Years
2018
Categories
Authors
- Aslihan Polat (1)
- Aysegul Ozkan (1)
- Basak Funda Eken (1)
- Bedriye Öncü (1)
- Belkis Atasever Arslan (2)
- Can Akpinaroglu (1)
- Canan Sercan (1)
- Dilara Nemutlu Samur (1)
- Ferihan Yancı (1)
- Firdevs Alioglu (1)
- Gizem Gürel (1)
- Gul Ozbey (1)
- Hesna Gül (1)
- Kaan Yilancioglu (1)
- Kadir Sinan Arslan (1)
- Korkut Ulucan (1)
- Kshama Gupta (2)
- Ozgur Yurtkap (1)
- Prasad Mamidi (2)
- Yesim Ayik (1)
ARTICLES
Review Article
Kushmanda Grahonmada: Paraneoplastic neurological syndrome wıth testicular cancer
Turkish Title : Kushmanda Grahonmada: Testis kanseri ile paraneoplastik nörolojik sendromlar
Kshama Gupta,Prasad Mamidi
JNBS, 2018, 5(3), p:172-176
Unmada (is a broad term which includes various psychiatric conditions) is characterized by deranged mental functions. ‘Bhutonmada’ (psychiatric conditions of idiopathic nature) is a type of unmada caused by affliction of ‘bhuta’ / ‘graha’ (evil spirits or super natural powers). Kushmanda grahonmada (KG) is one among 18 types of bhutonmada. Till date there were no studies have been conducted on KG and the present study aims at better understanding of this condition (KG) along with its clinical utility. KG is characterized by various signs and symptoms like Bahu pralaapam (excessive talking / irrelevant speech / logorrhoea), Ugra vaakyam (verbal abuse / aggression / irritability), Vilambita gatim (slow movements / hypokinesia), Krishna vadanam (hyperpigmentation of face) and Shoona pralamba vrishanam (huge scrotal / testicular swelling). It is very difficult to understand KG based on these few lakshana’s (signs & symptoms) described in Ayurvedic texts. KG is a psychiatric condition associated with huge scrotal swelling. Various conditions like ‘Paraneoplastic neurological syndromes’ (PNS), ‘Testicular adrenal rest tumors’ (TART), Testicular cancer with brain metastasis’, ‘Paraneoplastic limbic encephalitis’ (PLE), ‘Paraneoplastic cerebellar ataxia’ (PCA) and other scrotal swellings with psychiatric manifestations resembles with KG.
Unmada (çeşitli psikiyatrik koşulları içeren geniş bir terimdir), dengesiz zihinsel işlevlerle vasıflandırılmıştır. ‘Bhutonmada’ (idiyopatik doğanın psikiyatrik koşulları), bhuta’ / ‘graha’ (kötü ruhlar ya da süper doğal güçler) ‘in neden olduğu bir unmada türüdür. Kushmanda grahonmada (KG), 18 çeşit bhutonma’nın arasında bulunmaktadır. KG üzerine bugüne kadar herhangi bir çalışma yapılmamıştır ve bu çalışma, klinik durumu ile birlikte bu durumun (KG) daha iyi anlaşılmasını amaçlamaktadır. KG, Bahu pralaapam (aşırı konuşma / ilgisiz konuşma / logorrhoea), Ugra vaakyam (sözlü istismar / saldırganlık / sinirlilik), Vilambita ağ geçidi (yavaş hareketler / hipokinezi), Krishna vadanam (yüzün hiperpigmentasyonu) ve Shoona gibi çeşitli belirtiler ve semptomlarla ilişkilendirilmektedir. Ayurvedik metinlerde anlatılan bu birkaç laksanaya (işaret ve semptom) bakarak KG’yi anlamak çok zordur. KG, büyük skrotal şişlik ile ilişkili bir psikiyatrik durumdur. ‘Paraneoplastik nörolojik sendromlar’ (PNS), ‘Testis adrenal rest tümörleri’ (TART), beyin metastazı ile Testis kanseri ‘,’ Paraneoplastik limbik ensefalit ‘(PLE),’ Paraneoplastik serebellar ataksi ‘(PCA) ve diğer skrotal şişlikler gibi çeşitli durumlar psikiyatrik belirtileri olmaktadır. KG, “PLE”yi özel referans vererek “PNS” ile benzerlik göstermektedir.
