Years
2017
Categories
Authors
- Abdullahi Muhammed Tauheed (1)
- Abdullahi Yahaya Abbas (1)
- Asma Afzal (1)
- Baris Metin (1)
- Bulama Ibrahim (1)
- Farjad Afza (1)
- Gökben Hizli Sayar (1)
- Gökben Hizli-Sayar (2)
- Hadiza Aliyu (1)
- Hüseyin Ünübol (2)
- Joseph Olusegun Ayo (1)
- Kasikci Itir (1)
- Kassim Ibrahim (1)
- Lawan Suleiman Bilbis (1)
- Levon Antikacioglu (1)
- Muhammed Musa Suleiman (1)
- Nasiru Suleiman (1)
- Nevzat Tarhan (1)
- Patricia Ishaku Kobo (1)
- Rahmi Saylik (1)
- Sidra Manzoor (1)
- Suleiman Folorunsho Ambali (1)
- Tas Cumhur (1)
- Victor Olusegun Sinkalu (1)
- Yildiz Hatice Burkovik (1)
- Özlem Çapan Özveren (1)
ARTICLES
Editorial
Turkish Title : Yayınla ya da yok ol
Gökben Hizli-Sayar
JNBS, 2017, 4(1), p:1-1
-
-
Original Article
Turkish Title : Havalimanı Çalışanlarında Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu Belirtileri İle Artmış Araç Kazası Riski İlişkisi
Özlem Çapan Özveren,Hüseyin Ünübol,Gökben Hizli-Sayar
JNBS, 2017, 4(1), p:2-7
Attention-Deficit/Hyperactivity Disorder (ADHD) is a chronic and debilitating disorder characterized by inattentiveness and impulsiveness, the most commonly encountered symptoms of hyperactivity. Adults with ADHD can suffer performance loss and loss of employment. It has been determined that individuals with ADHD have difficulty driving. Hypothesis of the research was that “the airport workers with a history of workplace driving accident have higher level of symptoms of ADHD, compared to the workers without a history of workplace driving accidents”. A total of 138 accidents involving vehicles occurred between 2012 and 2014 at Havaş, where the research was conducted. The research participants were given a questionnaire (study group was 110 workers involved in an accident; control group was 111 workers, matched with the study group for sex and age, although they were not involved in an accident) comprising Adult ADHD Self-Report Scale (AASRS) and Adult ADHD DSM-IV Based Diagnostic Screening and Rating Scale (A-ADHDS). Using these scales, the participants were evaluated with respect to their accident status, performance, attendance and demographics. Diagnosis of ADHD was encountered only one employee in study group. A-ADHDS Hyperactivity subscale score was found to be significantly higher in study group compared to control group. Scores of the other subscales of A-ADHDS and AASRS found to be similar in groups. These results suggest that although there found to be no significant differences in rates of ADHD diagnosis in workers with a history of driving accident and the control group; the former may have higher rates of hyperactivity symptoms. Informing the workers and the employers about the effects and consequences of ADHD symptoms in workplace, screening the symptoms of ADHD in those to be employed in critical areas requiring driving skills might decrease the risk of workplace accidents.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), hiperaktivitenin yaygın belirtileri olan dikkatsizlik ve dürtüsellik ile tanımlanan, kronik ve yeti yitimine sebep olan bir bozukluktur. DEHB’li yetişkinler yaptıkları işlerle performans ve iş kayıpları yaşayabilirler. DEHB’li kişilerin sürüş zorlukları olduğu tespit edilmiştir. Bu araştırmanın hipotezi “araç kazası yapmış olan havalimanı çalışanlarının DEHB puanları, araç kazası yapmamış olanlara kıyasla daha yüksektir” olarak belirlenmiştir. Çalışmanın yapıldığı Havaş’ta 2012-2014 yılları arasında toplam 138 araç kazası gerçekleşmiştir. Kaza yapanlardan araştırmaya katılmayı kabul eden 110 personele ve onlarla yaş ve cinsiyet bakımından eşleştirilmiş kaza yapmamış personelden oluşan 111 kişilik kontrol grubuna Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Öz Bildirim Ölçeği (EDHÖ) ve DSM-IV’e Dayalı Erişkin DEB/ DEHB Tanı ve Değerlendirme Envanteri (E-DEHB) uygulanmıştır. Katılımcılar, ölçek maddeleri ile kaza yapma durumu, performans, devam durumları ve demografik açıdan incelenmiştir. Araştırmada kaza yapanlar arasında DEHB tanısı alan bir kişiye rastlanmıştır. Kaza yapan grupta kontrol grubuna kıyasla E-DEHB Aşırı Hareketlilik alt ölçek toplam puanının anlamlı derecede daha yüksek olduğu, diğer alt ölçek puanlarında ise bir farklılık olmadığı saptanmıştır. Bu sonuca göre kaza yapan ve yapmayan havalimanı çalışanlarında DEHB tanısı bakımından farklılık bulunmamakla birlikte kaza yapanların aşırı hareketlilikle ilgili belirtileri daha yüksek oranda gösterdikleri düşünülmektedir. DEHB’nin belirtileri, çalışma yaşamına etkisi ve sonuçları konusunda çalışanlar ve yöneticilerin bilgilendirilmesi; sürücülük becerisi gerektiren kritik işlerde çalışacak olan kişilerde DEHB belirtilerinin taranması kaza oranını azaltabilecektir.
