JNBS
Üsküdar Üniversitesi

Remove filtering

Years

2021

2020

2019

2018

2017

2016

2015

2014

Categories

Authors

ARTICLES

Original Article

Cytotoxicity, total phenolic and flavonoid contents of Momordica Charantia extract in Neuroblastoma cells

Turkish Title : Nöroblastoma hücrelerinde Momordica Charantia ekstresinin sitotoksisitesi, total fenolik ve flavonoid İçeriği

Hazal Gur,Fatih Ozen,Emine Akalin,Belkis Atasever Arslan
JNBS, 2018, 5(2), p:92-96

DOI : 10.5455/JNBS.1528718680

Momordica charantia has various bioactive compounds. In this study cytotoxic effects of the root, seed, leaf and fruit parts of the plant against neuroblastoma cells were investigated. Also total phenolic and flavonoid contents of different parts of Momordica charantia extract. According to cytotoxicity results, higher concentrations of all parts of Momordica charantia showed similar cytotoxicity against SH-SY5Y neuroblastoma cells. However, cytotoxicity of the root extract was higher than 50% in 500 µg/ml concentration, and also at the same concentration induces proliferation of ECV304 control cells. According to our results, the leaf part of Momordica charantia plant is rich with flavonoid and phenolic contents. However, its cytotoxic effect on SH-SY5Y cells is lower than the root extract. Also, while Momordica charantia root extract increased Akt1 gene expression, it decreased expression levels of BAD and caspase-3 genes in these cells. In conclusion, Momordica charantia root extract can induces apoptosis through p38 MAPK pathway in SH-SY5Y cells by considering the results.

Momordica charantia ekstresi çok sayıda biyoaktif maddelere sahiptir. Bu çalışmada, bitkinin kök, tohum, yaprak ve meyve kısımlarının nöroblastoma hücrelerine karşı sitotoksik etkileri ve bu ekstrelerin toplam fenolik ve flavonoid içeriği araştırılmıştır. Sitotoksisite sonuçlarına göre, Momordica charantia ekstresi tüm bölümlerinin yüksek konsantrasyonlarda, SH-SY5Y nöroblastoma hücrelerine karşı benzer düzeylerde sitotoksisite göstermiştir. Bununla birlikte, kök ekstresinin sitotoksisitesi, 500 ug / ml konsantrasyonda % 50'den fazladır ve aynı konsantrasyonda ECV304 kontrol hücrelerinde proliferasyona yol açtığı bulunmuştur. Çalışma sonuçlarına göre, Momordica charantia bitkisinin yaprak kısmı flavonoid ve fenolik içerik bakımından zengindir. Ancak, yaprak ekstresi SH-SY5Y hücrelerine karşı kök ekstresine göre daha düşük sitotoksisite göstermiştir. Ayrıca, Momordica charantia kök ekstresi SH-SY5Y hücrelerinde Akt1 gen ekspresyonunu arttırırken, BAD ve kaspaz-3 genlerinin ekspresyon seviyelerini azalttı. Bulunan sonuçlara göre, Momordica charantia kök ekstresi, SH-SY5Y nöroblastoma hücrelerinde p38 MAPK sinyal yolağı üzerinden apoptoza yol açabilir.


Original Article

Reliability and validity of the Turkish version of the ADHD DSM Scale

Turkish Title : DEHB DSM ölçeğinin Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması

Baris Metin,Zeynep Alpugan,Hatice Yildiz Burkovik,Saadet Merih Cengel,Eda Yilmazer,Meral Aydın,Meltem Sunar,Irem Can Esenkaya,Leyla Arslan,Sinem Zeynep Metin,Nevzat Tarhan
JNBS, 2018, 5(1), p:3-7

DOI : 10.5455/JNBS.1522419592

The aim of this study was to examine the validity and the reliability of the Turkish version of ADHD DSM scale. ADHD DSM Scale was applied in a sample of 225 persons. Simultaneously Attention Deficit Hyperactivity Disorder Self-report Scale (ASRS) scale was also applied and DİVA interview was used to ascertain the diagnosis in 45 indiviuals with suspected ADHD. The reliability, concurrrent validity and construct validity which is detected by factor analysis was found to be adequate. The Turkish Version of ADHD DSM Scale is a reliable and valid tool for scanning ADHD symptoms in adults.