Review Article
Turkish Title : Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda sık görülen komorbid durum ve hastalıklar: ortak genetik etkenler
Hesna Gül,Bedriye Öncü
JNBS, 2018, 5(3), p:177-183
Attention deficit hyperactivity disorder (ADHD) is a heterogeneous neurodevelopmental disorder characterized by inattention, hyperactivity and impulsivity. Genetic, social and physical factors are thought to be influential in the etiology of ADHD. In this review, we focus on diseases with high comorbidities with ADHD, study results on genetic factors in the etiology of ADHD, and the relationship between genetic factors and comorbidities. The challenges of the results on genetical factors could be related with the heterogeneity of the disorder, the effects of epigenetic changes caused by genetic and environmental factors, and the statistical limitations of the studies. In order to overcome these limitations, it is clear that the larger studies should address genetic and environmental factors at the same time.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtileriyle seyreden nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB’nin etiyolojisinde genetik, sosyal ve fiziksel faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir. Bu yazıda DEHB ile komorbiditesi yüksek olan durum ve hastalıklar ve DEHB etiyolojisindeki genetik faktörler- komorbidite ilişkisinin ele alınması hedeflenmiştir. Bu amaçla Pubmed, Google Akademik ve diğer çevrimiçi arama motorları taranmış, elde edilen veriler temel bilgilerle birleştirilerek sunulmaya çalışılmıştır. DEHB’den sorumlu olduğu öne sürülen genetik faktörlerle ilgili çalışmaların sonuçlarının çelişkili olması, bozukluğun heterojenliğine, genetik ve çevresel etkenlerin oluşturduğu epigenetik değişikliklerin etkisine ve çalışmalardaki istatistiksel kısıtlılığa bağlı görünmektedir. Bu sınırlılıkların aşılabilmesi için, daha büyük örneklemlerde genetik ve çevresel faktörlerin aynı anda ele alındığı çalışmaların gerekliliği açıktır.
Review Article
Turkish Title : Nishaada Grahonmada: demansın davranışsal ve psikolojik belirtileri? / frontotemporal demans? / hebefreni?
Kshama Gupta,Prasad Mamidi
JNBS, 2018, 5(2), p:97-101
Nishaada grahonmada (NG) is one among 18 types of bhootonmada / grahonmada (psychiatric problems caused by the possession of evil spirits or super natural powers or extra terrestrial forces). Description of NG is found in ‘Ashtanga samgraha’ and ‘Ashtanga hridaya’ (Ayurvedic classical texts written by Vriddha Vagbhata and Vagbhata). In ‘Asthtanga samgraha’, ‘Kaakhorda grahonmada’ (KG) term is used synonymously for NG. The description of both NG and KG is similar. NG is characterized by Nagnam dhaavantam (nude or naked appearance / sexual disinhibition), gruheetva kaashta loshtaadi bhramantam (aggressiveness / restlessness / wandering / impulsivity / agitation), cheera vaasasam & trina vibhooshanam (inappropriate or bizarre clothing / disorganized behaviour), uthrasta drishtim (abnormal eye movements), parusha abhidaayinam (hostile speech / verbal aggression), smashaana shunya rathya nishevanam (staying alone / social isolation / staying at inappropriate places), tilaanna madya maamsa sakta drishtim (fond of sweets prepared with sesame, alcohol and meat) etc clinical features. Till date no studies have been conducted on NG and the concept as well as clinical application of NG is not clearly understood. The present study is focused to understand NG in a better way by correlating it with the modern psychiatric condition. Clinical features of NG shows similarity with various psychiatric / neuropsychiatric conditions like, BPSD (Behavioral and psychological symptoms of dementia), FTD (Frontotemporal dementia) and Hebephrenia.
