Years
2022
2021
2020
2019
2018
2017
2016
2015
2014
Categories
Authors
- A. ÇENGEL Yunus (1)
- Abdullah Şen (1)
- Abdullahi Asuku Yusuf (1)
- Abdullahi Yahaya Abbas (1)
- Abdurrahman Akgün (1)
- Achille Pasqualotto (1)
- Adeniyi A. Tijani (1)
- Ahmad Fahad (1)
- Ahmet Corak (1)
- Aktan Aner Emel (1)
- Alexander A. Nefodov (1)
- Ali Kustepe (1)
- Ali Bayram (1)
- Alpar Gul (1)
- Anis Javaria (1)
- Arasıl Ayşe Berna Sarı (1)
- Arda Karagöl (1)
- Aslan Beste Tacal (1)
- Asli Aslan (1)
- Asli Enez Darcın (1)
- Aslı Aslan (1)
- Aslı E Darçın (1)
- Atalay Zeynep (1)
- Ava Şirin Tav (3)
- Aydın Ahmet (1)
- Ayhan Fatma (1)
- Ayla Arslan (1)
- Ayse Kaya Goktepe (1)
- Aysun Kalenderoglu (1)
- Aytaç Hasan Mervan (1)
- Balkanoglu Cuneyt (1)
- Baltacıoğlu Begüm Su (1)
- Baltacıoğlu Begümsu (1)
- Baris Metin (3)
- Bars Onen Unsalver (1)
- Barış Metin (1)
- Batu Kaan Aksulu (1)
- Başak Funda Eken (1)
- Beenish Sami (1)
- Belkis Atasever Arslan (2)
- Berkay Akbas (1)
- Berkol Tonguc Demir (2)
- Berkol Tonguç Demir (1)
- Bernhard Bogerts (1)
- Bernis Kaya (1)
- Beste Tacal Aslan (1)
- Budak Ersin (1)
- Bulama Ibrahim (1)
- Bulent Devrim Akcay (1)
- Bulut Hüseyin (3)
- Burak Okumus (1)
- Büşra Barış (1)
- Caglar Uyulan (1)
- Canan Sercan (4)
- Canan Sercan Dogan (1)
- Canan Sercan Doğan (1)
- Canbolat Fadime (1)
- Cebi Merve (1)
- Cemal Onur Noyan (1)
- Cemil Can Saylan (1)
- Ceren Sezen (1)
- Cumhur Tas (3)
- Cuneyt Ardic (1)
- Cınar Tayfun (1)
- Demir Gumus Zeynep (2)
- Demirtaş Fatma (1)
- Deniz Karayün (1)
- Destan Ebru (1)
- Dilbaz N esrin (1)
- Dilem Dinc (2)
- Diler Özyurt (1)
- Dogan Canan Sercan (1)
- Donmezler Suleyman (2)
- Doğan Canan Sercan (2)
- Doğan İdil Arasan (1)
- Doğan Şahin (1)
- Duygu Akcay (1)
- Ebru Kirli (1)
- Ebru Kırlı (1)
- Ece Demirhan (1)
- Eda Yilmazer (2)
- Eken Başak Funda (1)
- Ekmekçi Rıdvan (2)
- Elena A. Nefodova (1)
- Elliot C. Brown (2)
- Elmas Beyazyuz (1)
- Emel Serdaroğlu Kaşıkçı (1)
- Emin Serin (1)
- Emine Akalin (1)
- Erensoy Habib (4)
- Ergüzel Türker Tekin (1)
- Erinc Dilek Meltem Tasdemir (1)
- Esra Kaya-Bozkurt (1)
- Evrensel Alper (2)
- Eylem Özten (1)
- Ezgi Yıldız (1)
- Eğilmez Oğuzhan Bekir (1)
- F.G.Hızlı Sayar (1)
- Farhan Muhammad (1)
- Fatih Binici (1)
- Fatih Emre Tutarlı (1)
- Fatih Ozen (2)
- Fatima Taufeeq (1)
- Fatma Keskin Krzan (1)
- Fatma Nur Dolu (1)
- Fatrmanur Dolu (1)
- Fırat Uyumaz (1)
- Gokben Hizli Sayar (2)
- Gokcer Eskikurt (1)
- Gokten Emel Sari (1)
- Gregor Laube (1)
- Guler Kahraman (1)
- Guliz Ozgen (2)
- Gullu Turan (1)
- Gulru Elver Gursoy (1)
- Guzin Zerenozturk (1)
- Gyula Telegdy (1)
- Gökben Hizli-Sayar (1)
- Gökben Hızlı Sayar (1)
- Gökhan Tuna (1)
- Gözler Tayfun (1)
- Gülçin N. Yıldız (1)
- Günay Gül Yağmur (1)
- H. Ahmet Temizdemir (1)
- H. Büşra Bahat (1)
- H. Ozan Tekin (1)
- H.Ozan Tekin (1)
- Habib Erensoy (2)
- Habib Erensoy (5)
- Halime Eda Yalçın (1)
- Halit Necmi Ucar (1)
- Hamza Kulaksiz (2)
- Hanife Yılmaz (1)
- Hanife Yılmaz Çengel (2)
- Hans-Gert Bernstein (1)
- Hasan Mervan Aytac (5)
- Hasan önal (1)
- Hatice Yildiz Burkovik (1)
- Hazal Gur (1)
- Henrik Dobrowolny (1)
- Hina Mir (1)
- Hulusi Kafaligonul (1)
- Huseyin Ozan Tekin (1)
- Huseyin Unubol (2)
- Huseyin Yumrukcal (2)
- Hüseyin Güleç (1)
- Hüseyin Ozan Tekin (2)
- Hüseyin Ünübol (7)
- Idris Tela Abdu (1)
- Igor F. Belenichev (1)
- Iliya Ibrahim Abdullahi (1)
- Ilker Ozyildirim (2)
- Ipek Yuksel (2)
- Irem Can Esenkaya (1)
- Ishola Ajibola Abdulrahamon (1)
- Ismail Yasir Kirtil (1)
- Jemilat A. Ibrahim (1)
- Joan Carreras (1)
- Johann Steiner (1)
- Juliane Fiebig (1)
- Kaan Yilancioglu (1)
- Kaan Yılancıoğlu (1)
- Kaman Tugba (1)
- Karagöz Esra (1)
- Karamustafalıoğlu Oğuz (1)
- Karapınar Gözdem (1)
- Karna Sureshwar Lal (1)
- Kassim Ibrahim (1)
- Kazan Ozlem Kızılkurt (1)
- Kaşıkçı Emel Serdaroğlu (1)
- Keskin Remziye (1)
- Khan Ruba (1)
- Konuk Muhsin (1)
- Korkut Ulucan (8)
- Kristin Jäger (1)
- Kuldip S. Sidhu (1)
- Kübra Ekşi (1)
- Lawan Hassan Adamu (1)
- Lawan Suleiman Bilbis (1)
- Levon Antikacioglu (1)
- Leyla Arslan (1)
- Loganathan Sundareswaran (1)
- Loprinzi Paul D. (1)
- Mahmut Taş (1)
- Makbule Çiğdem Aydemir (1)
- Martin Wick (1)
- Mehmet Bertan Yılmaz (1)
- Mehmet Hamdi Orum (2)