Bu çalışmada DEHB DSM ölçeği’nin Türkçe formunun geçerliliği ve güvenilirlik analizi yapılmıştır. DEHB DSM ölçeği 225 kişiye uygulanmıştır. Eş zamanlı olarak bütün katılımcılara ASRS DEHB ölçeği ve 45 katılımcıya DIVA klinik görüşme envanteri uygulanmıştır. Ölçeğin güvenilirliği, eşzamanlı geçerliliği ve faktör analizi ile tespit edilen yapı geçerliliği yeterli düzeyde bulunmuştur. DEHB DSM ölçeğinin Türkçe versiyonu erişkinde DEHB bulgularını taramak için kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir araçtır.


Original Article

Radiation attenuation properties of human brain regions according to elemental composition in radiological energy range: A monte carlo simulation

Turkish Title : Elementel yapılarına göre radyolojik enerji değerlerinde insan beyninin farklı bölgelerinin radyasyon zayıflatma özellikleri: Monte carlo simülasyonu

Huseyin Ozan Tekin,Turker Tekin Erguzel,Mesut Karahan,Muhsin Konuk,Nevzat Tarhan
JNBS, 2018, 5(1), p:8-12

DOI : 10.5455/JNBS.1521311225

This study aimed to investigate the radiation attenuation properties of seven brain regions namely Frontal, Occipital, Parietal, Temporal cortexes, Hippocampus, Thalamus and Cerebellum in terms of their elemental compositions. Monte Carlo N-Particle Transport Code System-extended (MCNPX) version 2.6.0 (Los Alamos National Lab, USA) general purpose Monte Carlo code has been employed in order to calculate the mass attenuation coefficients of those aforementioned brain regions. A satisfactory agreement has been obtained on the mass attenuation coefficients (µ/ρ) calculated by MCNPX and XCOM for those brain regions under investigation. The results underlined that Cerebellum has the highest mass attenuation coefficients in terms of the radiological energy values. This can be explained by the elemental mass fraction value of Chlorine (Cl) in Cerebellum. It could be deduced that the intensity of diagnostic radiation can be more attenuated in Cerebellum than rest of the brain regions during the brain CT or brain PET examinations. The data from the present paper would be useful for the use of standard simulation geometry and mass attenuation coefficients for medical physics as well as the applications of radiation physics.

Bu çalışma, yedi beyin bölgesi olan Frontal, Occipital, Parietal, Temporal korteksler ve Hipokampus, Thalamus, Cerebellum’da ki radyasyon zayıflama özelliklerinin bölgelerin elementel kompozisyonları açısından araştırılmasını amaçlamıştır. Genel amaçlı Monte Carlo kodu Monte Carlo N-Particle Transport Code System-extended (MCNPX) 2.6.0 sürümü (Los Alamos Ulusal Lab, ABD) , yukarıda bahsedilen beyin bölgelerinin kütle zayıflama katsayılarını hesaplamak için kullanılmıştır. MCNPX ve XCOM tarafından elde edilen ve bahsedilen beyin bölgeleri için hesaplanan kütle zayıflama katsayıları (µ/ρ) üzerinde iyi bir uyum elde edilmiştir. Sonuçlar, Cerebellum’un radyolojik enerji değerlerinde en yüksek kütle zayıflatma katsayılarına sahip olduğunun göstermiştir. Bu durum, Cerebellum’daki Klorun (Cl) elementel kütle fraksiyonu değeri ile açıklanabilir. Tanısal radyasyonun yoğunluğunun beyin BT veya beyin PET taramaları sırasında beyin bölgelerinin geri kalanından daha fazla Cerebellum’da azalacağu düşünülebilir. Bu makaleden elde edilen verilerden standart simülasyon geometrisi ve kütle zayıflama katsayıları medikal fizik ve radyasyon fiziği uygulamalarında yararlı olacaktır.


