmatinase protein expression in postmortem hippocampi of individuals with affective disorders. Agmatinase protein was detected in a subset of interneurons in the hippocampus and other brain regions. In depressive patients the number and the numerical density of agmatinase-immunopositive cell bodies was strongly elevated in all regions under study (i.e. hippocampus, habenula, insular cortex and temporal cortex). Agmatine is naturally produced by the breakdown of arginine. The cellular uptake of L-arginine and other cationic amino acids (such as L-lysine and L-ornithine) is mainly mediated by cationic amino acid transporter (CAT) proteins. In patients with mood disorder there was a circumscribed decrease in the numerical density of hCAT1 immunoreactive neurons in the CA2 region of the hippocampus.

Agmantin, nöromodülatör ve nörotransmitter olarak çalışır. Davranışsal olarak agmatin, antidepresanvari etkiler uygular. Enzim olan agmatinaz, agmatini indirger ve böylece devre dışı bırakır. İnsan agmatinini kodlayan, bipolar bozukluk ve majör depresyonla bağlantılı olan bu genin konumu 1p36. kromozomdadır. Fakat bu enzim nöropsikiyatrik hastalıklar bağlamında henüz detaylı olarak incelenmemiştir. Duygusal bozuklukları olan bireylerin postmortem hipokampüsündeki agmatin protein dışavurumunu inceledik. Agmatin proteini, hipokampüs ve diğer beyin bölgelerindeki internöronlar altkümesinde saptanmıştır. Depresif hastalarda agmatin-immunopozitif hücre gövdelerinin sayısı ve sayısal çoğunluğu incelemedeki bütün kısımlarda (hipokampüs, habenula, insular korteks ve temporal korteks) fazlasıyla artmıştır. Agmatin doğal olarak arjininin kırılmasıyla/ bozulmasıyla ortaya çıkmaktadır. L-arjinin ve diğer katyonik amino asitlerin( L-lisin ve L-ornitin gibi) hücresel alınımına temel olarak katonyik amino asit transporter(CAT) proteinleri aracılık eder. Duygudurum bozukluğu olan hastalarda, hipokampüsün CA2 kısmındaki hCAT1 immunoreaktif nöronların sayısal yoğunluğunda sınırlı bir azalma vardı.


Original Article

Vision: A Systems Neuroscience Perspective

Turkish Title : Görme: Sistemsel sinirbilimi bakış açısı

Hulusi Kafaligonul
JNBS, 2014, 1(2), p:21-26

DOI : 10.5455/JNBS.1395935766

The visual system is the most studied part of the cortex, providing a basis for understanding not only visual processing per se but also the fundamental operations of the brain in general. Significant progress has been made in understanding neural structures sensitive to different visual attributes such as form, surface brightness, color and motion. Here, the basic neural structures and processing pathways for these visual features are reviewed. Dysfunctions in these processing pathways lead to deficits in the perception of different aspects of a visual object. In recent years, there is a growing interest in applying accumulated knowledge in vision science to investigate altered neural structures and abnormal perceptual processing observed in neurological disorders. Key issues and clinical studies are also discussed within the context of visual feature processing.

Görsel sistem korteksin en çok incelenen parçasıdır.Bu durum görsel sistemin sadece görmenin temelindeki sinirsel işlemler hakkında değil beynin genel çalışma prensiblerini anlamaya dayalı bir temel teşkil etmesinden kaynaklanmaktadır. Şu ana kadar farklı görsel özelliklere (örneğin şekil, yüzey aydınlığı, renk, hareket) duyarlı sinirsel yapıları anlamaya yönelik çok önemli ilerleme kaydedilmiştir. Bu makalede, görsel özelliklere duyarlı temel sinirsel yapılar and işlevsel yollar gözden geçirilmiştir. Herhangi bir işlevsel yoldaki fonksiyonel bozukluk farklı görsel özelliklerin algısında eksikliklere yol açmaktadır. Son yıllarda, görsel bilimdeki bilgi birikimini nörolojik bozukluklarda rastlanan sinirsel yapı değişikliği ve buna dayalı anormal algısal işlemleri anlamada kullanmaya yönelik artan bir ilgi bulunmaktadır. Bu yönde gerçekleştirilmiş kilit konular ve klinik çalışmalar da görsel özellik işlemesi bağlamında tartışılmaktadır.


Original Article

Analysis of Solute Carrier Family 6 Member 4 Gene promoter polymorphism in young Turkish basketball players.

