JNBS
Üsküdar Üniversitesi

Years

2021

2020

2019

2018

2017

2016

2015

2014

Categories

Authors

ARTICLES

Original Article

Investigation of serum brain-derived neurotrophic factor (BDNF) levels in patients diagnosed wıth schizophrenia without antipsychotic treatment history

Turkish Title : Antipsikotik tedavi öyküsü olmayan şizofreni tanılı hastalarda serumdaki beyin kaynaklı nörotrofik faktör (BDNF) düzeylerinin araştırılması

Oguzhan Bekir Egilmez,Mehmet Hamdi Orum,Elmas Beyazyuz,Makbule Çiğdem Aydemir
JNBS, 2018, 5(3), p:165-171

DOI : 10.5455/JNBS.1536676866

BDNF is a member of the neurotrophic family that promotes the development, regeneration, sustaining and maintenance of neuron function in the central nervous system. BDNF modulates neurotransmitter synthesis, metabolism and neuronal activity and is also involved in the development of dopaminergic-related systems, and the mesolimbic dopamine systems. In this study we aimed to investigate the possible differences of serum brain-derived neurotrophic factor (BDNF) levels between the drug-naive patients with schizophrenia and healthy controls. Serum BDNF levels were determined in the serum of 35 drug-naive patients diagnosed as schizophrenia according to SCID-I and DSM-IV-TR criteria and 35 healthy controls subjects matched for gender and age. The schizophrenia symptomatology was assessed by the positive and negative syndrome scale (PANSS). The results showed that BDNF levels were significantly lower in drug-naive patients with schizophrenia than in healthy control subjects (p=0.000). There was a significant difference in BDNF levels between disorganized and paranoid (p = 0.000), disorganized and undifferentiated schizophrenia (p = 0.000) subtypes. There was no significant difference in BDNF levels between the undifferentiated and paranoid schizophrenia subtypes (p = 0.081). The relationship between PANSS scores and subscale scores and serum BDNF levels was not found to be significant (p>0.05). The relationship between general assessment of functionality scores and serum BDNF levels was examined and there was a positive correlation between them (p = 0.07, r = 0.445). Our findings showed decreased BDNF serum levels in a sample of drug-naive patients with schizophrenia. Lower serum levels of BDNF in a sample of drug-naive patients with schizophrenia are consistent with the hypothesis that a deficit in this neurotrophic factor may contribute to the structural and functional alterations of brain underlying in the initial phase of schizophrenia suggesting that neurodevelopmental disturbances may be involved in the pathogenesis of schizophrenia.

Beyin kaynaklı nörotrofik faktör (BDNF) santral sinir sisteminde en geniş dağılımı gösteren nörotrofik faktördür. Santral sinir sistemindeki nöronların gelişimine, rejenerasyonuna ve korunmasına yardımcı olur. Nörotransmitterlerin sentezini, metabolizmasını ve nöronal aktivitesini düzenler; ayrıca dopaminle ilişkili sistemlerin ve mezolimbik dopamin sisteminin gelişimiyle ilişkilidir. Bu çalışmada daha önce tedavi almamış şizofreni hastaları ile sağlam kontrol grubunun serum BDNF düzeyleri arasındaki olası farklılıkların araştırılması amaçlanmıştır. SCID-I ve DSM-IV-TR kriterlerine göre şizofreni tanısı alan daha önce antipsikotik tedavi almamış 35 şizofreni tanılı hasta ile yaş ve cinsiyet olarak eşleştirilmiş 35 kişiden oluşan sağlıklı kontrol grubunun serum BDNF düzeyleri karşılaştırıldı. Şizofreni semptomatolojisi, pozitif ve negatif sendrom ölçeği (PANSS) ile değerlendirildi. Sonuçlar, BDNF düzeylerinin şizofreni hastalarında sağlıklı kontrol deneklerine göre anlamlı olarak daha düşük olduğunu gösterdi (p = 0.000). Dezorganize ve paranoid (p = 0.000), dezorganize ve farklılaşmamış şizofreni (p = 0.000) alt tipleri arasında BDNF düzeylerinde anlamlı bir farklılık vardı. Farklılaşmamış ve paranoid şizofreni alt tipleri arasında BDNF düzeylerinde anlamlı fark yoktu (p = 0.081). PANSS skorları ile alt ölçek puanları ve serum BDNF düzeyleri arasındaki ilişki anlamlı bulunmadı (p> 0.05). Fonksiyonel skorların genel değerlendirmesi ile serum BDNF düzeyleri arasındaki ilişki incelendi ve aralarında pozitif korelasyon bulundu (p = 0.07, r = 0.445). Bulgularımız antipsikotik tedavi almamış şizofreni hastalarının düşük BDNF seviyelerine sahip olduklarını göstermiştir. Antipsikotik ilaç öyküsü olmayan şizofreni hastalarında saptanan düşük BDNF serum düzeyleri, bu nörotrofik faktörle ilgili bir sorunun, şizofreninin başlangıç evresinde yatan beynin yapısal ve fonksiyonel değişikliklerle ilişkisi olabileceği hipotezi ile tutarlıdır.