Original Article

The effect of mobile phone usage on sleep quality in adolescents

Turkish Title : Adölesanlarda cep telefonu kullanımının uyku kalitesi üzerine etkisi

Duygu Akcay,Bulent Devrim Akcay
JNBS, 2018, 5(1), p:13-17

DOI : 10.5455/JNBS.1519129764

To evaluate the effect of mobile phone usage on adolescents’ sleep quality. This descriptive study took place from January 13- 15, 2016 with 9th, 10th, and 11th grade students enrolled at Konya High School (n=380, 51.6% female, age 16.05±0.87). A questionnaire was used for data collection and the Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI) was used to measure the sleep quality of the students. Students received their first mobile phones at an average age of 12.29±1.41). They used their phones 3.03±2.18 hours per day on average, mostly for text messaging (89.5%). Average sleeping time was 7.34±1.22 hours when the next day was not a school day, and 9.11±1.79 hours when the next day was a school day. Sleep quality of the students decreased as the duration of mobile phone usage increased (p<0.01). Using the PSQI scale, it was determined that 20.5% of the students with good sleep quality and 79.5% of the students with poor sleep quality delayed their bedtime in favor of continued usage of their phone (p<0.05). Mobile phones should be removed from the bedrooms of adolescents. Parents should control their children’s mobile phone usage and contents.

Adölesanlarda cep telefonu kullanımının uyku kalitesi üzerine etkisini değerlendirilmek amaçlanmıştır. Bu tanımlayıcı araştırma, Konya Lisesinde kayıtlı 9., 10. ve 11. sınıf öğrencileri (n=380, %51.6’sı Bayan, yaş aralığı 16.05±0.87) üzerinde, 13-15 Ocak 2016 tarihleri arasında yapılmıştır. Öğrencilerin uyku kalitelerini ölçmek amacıyla Pitsburg Uyku Kalitesi Ölçeği (PUKİ) kullanılmıştır. Öğrenciler ilk cep telefonları ortalama 12.29±1.41 yaşında almıştır. Adölesanların cep telefonunu günlük ortalama 3.03±2.18 saat kullandıkları ve en çok mesajlaşmak (%89.5) için kullandığı belirlenmiştir. Ortalama uyuma saati ertesi gün okul yoksa 7.34±1.22 saat, ertesi gün okul varsa 9.11±1.79 saat olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin cep telefonu kullanma süresi arttıkça uyku kalitesinin düştüğü belirlenmiştir (p<0.01). PUKİ ölçeğine göre uyku kalitesi iyi olan öğrencilerin %20.5’inin, kötü olanların ise %79.5’inin cep telefonu ile meşgul olduğu zaman yatma zamanını ertelediği belirlenmiştir (p<0.05). Cep telefonları adölesanların yatak odalarından çıkarılmalıdır. Aileler çocuklarının cep telefonu kullanımını, içeriğini kontrol etmelidirler.


Original Article

Assessment of nutritional status and affecting factors of individuals with hemiplegia

Turkish Title : Hemiplejisi olan bireylerin beslenme durumu ve etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi

Guzin Zerenozturk,Cuneyt Ardic,Mehmet Vatansever
JNBS, 2018, 5(1), p:18-21

DOI : 10.5455/JNBS.1511938899

Hemiplegia is a neurological deficit affecting one half of the body. For this reason, it affects daily life activities mainly nutrition and causes addiction to other individuals. The aim of our study is to evaluate the nutritional status of individuals with hemiplegia and the factors that affect them. Work ethic committee approval Recep Tayyip Erdogan University was taken from the Ethics Committee of NonInterventional Studies. It was held between 1 May 2017 and 31 October 2017. In randomly selected patients based on volunteerism from the hemiplegic patients lying in Trabzon Maça Ömer Burhanoğlu Physical Therapy and Rehabilitation Center. The NRS 2002 evaluation form and the questionnaire form consisting of socio-demographic features and other information created by us were made by the face-to-face method. The data were analyzed using chi-square and Student’s t-tests; p <0.05 was considered significant. A total of 97 patients were included in the study. Of these, 42 (43.3%) were women; 55 (56.7%) were male. The mean age was 47.16 ± 19.46 (min8, max 93). 63 (62.9%) had at least 1 chronic disease. Preliminary evaluation of the NRS 2002 was performed and 33 (34%) of the subjects were evaluated with main evaluation. 13 (39.4%) were determined to be at a risk of nutritional. Nutritional disorder is an important health problem in patients with hemiplegia as in all stroke patients. Although there was no significant relationship between nutritional status and factors questioned in our study. However, as nutrition is a multi-factorial situation, larger studies are needed in this regard.