- Mehmet Vatansever (1)
- Melek Gözde Luş (1)
- Meltem Sunar (1)
- Meral Aydın (1)
- Meriem Haloui (1)
- Mert Besenek (1)
- Meryem Kevser Zelka (1)
- Mesut Karahan (1)
- Meterelliyoz Kumru Şenyaşar (1)
- Metin Baris (1)
- Metin Barıs (1)
- Metin Barış (1)
- Michael J. Proulx (1)
- Miklós Jaszberenyi (1)
- Mohammad Shamim Ansari (1)
- Mojtaba Barzegar (1)
- Muge Aslankara (1)
- Muhammad Akram Riaz (1)
- Muhammad Sami Bilal (2)
- Muhammad Zulkarnain (1)
- Muhsin Konuk (5)
- Murat Eren Özen (1)
- Musa Habibu Modibbo (1)
- Musa Sunday Abraham (1)
- Mustafa Celik (1)
- Naila Batool (1)
- Nasiru Suleiman (1)
- Nesrin Dilbaz (2)
- Nevzat Tarhan (9)
- Nina V. Bukhtiyarova (1)
- Noyan C. Onur (1)
- Nuran Akyurt (1)
- Nzalak James Oliver (1)
- Obadeji Adetunji (1)
- Oguzhan Bekir Egilmez (1)
- Oguzhan San Huseyin (1)
- Oluwole Lateef Olutoyin (1)
- Omer Ates (1)
- Onat Yılmaz (2)
- Onur C Noyan (1)
- Oğuz Tan (1)
- Pinar Gokceimam (1)
- Pinar Vural (1)
- Piwuna Christopher Goson (1)
- Polat Tolga (3)
- Rafi Hira (1)
- Rafiq Hamna (1)
- Rahmad Aswin Juliansyah (1)
- Rahmi Saylik (1)
- Ramazan Pehlivan (1)
- Rangasayee Raghunathrao (1)
- Rathinasamy Sheeladevi (1)
- Rostika Flora (1)
- Rukiye Karaköse (1)
- Saadet Aybeniz Yıldırım (1)
- Saadet Merih Cengel (1)
- Salih Kivilcim (1)
- Samuel E. Okhale (1)
- Sayar Gökben Hızlı (4)
- Sayar Hızlı Gokben (1)
- Sehadet Ekmen (1)
- Sema Arıtürk (1)
- Sercan Canan (1)
- Serdar Nurmedov (2)
- Sergii N. Dronov (1)
- Sergii V. Levich (1)
- Serkan Islam (3)
- Sevim Yalcin (1)
- Sevimli Deniz (1)
- Seylan Şahin (1)
- Sezgin Kapici (3)
- Sezgin Kapıcı (3)
- Shah Jyoti (1)
- Simge Seren Kirlooglu (1)
- Sinem Zeynep Metin (1)
- Sirin Sumeyye (1)
- Sukru Uguz (1)
- Sultan Tarlacı (1)
- Susann Wolf (1)
- Syokumawena Syokumawena (1)
- Sütçübaşı Bernis (1)
- Tahincioglu Dilara (1)
- Tan Oğuz (1)
- Tarhan Kasif Nevzat (1)
- Tarhan Nevzat (3)
- Tarman Güliz Zeynep (1)
- Taş Cumhur (1)
- Taşkıran Ali (1)
- Tela dris Abdu (1)
- Theodorus Theodorus (1)
- Tillman Brianna (1)
- Timucin Ahmet Can (1)
- Tolga Polat (3)
- Tonguc Demir Berkol (3)
- Tonguç Demir Berkol (2)
- Tonguç Demir Berkol (2)
- Tufan Ali Evren (1)
- Tunalı Seçil (1)
- Turan Fatma (1)
- Turker Tekin Erguzel (2)
- Türker Tekin Ergüzel (1)
- Uckun Burcu (1)
- Ugbabe G. Eyineyi (1)
- Ulucan Korkut (4)
- Uluğ Berna (1)
- Uslu Umay (1)
- Vahap Ozan Kotan (1)
- Verma Himanshu (1)
- Yasin Hasan Balcioglu (1)
- Yenal Karakoç (1)
- Yiğit Selin (1)
- Yusuf Ezel Yıldırım (2)
- Yusuf Ezel Yıldırım (1)
- Yılmaz Özlem Özge (2)
- Zengibar Özarslan (1)
- Zengibar Özarslan (1)
- Zeynep Alpugan (1)
- Zeynep Avşaroğlu (1)
- Zeynep Gümüş (4)
- Zsolt Bagosi (1)
- Çakmak Buse (1)
- Çağlar Uyulan (1)
- Çebi Merve (2)
- Çevre Burak (1)
- Çevreli Burcu (1)
- Çisem Şilar (1)
- Çiğdem Kudiaki (2)
- Öcal Ayşe (1)
- Ömer Damar (1)
- Ömer Kaynar (1)
- Öner Avınca (1)
- Örüm Mehmet Hamdi (1)
- Öz Pınar (1)
- Özdoğan Büşra (2)
- Özge Yılmaz Özlem (1)
- Özlem Çapan Özveren (1)
- Özlem Özge Yilmaz (1)
- Öznur Yılmaz (1)
- Özten Eylem (1)
- Ünsalver Barış Önen (1)
- Ünübol Hüseyin (3)
- Üstün Besti (1)
- İlker Özyıldırım (1)
- İpek Yüksel Gözler (1)
- Şahin Korkut Furkan (1)
- Şeyma Günaydın (1)
- Şılar Çisem (2)
ARTICLES
Original Article
Differences in men and women with bipolar-1 diagnosed patients
Turkish Title : Bipolar bozukluk tip 1 tanılı hastalarda kadın ve erkek farklılıkları
Tonguc Demir Berkol,Hasan Mervan Aytac,Serkan Islam,Huseyin Yumrukcal,Guliz Ozgen,Ilker Ozyildirim
JNBS, 2017, 4(2), p:72-76
The importance of gender on phenomenology and course of bipolar illness has been an increased focus of study over recent years. The purpose of present study was to examine whether gender differences exist in the sociodemographic characterictics, age of onset, severity of disease, number & type of episodes, symptomatology and treatment response of bipolar disorder. The life charts of 300 (193 female; 107 male) patients with BD type-I were evaluated retrospectively. BD diagnosis of patients was given by two experienced clinicians in accordance with DSM-IV-TR criteria. A semi-structured chart which was developed to assess sociodemographic and clinical features of patients and “mirror