Review Article

Kushmanda Grahonmada: Paraneoplastic neurological syndrome wıth testicular cancer

Turkish Title : Kushmanda Grahonmada: Testis kanseri ile paraneoplastik nörolojik sendromlar

Kshama Gupta,Prasad Mamidi
JNBS, 2018, 5(3), p:172-176

DOI : 10.5455/JNBS.1528214611

Unmada (is a broad term which includes various psychiatric conditions) is characterized by deranged mental functions. ‘Bhutonmada’ (psychiatric conditions of idiopathic nature) is a type of unmada caused by affliction of ‘bhuta’ / ‘graha’ (evil spirits or super natural powers). Kushmanda grahonmada (KG) is one among 18 types of bhutonmada. Till date there were no studies have been conducted on KG and the present study aims at better understanding of this condition (KG) along with its clinical utility. KG is characterized by various signs and symptoms like Bahu pralaapam (excessive talking / irrelevant speech / logorrhoea), Ugra vaakyam (verbal abuse / aggression / irritability), Vilambita gatim (slow movements / hypokinesia), Krishna vadanam (hyperpigmentation of face) and Shoona pralamba vrishanam (huge scrotal / testicular swelling). It is very difficult to understand KG based on these few lakshana’s (signs & symptoms) described in Ayurvedic texts. KG is a psychiatric condition associated with huge scrotal swelling. Various conditions like ‘Paraneoplastic neurological syndromes’ (PNS), ‘Testicular adrenal rest tumors’ (TART), Testicular cancer with brain metastasis’, ‘Paraneoplastic limbic encephalitis’ (PLE), ‘Paraneoplastic cerebellar ataxia’ (PCA) and other scrotal swellings with psychiatric manifestations resembles with KG.

Unmada (çeşitli psikiyatrik koşulları içeren geniş bir terimdir), dengesiz zihinsel işlevlerle vasıflandırılmıştır. ‘Bhutonmada’ (idiyopatik doğanın psikiyatrik koşulları), bhuta’ / ‘graha’ (kötü ruhlar ya da süper doğal güçler) ‘in neden olduğu bir unmada türüdür. Kushmanda grahonmada (KG), 18 çeşit bhutonma’nın arasında bulunmaktadır. KG üzerine bugüne kadar herhangi bir çalışma yapılmamıştır ve bu çalışma, klinik durumu ile birlikte bu durumun (KG) daha iyi anlaşılmasını amaçlamaktadır. KG, Bahu pralaapam (aşırı konuşma / ilgisiz konuşma / logorrhoea), Ugra vaakyam (sözlü istismar / saldırganlık / sinirlilik), Vilambita ağ geçidi (yavaş hareketler / hipokinezi), Krishna vadanam (yüzün hiperpigmentasyonu) ve Shoona gibi çeşitli belirtiler ve semptomlarla ilişkilendirilmektedir. Ayurvedik metinlerde anlatılan bu birkaç laksanaya (işaret ve semptom) bakarak KG’yi anlamak çok zordur. KG, büyük skrotal şişlik ile ilişkili bir psikiyatrik durumdur. ‘Paraneoplastik nörolojik sendromlar’ (PNS), ‘Testis adrenal rest tümörleri’ (TART), beyin metastazı ile Testis kanseri ‘,’ Paraneoplastik limbik ensefalit ‘(PLE),’ Paraneoplastik serebellar ataksi ‘(PCA) ve diğer skrotal şişlikler gibi çeşitli durumlar psikiyatrik belirtileri olmaktadır. KG, “PLE”yi özel referans vererek “PNS” ile benzerlik göstermektedir.