Hemipleji bir nörolojik defisit olup vücudun bir yarısını etkilemektedir. Bu nedenle de başta beslenme olmak üzere günlük yaşamsal aktivitelerini etkilemekte ve diğer bireylere bağımlılığa neden olmaktadır. Çalışmadaki amacımız hemiplejisi olan bireylerin beslenme durumları ve bunu etkileyen faktörleri değerlendirmektir. Çalışmanın etik kurul onayı Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Girişimsel Olmayan Araştırmalar Etik Kurulundan alınmış olup1 Mayıs 2017 ile 31 Ekim 2017 ayları arasında yapılmıştır. Trabzon Maçka Ömer Burhanoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon merkezinde yatmakta olan hemiplejik hastalardan gönüllük esasına dayanarak rastgele seçilmiş hastalarda NRS 2002 değerlendirme formu ve tarafımızdan oluşturulmuş sosyodemografik özellikler ve diğer bilgileri içeren anket formunun yüz yüze uygulanması yöntemi ile yapılmıştır. Veriler ki-kare ve Student\’s t-testleri kullanılarak analiz edildi; p <0.05 anlamlı kabul edildi. Toplam 97 hasta çalışmaya alınmıştır. Bunların 42(%43,3) kadın; 55(%56,7) erkek idi. Yaş ortalaması 47,16±19,46 (min8; max 93) idi. 63(%62,9) unun en az 1 kronik hastalığı mevcuttu. Hastalara NRS 2002’un ön değerlendirmesi uygulanmış olup bu değerlendirme sonucunda 33(%34) kişide Esas değerlendirmeye geçilmiştir. Esas değerlendirmede ise 13(%39,4) kişide beslenme riski olduğu belirlenmiştir. Beslenme bozukluğu tüm inme hastalarında olduğu gibi hemiplejisi olan hastalar içinde önemli bir sağlık sorunudur. Her ne kadar çalışmamızda sorgulanan faktörlerle beslenme bozukluğu arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Ancak beslenme multi-faktöriyel bir durum olduğu için bu konuda daha geniş çapta çalışmalar yapılması gerekmektedir.


Original Article

Evaluation of self-esteem, depression levels and nonfunctional attitudes of gifted and talented adolescents

Turkish Title : Üstün zekalı ve yetenekli ergenlerin benlik saygıları, depresyon düzeyleri ve fonksiyonel olmayan tutumlarının değerlendirilmesi

Huseyin Unubol,Ece Demirhan
JNBS, 2018, 5(1), p:22-28

DOI : 10.5455/JNBS.1518724394

In this study, it was aimed to evaluate the self esteem, depression levels and nonfunctional attitudes of gifted and talented adolescents. For this purpose, a total of N = 94 participants, n = 45 girls and n = 49 males, who are in a high school 9th grade (N = 52) and 12th grade (N = 42) The Rosenberg Self-Respect Scale was applied. As a result of the research, it is concluded that the attitudes of the 9th grade students are not related to the self-esteem and depression characteristics, while the students who study at the 12th grade are related. According to these results, it is observed that as the ages of the gifted children increase, a significant relationship is developed especially in the opposite direction with respect to independence, perfectionist and variable attitudes, and depressive characteristics. It has been argued that the characteristics of the young people, both individualizing and not wanting to make mistakes, are an important factor in self-esteem and their effects on their emotions.

Bu araştırmada, üstün zekalı ve yetenekli ergenlerin benlik saygıları, depresyon düzeyleri ve fonksiyonel olmayan tutumlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla Üstün yetenekli çocukların okuduğu bir lisede 9. (N=52) ve 12. (N=42) sınıflarda okuyan n=45 kız ve n=49 erkek olmak üzere toplam N=94 katılımcıya Fonksiyonel Olmayan Tutumlar Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği uygulanmıştır. Araştırma sonucunda 9. sınıf öğrencilerin Tutumlarının benlik saygısı ve depresyon özellikleriyle ilişkili bulunmazken, 12. Sınıfta okuyan öğrencilerin ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlara göre üstün yetenekli çocukların yaşları arttıkça özellikle bağımsızlık, mükemmeliyetçi ve değişken tutumlarının benlik saygısı ve depresif özelliklerle ters yönde anlamlı bir ilişkinin geliştiği gözlemlenmektedir. Gençlerin hem bireyleşme, hem de hata yapmak istememe özelliklerinin benlik saygısında önemli bir etken olduğu ve duygularına olan etkileri tartışılmıştır.