Original Article
Turkish Title : Tanıma Hafızası Bozukluğu Ve Albino Sıçanlarındaki Travmatik Beyin Yaralanmaları Esnasında Dmso, Ala Ve C Vitaminin Rolü
Bulama Ibrahim,Lawan Suleiman Bilbis,Abdullahi Yahaya Abbas,Nasiru Suleiman,Kassim Ibrahim
JNBS, 2017, 4(1), p:8-12
Expression of cognitive and functional disorders is a common clinical development of traumatic brain injury (TBI) that is essentially determined by the site and severity of the insult. The present study sought to examine the effects of closed-head TBI on memory in albino rats, in order to further examine the potential efficacy of an acute antioxidants treatment with Dimethyl Sulfoxide (DMSO), Vitamin C and Alpha μ- lipoic acid (ALA). The rat model of closed-head injury by weight drop method was applied on anesthetized rats. The treatment protocol included single oral administration of DMSO, Vitamin C and ALA in three different doses (22.5, 45 and 67.5 mg/kg) 1hr post-TBI and continued for two weeks. The Novel Object Recognition Test as well as the Modified Neurological severity score (mNSS) were employed to assess post-TBI memory and neurological function respectively. Our results revealed a recognition memory deficit that was significant 7 days after TBI up to 14 days post-TBI. Most importantly, DMSO, Vitamin C and ALA were able to attenuate the memory impairment by TBI. The mNSS of the treated groups decreased significantly than the non-treated group in the first and second week. Conclusively, the use of antioxidants can help in the management of TBI by reducing oxidative stress and improving cognitive function.
Bilişsel ve işlevsel bozukluklar, esasen hasarın meydana geldiği bölge ve şiddetine bağlı olarak belirlenen travmatik beyin yaralanmasının (TBI) yaygın görülen bir klinik gelişmesi olarak ifade edilebilir. Mevcut çalışma, Dimetil Sülfoksit (DMSO), C vitamini ve Alfa lipoik asit (ALA) içerikli bir akut antioksidan tedavisinin potansiyel etkinliğini daha derinden inceleyebilmek adına kapalı kafa travmatik beyin yaralanmasının albino sıçanlarının hafızaları üzerindeki etkilerini araştırmayı amaçlamaktadır. Ağırlık düşürme yöntemiyle kapalı kafa yaralanmasının sıçan modeli uyuşturulmuş sıçanlar üzerinde uygulandı. Tedavi protokolü, travmatik beyin yaralanmasından bir saat sonra DMSO, C vitamini ve ALA’nın üç farklı doz halinde (22.5, 45 ve 67.5 mg/kg) ve tek seferde ağızdan alınmasını öngörmüştür. Travmatik beyin yaralanması sonrası sırasıyla mevcut hafızayı ve nörolojik işlevi değerlendirmek üzere Değiştirilmiş Nörolojik Şiddet Skorunun (mNSS) yanı sıra Yeni Nesne Tanıma Testi uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar, travmatik beyin yaralanmasını takip eden yedi ila on dört gün boyunca önemli ölçüde tanıma hafızası eksikliğini ortaya çıkarmıştır. Daha da önemlisi; DMSO, C vitamini ve ALA, travmatik beyin yaralanmasından kaynaklı hafıza bozukluğunu azaltma eğilimi göstermiştir. Müdahalede bulunulan deney guruplarına ait Değiştirilmiş Nörolojik Şiddet Skoru’nda (mNSS) müdahale edilmeye guruptakilere nazaran birinci ve ikinci haftada önemli ölçüde düşüş gözlenmiştir. Sonuç olarak antioksidan kullanımı, oksidatif stresi azaltarak ve bilişsel işlevi geliştirerek travmatik beyin yaralanması tedavisine katkıda bulunabilir.