Review Article

Comorbid situations, comorbid psychiatric disorders and common genetic factors in Attention Deficit Hyperactivity Disorde

Turkish Title : Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda sık görülen komorbid durum ve hastalıklar: ortak genetik etkenler

Hesna Gül,Bedriye Öncü
JNBS, 2018, 5(3), p:177-183

DOI : 10.5455/JNBS.1532253525

Attention deficit hyperactivity disorder (ADHD) is a heterogeneous neurodevelopmental disorder characterized by inattention, hyperactivity and impulsivity. Genetic, social and physical factors are thought to be influential in the etiology of ADHD. In this review, we focus on diseases with high comorbidities with ADHD, study results on genetic factors in the etiology of ADHD, and the relationship between genetic factors and comorbidities. The challenges of the results on genetical factors could be related with the heterogeneity of the disorder, the effects of epigenetic changes caused by genetic and environmental factors, and the statistical limitations of the studies. In order to overcome these limitations, it is clear that the larger studies should address genetic and environmental factors at the same time.

Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtileriyle seyreden nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB’nin etiyolojisinde genetik, sosyal ve fiziksel faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir. Bu yazıda DEHB ile komorbiditesi yüksek olan durum ve hastalıklar ve DEHB etiyolojisindeki genetik faktörler- komorbidite ilişkisinin ele alınması hedeflenmiştir. Bu amaçla Pubmed, Google Akademik ve diğer çevrimiçi arama motorları taranmış, elde edilen veriler temel bilgilerle birleştirilerek sunulmaya çalışılmıştır. DEHB’den sorumlu olduğu öne sürülen genetik faktörlerle ilgili çalışmaların sonuçlarının çelişkili olması, bozukluğun heterojenliğine, genetik ve çevresel etkenlerin oluşturduğu epigenetik değişikliklerin etkisine ve çalışmalardaki istatistiksel kısıtlılığa bağlı görünmektedir. Bu sınırlılıkların aşılabilmesi için, daha büyük örneklemlerde genetik ve çevresel faktörlerin aynı anda ele alındığı çalışmaların gerekliliği açıktır.


Case Report

A rare cause of acute hyponatremia: Psychogenic polydipsia

Turkish Title : Akut hiponatreminin nadir nedeni: Psikojenik polidipsi

Mahmut Tas,Mehmet Tahir Gokdemir,Abdullah Şen,Öner Avınca,Mehmet Serdar Yıldırım
JNBS, 2018, 5(3), p:184-186

DOI : 10.5455/JNBS.1537169385

Psychogenic polydipsia is a psychiatric condition characterized by excessive drinking of water. In studies conducted regarding psychogenic or primary polydipsia, it’s been reported in patients with psychiatric disorders. Excessive drinking of water can lead to excessive fluid loading and electrolyte imbalance. We aimed to present a patient case with psychotic disorder who developed hyponatremia due to extreme water drinking and applied to emergency service with loss of consciousness. Case Presentation: Thirty-four-year-old male, secondary school graduate, single, living with his family was applied to emergency room clinically unconscious. In physical examination, general situation was bad, glasgow coma scale score point was 8. Minimal brain edema was detected in cranial computed tomography (CT). In laboratory tests Na: 109 mmol / L (136-145 mmol / L). The patient who was diagnosed with schizophrenia used drugs he could not remember its name. For the past 3 years, the patient has been using amylsulpride 1200 mg / day, valproic acid + sodium valproate 1000 mg / day and clozapine 600 mg / day. The patient was treated in emergency room with 150 ml 3% hypertonic infusion twice in 20 minutes to increase the Na concentration in the first hour by 5 mmol / L and to relieve symptoms. As conclusion, hyponatremia patients may apply to emergency room with nonspecific symptoms such as nausea and vomiting at the onset and consciousness changes that may progress to coma. Psychogenic polydipsia-associated hyponatremia should be considered in patients with similar clinical findings and psychiatric history admitted to emergency room.