Original Article

The relationship between childbirth fear and social support: Review and pilot research

Turkish Title : Doğum korkusu ve sosyal destek düzeyi arasındaki ilişki: bir gözden geçirme ve pilot çalışma

Ceren Sezen,Bars Onen Unsalver
JNBS, 2018, 5(1), p:29-36

DOI : 10.5455/JNBS.1512387859

The fear of birth can be seen in most of the women because of several reasons. There are different reasons of childbirth fear such as biological, sociological, psychological or secondary. Also, 5 percent of women have childbirth fear. And there are physiological and psychological consequences of unresolved fear of birth. Women who lack emotional support isolate themselves from the decisions they should make during pregnancy. They face problems about postpartum sexuality, depression, and maternal attachment. The reason of c-section is childbirth fear. 74.5 percent of women in Turkey need to social support. In this study, Google Scholar and PubMed were used for literature review. Just articles between 1997 and 2017 were included in the study. Pilot research was performed in a government hospital. 30 pregnants in research answered the question of WIJMA Scale (A Version). Likert-type questions in the personal information form that determines the level of percieved social support were used. During the study, it is seen that there is a negative correlation between the fear of birth and support by spouses, relatives and doctors. There are several scales about social support and childbirth fear in Turkey. After the literature review, it is realized that the effects of the support to the pregnant women and should be studied more. The mediation of birth psychotherapist between spouses, relatives and doctors, and the effects of this mediation should be studied more. There should be a new specific scale for pregnant women in order to measure their percieved support during pregnancy.

Doğum korkusu farklı nedenlerle çoğu gebede görülmekte olup, bu duygunun miktarı ve tanımı her kadın için farklıdır. Doğum
korkusunun biyolojik, psikolojik, sosyal ve ikinci olmak üzere nedenleri vardır. Ayrıca; kadınların ortalama %5’i doğumdan
korkmaktadır. Çözümlenmemiş doğum korkusunun fizyolojik ve psikolojik sonuçları mevcuttur. Duygusal destek hissetmeyen kadın,
gebelik süresince alması gereken kararlardan kendini soyutlamakta, doğum sonrası cinsellik, maternal bağlanma, depresyon
gibi konularda istenmeyen durumlar yaşamaktadır. Artan sezaryan oranlarının nedenlerinden biri de doğum korkusudur. Türkiye’
de kadınların %74.5’i sosyal desteğe ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle, doğum korkusu sosyal destek ile azaltılabilir. Kadınlar;
eş, aile ve sağlık personeli olmak üzere temel üç başlıkta desteklenmek istemektedir. Sosyal destek hem anne ve bebeğin iyi
oluşuna hem de doğumun daha konforlu geçmesine katkı sağlamaktadır Bu çalışmada literatür taraması için Google Scholar ve
PubMed sistemleri kullanılmış olup 1997-2017 yıllarındaki yalnızca makaleler konu edilmiştir. Pilot araştırma kısmı, Zeynep Kamil
Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ nde yapılmıştır. Çalışma süresince doğum korkusunun algılanan destek
düzeyi ile negatif yönde korele olduğu ve ülkemizde hem sosyal desteğin hem de doğum korkusunun tespitinde kullanılabilecek
geçerliği ve güvenirliği yapılmış ölçeklerin varlığı tespit edilmiştir. Literatür incelenirken gebelere sağlanan desteğin etkileri
konusunda araştırmaların artırılması, doğum psikoterapistinin gebe, eş, yakınlar, doktor arasındaki arabuluculuk özelliğinin daha
çok araştırılması ve gebelerin gebelik sürecinde algıladıkları destek konusunda özel bir ölçek geliştirilmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır.


Original Article

Determination of the anxiety- related SCC6A4 gene promoter S and L alleles in Turkish Soccer Players

Turkish Title : Sağlikli türk genç futbolcularda anksiyete ile ilişkili SCC6A4 geni promoter “s” ve “l” allellerini saptanmasi

Omer Ates,Ahmet Corak,Hamza Kulaksiz,Canan Sercan,Sezgin Kapici,Ipek Yuksel,Korkut Ulucan
JNBS, 2017, 4(3), p:95-98