design” method was utilized for the assessment of patients’ response patterns to maintenance treatment. Bipolar women were significantly more likely to have history of (at least one) any mood episode than bipolar men. However no significant gender differences emerged in number of manic or mix episodes; whereas, women had more depressive episodes. Frequency of psychotic episodes (at least one episode during lifetime) was higher for men than women.. There was also no significant gender difference in terms of response to lithium and anticonvulsant maintenance treatment, mean episode severity and age of onset. The results of the present study show that some gender differences may be evident in patients with BD-I. In the highlight of that investigators studying bipolar disorder may need to consider gender as a variable for assessment and treatment strategies.
Cinsiyetin bipolar hastalığın fenomenolojisi ve seyri üzerine önemi son yıllarda artan bir çalışma odağı olmuştur. Bu çalışmanınamacı, cinsiyet farklılıklarının sosyodemografik özellikler, başlangıç yaşı, hastalığın şiddeti, episodların sayısı ve tipi,semptomatoloji ve bipolar bozukluğun tedaviye yanıtı üzerinde etkisinin var olup olmadığını incelemektir.Bipolar bozukluk tip-I’li300 (193 kadın, 107 erkek) hasta retrospektif olarak incelendi. Bipolar bozukluk tanıları DSM-IV-TR kriterlerine göre iki deneyimliklinisyen tarafından verildi. Hastaların sosyodemografik ve klinik özelliklerini değerlendirmek için geliştirilen yarı yapılandırılmışbir grafik ve sürdürüm tedavisine yanıt biçimlerini değerlendirmek için “ayna dizaynı” yöntemi kullanılmıştır. Bipolar kadınlardabipolar erkeklere göre herhangi bir duygudurum atak öyküsü (en az bir) olma ihtimali daha yüksekti. Bununla birlikte, manik veyakarışık atak sayısında anlamlı bir cinsiyet farklılığı ortaya çıkmamışken kadınlarda daha hazla depresif dönemler mevcuttu. Psikotikatak sıklığı (yaşam boyu en az bir dönem) erkeklerde kadınlardan daha yüksekti. Lityum ve antikonvülsan sürdürüm tedavisineyanıt, ortalama episod şiddeti ve başlangıç yaşı açısından cinsiyetler arasında anlamlı bir farkı yoktu. Bu çalışmanın sonuçları,BD-I’ li hastalarda bazı cinsiyet farklılıklarının görülebileceğini göstermektedir. Bipolar bozukluğu çalışan araştırmacılarındeğerlendirmede ve tedavi stratejilerinde cinsiyeti için bir değişken olarak kabul etmeleri gerekebilir
Original Article
Relationship between social anxiety and separation anxiety in university students
Turkish Title : Üniversite öğrencilerinde sosyal kaygı ve ayrılma anksiyetesi ilişkisi
Gulru Elver Gursoy,Huseyin Unubol,Gokben Hizli Sayar
JNBS, 2017, 4(2), p:77-81
In this study, it was aimed to examine the relationship between separation anxiety and social anxiety in university students. Participants consist of a total of 114 university students, including 102 women and 12 men in Istanbul. Sociodemographic data form, Adult Separation Anxiety Questionnaire, Liebowitz Social Anxiety Questionnaire and Separation Anxiety Questionnaire were applied to university students. Statistical analyzes of the data obtained from the study were conducted with the Statistical Program for Social Sciences (SPSS v21). In the intergroup comparisons, independent sample t test and one way ANOVA for normal dividing data; Kruskal Wallis test and Mann Whitney U test were performed for normal non-dispersed data. Relations between scores obtained from the scales were calculated by Pearson correlation analysis. As a result of analysis, a significant difference was found between social anxieties and between avoidance scores according to mother education level and income level. Separation anxiety scores and adult separation anxiety scores were found significantly higher in those with general medical illness stories than those without general medical illness stories. There was a significant positive correlation between social anxiety and avoidance scores of university students and separation anxiety and adult separation anxiety scores. Social anxiety and avoidance behaviors can be a result of separation anxiety caused by traumatic experiences such as separation from mother or caregiver in childhood that prolonged in adulthood.