Psikojenik polidipsi, aşırı su içme ile karakterize bir psikiyatrik durumdur. Yapılan çalışmalarda Psikojenik veya primer polidipsi psikiyatrik bozukluğu olan hastalarda bildirilmiştir. Aşırı su içilmesi sıvı yüklemesine ve elektrolit dengesizliğine yol açabilir. Bizler, psikotik bozukluğu olan Aşırı su içilmesi nedeniyle hiponatremi ve bilinç kaybı gelişmesi sonucu acil servise başvuran bir olgu sunmayı amaçladık.Vaka sunumu: Otuz dört yaşında, ortaokul mezunu, bekâr, ailesi ile beraber yaşayan erkek hasta acil servis kliniğimize bilinci kapalı vaziyette getirildi. Yapılan muayenesinde genel durum kötü, bilinç kapalı Glasgow Koma Skalası (GKS) 8, kranial bilgisayarlı tomografi (BBT)’sinde minimal beyin ödemi değerlendirildi. Laboratuvar tetkiklerinde Na:109 mmol/L (136-145 mmol/L), tespit edildi. Şizofreni tanısı alan hasta bu süre zarfında ismini hatırlayamadığı ilaçlar kullanmış. Son 3 yıldır amilsulprid 1200 mg/gün,valproik asit+sodyum valproat 1000 mg/gün ve klozapin 600 mg/gün ilaçlarını kullanıyormuş. Hastaya Acil serviste, ilk 1 saatte Na konsantrasyonunu 5 mmol/l artırmak ve semptomların gerilemesini sağlamak amacıyla 150 ml %3’lük hipertonik infüzyonunu 20 dakikada gidecek şekilde 2 defa uygulandı. Sonuç olarak, hiponatremi hastaları, başlangıçta bulantı kusma ve tablo komaya kadar ilerleyebilen bilinç değişikliği gibi nonspesifik klinik bulgularla acil servise başvurabilirler. Benzer klinik bulgularla acil servise başvuran psikiyatrik öyküsü olan hastalarda psikojenik polidipsiye bağlı gelişen hiponatremi akla gelmelidir.


Letter to Editor

To what extent antidepressant monotherapy stroll upon the pinstripe between standard of care and psychiatric malpractice ın Bipolar depression ?: A commentary from the viewpoint of suicide

Turkish Title : Bipolar depresyonda antidepresan monoterapisi standart tedavi ile psikiyatrik malpraktis arasındaki ince çizgide nerede dolaşır ?: İntihar bakış açısından bir açımlama

Yasin Hasan Balcioglu
JNBS, 2018, 5(3), p:187-189

DOI : 10.5455/JNBS.1534601834

Psychiatry is one of the least facing profession to malpractice claim in medicine. Misevaluation of suicide risk is one of the most frequent issues for litigation in the practice of psychiatry. Psychiatrists are expected to foresee and prevent suicidality by the law, although suicide has an unpredictable diagnostic nature. Bipolar disorder (BPD) is an affective disorder associated with elevated rates of suicidal behaviour, particularly in depressive episodes. Therefore, the main target of standard therapeutic approaches in BPD depression is the reduction of suicide risk. Treatment options ought to be carefully formed by the clinician, in light of the determination of clinical severity and suicidal risk in bipolar depression. This article aimed to discuss to what extent use of antidepressants is appropriate in bipolar depression regarding possible malpractice in line with evidence-based clinical guidelines and actual literature.

Tıpta malpraktis iddialarıyla en az karşı karşıya kalan branşlardan biri psikiyatridir. İntihar riskinin değerlendirilmesindeki hatalar psikiyatri uygulamalarında en sık karşılaşılan dava konularındandır. İntiharın tahmin edilmesi güç tanısal doğasına rağmen hukuk, psikiyatristlerden intiharı öngörebilmesini ve önlemesini bekler. Bipolar bozukluk, özellikle depresif hecmedeki yüksek intihar davranış oranlarıyla ilişkili bir affektif bozukluktur. Bu yüzden bipolar depresyonda standart terapötik yaklaşımların ana amacı intihar riskini azaltmaktır. Bipolar depresyonda tedavi seçenekleri klinisyen tarafından hastalığın şiddeti ve intihar riski göz önünde bulundurularak dikkatlice şekillendirilmelidir. Bu yazı, bipolar bozuklukta antidepresan kullanımının olası malpraktis açısından ne ölçüde uygun olduğunu kanıta dayalı klinik kılavuzlar ve güncel literatür ışığında tartışmayı amaçlamıştır.