DOI : 10.5455/JNBS.1503660850

Serotonin metabolizmasının en önemli üyelerinden biri, seratonini sinaptik boşluktan presinaptik nörona geri alan serotonin taşıyıcı proteindir (5HTT). Bu protein SLC6A4 geni tarafından kodlanır ve bu genin promotor bölgesinde ki fonksiyonel delesyon/ insersiyon mutasyonu, genin transkripsiyon hızına etki eder. “S” alleli genin kısa formu olarak adlandırılır ve günümüze kadar yapılan çalışmalar ile kaygı ile ilişkisini gösterilmiştir. Bu çalışmamızda SLC6A4 geninin 44 genç, başarılı ve sağlıklı Türk erkek futbolculardaki kısa (S) ve uzun (L) allel dağılımının belirlenmesi amaçlanmıştır. Genotipleme çalışması DNA izolasyonu sonrasında konvansiyonel polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile tamamlanmıştır. Analiz sonuçlarına göre futbolcuların 10’u (%23) LL, 25’i (%57) LS ve 9’u (%20) SS genotipinde bulunmuştur. Allelik dağılımlarında ise L alleli 45 (%51), S alleli ise 43 (%49) olarak bulunmuştur. SLC6A4 allellerinin dağılımı nöropsikiyatrik bozukluklar gösteren bireylerde ve sağlıklı bireylerde farklılık gösterdiği bildirilmiştir. Bu çalışma LL genotip ve L allelinin Türk profesyonel futbolcularda SS genotip ve S alleline oranla daha sık olduğunu gösteren ilk araştırma niteliğindedir.


Original Article

Maintenance treatment trends, therapeutic outcomes and their association with clinical features in remitted bipolar disorder

Turkish Title : Iyileşme dönemindeki bipolar bozuklukta sürdürüm tedavisi trendleri, sağaltim sonuçlari ve klinik özellikler ile ilişkisi

Tonguc Demir Berkol,Yasin Hasan Balcioglu,Hasan Mervan Aytac,Simge Seren Kirlooglu,Serkan Islam,Ilker Ozyildirim
JNBS, 2017, 4(3), p:99-105

DOI : 10.5455/JNBS.1502108448

İki uçlu bozuklukta uzun dönem tedavisine ilişkin kanıtlar yeterince tatmin edici değildir. İyilik döneminde başta lityum ve valproat olmak üzere, antipsikotik ve antikonvülzan ajanlar sürdürüm tedavisi seçeneklerindendir. Bu tedavilerle olumlu sonuçlar literatürde gösterilse de, farklı klinik özellikler gösteren hastaların farklı ajanlara yanıtlarına dair çalışmalar yetersizdir. Bu çalışmada, söz konusu ajanların duygudurum ataklarından koruyuculuğunu belirlemek ve daha uygun ilaç seçimi sağlamak için; ilaçların kullanım sıklıklarının, elde edilen yanıt düzeylerinin ve bunların klinik özellikler ile ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Polikliniği’nde izlenmekte olan yüz seksen altı bipolar bozukluk tanılı hasta çalışmaya alınmıştır. Hastaların tümüne SCID-I (Structured Clinical Interview for DSM-IV); uygulanmış; İki uçlu bozukluğa eşlik eden ek psikiyatrik tanılar saptanmıştır. Her iki hasta grubunun sosyodemografik ve klinik özelliklerini ve yaşam boyu farmakolojik tedavilerini değerlendiren yarı yapılandırılmış görüşme çizelgesi doldurulmuştur. Bu çizelgeler klinik görüşme ile yeniden değerlendirilmiş ve gözden geçirilmiştir. Hastaların sürdürüm tedavisinde %71 lityum, %44 antikonvülzan, %18 antipsikotik monoterapileri ve %23 lityum-antikonvülzan, %15 lityum-antipsikotik, %25 antikonvülzan-antipsikotik kombine tedavilerinin hastalığın herhangi bir döneminde kullanıldığı belirlenmiştir. Lityum monoterapisi alan hastaların %61’inin, antikonvülzan monoterapisi alan hastaların %62’sinin tedaviye yanıt verdiği saptanmıştır. Antikonvülzan-antipsikotik kombine sürdürüm tedavisi alan hastalarda daha yüksek yanıt oranı bulunmuştur. Evli olmak, psikotik belirtilerin yokluğu, mevsimsellik ve atakların hafif seyretmesi lityum tedavisine yanıtın öngörücüleri olarak saptanmıştır. cevap vermiştir. Erkek, boşanmış, intihar girişimi olan ve duygudurum ataklarında karma özelliğin baskınlığı antikonvulzan ilaçlara iyi yanıtın belirleyicileri olarak saptanmıştır. İki uçlu bozukluğa eşlik eden en sık ek psikiyatrik bozukluk obsesif-kompulsif bozukluk olarak saptanmıştır. İki uçlu bozuklukta nüksetme riskini en aza indirmek için etkin ve uygun sürdürüm tedavisinin belirlenmesi esastır. Lityum monoterapisi, sürdürümde en sık tercih edilen seçenek olsa da, antipsikotiklerin yer aldığı kombine tedavilerin etkin alternatifler olabileceği görülmektedir. Klinik özelliklerin ve tolerabilitenin göz önünde bulundurularak kişiselleştirilmiş tedavi seçeneklerinin planlanması önem arz etmektedir.