Bu araştırmada, üniversite öğrencilerinde ayrılma anksiyetesi ile sosyal kaygı arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.Araştırmanın katılımcıları, İstanbul ilinde öğrenimlerine devam n=102 kadın (yaş: 22,62; ss: 5,448) ve n=12 erkek (yaş: 21,17; ss:5,306), toplamda N=114 (yaş: 22,46; ss: 5,429) üniversite öğrencilerinden oluşmaktadır. Üniversite öğrencilerine sosyodemografikveri formu, Yetişkin Ayrılma Anksiyetesi Anketi, Liebowitz Sosyal Kaygı Ölçeği ve Ayrılma Anksiyetesi Belirtileri Anketiuygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerin istatistiksel analizleri Sosyal Bilimler İçin İstatistik Programı (SPSS v21) ileyürütülmüştür. Gruplar arası karşılaştırmalarda, normal dağılan veriler için bağımsız örneklem t-testi ve tek yönlü varyans analizi;normal dağılmayan veriler için Kruskal Wallis testi ve Mann Whitney U testi yürütülmüştür. Ölçeklerden alınan puanlar arasındakiilişkiler Pearson korelasyon analizi ile hesaplanmıştır. Analizler sonucunda, anne eğitim düzeyine ve gelir durumuna göre sosyalkaygı ve kaçınma puanları arasında; fark bulunmuştur. Genel tıbbi hastalık öyküsü bulunanlarda ayrılma anksiyetesi puanlarıve yetişkin ayrılma anksiyetesi puanları, genel tıbbi hastalık öyküsü bulunmayanlardan anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur.Üniversite öğrencilerinin sosyal kaygı ve kaçınma puanları ile ayrılma anksiyetesi ve yetişkin ayrılma anksiyetesi puanları arasındapozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Araştırma sonucunda, çocuklukta anneden ya da bakım verenden ayrılma gibi travmatikyaşantıların yarattığı ayrılma anksiyetesinin yetişkinliğe uzayabileceği ve bunun da sosyal kaygı ve kaçınma davranışlarının ortayaçıkmasından sorumlu olabileceği düşünülmüştür.
Original Article
Comorbidity of adult attention deficit and hyperactivity disorder with panic disorder
Turkish Title : Panik bozukluğu hastalarına eşlik eden erişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu
Pinar Gokceimam,Hasan Mervan Aytac,Habib Erensoy
JNBS, 2017, 4(2), p:82-89
The comorbidity of panic disorder with other psychiatric disorders is prevalent. This study aims to investigate the comorbid Attention Deficit and Hyperactivity Disorder (ADHD) with panic disorder (PD) in adults.In this study 65 people with a diagnosis of panic disorder and 65 healthy volunteers who admitted to outpatient psychiatry clinic were included. In order to determine the disease severity and current clinical state Panic Agoraphobia Scale was used. Sociodemographic information form, Wender Utah Rating Scale (WURS) and Adult ADHD Diagnosis and Assessment Scale was used. Diagnosis of PD was significantly higher in women. Also it was observed that unemployment was statistically higher in PD group. There was no difference observed in between mean ages, marital status and education level. In patients diagnosed with panic disorder ADHD comorbidity rate was 15,4%. In comorbidity cases subgroups of ADHD was found as; 60% mixed, 20% hyperactivity and impulsivity, 20 % attention deficit dominant type showing statistical significance. In all cases with agoraphobia it was associated with ADHD comorbidity. It was observed that PD comorbid with ADHD was associated with less work continuity than ADHD without PD comorbidity. There was no significant difference in alcohol use among ADHD diagnosed patients in both groups. ADHD diagnosis wasn’t observed in individuals over 40 years of age. In our study comorbidity of PD with ADHD was shown to be high. In all patients with Agorophobia ADHD comorbidity was detected.