Nishaada grahonmada (NG), 18 çeşit bhootonmada / grahonmada (kötü ruhlara veya süper doğal güçlere veya dünya dışı güçlere sahipolmanın neden olduğu psikiyatrik sorunlar) arasında yer almaktadır. NG’nin tanımı ‘Ashtanga samgraha’ ve ‘Ashtanga hridaya’ (VriddhaVagbhata ve Vagbhata tarafından yazılan Ayurvedik klasik metinler) ‘de bulunur. “Asthtanga samgraha” da, “Kaakhorda grahonmada”(KG) terimi NG için eşanlamlı olarak kullanılmıştır. NG’nin ve KG’nin tanımları benzerdir. NG Nagnam dhaavantam (çıplak veya çıplakgörünüm / cinsel disinhibisyon), gruheetva kaashta loshtaadi bhramantam (saldırganlık / huzursuzluk / dalgınlık / dürtüsellik /ajitasyon), cheera vaasasam ve trina vibhooshanam (uygunsuz veya garip kıyafet / düzensiz davranış), uthrasta drishtim ( anormalgöz hareketleri), parusha abhidaayinam (hostil konuşma / sözel saldırganlık), smashaana shunya rathya nishevanam (yalnız / sosyalizolasyon / uygunsuz yerlerde kalma), tilaanna madya maamsa sakta drishtim (susam, alkol ve et ile hazırlanan tatlılar) vb. kliniközellikler ile bağdaştırılır. Bugüne kadar NG ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmamıştır ve NG’nin kavramı ile klinik uygulaması açık birşekilde anlaşılmamıştır. Bu çalışma, NG’yi modern psikiyatrik durumla ilişkilendirerek daha iyi anlamaya odaklanmıştır. NG’nin kliniközellikleri, BPSD (demansın davranışsal ve psikolojik belirtileri), FTD (Frontotemporal demans) ve Hebephrenia gibi çeşitli psikiyatrik /nöropsikiyatrik durumlarla benzerlik göstermektedir.
Review Article
Therapeutıc effects of probiotics on Multiple Sclerosis (MS) via TH17 cells
Turkish Title : Probiyotiklerin Th17 hücreleri sracılığıyla Multipl Skleroz (MS) hastalığına terapötik etkileri
Gizem Gürel,Belkis Atasever Arslan
JNBS, 2018, 5(2), p:102-105
MS-specific disease progression and emerging symptoms are heterogeneous, it is difficult to diagnose and find treatment. The abundance of immune cells, such as products of T lymphocytes and MS patients with CNS lesions, supports the view that MS is an immunomodulatory disorder. Th17 cells appear to play an important role in the immunopathogenesis of EAE and MS. Th17 cells are a subset of cells independent of Th1 and Th2. Although the Th17 cells in steady state are important for host defense, pathogenic Th17 cells play a role in the development of many diseases. Th17 cells are known to secrete IL-17 cytokines. IL-17 secreting cells have been identified in MS and many other diseases. In addition, IL-17 levels were found to be high in cerebrospinal fluid from MS patients. Probiotic bacteria are known to be important in terms of human health and have therapeutic properties. Many studies have suggested that probiotics have the ability to inhibit proinflammatory IL-17 production and activation in Th17-related diseases.