Original Article
Does Recollection Occur Unintentionally? An ERP Study.
Turkish Title : Detaylı Hatırlama İstemsiz Olarak Gerçekleşir Mi?
Rahmi Saylik
JNBS, 2017, 4(1), p:13-18
This study is aimed to investigate whether memories can be recollected unintentionally. To investigate this, electroencephalographic activity (EEG) was recorded from 64 electrodes. Participants performed recognition tasks which consisted of celebrity names in an implicit way. They were asked to decide whether the presented celebrity names were actor/actress or not while event-related potentials (ERPs) recordings were taking place. In the study, ERP results from old names and new names were compared. In this comparison two effects, which were mid-frontal old/new effect (300-500 ms) and parietal old/new effect (500-800 ms), were set. The results show that old names triggered higher activation over a late left lateralized central and left parietal old-new effect (500- 800 ms) during implicit task performance. The results indicated that memory can be retrieved unintentionally and this retrieval may be associated with recollection.
Bu çalışma, anıların istemsiz olarak hatırlanmasının mümkün olup olmadığını araştırmayı amaçlamaktadır. Bunu araştırmak için Elektroensefalografik aktivite (EEG) 64 elektrottan kaydedildi. Katılımcılar, ünlülerin isimlerden oluşan tanıma görevlerini örtük biçimde gerçekleştirdiler. Sunulan ünlü isimlerinden aktör / aktris olup olmadığına, olaya ilişkin potansiyeller (ERP) kayıtları yapılırken karar vermeleri istendi. Bu çalışmada, eski ve yeni isimlerin ERP sonuçları karşılaştırıldı. Bu karşılaştırmada, orta önlü eski / yeni efekt (300-500 ms) ve parietal eski / yeni efekt (500-800 ms) olan iki efekt belirlendi. Sonuçlar, eski adların örtük görev performansı sırasında sol yanal merkezli ve sol parietal eski-yeni efekt (500-800 ms) üzerinde daha yüksek aktivasyona neden olduğunu göstermektedir. Sonuçlar daha önce hafızada kaydedilmiş bilginin istemsiz olarak geri getirilebildiğini ve bu geri getirme durumunun detaylı hatırlama ile ilişkili olabileceğini gösterdi.
Review Article
How the Development of Tone and Posture Occured in New Borns
Turkish Title : Yeni Doğanlarda Tonsal Gelişim Ve Postürünün Oluşumu
Farjad Afza,Sidra Manzoor,Asma Afzal
JNBS, 2017, 4(1), p:19-21
Our total body postural behavior results from an integration of all our body reflexes, and this integration occurred in central nervous system. New born baby do not have this integration and his/her all movements are automatic and crud level. Normal brain leads to normal development. And lesion in abnormal brain leads to abnormal development. Lesion in immature brain leads to abnormal tone development and abnormal postures. In cerebral palsy there is lesion in immature brain that leads to abnormal sensory-motor development. In cerebral palsy there is no integration of neonatal reflexes and delayed in motor development. Abnormal reflex movements produce abnormal synergies and abnormal posture. Primitive reflexes have very important role in development of child. These reflexes also have prime importance in assessment and evaluation. As there is brain lesion in these children, upper center do not have inhibitory effect on lower center, so there is an exaggerated reflex movements. There are different senserimotor approaches of treatment like Bobath, Brunnstrom’s movement therapy, Rood’s approach and proprioceptive neuromuscular facilitation. Theoretical basis of these treatments are neurodevelopmental modal, reflex theory, hierarchical theory and system approach. Reflex integration should be major component of treatment in children with cerebral palsy.