Panik Bozukluğu (PB) olan hastalarda diğer psikiyatrik hastalıkların eş tanı oranı oldukça yüksektir. Bu çalışmada panik bozukluğutanısı almış erişkinlerde Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) varlığı ve bu durumla ilişkili özellikler araştırılmıştır.Çalışmamıza psikiyatri polikliniğine başvuran ve SCID-I ile DSM-IV ‘e göre PB tanısı almış 65 kişi ile kontrol grubunu oluşturan65 sağlıklı gönüllü alınmıştır. Hasta grubunun hastalık şiddeti ve klinik durumlarının belirlenebilmesi amacıyla bu grubaPanik-Agorafobi Ölçeği uygulanmıştır. Klinik görüşmelere ek olarak her iki gruptan Sosyodemografik Veri Formu doldurulmasıistenmiş, WUDÖ ile Erişkin DEB/DEHB Tanı ve Değerlendirme Ölçeği uygulanmıştır. Çalışmamızda PB tanısı alan hastaların büyükçoğunluğunu kadın hastaların oluşturmaktadır. “İşsiz olma-çalışmama” durumunun sağlıklılara göre istatistiksel olarak anlamlışekilde fazla olduğu gözlenmiştir. Çalışma ve kontrol grubu arasında yaş ortalamaları, medeni durum ve eğitim durumlarınındağılımı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir. PB tanısı alan hastalarda şu anki DEHB eş tanı oranı%15,4 olarak bulunmuştur. DEHB eş tanılı hastalarda DEHB alt tiplerinin grup içindeki dağılımları %60 ‘ı bileşik tip, %20’ si “hiperaktivite ve dürtüsellik “, %20’ si “ dikkat eksikliği “ önde olan şeklinde saptanmıştır. Agorafobisi olan hastaların tamamındaDEHB eş tanısı bulunmuştur. PB ile DEHB eş tanısı alan grupta panik bozukluğu olmadan DEHB tanısını alan gruba oranla dahadüşük iş devamlılığı gözlenmiştir. DEHB tanılı hastalarda çalışma ve kontrol grubu arasında alkol kullanımı açısından istatistikselbir farka rastlanmamıştır. 40 yaş üstü grupta DEHB hiç tespit edilmemiştir. Çalışmamızda PB ile DEHB eş tanı oranının sağlıklıkontrollerden yüksek olduğu, agorafobisi olan PB olgularının tamamında DEHB eş tanısının bulunduğu görülmektedir.
Original Article
Turkish Title : Havalimanı Çalışanlarında Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu Belirtileri İle Artmış Araç Kazası Riski İlişkisi
Özlem Çapan Özveren,Hüseyin Ünübol,Gökben Hizli-Sayar
JNBS, 2017, 4(1), p:2-7
Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder (ADHD) is a chronic and debilitating disorder characterized by inattentiveness and impulsiveness, the most commonly encountered symptoms of hyperactivity. Adults with ADHD can suffer performance loss and loss of employment. It has been determined that individuals with ADHD have difficulty driving. Hypothesis of the research was that “the airport workers with a history of workplace driving accident have higher level of symptoms of ADHD, compared to the workers without a history of workplace driving accidents”. A total of 138 accidents involving vehicles occurred between 2012 and 2014 at Havaş, where the research was conducted. The research participants were given a questionnaire (study group was 110 workers involved in an accident; control group was 111 workers, matched with the study group for sex and age, although they were not involved in an accident) comprising Adult ADHD Self-Report Scale (AASRS) and Adult ADHD DSM-IV Based Diagnostic Screening and Rating Scale (A-ADHDS). Using these scales, the participants were evaluated with respect to their accident status, performance, attendance and demographics. Diagnosis of ADHD was encountered only one employee in study group. A-ADHDS Hyperactivity subscale score was found to be significantly higher in study group compared to control group. Scores of the other subscales of A-ADHDS and AASRS found to be similar in groups. These results suggest that although there found to be no significant differences in rates of ADHD diagnosis in workers with a history of driving accident and the control group; the former may have higher rates of hyperactivity symptoms. Informing the workers and the employers about the effects and consequences of ADHD symptoms in workplace, screening the symptoms of ADHD in those to be employed in critical areas requiring driving skills might decrease the risk of workplace accidents.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), hiperaktivitenin yaygın belirtileri olan dikkatsizlik ve dürtüsellik ile tanımlanan, kronik ve yeti yitimine sebep olan bir bozukluktur. DEHB’li yetişkinler yaptıkları işlerle performans ve iş kayıpları yaşayabilirler. DEHB’li kişilerin sürüş zorlukları olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırmanın hipotezi “araç kazası yapmış olan havalimanı çalışanlarının DEHB puanları, araç kazası yapmamış olanlara kıyasla daha yüksektir” olarak belirlenmiştir. Çalışmanın yapıldığı Havaş’ta 2012-2014 yılları arasında toplam 138 araç kazası gerçekleşmiştir. Kaza yapanlardan araştırmaya katılmayı kabul eden 110 personele ve onlarla yaş ve cinsiyet bakımından eşleştirilmiş kaza yapmamış personelden oluşan 111 kişilik kontrol grubuna Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Öz Bildirim Ölçeği (EDHÖ) ve DSM-IV’e Dayalı Erişkin DEB/ DEHB Tanı ve Değerlendirme Envanteri (E-DEHB) uygulanmıştır. Katılımcılar, ölçek maddeleri ile kaza yapma durumu, performans, devam durumları ve demografik açıdan incelenmiştir. Araştırmada kaza yapanlar arasında DEHB tanısı alan bir kişiye rastlanmıştır. Kaza yapan grupta kontrol grubuna kıyasla E-DEHB Aşırı Hareketlilik alt ölçek toplam puanının anlamlı derecede daha yüksek olduğu, diğer alt ölçek puanlarında ise bir farklılık olmadığı saptanmıştır. Bu sonuca göre kaza yapan ve yapmayan havalimanı çalışanlarında DEHB tanısı bakımından farklılık bulunmamakla birlikte kaza yapanların aşırı hareketlilikle ilgili belirtileri daha yüksek oranda gösterdikleri düşünülmektedir. DEHB’nin belirtileri, çalışma yaşamına etkisi ve sonuçları konusunda çalışanlar ve yöneticilerin bilgilendirilmesi; sürücülük becerisi gerektiren kritik işlerde çalışacak olan kişilerde DEHB belirtilerinin taranması kaza oranını azaltabilecektir.