MS’in hastaya özgü hastalık gelişimi ve ortaya çıkan semptomlar heterojenlik gösterdiğinden hastalığı teşhis etmek ve tedavi yöntemini bulmak oldukça zor olmaktadır. T lenfositler ve MS hastalarının MSS lezyonlarındaki ürünleri gibi bağışıklık hücrelerinin bolluğu, MS’in immün aracılı bir bozukluk olduğu görüşünü desteklemektedir. Th17 hücrelerinin EAE ve MS’in immünopatogenezinde önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Th17 hücreleri Th1 ve Th2’den bağımsız bir hücre alt grubudur. Kararlı durumdaki Th17 hücreleri konakçı savunması için önemli olmasına rağmen patojenik Th17 hücreleri birçok hastalığın gelişiminde rol oynamaktadır. Th17 hücreleri IL-17 sitokinini salgılamasıyla bilinmektedir. IL-17 salgılayan hücreler MS ve diğer birçok hastalıkta tespit edilmiştir. Ayrıca MS hastalarından alınan beyin omurilik sıvısında IL-17 seviyesinin yüksek olduğu bulunmuştur. Probiyotik bakterilerin insan sağlığı açısından önemli olduğu ve terapötik özellikleri olduğu bilinmektedir. Yapılan çoğu çalışmada Th17 ilişkili hastalıklarda probiyotiklerin proinflamatuar IL-17 üretimini ve aktivasyonunu inhibe etme yeteneğine sahip olduğu düşünülmektedir.
Review Article
Attribution of blame in rape and examination of rape myths in terms of different variables
Turkish Title : Tecavüze ilişkin suçlayıcı tutumlar ve tecavüz mitlerinin farklı değişkenler açısından incelenmesi
Ferihan Yancı,Firdevs Alioglu,Aslihan Polat
JNBS, 2018, 5(2), p:106-114
Sexual violence has been defined as all kinds of sexual acts against the will of the victim. It is considered as one of the most traumatic experiences with regards to its physical, psychological and social effect. Although in the legal system, the laws are enforced to penalize the perpetrator, in society, people have a number of stereotypes and myths against the victim. While sexual assault already triggers many mental illnesses on the victim; accusing attitudes towards the victim generates a great risk for repetitive traumatic effect. Thus, it is drastically important to investigate rape myths. Rape myths are biased false beliefs and directly target the victim. They create a large amount of risks to legitimize rapes, to perceive crime and perpetrators relatively positive, to decrease the amount of penalty, and to encourage masculine sexual violence. Accusing the victim restrains the victim from applying to judicial authorities and medical institutions to seek for his/her rights, along with disrupting the healing and rehabilitation process of the victim. A number of studies demonstrated that individuals with high just word belief were more likely to legitimize rapes. Believing that the world is a just place and everybody gets what they deserve leads to look for reasons, that is, rape victims deserve what happened to them. This study aims to review the literature on sexual violence, to focus on the negative consequences of the accusing attitudes towards the victim in terms woman’s right and mental health and to increase the awareness of this issue as an addition to the limited number of studies in Turkey.
Cinsel şiddet; mağdurun iradesi dışında gerçekleşen her türlü cinsel eylem olarak tanımlanmaktadır. Fiziksel, psikolojik ve sosyal etkileri bakımından en travmatik olayların başında gelir. Hukuk sisteminde faili cezalandırmaya yönelik hükümler düzenlenmiş olmakla birlikte, toplumun mağdura yönelik pek çok önyargı ve mit kullandığı görülmektedir. Cinsel saldırı, mağdurda bir çok ruhsal hastalığa zemin hazırlamasının yanında, mağdura yönelik suçlayıcı tutumların, mağdurda tekrarlayan bir travmatik etkiye neden olabilme riski taşıması, tecavüz mitlerinin iyi bir şekilde değerlendirilmesinin önemi göstermektedir. Tecavüz mitleri, önyargı barındıran, yanlış inançlardır ve doğrudan mağduru hedef almaktadır. Tecavüzün meşrulaştırılmasının, suç ve suçlunun görece olumlu algılanması, alınacak ceza oranını düşürülebilmesi ve eril cinsel şiddetin devam etmesine kadar büyük riskleri bulunmaktadır. Mağduru suçlama eğilimi, iyileşme ve rehabilitasyon sürecini sekteye uğratmakla birlikte, mağdurun hak aramasının, adli mercilere ve sağlık kuruluşlarına başvurmasının önünü kapatabilmektedir. Adil Dünya İnancı yüksek olan kişilerin, tecavüzü meşrulaştırma eğilimlerinin daha fazla olduğuna ilişkin pek çok çalışma bulunmaktadır. Dünyanın adil bir yer olduğuna ve herkesin hakettiğini yaşadığına inanmak, tecavüze uğrayan kişinin bunu haketmiş olmasına gerekçeler bulmayı da beraberinde getirmektedir. Bu makale ile, literatür yeniden gözden geçirilerek, mağdura yönelik suçlayıcı tutumların olumsuz sonuçlarının kadın hakları ve ruh sağlığı perspektifinden ele alınması ve bu konuda ülkemizdeki az sayıda çalışmaya ek olarak, bu alanda farkındalığın artırılması amaçlanmıştır.