Original Article

Comparison of visual and verbal memory performance of adults aged 50 and above: 3K3Ş, Logical memory test

Turkish Title : Görsel ve sözel modalitede bellek ve öğrenme performanslarının 50 yaş ve üstü Türkiye örnekleminde karşılaştırması: 3K3Ş, Mantıksal bellek testi

Çiğdem Kudiaki,Aslı Aslan,Dilem Dinc
JNBS, 2018, 5(2), p:72-81

DOI : 10.5455/JNBS.1524315875

Weschler Memory Test (WMS) is one of the most important tests to distinguish normal aging from cognitive impairment. Logical Memory Test is the subtest in the WMS. The Three Words and Three Shapes (3W3S) test is a frequently used memory and learning test in our country. 3W3S has both visual and verbal modalities and it is also short and easy to use. This test allows us to easily distinguish normal aging from other dementias. In this study, normative data were collected for both tests. The aim of the study is to identify normative values of our country using the two subtests with new addition of recognition and cue recall subtests to the Logical Memory subtest. In this study we have 389 participants and their ages are 50 years and above. According to the results, it was found that both the 3W3S and the Logical memory Test performances were predicted by age, gender and education variables. Apparently, the scores of the 3W3S subtests for both shapes and words sections and Logical Memory Tests decrease when age increase and education level decrease.

Normal yaşlanmayı bilişsel bozulmanın oluştuğu hastalıklardan ayırt etmeyi sağlayan en önemli testlerden birisi de Weschler Bellek Testi’nin (WMS) İşitsel Bellek İndex bölümünde yer alan Mantıksal Bellek alt testidir. Üç kelime üç şekil (3K3Ş) testi de görsel modalitede hem sözel hem de görsel bilgiyi değerlendirmesi, ayrıca kısa olması ve kullanım kolaylığı sağlaması nedeniyle ülkemizde sık kullanılan bir bellek ve öğrenme testidir ve bu test de normal yaşlanmayı diğer demanslardan kolaylıkla ayırt edebilmemizi sağlar. Bu araştırmada hem her iki testin de normatif datası toplanmıştır hem de Mantıksal Bellek alt testine tanıma ve ipuçlu hatırlama alt testleri eklenerek bu iki alt teste dair ülkemize ait normatif değerlerin oluşturulması hedef alınmıştır. Çalışma 50 yaş ve üzeri toplam 389 sağlıklı katılımcıdan oluşmuştur. Yapılan Lineer Regresyon analizi sonuçlarına göre katılımcıların kaç yıl eğitim aldıkları yaşları ve cinsiyetlerinin hem 3K3Ş Testini hem de Mantıksal bellek testlerini yordadığı bulunmuştur. Buna göre katılımcıların eğitim süreleri azaldıkça ve yaşları arttıkça 3K3Ş alt testlerinden şekil ve kelime bölümlerinden ve Mantıksal Bellek Testlerinden aldıkları puanlar da azalmaktadır.


Original Article

Relationship between theory of mind functions with attachment styles and alexithymia in Somatoform Pain Disorder

Turkish Title : Somatoform ağri bozukluğunda zihin kurami işlevinin aleksitimi ve bağlanma biçemleri arasindaki ilişkisi

Hüseyin Ünübol,Hüseyin Güleç
JNBS, 2018, 5(2), p:82-91

DOI : 10.5455/JNBS.1527469376

There is sparse information available in the literature regarding attachment styles and theory of mind functions with somatoform pain disorder. Thus, the aim of the present study is to investigate the relation between somatoform pain disorder and attachment styles, theory of mind functions and alexithymia. Thirty consecutive somatoform pain disorder patients and age, education level and gender ratio matched 30 controls enrolled for the study. SCID-I Structured Clinical Therapy Patient Form, Adult Attachment Scale (AAS), Toronto Alexithymia Scala (TAS-20) Reading Mind from the Eyes Turkish Form (Eyes Test) procedures were applied to the somatoform pain disorder patients that are investigated. According to results; scores of somatoform pain disorder patients with regards to AAS avoidant subscale score, Difficulty Describing Feelings subscale, Difficulty Identifying Feeling subscale, Externally-Oriented Thinking subscale, total Alexithymia Scale scores have been found significantly higher than that of controls (p<0.05, p<0.001, p<0.001, p<0.001, p<0.001); Eyes Test scores, AAS close and depend subscale scores revealed significantly lower scores than that of control (p<0.001, p<0.05, p<0.05). Eyes Test scores are found to be significantly correlated with AAS avoidant subgroup scores and pain severity (p<0.05). Somatoform pain disorder patients revealed avoidant attachment and less secure and dependent characteristics more than the healthy controls. In this patients, avoidant attachment style is categorically more apparent. Their theory of mind functions have been affected significantly and this effect has been found to be correlated with avoidant attachment style and pain severity. These results indicate that developmental factors might be important in clinical manifestation of Somatoform pain disorder.

