Years
2015
Categories
- Case Report (7)
- Editorial (1)
- Letter to Editor (5)
- Mini - Review (1)
- Original Article (8)
- Review Article (6)
Authors
- Adeniyi A. Tijani (1)
- Alper Baş (1)
- Alper Evrensel (2)
- Arslan Ayla (1)
- Asli Enez Darcın (1)
- Aslı E Darçın (1)
- Bahtiyar Toz (1)
- Barış Metin (3)
- Barış Önen Ünsalver (1)
- Burak Tatlı (1)
- Camkurt Mehmet Akif (1)
- Cemal Onur Noyan (1)
- Cumhur Tas (1)
- Cumhur Taş (1)
- Cömert Gökçe (1)
- Deniz Karayün (1)
- Dilek Meltem Taşdemir (1)
- Doğan Şahin (1)
- Ebru Kırlı (1)
- Elliot C. Brown (1)
- Er Ramazandem (1)
- Evrensel Alper (1)
- Eylem Özten (1)
- Ezgi İnce (1)
- Fatma Keskin Krzan (1)
- Filiz İzci (1)
- Gökben Hızlı Sayar (3)
- Gökçe Cömert (2)
- Güliz Özgen (1)
- Gülçin N. Yıldız (1)
- Habib Erensoy (1)
- Halim Uğurlu (1)
- Hamiyet İpek Toz (1)
- Hüseyin Bulut (1)
- Itır Kaşıkçı (1)
- Jemilat A. Ibrahim (1)
- Kaan Yilancioglu (1)
- Kaya Fatma Duygu (1)
- Levon Antikacioglu (1)
- Mehmet Emin Ceylan (1)
- Merve Çebi (1)
- Mohammad Shamim Ansari (1)
- Mowadat Hussain Rana (1)
- Muhammad Sami Bilal (1)
- Muhsin Konuk (1)
- N.A. Uvais (1)
- Nadire Gülçin Yıldız (1)
- Nesrin Dilbaz (2)
- Nevzat Tarhan (3)
- Onat Yılmaz (2)
- Onur C Noyan (1)
- Rangasayee Raghunathrao (1)
- Rukiye Karaköse (1)
- Safi Ullah Khan (1)
- Samuel E. Okhale (1)
- Sehadet Ekmen (1)
- Serdar Nurmedov (2)
- Serkan Islam (1)
- Seylan Şahin (1)
- Sima Arslan (1)
- Sümeyye Kurtuluş Çallı (1)
- Tonguç Demir Berkol (1)
- Ugbabe G. Eyineyi (1)
- V.S. Sreeraj (1)
- Yasin Yılmaz (1)
- Yağmur Sever (1)
- Zeynep Cubukcuoglu-Tas (1)
- Çiğdem Özkara (1)
- Ürün Özer (1)
- İbrahim Balcıoğlu (1)
- Şalçini Celal (1)
- Şimşek Nadya (1)
ARTICLES
Original Article
Turkish Title : Nevrotik organizasyonlu bireylerin kişilik özelliklerinin ve aile ilişkilerinin kontrol grubuna göre kıyaslanması
Deniz Karayün,Tonguç Demir Berkol,Habib Erensoy,Ebru Kırlı,Serkan Islam,Doğan Şahin
JNBS, 2015, 2(2), p:56-63
Studies to explain neurotic personality organization is no more. Studies emphasize the early family relationships are important in formation of this structure. Our study aims to assess personality traits and family relations of individuals with neurotic personality organization. 31 patients assessed in neurotic personality organization according to SCID-I and SCID-II followed by social psychiatry unit (Structured Clinical Interview for DSM Disorders), 31 control groups not taking diagnostic in the same tests were included in study. Socio-demographic data form was filled by interviewer, Beck Depression Inventory, MMPI (Minnesota Multiphasic Personality Inventory), State-Trait Anxiety Inventory, Family Assessment Scale, Sheehan Disability Scale by the participants. Control group was created from, of volunteers, subjects not taking any psychiatric diagnosis. Compared to neurotic patient group with control group; Shehan Disability Scale for Beck Depression Inventory scores; Family Assessment Scale for social life and family environment, business subscale and household responsibilities, for State-Trait Anxiety Inventory; hypochondria, depression, hysteria, and social introversion subscales for problem solving and behavior control subscale scores between groups and Minnesota Multiphasic Personality Inventory. Neurotic group was taking significantly diagnosis compared to control group for depressive disorder, anxiety disorders and avoidant personality disorder. Considered that avoidant personality structuring of neurotic individuals are at the forefront, the secondary anxiety and depressive symptoms progress. Said all these processes impair domestic problem-solving, behavior control skills of these individuals. Supports this process that the average score of neurotic patients are higher than control group for hypochondria, depression, hysteria, and social introversion subscales as results of MMPI.