Original Article
Turkish Title : Tanıma Hafızası Bozukluğu Ve Albino Sıçanlarındaki Travmatik Beyin Yaralanmaları Esnasında Dmso, Ala Ve C Vitaminin Rolü
Bulama Ibrahim,Lawan Suleiman Bilbis,Abdullahi Yahaya Abbas,Nasiru Suleiman,Kassim Ibrahim
JNBS, 2017, 4(1), p:8-12
Expression of cognitive and functional disorders is a common clinical development of traumatic brain injury (TBI) that is essentially determined by the site and severity of the insult. The present study sought to examine the effects of closed-head TBI on memory in albino rats, in order to further examine the potential efficacy of an acute antioxidants treatment with Dimethyl Sulfoxide (DMSO), Vitamin C and Alpha μ- lipoic acid (ALA). The rat model of closed-head injury by weight drop method was applied on anesthetized rats. The treatment protocol included single oral administration of DMSO, Vitamin C and ALA in three different doses (22.5, 45 and 67.5 mg/kg) 1hr post-TBI and continued for two weeks. The Novel Object Recognition Test as well as the Modified Neurological severity score (mNSS) were employed to assess post-TBI memory and neurological function respectively. Our results revealed a recognition memory deficit that was significant 7 days after TBI up to 14 days post-TBI. Most importantly, DMSO, Vitamin C and ALA were able to attenuate the memory impairment by TBI. The mNSS of the treated groups decreased significantly than the non-treated group in the first and second week. Conclusively, the use of antioxidants can help in the management of TBI by reducing oxidative stress and improving cognitive function.
Bilişsel ve işlevsel bozukluklar, esasen hasarın meydana geldiği bölge ve şiddetine bağlı olarak belirlenen travmatik beyin yaralanmasının (TBI) yaygın görülen bir klinik gelişmesi olarak ifade edilebilir. Mevcut çalışma, Dimetil Sülfoksit (DMSO), C vitamini ve Alfa lipoik asit (ALA) içerikli bir akut antioksidan tedavisinin potansiyel etkinliğini daha derinden inceleyebilmek adına kapalı kafa travmatik beyin yaralanmasının albino sıçanlarının hafızaları üzerindeki etkilerini araştırmayı amaçlamaktadır. Ağırlık düşürme yöntemiyle kapalı kafa yaralanmasının sıçan modeli uyuşturulmuş sıçanlar üzerinde uygulandı. Tedavi protokolü, travmatik beyin yaralanmasından bir saat sonra DMSO, C vitamini ve ALA’nın üç farklı doz halinde (22.5, 45 ve 67.5 mg/kg) ve tek seferde ağızdan alınmasını öngörmüştür. Travmatik beyin yaralanması sonrası sırasıyla mevcut hafızayı ve nörolojik işlevi değerlendirmek üzere Değiştirilmiş Nörolojik Şiddet Skorunun (mNSS) yanı sıra Yeni Nesne Tanıma Testi uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar, travmatik beyin yaralanmasını takip eden yedi ila on dört gün boyunca önemli ölçüde tanıma hafızası eksikliğini ortaya çıkarmıştır. Daha da önemlisi; DMSO, C vitamini ve ALA, travmatik beyin yaralanmasından kaynaklı hafıza bozukluğunu azaltma eğilimi göstermiştir. Müdahalede bulunulan deney guruplarına ait Değiştirilmiş Nörolojik Şiddet Skoru’nda (mNSS) müdahale edilmeye guruptakilere nazaran birinci ve ikinci haftada önemli ölçüde düşüş gözlenmiştir. Sonuç olarak antioksidan kullanımı, oksidatif stresi azaltarak ve bilişsel işlevi geliştirerek travmatik beyin yaralanması tedavisine katkıda bulunabilir.
Original Article
Does Recollection Occur Unintentionally? An ERP Study.
Turkish Title : Detaylı Hatırlama İstemsiz Olarak Gerçekleşir Mi?
Rahmi Saylik
JNBS, 2017, 4(1), p:13-18
This study is aimed to investigate whether memories can be recollected unintentionally. To investigate this, electroencephalographic activity (EEG) was recorded from 64 electrodes. Participants performed recognition tasks which consisted of celebrity names in an implicit way. They were asked to decide whether the presented celebrity names were actor/actress or not while event-related potentials (ERPs) recordings were taking place. In the study, ERP results from old names and new names were compared. In this comparison two effects, which were mid-frontal old/new effect (300-500 ms) and parietal old/new effect (500-800 ms), were set. The results show that old names triggered higher activation over a late left lateralized central and left parietal old-new effect (500- 800 ms) during implicit task performance. The results indicated that memory can be retrieved unintentionally and this retrieval may be associated with recollection.
Bu çalışma, anıların istemsiz olarak hatırlanmasının mümkün olup olmadığını araştırmayı amaçlamaktadır. Bunu araştırmak için Elektroensefalografik aktivite (EEG) 64 elektrottan kaydedildi. Katılımcılar, ünlülerin isimlerden oluşan tanıma görevlerini örtük biçimde gerçekleştirdiler. Sunulan ünlü isimlerinden aktör / aktris olup olmadığına, olaya ilişkin potansiyeller (ERP) kayıtları yapılırken karar vermeleri istendi. Bu çalışmada, eski ve yeni isimlerin ERP sonuçları karşılaştırıldı. Bu karşılaştırmada, orta önlü eski / yeni efekt (300-500 ms) ve parietal eski / yeni efekt (500-800 ms) olan iki efekt belirlendi. Sonuçlar, eski adların örtük görev performansı sırasında sol yanal merkezli ve sol parietal eski-yeni efekt (500-800 ms) üzerinde daha yüksek aktivasyona neden olduğunu göstermektedir. Sonuçlar daha önce hafızada kaydedilmiş bilginin istemsiz olarak geri getirilebildiğini ve bu geri getirme durumunun detaylı hatırlama ile ilişkili olabileceğini gösterdi.