Somatoform ağrı bozukluğu (AB)’nun bağlanma ve zihin kuramı işlevleri hakkında bilgiler sınırlıdır. Bu çalışmanın amacı, somatoform ağrı bozukluğu hastalarını zihin kuramı becerileri, bağlanma ve aleksitimi açısından değerlendirmek ve aralarındaki ilişkileri ortaya koymaktır. Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Polikliniği’ne başvuran hastalardan tanı ölçütlerini dolduran 30 AB hastası ve yaş ve cinsiyet açısından eşleştirilmiş 30 kontrol grubu çalışmaya dahil edildi. AB grubuna SCID-I Yapılandırılmış Klinik Görüşmesi Hasta Formu, Erişkin Bağlanma Biçemi Ölçeği (EBBÖ), Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAÖ-20), Gözlerden Zihin Okuma Testi (Gözler Testi) uygulandı. Sonuçlara göre, AB grubunun EBBÖ kaçıngan alt grup puanları, TAÖ-20 duygularını tanımada güçlük puanları, söze dökmede güçlük skorları, dışa-dönük düşünme skorları ve toplam skor kontrollere göre anlamlı derecede yüksek (sırasıyla, p<0.05, p<0.001, p<0.001, p<0.001, p<0.001); Gözler testi, EBBÖ güvenli ve bağımlı alt grup puanları arasında anlamlı derecede düşük (sırasıyla, p<0.001, p<0.05, p<0.05) bulundu. Gözler testi ile EBBÖ kaçıngan biçemi ve ağrı şiddeti arasında doğru orantılı bir biçimde (p<0.05) ilişki bulundu. AB olguları sağlıklı kontrollere göre kaçıngan bağlanma özellikleri gösterirken, daha düşük güvenli ve bağımlı bağlanma özellikleri göstermektedir. Aleksitimi skorlarının toplamı ve tüm alt kategorik puanları kontrollere göre daha yüksektir. Alt boyut olarak kaçıngan bağlanma biçemi daha belirgindir. Zihin kuramı işlevlerinde belirgin etkilenme mevcuttur bu etkilenme kaçıngan bağlanma biçemi ve ağrı şiddeti ile ilişkili bulunmuştur. Bu bulgular gelişimsel faktörlerin AB’nin klinik görünümünde katkıda olabileceğini göstermektedir.


Original Article

Cytotoxicity, total phenolic and flavonoid contents of Momordica Charantia extract in Neuroblastoma cells

Turkish Title : Nöroblastoma hücrelerinde Momordica Charantia ekstresinin sitotoksisitesi, total fenolik ve flavonoid İçeriği

Hazal Gur,Fatih Ozen,Emine Akalin,Belkis Atasever Arslan
JNBS, 2018, 5(2), p:92-96

DOI : 10.5455/JNBS.1528718680

Momordica charantia has various bioactive compounds. In this study cytotoxic effects of the root, seed, leaf and fruit parts of the plant against neuroblastoma cells were investigated. Also total phenolic and flavonoid contents of different parts of Momordica charantia extract. According to cytotoxicity results, higher concentrations of all parts of Momordica charantia showed similar cytotoxicity against SH-SY5Y neuroblastoma cells. However, cytotoxicity of the root extract was higher than 50% in 500 µg/ml concentration, and also at the same concentration induces proliferation of ECV304 control cells. According to our results, the leaf part of Momordica charantia plant is rich with flavonoid and phenolic contents. However, its cytotoxic effect on SH-SY5Y cells is lower than the root extract. Also, while Momordica charantia root extract increased Akt1 gene expression, it decreased expression levels of BAD and caspase-3 genes in these cells. In conclusion, Momordica charantia root extract can induces apoptosis through p38 MAPK pathway in SH-SY5Y cells by considering the results.