Vücut postural davranışımız bütün vücut reflekslerinin birleşiminden meydana gelir ve bu birleşme merkezi sinir sisteminde oluşur. Yeni doğan bebekler bu birleşmeye sahip değillerdir ve bütün hareketleri otomatik ve ilkel seviyededir. Normal beyin normal gelişimi sağlar. Anormal beyindeki lezyon ise anormal gelişime yol açar. Olgunlaşmamış beyindeki lezyon anormal tonal ve postural gelişime sebep olur. Beyin felcinde, anormal duyu-motor gelişime yol açan olgunlaşmamış beyin lezyonu vardır fakat neonatal refleks birleşmesi ve motor gelişimde gecikme yoktur. Anormal refleks hareketleri anormal sinerji ve postür oluşturur. İlkel reflekslerin çocuk gelişiminde çok önemli bir rolü vardır. Ayrıca, bu refleksler değerlendirme ve belirlemede birincil öneme sahiptir. Bu çocuklarda beyin lezyonu olduğu için üst merkezin alt merkez üzerinde engelleyici etkisi yoktur ve bu yüzden aşırı refleks hareketleri mevcuttur. Bobath, Brunnstrom’un hareket terapisi, Rood’un yaklaşım ve proprioseptif nöromüsküler kolaylaştırması gibi farklı duyumotor tedavi yaklaşımları vardır. Bu tedavilerin teorik temeli nöregelişimsel model, reflex teorisi, hiyerarşik teori ve sistem yaklaşımıdır. Refleks birleşimi beyin felci olan çocukların tedavisinde ana unsur olmalıdır.
Review Article
Pedophilia and Other Monosymptomatic Psychopathologies
Turkish Title : Pedofili Ve Başka Monosemptomatik Psikopatolojiler
Levon Antikacioglu,Nevzat Tarhan
JNBS, 2017, 4(1), p:22-24
In the present paper, we discussed the insufficiencies of two-dimensional (2D) confrontations and proposed the utility of threedimensional (3D) and even four-dimensional (4D) confrontations, in researches specially of mono-symptomatic psychopathological cases like for instance in pedophilia.
Bu yazıda, pedofili gibi monosemptomatik psikopatolojik belirti gösteren çalışmalarda 2 boyutlu karşılaştırmaların yetersizliklerini tartıştık ve onun yerine araştırmalarımızda, 3, hatta 4 boyutlu istatistiksel karşılaştırmaların kullanılmalarının gereğini ileri sürdük.
Review Article
Turkish Title : Wistar Sıçanlarında Karbamazepin, Fenitoin Ve Bu İkisinin Karışımına Bağlı Olarak Nörodavranışsal Aktivitelerin Değişimi: Kısa Bir Değerlendirme
Hadiza Aliyu,Joseph Olusegun Ayo,Suleiman Folorunsho Ambali,Muhammed Musa Suleiman,Patricia Ishaku Kobo,Abdullahi Muhammed Tauheed,Victor Olusegun Sinkalu
JNBS, 2017, 4(1), p:25-30
Antiepileptic drugs (AEDs) have been used for decades in the treatment of seizures in both humans and animals. There are different varieties of AEDs to choose from, the choice of an AED is determined by the seizure type, effectiveness of the drug in controlling seizure, cost and the side effects of the drug used. Epilepsy therapy could be monotherapy, that is, the use of an appropriate AED or polytherapy in which case, two or more AEDs are combined particularly in the case of refractory epilepsy. The side effects of AEDs are diverse and affect virtually all the systems of the body. This review is aimed at studying the side effects associated with the administration of carbamazepine, phenytoin and their combination on cognition and neurobehavioural generally, particularly in Wistar rats. Generally, the side effects of AEDs observed are not so detrimental because the discontinuation of the drugs usually cause a reverse of the effects observed. For this review, available informations on the effects of antiepileptic drugs on neurobehavioural activities were accessed from electronic databases.