Çalışmamız nevrotik kişilik organizasyonu olan bireylerin kişilik özellikleri ve aile ilişkilerini değerlendirmeyi hedeflemektedir. Çalışmaya, sosyal psikyatri biriminden takipli SCID-I (Structured clinical interview for DSM disorders) ve SCID-II’ ye göre nevrotik kişilik örgütlenmesi içinde değerlendirilen 31 hasta ve 31 kontrol gurubu alındı. Kontrol grubu rastlantısal bir şekilde, gönüllüler arasından, psikiyatrik açıdan herhangi bir tanı almayan deneklerden oluşturuldu. Sosyodemografik Veri Formu görüşmeci tarafından, Beck Depresyon Ölçeği, MMPI (Minnesota Multiphasic Personality Inventory), Durumluk-Sürekli kaygı Envanteri, Aile Değerlendirme Ölçeği, Sheehan Yeti Yitimi Ölçeği çalışmaya katılanlar tarafından dolduruldu. Nevrotik hasta gurubunun kontrol gurubuna göre; Beck Depresyon Ölçeği puanları açısından, Shehan Yeti Yitimi Ölçeğinin; sosyal yaşam ve aile ortamı, iş alt ölçeği ve evdeki sorumluluklar açısından, Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri açısından, Aile Değerlendirme Ölçeğinin; gruplar arasında problem çözme ve davranış kontrolü alt ölçekleri ve Minnesota Çok Yönlü Kişilik Envanteri açısından; hipokondri, depresyon, histeri ve sosyal içe dönüklük alt ölçekleri anlamı bulundu. Çalışmada nevrotik grup en çok depresif bozukluklar, anksiyete bozuklukları ve kaçıngan kişilik bozukluğu açısından kontrol grubuna göre anlamlı tanı alıyordu. Nevrotik bireylerin kaçıngan kişilik yapılanmalarının daha ön planda olduğu, buna sekonder anksiyete ve depresif semptomlarının geliştiği ve bu nedenle bu bireylerin aile içi problem çözme ve davranış kontrolü yetilerinin bozduğu söylenebilir. Yine MMPI sonuçları olarak hipokondri, depresyon, histeri ve sosyal içe dönüklük alt ölçekleri açısından nevrotik hasta grubunun ortalama puanları kontrol grubundan anlamlı olarak yüksek olması bu süreci desteklemektedir.
Original Article
An investigation of neural correlates in adults with developmental dyscalculia using fMRI
Turkish Title : Gelişimsel diskalkuli sahibi yetişkinlerde nöral bağlantıların fMRI ile incelenmesi
Seylan Şahin
JNBS, 2015, 2(2), p:64-71
Developmental dyscalculia is a specific learning difficulty which reflects deficits in arithmetical skills. The cause behind this disorder is not known. Recent studies provide evidence in favor of believing that the disorder is somehow tied with specific brain regions’ roles. These regions include the intraparietal sulcus (IPS), the angular gyrus (ANG) and the supramarginal gyrus (SMG) in developmental dyscalculia. The present study investigates the role of these regions in adults with developmental dyscalculia. Brain images were collected from 10 participants with developmental dyscalculia and 10 control participants using fMRI while conducting number comparison, multiplication and subtraction tasks. The results revealed the activation of the intraparietal sulcus during number comparison and the activation of both the angular gyrus, the supramarginal gyrus, and the intraparietal sulcus during calculation tasks. These results suggest that the IPS activation was not less than the developmental dyscalculia group than in the control group when conducting the number comparison task; and that there were activation in the ANG, SMG and IPS regions of the brain in participants’ brains during both the multiplication and subtraction tasks.