Momordica charantia ekstresi çok sayıda biyoaktif maddelere sahiptir. Bu çalışmada, bitkinin kök, tohum, yaprak ve meyve kısımlarının nöroblastoma hücrelerine karşı sitotoksik etkileri ve bu ekstrelerin toplam fenolik ve flavonoid içeriği araştırılmıştır. Sitotoksisite sonuçlarına göre, Momordica charantia ekstresi tüm bölümlerinin yüksek konsantrasyonlarda, SH-SY5Y nöroblastoma hücrelerine karşı benzer düzeylerde sitotoksisite göstermiştir. Bununla birlikte, kök ekstresinin sitotoksisitesi, 500 ug / ml konsantrasyonda % 50'den fazladır ve aynı konsantrasyonda ECV304 kontrol hücrelerinde proliferasyona yol açtığı bulunmuştur. Çalışma sonuçlarına göre, Momordica charantia bitkisinin yaprak kısmı flavonoid ve fenolik içerik bakımından zengindir. Ancak, yaprak ekstresi SH-SY5Y hücrelerine karşı kök ekstresine göre daha düşük sitotoksisite göstermiştir. Ayrıca, Momordica charantia kök ekstresi SH-SY5Y hücrelerinde Akt1 gen ekspresyonunu arttırırken, BAD ve kaspaz-3 genlerinin ekspresyon seviyelerini azalttı. Bulunan sonuçlara göre, Momordica charantia kök ekstresi, SH-SY5Y nöroblastoma hücrelerinde p38 MAPK sinyal yolağı üzerinden apoptoza yol açabilir.


Review Article

Nishaada Grahonmada: Behavioral and psychological symptoms of dementia? / frontotemporal dementia? / hebephrenia?

Turkish Title : Nishaada Grahonmada: demansın davranışsal ve psikolojik belirtileri? / frontotemporal demans? / hebefreni?

Kshama Gupta,Prasad Mamidi
JNBS, 2018, 5(2), p:97-101

DOI : 10.5455/JNBS.1525683981

Nishaada grahonmada (NG) is one among 18 types of bhootonmada / grahonmada (psychiatric problems caused by the possession of evil spirits or super natural powers or extra terrestrial forces). Description of NG is found in ‘Ashtanga samgraha’ and ‘Ashtanga hridaya’ (Ayurvedic classical texts written by Vriddha Vagbhata and Vagbhata). In ‘Asthtanga samgraha’, ‘Kaakhorda grahonmada’ (KG) term is used synonymously for NG. The description of both NG and KG is similar. NG is characterized by Nagnam dhaavantam (nude or naked appearance / sexual disinhibition), gruheetva kaashta loshtaadi bhramantam (aggressiveness / restlessness / wandering / impulsivity / agitation), cheera vaasasam & trina vibhooshanam (inappropriate or bizarre clothing / disorganized behaviour), uthrasta drishtim (abnormal eye movements), parusha abhidaayinam (hostile speech / verbal aggression), smashaana shunya rathya nishevanam (staying alone / social isolation / staying at inappropriate places), tilaanna madya maamsa sakta drishtim (fond of sweets prepared with sesame, alcohol and meat) etc clinical features. Till date no studies have been conducted on NG and the concept as well as clinical application of NG is not clearly understood. The present study is focused to understand NG in a better way by correlating it with the modern psychiatric condition. Clinical features of NG shows similarity with various psychiatric / neuropsychiatric conditions like, BPSD (Behavioral and psychological symptoms of dementia), FTD (Frontotemporal dementia) and Hebephrenia.