Turkish Title : Genç türk basketbol oyuncularında SLC6A4 promotor polimorfizminin analizi

Korkut Ulucan,Sevim Yalcin,Berkay Akbas,Fırat Uyumaz,Muhsin Konuk
JNBS, 2014, 1(2), p:37-40

DOI : 10.5455/JNBS.1403730925

The serotonin transporter (5-hydroxytryptamine transporter, 5- HTT) gene (SLC6A4) is considered to be one of the most important candidate genes for genetic involvement in psychiatric conditions like anxiety, self- confidence and motivation. In the present study, we aimed to analyze the distribution of SLC6A4 promoter long and short (L and S, respectively) polymorphism in young Turkish basketball players. We enrolled 24 players in the study, 17 were females and 7 were males. 12%, 35% and 53% of the females had SS, LS and LL genotype, respectively; whereas 28,5% of the males had SS and the same percentage of them had LS, and 43% had LL genotype. When we examined the allelic counts, L allele was recorded as 71% in females and 57% in males; S allele was 29% in females and 43% in males. Our results were in agreement with the previous ones, indicating the presence of L allele in individuals dealing with sport. We suggest that SLC6A4 promoter analysis is important for genetic counseling for the individuals who are prone to be successful in sports.

Serotonin taşıyıcı (5- hidroksitriptamin taşıyıcı, 5-HTT) geni (SLC6A4), anksiyete, kendinden eminlik ve motivasyon gibi psikolojik durumlara genetik yatkınlıklara neden olabilecek en önemli genlerden biri olarak nitelendirilmektedir. Bu çalışmada, genç Türk basketbol oyuncularında SLC6A4 geninin promotor bölgesi uzun ve kısa (sırasıyla L ve S) polimorfizminin dağılımını analiz etmeyi amaçladık. Çalışma da 17’ si kıs, 7’ si erkek 24 kişi dahil olmuştur. 17 kız basketbolcunun sırasıyla %12, %35 ve %53’ ü SS, LS ve LL genotipindedir, erkek basketbolcuların ise %28.5’ inin genotipleri SS ve LS, %43’ ünün de LL olarak bulunmuştur. Allel sayıları incelendiğinde L alleli kızlarda %71, erkeklerde %57; S alleli de kızlar da %29 ve erkeklerde %43 olarak bulunmuştur. Sonuçlarımız, sporla uğraşan bireylerde L allelinin bulunmasını destekleyen önceki çalışmaları desteklemektedir. Sonuçlarımıza dayanarak başarılı sporcu olma potansiyali olan bireylere genetik danışma verilmesinde SLC6A4 promotor bölgesinin genotiplenmesini önermekteyiz. 


Original Article

Transmitter-mediated action of neuromedin S on Passive avoidance learning in rats

Turkish Title : Sıçanlarda transmiter aracılı nöromedin S’in pasif kaçınma öğrenme etkisi

Gyula Telegdy,Zsolt Bagosi,Miklós Jaszberenyi
JNBS, 2014, 1(2), p:41-46

DOI : 10.5455/JNBS.1398170234

The possible involvement of different neurotransmitters in the action of neuromedin S (NMS) in the memory consolidation of passive avoidance behavior was studied by pretreating rats with different receptor blockers which alone did not change the test. The involvement of cholinergic, dopaminergic, adrenergic, serotonergic, opiate and GABA-ergic receptors and nitric oxide was tested. The animals were pretreated with the non selective muscarinic acetylcholine receptor antagonist, atropine, the non selective β-adrenergic receptor antagonist phenoxybenzamine, the β-adrenergic receptor antagonist propranolol, the D2, D3, D4 dopamine receptor antagonist haloperidol , the non selective 5-HT2 serotonergic receptor antagonist cyproheptadine, the nonselective opioid receptor antagonist naloxone,. the γ-aminobutyric acid subunit A (GABA-A) receptor antagonist bicuculline, or the nitric oxide synthase inhibitor nitro-L-arginine. Atropine, haloperidol, phenoxybenzamine, propranolol, cyproheptadine, naloxone and nitro-Larginine prevented the effects of NMS on passive avoidance learning. Bicuculline did not change the effects of NMS. The results demonstrate that muscarinic acetylcholine, α- and β- adrenergic, dopaminergic , 5-HT2 serotonergic and opioid receptors and nitric oxide are involved as mediators. In the action of NMS on the consolidation of passive avoidance learning