Original Article
Classification of Schizophrenia and Bipolar Disorder by Using Machine Learning Algorithms
Turkish Title : Bipolar Bozukluk veŞizofreni Hastalığının Makine Öğrenmesi Algoritmaları Kullanılarak Sınıflandırılması
Cemil Can Saylan,Kaan Yılancıoğlu
JNBS, 2016, 3(3), p:92-95
Data mining based investigations of disease mediating factors and related potential diagnostic biomarkers using genomic information obtained from gene expression analysis tools become very informative and useful. In the present study, public Gene Expression Omnibus (GEO) genome wide expression dataset (ID: GSE12654) consisting of schizophrenia, bipolar disorders patients besides normal groups were analyzed by using different classification algorithms including kNN, naïve bayes and decision tree. A set of most differentially expressed genetic features (p
Gen ifadesi çalışmaları sonucunda elde edilen genomik bilgiler, data madenciliği temelli çalışmalarda, hastalık oluşturucu faktörlerin ve bu hastalıklar ile ilişkili potansiyel teşhis biomarkörlerinin bulunması açısından oldukça kullanışlı ve bilgi vericidir. Bu çalışmada, Gene Expression Omnibus (GEO) veri bankasından alınmış, tüm genom ekspresyon verisi (ID: GSE12654) kulllanılmıştır. Veri normal grupların yanısıra, bipolar ve şizofreni hastalarının gen ifadesi bilgisini içermektedir. kNN, naïve bayes ve decision tree bilgisayarlı öğrenme algoritmaları kullanılarak veri analizi gerçekleştirilmiştir. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde (p<0.05) farklı eksprese olmuş bir grup gen kullanılarak klasifikasyon yapılmıştır ve gruplar yüksek doğruluk oranında tahmin edilmiştir. Genom tabanlı teşhiş biyomarkörlerinin bulunması açısından, veri madenciliği tekniklerinin yararlı ve uygulanabilir olduğu görülmektedir.
Original Article
Psychosocial Correlates of Behavioural Problems in Children with ADHD in Special Schools in Pakistan
Turkish Title : Pakistan’daki Özel Okullarda Okuyan Adhd’li (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu) Çocuklardaki Davranış Problemlerinin Psikososyal Bağlantıları
Hina Mir,Muhammad Akram Riaz,Muhammad Sami Bilal,Naila Batool
JNBS, 2016, 3(3), p:96-100
Objective: To determine the psychosocial correlates of behavioural problems in children with ADHD. Moreover to determine gender differences in psychosocial correlates of behavioural problems in children with ADHD.
Methods: Total 300 children with ADHD including 150 males and 150 females children were selected in different cities of Pakistan. Purposive sampling technique was applied for collection of data. Multidimensional Scale of Perceived Social Support, WHO Quality of Life Scale and Strengths and Difficulties Questionnaire were used. Descriptive statistics, Pearson correlation and independent sample t-test were applied for hypotheses testing. SPSS software version 20 was used for data analysis.
Results: Results revealed that social support and quality of life were negatively related with behavioural problems among children with ADHD. Gender differences revealed that male ADHD children were higher on behavioural problems as compared to female that were higher on social quality of life.
Conclusion: The study concludes that social support and quality of life have negative association with behavioural problems among children with ADHD. By providing better social support and quality of life mental health of ADHD children can be increased and behavioural problems can be reduced in them.
ADHD’li çocuklardaki davranış problemlerinin psikososyal yönlerini ve bu özelliklerle bağlantılı cinsiyet farklılıklarını belirlemek amacıyla Pakistan’ın farklı şehirlerinden 150’si erkek, 150’si kız olmak üzere toplam 300 ADHD’li çocuk seçilmiştir. Verilerin toplanması için amaçlı örnekleme tekniği uygulanmıştır. Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, WHO Yaşam Kalite Ölçeği ile Güçler ve Güçlükler Anketi kullanılmıştır. Hipotez denemesi için betimleyici istatistikler, Pearson korelasyonu ve bağımsız grup T testine başvurulmuştur. Veri analizi için SSPS (Sosyal Bilimler İstatistik Programı) yazılımının 20. versiyonu kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar, sosyal destek ve yaşam kalitesinin ADHD’li çocuklardaki davranış problemleriyle ters korelasyonlu olduğunu göstermiştir. Cinsiyet farklılıkları, ADHD sorunu olan erkek çocuklardaki davranış problemlerinin sosyal yaşam kalitesi daha iyi olan kız çocuklarına oranla daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Yapılan bu çalışma, sosyal destek ve yaşam kalitesi ile ADHD’li çocukların sergilediği davranış problemleri arasında negatif ilişki olduğu sonucunu çıkarmıştır. Buna göre, daha iyi bir sosyal destek ve yaşam kalitesi temin edilmesi halinde ADHD’li çocukların zihin sağlığı geliştirilebilir ve yaşadıkları davranış problemleri aza indirgenebilir
Original Article
Turkish Title : Nörodejeneratif Hastalıklar Üzerine Odaklanan Hastalık Modellemeleri İçin Yeni Sınırlar Olarak Hasta-Kaynaklı Kök Hücreleri
Kuldip S. Sidhu
JNBS, 2016, 3(2), p:48-52
Alzheimer’s disease (AD) is a neurodegenerative disorder and represents the most common form of dementia, affecting over 46.9 million people worldwide. AD is characterized by the progressive loss of specific neurons in the brain, which leads to gradual loss of bodily functions, long term memory loss and eventually death. The pathology of AD remains elusive due to the lack of appropriate animal and/or in vitro models, which recapitulate the human AD. The induced pluripotent stem (iPS) cells derived from patient's somatic cells and thus patient-specific and disease-specific iPS cells offer great potential in regenerative medicine, in drug discovery and modelling disease processes in vitro. Here we report the first generation of feeder-free iPS cells from Alzheimer's patients with an early onset of disease using a polycistronic lentiviral vector containing four pluripotent genes, Oct4, Sox2, Klf4 and cMyc. These iPS cells are pluripotent as demonstrated by both the in vitro and in vivo assays i.e. stem cell surface markers, gene expressions and teratomas formation after injecting these cells into the SCID mice. These iPS cells from patients that are predisposed to Alzheimer's disease have been analyzed by using the microarray chip and the computation of data is assisting in developing the in vitro models for this disease and for future regenerative medicine. Genome-wide microarray analysis revealed that AD-iPS cells are similar to control iPS cells and hESC lines; however, eight candidate genes differentially expressed between familial iPS cells and sporadic iPS cells. Some Alzheimer’s specific genes and pathways were overrepresented in these cells hence in vitro disease modelling possible.