Review Article
Axonal transport in Neurodegenerative diseases
Turkish Title : Nörodejeneratif hastalıklarda aksonal transport
Ozgur Yurtkap,Belkis Atasever Arslan
JNBS, 2018, 5(2), p:115-123
The transport of organelles through an axon into the cell is very important for the maintenance and function of a neuron. Antherograde axonal transport plays a role in the supply of distal synapse and mitochondrial proteins and lipids for local energy requirements, and is involved in intracellular transport of retrograde transport, misfolded and aggregated proteins from the axon and distal trophic sites to the somatic. Axonal transport can be affected by changes to various components of the transport mechanism. Here we review the available information about axonal transport defects that may contribute to the pathogenesis of certain neurodegenerative diseases.
Bir akson boyunca organellerin hücre içi taşınması, bir nöronun bakımı ve işlevi için çok önemlidir. Anterograd aksonal transport, lokal enerji gereksinimleri için distal sinaps ve mitokondriye protein ve lipidlerin sağlanmasında bir role sahiptir, buna karşın retrograd transport, yanlış katlanmış ve toplanmış proteinlerin aksondan ve distal trofik sinyallerin somaya intraselüler taşınmasında görev alır. Aksonal taşınım, taşıma mekanizmasının çeşitli bileşenlerine yapılan değişikliklerden etkilenebilir. Burada, belirli nörodejeneratif hastalıkların patogenezine katkıda bulunabilecek aksonal transport defektleri hakkındaki mevcut bilgileri gözden geçiriyoruz.
Review Article
The serotonergic system in Alzheimer’s Disease
Turkish Title : Alzheimer hastalığında seratonerjik sistem
Yesim Ayik,Kaan Yilancioglu
JNBS, 2018, 5(1), p:37-42
Alzheimer’s disease (AD) is one of the most common neurodegenerative diseases throughout the world that impairs brain regions related to learning and memory. Several neurotransmitter systems, especially the serotonergic system take part in cognitive processes, and the neurochemistry of AD patients is affected by AD-associated neurodegeneration. Serotonergic markers are located in diverse brain areas mostly related learning and memory. Therefore the serotonergic neurotransmission is very important in memory. Remarkable changes occur in the serotonergic system because of AD. Since AD is a progressive and irreversible disorder and there is no specific treatment for this disease, the number of patients is rapidly increasing. In this review, the relationship between AD and the serotonergic system is described in general terms. Especially serotonin (5-HT) receptors that take part in cognitive dysfunctions have examined in this study.