Tek başına testi değiştirmeyen farklı reseptör blokerleri ile önceden muamele edilmiş sıçanlarla, pasif kaçınma davranışının bellek konsolidasyonunda yer alan nöromedin S (NMS) aksiyonuna farklı nörotransmiterlerin olası katılımları çalışılmıştır. Kolinerjik, Dopaminerjik, Adrenerjik, Serotonerjik, Opiat ve GABA-erjik reseptörlerin ve nitrik oksit katılımı test edilmiştir. Hayvanlara önceden non- selektif muskarinik asetilkolin reseptörü antagonisti atropin, non-selektif α-adrenerjic reseptör antagonisti fenoksibenzamin, β-adrenerjic reseptör antagonisti propranolol, D2, D3, D4 dopamin reseptör antagonisti haloperidol, non-selektif 5HT2 serotonerjik reseptör antagonisti siproheptadin, nonselektif opioid reseptör antagonisti nalokson, γ-aminobütirik asit altbirimi A (GABA-A) reseptör antagonisti bikukulin veya nitrik oksit sentez inhibitörü nitro-L-arjinin ile muamele edilmiştir. Atropin, haloperidol, fenoksibenzamin, propanolol, siproheptadin, nalokson ve nitro-L-arjinin, NMS’nin pasif kaçınmalı öğrenme üzerindeki etkilerini önlemiştir. Bikukulin NMS’nin etkilerini değiştirmemiştir. Sonuçlar muskarinik asetilkolinin, α- ve β- adrenerjik, dopaminerjik, 5-HT2 serotonerjik ve opioid reseptörlerin ve nitrik oksitin pasif kaçınmalı öğrenmenin konsolidasyonunda NMS aksiyonuna mediyatör olarak katıldığını göstermiştir.


Original Article

Mechanisms of short-term false memory formation

Turkish Title : Kısa süreli sahte bellek formasyonlarının mekanizmaları

Achille Pasqualotto,Michael J. Proulx
JNBS, 2014, 1(1), p:3-8

DOI : 10.5455/JNBS.1389129470

False memories are the erroneous recollection of events that did not actually occur. False memories have been broadly investigated within the domain of long-term memory, while studies involving short-term memory are less common and provide a far less detailed ‘picture’ of this phenomenon. We tested participants in a short-term memory task involving lists of four semantically related words that had to be matched with a probe word. Crucially, the probe word could be one of the four words of the list, it could be semantically related to them, or it could be semantically unrelated to the list. Participants had to decide whether the probe was in the list. To this task we added articulatory suppression to impair rehearsal, concurrent material to remember, and changes to the visual appearance of the probes to assess the mechanism involved in short-term memory retrieval. The results showed that, similarly to the studies on longterm memory, false memories emerged more frequently for probes semantically related to the list and when rehearsal was impaired by concurrent material. The visual appearance of the stimuli did not play an important role. This set of results suggests that deep semantic processing, rather than only superficial visual processing, is taking place within a few seconds from the presentation of the probes.

Sahte anılar aslında meydana gelmemiş/yaşanmamış olayların hatalı bir şekilde hatırlanmasıdır. Kısa süreli belleği içeren çalışmalar daha az yaygın ve bu fenomenin çok daha az detaylı bir “resmini” ortaya koymaktayken, sahte anılar uzun süreli belleğin alanı içerisinde geniş kapsamda araştırılmıştır. Çalışma kapsamında, katılımcıları birbiriyle semantik olarak ilişkili ve araştırılan kelime ile eşleştirilme zorunluluğu olan dört kelimelik listeleri içeren bir kısa süreli hafıza görevi ile test ettik. Kritik olarak, araştırılan kelime listedeki dört kelimeden biri, listedeki kelimelerle semantik olarak ilişkili, ya da listedeki kelimelerle semantik olarak ilişkisiz olabilirdi. Katılımcıların araştırılan kelimenin listede olup olmadığına karar vermeleri gerekmekteydi. Bu ödeve, kısa süreli bellekten geri çağırma mekanizmasını değerlendirmek için tekrarlamayı/prova etmeyi bozacak fonolojik baskılama, hatırlamayı eşzamanlı materyal ve araştırılan kelimenin görsel görünümüne değişiklikler ekledik. Sonuçlar, uzun süreli bellek çalışmalarına benzer şekilde, tekrarlama eşzamanlı materyallerle bozulduğunda ve araştırılan kelimeler listeyle semantik olarak ilişkili olduğunda sahte anıların daha sıklıkla ortaya çıktığını göstermiştir. Uyaranın görsel görünümünün önemli bir rolü yoktur. Bu sonuçlar kümesi, yüzeysel görsel süreçler yerine, derin semantik işlemenin araştırılan kelimelerin gösterilmesinden sonraki birkaç saniye içerisinde gerçekleştiğini göstermektedir.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.