Original Article

Theory of mind abilities to attention deficit and hyperactivity disorder

Turkish Title : Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda zihin kurami becerileri

Ismail Yasir Kirtil,Pinar Vural,Halit Necmi Ucar
JNBS, 2017, 4(3), p:106-111

DOI : 10.5455/JNBS.1499934420

The purpose of this study is to investigate the children and adolescents diagnosed with Attention Deficit and Hyperactivity Disorder (ADHD), whether they have disorder in theory of mind abilities compared with the healthy control group. For the study as patient group we took 40 children aged 10-16 diognased with ADHD according to DSM-V in Uludağ University Child and Adolescent Psychiatry Policlinic, as control group we took 40 children admitted to our policlinic but receiving any psychiatric diagnosis. While sociodemographic characteristics of the patients were being evaluated with a detailed form; neuropsychological tests were implemented to investigate the intelligence development and theory of mind skills. To evaluate psychopathologies Kiddie-Sads Affective Disorders and Schizophrenia Schedule for School Age Children Present and Lifetime Version (Turkish) version (K-SADSPL) were implemented. The Hinting test, Eye Reading Test, Sally-Anne Test, Smarties Test, Chocolate Test, and Ice Cream Truck Test were applied to evaluate the mind theorists skills of the participants. No significant difference was found between the groups in the first level the theory of mind tests (p = 0,152). In the second level of theory of mind theory, the group with ADHD was found to have failed significantly (p = 0.002). The group with ADHD was also more unsuccessful in the eyes test with advanced the theory of mind test (p = 0.006). It has been found that there is deficit of theory of mind in ADHD. It has been concluded that the existence of the deficit of the theory of mind is required to be re-examined with new methods when diagnosing and treating

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) teşhisi konulan çocuk ve ergenlerin sağlıklı kontrol grubuna göre zihin kuramı becerilerinde bozukluk olup olmadığını araştırmaktır. Çalışmaya, Hasta grubu olarak Uludağ Üniversitesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi polikliniğinde DSM-V’e göre 40 DEHB tanısı alan 10-16 yaş grubu çocuk; kontrol grubu olarak ise polikliniğimize başvurmuş olup herhangi bir psikiyatrik tanı almayan 40 çocuk alınmıştır. Olguların sosyodemografik özellikleri ayrıntılı bir formla değerlendirilirken; zekâ gelişimi ve zihin kuramı becerilerini de araştırmak üzere nöropsikolojik testler uygulanmıştır. Psikopatolojileri değerlendirmek için Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam boyu Versiyonu Türkçe uyarlaması (ÇDŞG-ŞY) uygulanmıştır. Çalışmaya katılanların zihin kuramı becerilerini değerlendirmek için Gözlerden Zihin Okuma Testi ve yanlış inanç testlerinden Sally-Anne Testi, Bonibon Testi, Çikolata Testi, Dondurma Kamyonu Testi uygulanmıştır. Gruplar arasında birinci düzey zihin kuramı testlerinde anlamlı fark bulunmamıştır (p=0,152). İkinci düzey zihin kuramı testlerinde DEHB’li grubun anlamlı düzeyde başarısız olduğu bulunmuştur (p=0,002). İleri düzey zihin kuramı testi olan gözler testinde de DEHB’li olan grup daha başarısız olmuştur (p=0,006). DEHB’de zihin kuramı defisitinin var olduğu ve zihin kuramı defisitinin tanı koyma ve tedavi açısından mevcut yöntemlere ek olarak yeni yöntemlerle tekrar gözden geçirilmesinin gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.