Öğrenme ve hafıza ile ilişkili beyin bölgelerinde bozulmalara neden olan Alzheimer hastalığı, dünya genelindeki en yaygın nörodejeneratif hastalıklardan biridir. Birçok nörotransmitter sistem, özellikle serotonerjik sistem, bilişsel süreçlerde yer alır ve Alzheimer hastalarının nörokimyası Alzheimer hastalığı ile ilişkili nörodejenerasyondan etkilenir. Serotonerjik belirteçler, çoğunlukla öğrenme ve bellek ile ilişkili çeşitli beyin bölgelerinde bulunur; bu nedenle serotonerjik nörotransmisyon hafızada çok önemlidir. Alzheimer hastalığı nedeniyle serotonerjik sistemde dikkate değer değişiklikler meydana gelir. Alzheimer hastalığı ilerleyici ve geri dönüşümsüz bir hastalık olduğundan ve bu hastalık için kesin bir tedavi yöntemi bulunmadığından, hasta sayısı günden güne hızla artmaktadır. Bu derlemede, Alzheimer hastalığı ile serotonerjik sistem arasındaki ilişki genel hatlarıyla açıklanmaktadır. Bu çalışmada, özellikle bilişsel işlev bozukluklarında rol alan serotonin (5-HT) reseptörleri incelenmiştir.
Review Article
Neuroinflammation modifying approaches in Parkinson's disease
Turkish Title : Parkinson hastalığında nöroinflamasyonu modifiye edici yaklaşımlar
Dilara Nemutlu Samur,Gul Ozbey
JNBS, 2018, 5(1), p:43-55
Parkinson’s disease is a chronic and slowly progressing neurodegenerative disease characterized by the degeneration of dopaminergic neurons in the substantia nigra. Currently, the treatment strategies of Parkinson’s disease can only alleviate motor symptoms but not prevent from neurodegeneration. In recent years, among the treatment approaches for the pathophysiology of the disease, there is a rapid increase in publications related to drug and/or drug candidates targeting neuroinflammatory mechanisms in the disease. In this review, we summarize the neuroinflammatory mechanisms and treatment approaches that modify neuroinflammation in Parkinson’s disease and present the recent preclinical and clinical data on possible drug candidates. The interactions between neuroinflammation and degeneration in dopaminergic neurons must first be elucidated in order to develop novel drug candidates targeting neuroinflammatory mechanisms in Parkinson’s disease.
Parkinson hastalığı, substansiya nigradaki dopaminerjik nöronların dejenerasyonu ile karakterize, yavaş ilerleyen kronik bir hastalıktır. Günümüzde Parkinson hastalığında uygulanan tedaviler yalnızca motor semptomları hafifletebilmekte, ancak nörodejenerasyonu önleyememektedir. Son yıllarda, hastalığın patofizyolojisine yönelik tedavi yaklaşımları arasında, hastalığın nöroinflamatuvar mekanizmalarını hedefleyen ilaç ve/veya ilaç adaylarına ilişkin yayınların hızla arttığı görülmektedir. Bu derlemede, Parkinson hastalığının nöroinflamatuvar mekanizmaları ve hastalıkta nöroinflamasyonu modifiye edici yaklaşımlar özetlenip olası ilaç adayları hakkında güncel veriler sunulmuştur. Parkinson hastalığında nöroinflamatuvar mekanizmaları hedef alan ilaç adaylarının geliştirilmesinde, öncelikle nöroinflamasyon ve dopaminerjik nöronlarda oluşan dejenerasyon arasındaki etkileşimlerin aydınlatılması gerekmektedir.
Review Article
Effects of genes to psychological factors in sports
Turkish Title : Genlerin sporda psikolojik faktörlerle ilişkisi
Basak Funda Eken,Can Akpinaroglu,Kadir Sinan Arslan,Canan Sercan,Korkut Ulucan
JNBS, 2018, 5(1), p:56-61
With the human genome project, in addition to determining the number, structure and physical maps of our genes which were previously supposed to be between 20-25 thousands, genetic regions affecting athletic performance have also been identified.It has been determined that endurance, athletic ability and musculoskeletal as well as central nervous system (CNS) are effective in succeeding in today’s sporting events and play an important role in performance. Parameters affecting psychological performance such as stress, anxiety, aggression are effective in determining sportive achievements. Determining the genetic predisposition of the athletes in stressful environments or in sports where stress is prominent allows them to be guided by psychologists at an early age and contributes to sporting success. Related to the behavioral characteristics of the athletes, genes leading to resistance to stress, personality traits and aggressive behaviours like 5-HTT, DRD4, DRD5, ADRD1, COMT, BDNF, NRG1, GLUT4 and SLC2A4 and polymorphisms within these genes have been investigated in our review.