Antiepileptik ilaçlar (AED), hem insan hem de hayvanlardaki hastalık nöbetlerinin tedavisinde on yıllar boyunca kullanılagelmiştir. Antiepileptik ilaçların farklı türleri mevcuttur ve bu tür ilaçları seçerken geçirilen nöbet çeşidi, ilacın krizi kontrol altına alma hususundaki etkililiği ile kullanılan ilacın masrafı ve yan etkileri dikkate alınır. Epilepsi terapisi, uygun bir antiepileptik ilaç kullanımıyla yürütülen monoterapi şeklinde ya da özellikle dirençli epilepsi vakalarında başvurulan ve iki veya daha fazla antiepileptik ilacın karışımıyla gerçekleştirilen politerapi yöntemiyle uygulanabilir. Antiepileptik ilaçların yan etkileri çeşitlilik arz etmekte olup neredeyse tüm vücut sistemlerini etkiler. Bu değerlendirme, karbamazepin, fenitoin ve bu iki ilacın birleşiminin özellikle Wistar sıçanlarının bilişsel ve nörodavranışsal faaliyetleri üzerindeki yan etkilerini incelemeyi hedeflemektedir. Genel olarak antiepileptik ilaçlarla ilgili ortaya çıkan yan etkiler, ilacın kesilmesine bağlı olarak gözlemlenen ters etki sebebiyle zannedildiği kadar zararlı değildir. Bu değerlendirmede, antiepileptik ilaçların nörodavranışsal aktiviteler üzerindeki etkileriyle ilgili mevcut bilgilere elektronik veri tabanlarından erişilmiştir.
Review Article
Turkish Title : Propriyosepsiyonu Değerlendirme
Gökben Hizli Sayar,Hüseyin Ünübol
JNBS, 2017, 4(1), p:31-35
Proprioception is the sense of the relative position of parts of the body and strength of effort being employed in movement. Proprioception is essential for well-adapted sensorimotor control. Although proprioceptive deficits are known to be a common after several neurological and orthopedic conditions such as stroke, Parkinson’s disease, peripheral sensory neuropathies, or injuries to ligaments, joint capsules, and muscles, there is no objective, accurate, and reliable method available in clinical settings to assess proprioceptive function. In this chapter specific techniques developed to assess proprioception will be briefly discussed.
Propriyoseption, vücudun parçalarının göreceli konumunun ve hareket sırasında işe yönelik harcanan efor direncinin hissi anlamına gelmektedir. İyi bir sensorimotor kontrol için propriyosepsiyon gereklidir. İnme, Parkinson hastalığı, periferik duyu nöropatileri gibi ya da ligamentler, eklem kapsülleri ve kaslarda yaralanmalar gibi çeşitli nörolojik ve ortopedik koşullardan sonra propriyoseptif bozulmaların yaygın olduğu bilinse de, klinik pratikte propriyoseptif fonksiyonların ölçümünde objektif, doğru ve güvenilir bir yöntem bulunmamaktadır. Bu bölümde, propriyosepsiyonun değerlendirilmesi için geliştirilen spesifik teknikler kısaca tartışılacaktır.
Review Article
Hemisphere Dominance in Bipolar Disorder
Turkish Title : Bipolar Bozuklukta Hemisfer Dominansı
Yildiz Hatice Burkovik,Baris Metin
JNBS, 2017, 4(1), p:36-39
Bipolar Disorder is characterized with unusal shiftingof mood, frommania to depression and is an extremely risky and very serious mood disorder. The person’s behavior may damage both his/her social function and harm the people in his/her environment. Although bipolar disorder recurs during the person’s life and thus can manifest at any age, its onset is often observed during early twenties. The difference in prevalence between males and females has not been clearly determined. Although genetics play a role, the disorders cannot be explained by inheritance alone. The disorders has also been explained by disruptions of neurotransmitter balance, in plane words the disruption in the transmission of signals. Bipolar disorder is a brain disorder and impairs functioning of the brain. Rationalized decision making and improper reasoning can be seen. Therefore, attention impairments with cognitive content are also on the agenda of bipolarity. Neural basis of bipolar disorder is not clearly known but it is suggested that the right frontoparietal cortex is particularly affected. In bipolar disorder, the concept of right hemisphere dysfunction is not new, it has been originally presented by Flor-Henry (1969, 1979). In this review we aimed to review research exploring hand/foot dominance in the light of this hypothesis. We first aimed to, find studies that measured hand dominance in bipolar disorder to find out whether there were any organizational differences in the brain of people with bipolar disorder. From several articles accessed via Pubmed database Five articles in met the inclusion criteria and were thus included to the review. In general, right hemisphere dominance in bipolar disorder was evident in these studies. However it is also acknowledged that further studies are needed to evaluate whether hand lateralization is related to biological or functional hemispheric asymmetry parameters in patients with bipolar disorder,. It is thought that neuroimaging studies on bipolar disorder patients with dominant left hand, foot and eye will shed light on many points for elucidating the organizational alterations in mental disorders such as bipolarity.