Alzheimer Hastalığı(AH) nörodejeneratif bir bozukluktur ve dünya çapında 46.9 milyonun üzerinde insanı etkileyen demans hastalığının en yaygın şeklini temsil eder. Alzheimer Hastalığı(AD), beyindeki spesifik nöronların artan kaybı sonucu uzun süreli hafıza kaybı ile başlayan, vücut fonksiyonlarının yavaş ve sürekli olarak yitirildiği, ve en sonunda ölüm ile neticelenen ciddi bir hastalıktır. Alzheimer Hastalığı’nın patolojisi, Alzheimer Hastalığı’nı yeniden özetleyen uygun hayvan ve/ya da deney ortamındaki modellerin eksikliği nedeniyle tarif edilmesi zor bir hastalık olarak kalmıştır. Hastanın somatik hücrelerinden edinilen uyarılmış
pluripotent kök hücreleri(iPS) ve dolayısıyla hasta-özgü ve hastalık-özgü iPS hücreleri rejeneratif tıpta, ilaç keşfetmede ve deney ortamında hastalık modellemede büyük bir potansiyel arz eder. Bu çalışmada, 4 pluripotent geni olan Oct4, Sox2, Klf4 ve cMyc’i içeren polycistronic lentiviral vektörü kullanan erken hastalık başlangıcı olan Alzheimer hastalarından besleyici eksik İPS hücrelerinin ilk jenerasyonunu raporladık. Bu İPS hücrelerinin SCID farelerine enjekte edilmesinden sonra kök hücresi yüzey yapıcıları, gen ifadeleri ve teratoma formasyonu gibi hem deney ortamlarında hem yaşayan organizma denemelerinde gösterildiği gibi İPS hücreleri pluripotenttir. Alzheimer hastalığına yatkınlığı olan hastalardaki bu İPS hücreleri mikroçipler kullanılarak analiz edilmiştir ve data ölçümü bu hastalık ve gelecek rejeneratif tıp için deney ortamındaki modellerin gelişimine yardımcı olacaktır. Genom-kapsamlı mikroçip analizi ortaya çıkarmıştır ki; Alzheimer hastalığıİPS hücreleri İPS hücrelerinin ve hESC yollarının kontrolüne benzerdir. Ancak, 8 aday gen ailevi ve sporadik hücreler arasında farklılar ortaya koymuştur. Bazı Alzheimer’a özgü genler ve yolları, bu hücrelerde ve bunun sonucu olarak deney ortamında hastalık modellemede fazla temsil edilmiştir.
Original Article
Immune-Behavioral Changes After Pregestational Psychological Stress
Turkish Title : Projestasyonel Psikolojik Stres Sonrası Bağışıklığa Dayalı Davranışsal Değişiklikler
Meriem Haloui
JNBS, 2016, 3(2), p:53-58
Gestational stress has been extensively studied in order to clarify its effects on behavioral and neurodevelopmental in both mother and offspring. Our study was deflected to investigate the pregestational psychological stress, the relationship between parameters of the immune system and the neurobehavioral changes (spatial memory).
The stress was applied in female albino wistar rats, were submitted to chronic restraint stress for 1h/day for 4 days a week during 5 weeks before gestation. The behavior of rats and offspring was assessed in the Morris water maze test and the immune system by measuring the plasma concentration of IgG, which are the only immunoglobulin able to cross the placenta. Our results showed a change in the concentration of IgG, immune system cells and disturbance of spatial memory (Morris water maze).
Gestasyonel stres, hem annedeki hem de anne karnındaki bebekteki davranışsal ve nörogelişimsel etkileri açıklamak için kapsamlı bir şekilde çalışılmaktadır. Bu çalışma, projestasyonel psikolojik stres ve bağışıklık sistemi parametreleri ve nörodavranışsal değişimler(uzamsal hafıza) arasındaki ilişkiyi incelemek için oluşturulmuştur. Stres, hamilikten önce 5 hafta boyunca haftada 4 gün birer saat olmak üzere kronik kısıtlayıcı strese maruz bırakılan dişi albino wistar sıçanlarında denenmiştir. Sıçanların ve yavruların davranışları, Morris su labirenti testiyle ve plasentayı geçebilen tek immunoglobulin olan IgGnin plazma konsantrasyonunu ölçen bağışıklık sistemiyle değerlendirilmiştir. Çalışmamızın sonuçları IgG’nin konsantrasyonunda, bağışıklık sistemi hücrelerinde ve uzamsal hafıza bozulmasında(Morris su labirenti) bir değişiklik göstermiştir.
ISSN (Print) | 2149-1909 |
ISSN (Online) | 2148-4325 |
2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.