İnsan genom projesiyle 20-25 bin arasında olduğu tahmin edilen genlerimizin sayı, yapı ve fiziksel haritalarının belirlenmesinin yanında atletik performansa etki eden genetik bölgeler de belirlenmiştir. Yapılan çalışmalarla dayanıklılığın, atletik yeteneğin ve kas iskelet sisteminin yanı sıra merkezi sinir sisteminin de (MSS) günümüzdeki spor müsabakalarında başarılı olmakta etkili olduğu ve performansta önemli rol oynadığı belirlenmiştir. Stres, kaygı, agresyon gibi psikolojik performansımıza etki eden parametreler sportif başarıların belirlenmesinde etkili olmaktadır. Sporcuların stresli ortamlarda veya stresin belirgin olduğu spor dallarında genetik yatkınlıklarının belirlenmesi, erken yaşta psikolog desteğine yönlendirilmesine olanak sağlamakta ve sportif anlamda başarıya katkıda bulunmaktadır. Sporcuların davranışsal özellikleri ile ilgili olan; stres direnci, kişilik özellikleri ve özellikle saldırganlıkla ilgili aday genlerden MOA-A, 5-HTT, DRD4, DRD5, ADRD1, COMT, BDNF, NRG1, GLUT4 ve SLC2A4 genleri ve bu genler üzerindeki polimorfizmler bu derlememizde incelenmiştir.
Review Article
Using eye-tracking methods in infant memory research
Turkish Title : Bebek bellek araştırmasında göz izleme yöntemlerinin kullanılması
Aysegul Ozkan
JNBS, 2018, 5(1), p:62-66
Eye-tracking systems have improved as a direct consequence of technological developments, particularly since the 2000s, related to the smartphone industry. In psychology research, such systems have been used to investigate human cognitive processes based on the fact that the eyes work in conjunction with the central nervous system, thus the direction of the eyes can be used to provide information about the brain’s cognitive process. This current review explains eye-tracking methodology linked to eye movements, to evaluate eye-tracker systems in terms of their advantages and disadvantages, and then discusses using eye-tracking methods in psychology and neuroscience researches, specifically focused on eye-tracking used on infants’ memory studies using eye-tracking. The methodologies of these studies are compared to determine how a particular eye-tracking method may be useful for infant memory research.
Göz izleme sistemleri, özellikle 2000’li yıllardan beri akıllı telefon endüstrisi ile ilgili teknolojik ilerlemelerin doğrudan bir sonucu olarak gelişmiştir. Psikoloji araştırmalarında, bu tür sistemler, gözlerin merkezi sinir sistemi ile bağlantılı olarak çalışması esasına dayandığı için insan bilişsel süreçlerini araştırmak amacıyla kullanılmıştır. Böylece gözlerin yönü, beynin bilişsel süreci hakkında bilgi sağlamak için kullanılabilir. Bu derleme, göz hareketleri ile bağlantılı göz izleme metodolojisini açıklamakta, göz takip sistemlerini avantaj ve dezavantajları açısından değerlendirmekte ve daha sonra özellikle bebeklerde kullanılan göz takibine odaklanan psikoloji ve nörobilim araştırmalarında göz izleme yöntemlerini tartışmaktadır. Bu çalışmaların metodolojileri, belirli bir göz izleme yönteminin bebeklerin hafıza araştırmalarında nasıl yararlı olabileceğini belirlemek için karşılaştırılmıştır.
ISSN (Print) | 2149-1909 |
ISSN (Online) | 2148-4325 |
2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.