Bipolar Bozukluk iki ayrı uçta diye açıklanan; coşkunun tepesinde ve mutsuzluğun dibinde yaşanan, son derecede riskli ve çok ciddi bir duygu durum hastalığıdır. Kişinin sosyal çevredeki itibarına olduğu gibi ve çevresine de zarar verici davranışları olabilir. Bipolar bozukluk kişinin yaşamı süresince aralıklarla kendini gösteren, her yaşta görülebilen bir rahatsızlık olmasına rağmen, sıklıkla 20 li yaşların başlarında başladığı en çok gözlenendir. Kadın erkek farkı net olarak saptanmamıştır. Sadece kalıtımla açıklanamaz. Nörotransmitterlerin dengesinin bozulması; açıkçası sinyallerin iletilmesindeki aksaklıktan da bu durum oluşabilir. Bipolar bozukluk bir beyin rahatsızlığı olup beynin işlevsel fonsiyonlarında bozulma görülür. Rasyonalize şekilde karar verme ve muhakeme etmede uygunsuzluklar görülebilir. Dolayısıyla kognitif içerikli dikkate yönelik bozulmalar da bipolaritenin gündemindedir. Bipolar bozukluğun nöral temeli henüz net olarak bilinmiyor ancak sağ fronto parietal korteksin özellikle etkilendiği ileri sürülmektedir. Bipolar bozuklukta sağ hemisfer disfonksiyonu kavramı yeni değildir, başlangıçta Flor-Henry (1969, 1979) tarafından sunulmuştur. Bu bağlamda bilimsel açıdan bipolarite ile sağın dominant olması sol el, sol göz, sol ayakta baskınlığa dair bir araştırma, çalışma olup olmadığı, bir ilişki olup olmadığı incelenmek istendi. İncelemenin başında sağ hemisfere göre sol sorulmadıhemisferin yaratıcılığa etkisi ile başlayarak; el tercihi ve el tercihini belirleyen etkenler araştırıldı ve yaratıcılık testi ile desteklenen çalışma bulunamadığı için el tercihlerine psikiyatrik rahatsızlıkla birlikte bakmaya karar verildi. Sonunda bipolarite ve sağ hemisfer baskınlığına ait araştırmalara bakmak için özellikle sol el tercihine dikkat edildi. Bipolarların beyninde organizasyonel açıdan fark varmıya bakıldı bunun için de dominant el araştırıldı. Pubmedden araştırarak 5 makalenin dâhil olma kriterine uyduğu fark edildi ve bu 5 çalışma alındı. Araştırmalarda sol göz baskınlığının olması da sağ hemisfer baskınlığını düşündürdüğünden, genel anlamda sağ hemisfer baskınlığının olduğu dikkati çekti. Diğer çalışmalarda da Bipolar bozukluğu olan hastalarda sağlak olup olmamanın biyolojik veya fonksiyonel hemisferik asimetri parametreleriyle ilişkili olup olmadığını değerlendirilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olmakla birlikte, sol el baskınlığının dikkati konusunun daha fazla araştırılması gerektiğini düşündürmektedir. Özellikle solaklığın el, ayak ve göz olarak baskın olduğu kişilere ait araştırmaların bipolarite gibi bazı ruhsal rahatsızlıklarda araştırılmasının birçok noktaya ışık tutacağı düşünülmektedir.
Letter to Editor
Cognitive Remediation Therapy Toolbox Development for Turkish Population
Turkish Title : Türk Örneklemi İçin Hazırlanan Bir Bilgisayarlı Bilişsel Onarım Terapi Programı
Kasikci Itir,Tas Cumhur
JNBS, 2017, 4(1), p:40-41
-
-
ISSN (Print) | 2149-1909 |
ISSN (Online) | 2148-4325 |
2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.