Nishaada grahonmada (NG), 18 çeşit bhootonmada / grahonmada (kötü ruhlara veya süper doğal güçlere veya dünya dışı güçlere sahipolmanın neden olduğu psikiyatrik sorunlar) arasında yer almaktadır. NG’nin tanımı ‘Ashtanga samgraha’ ve ‘Ashtanga hridaya’ (VriddhaVagbhata ve Vagbhata tarafından yazılan Ayurvedik klasik metinler) ‘de bulunur. “Asthtanga samgraha” da, “Kaakhorda grahonmada”(KG) terimi NG için eşanlamlı olarak kullanılmıştır. NG’nin ve KG’nin tanımları benzerdir. NG Nagnam dhaavantam (çıplak veya çıplakgörünüm  /  cinsel  disinhibisyon),  gruheetva  kaashta  loshtaadi  bhramantam  (saldırganlık  /  huzursuzluk  /  dalgınlık  /  dürtüsellik  /ajitasyon),  cheera  vaasasam  ve  trina  vibhooshanam  (uygunsuz  veya  garip  kıyafet  /  düzensiz  davranış),  uthrasta  drishtim  (  anormalgöz hareketleri), parusha abhidaayinam (hostil konuşma / sözel saldırganlık), smashaana shunya rathya nishevanam (yalnız / sosyalizolasyon  /  uygunsuz  yerlerde  kalma),  tilaanna  madya  maamsa  sakta  drishtim  (susam,  alkol  ve  et  ile  hazırlanan  tatlılar)  vb.  kliniközellikler ile bağdaştırılır. Bugüne kadar NG ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmamıştır ve NG’nin kavramı ile klinik uygulaması açık birşekilde anlaşılmamıştır. Bu çalışma, NG’yi modern psikiyatrik durumla ilişkilendirerek daha iyi anlamaya odaklanmıştır. NG’nin kliniközellikleri, BPSD (demansın davranışsal ve psikolojik belirtileri), FTD (Frontotemporal demans) ve Hebephrenia gibi çeşitli psikiyatrik /nöropsikiyatrik durumlarla benzerlik göstermektedir.

 


Review Article

Therapeutıc effects of probiotics on Multiple Sclerosis (MS) via TH17 cells

Turkish Title : Probiyotiklerin Th17 hücreleri sracılığıyla Multipl Skleroz (MS) hastalığına terapötik etkileri

Gizem Gürel,Belkis Atasever Arslan
JNBS, 2018, 5(2), p:102-105

DOI : 10.5455/JNBS.1528724422

MS-specific disease progression and emerging symptoms are heterogeneous, it is difficult to diagnose and find treatment. The abundance of immune cells, such as products of T lymphocytes and MS patients with CNS lesions, supports the view that MS is an immunomodulatory disorder. Th17 cells appear to play an important role in the immunopathogenesis of EAE and MS. Th17 cells are a subset of cells independent of Th1 and Th2. Although the Th17 cells in steady state are important for host defense, pathogenic Th17 cells play a role in the development of many diseases. Th17 cells are known to secrete IL-17 cytokines. IL-17 secreting cells have been identified in MS and many other diseases. In addition, IL-17 levels were found to be high in cerebrospinal fluid from MS patients. Probiotic bacteria are known to be important in terms of human health and have therapeutic properties. Many studies have suggested that probiotics have the ability to inhibit proinflammatory IL-17 production and activation in Th17-related diseases.

MS’in hastaya özgü hastalık gelişimi ve ortaya çıkan semptomlar heterojenlik gösterdiğinden hastalığı teşhis etmek ve tedavi yöntemini bulmak oldukça zor olmaktadır. T lenfositler ve MS hastalarının MSS lezyonlarındaki ürünleri gibi bağışıklık hücrelerinin bolluğu, MS’in immün aracılı bir bozukluk olduğu görüşünü desteklemektedir. Th17 hücrelerinin EAE ve MS’in immünopatogenezinde önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Th17 hücreleri Th1 ve Th2’den bağımsız bir hücre alt grubudur. Kararlı durumdaki Th17 hücreleri konakçı savunması için önemli olmasına rağmen patojenik Th17 hücreleri birçok hastalığın gelişiminde rol oynamaktadır. Th17 hücreleri IL-17 sitokinini salgılamasıyla bilinmektedir. IL-17 salgılayan hücreler MS ve diğer birçok hastalıkta tespit edilmiştir. Ayrıca MS hastalarından alınan beyin omurilik sıvısında IL-17 seviyesinin yüksek olduğu bulunmuştur. Probiyotik bakterilerin insan sağlığı açısından önemli olduğu ve terapötik özellikleri olduğu bilinmektedir. Yapılan çoğu çalışmada Th17 ilişkili hastalıklarda probiyotiklerin proinflamatuar IL-17 üretimini ve aktivasyonunu inhibe etme yeteneğine sahip olduğu düşünülmektedir.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.