Gelişimsel diskalkuli matematik yeteneğini etkileyen bir özel öğrenme güçlüğü formudur. Bu bozukluğa neden olan faktörler kesin olarak bilinememektedir. Son çalışmalar, diskalkulinin ortaya çıkmasında beyindeki spesifik bölgelerin etkili olabileceği yönünde kanıt ortaya koymaktadır. Bu beyin bölgeleri arasında; intraparyetal oluk, angular girus ve supramarjinal girus yer almaktadır. Bu çalışma, bu bölgelerin gelişimsel diskalkulideki rollerini araştırmaktadır. Çalışmaya 10 gelişimsel diskalkuli sahibi yetişkin, 10 da kontrol grubu olmak üzere 20 katılımcı dahil olmuştur. Katılımcılar sayı kıyaslama, toplama ve çıkarma işlemlerini yaparken fMRI ile beyin aktiviteleri görüntülenmiştir. Sayı kıyaslama esnasında intraparyetal olukta beyin aktivasyonu tespit edilmiştir. Toplama-çıkarma esnasında intraparyetal oluk, angular girus ve supramarjinal girusda beyin aktivasyonu tespit edilmiştir. Sayı kıyaslama esnasında IPS de gözlenen aktivasyon diskalkulik grupla kıyaslandığında kontrol grubunda daha az saptanmamıştır. Ayrıca, toplama- çıkarma esnasında da ANG, SMG ve IPS’de de aktivasyon gözlenmiştir
Review Article
Turkish Title : Gama aminobütirik asit tip A reseptör alt tiplerinin farklılaşmış fonksiyonlari: Fazik ve tonik inhibasyon
Arslan Ayla
JNBS, 2015, 2(2), p:72-76
The gamma-aminobutyric acid type A receptors (GABAA Rs), belonging to the superfamily of Cys-loop receptors, responsible for the inhibitory transmission in the vertebrate central nervous system. Assembled from a pool of 19 subunits, the subunit composition of heteropentameric GABA-A Rs impacts on receptor’s function, physiology, cellular and subcellular localization in the cell membrane, i.e., synaptic or extrasynaptic. γ2 containing GABA-A Rs (γ2-GABA-A Rs) are clustered in the synapses and mediate classical fast synaptic inhibition called phasic inhibition. δ subunit containing GABA-A Rs (δ-GABA-A Rs) are located extrasynaptically and mediate a different form of inhibition called tonic inhibition critical for the threshold of action potential generation and neuronal excitability. Thus, distinct physiological roles of synaptic and extrasynaptic GABA-A R subtypes lead to the question to ask about the possibility of subtype selective drugs. In the light of accumulating data from X-ray crystal structures of vertabrate, invertabrate and prokaryotic Cys-loop receptor family members, new opportunities arise for the development of novel drugs targeting specificaly these subtypes of GABA-A Rs for the treatment of various neuropathological conditions.
Memelilerde beyinde inhibasyonun iletiminden sorumlu birincil reseptör olan gama amino butirik asit tip A reseptörleri (GABAA Rs), Cys-loop reseptörleri familyasina baglidir. 19 alt uniteden olusan bir havuzdan belirli kombinasyonlarla pentamer olarak organize olan bu reseptörlerin kompozisyonu, reseptörün fonksiyonu, fizyolojisi, bulundugu hücre tipi ve sinaptik ya da ekstra-sinaptik gibi hücre zarinda belirli bir lokalizasyonda bulunmasına etki eder. γ2 alt ünitesini bulunduran GABAA R alt tipi (γ2-GABAA Rs) sinaptik olarak lokalize olup fazik inhibasyon olarak bilinen tipik hizli inhibasyonun iletiminden sorumludurlar. δ alt ünitesini bulunduran GABAA Rs (δ-GABAA Rs) ekstrasinaptik olarak lokalize olup fazik inhibasyondan daha farkli bir inhibasyon türü olan ve aksiyon potansiyelinin olusmasi icin gereken eşik değerinde ve hücre uyarılabilirliğinde rol oynayan tonik inhibasyonun iletiminden sorumludurlar. Sinaptik ve ekstrasinaptik GABAA R tiplerine özgü bu farklılaşmış fizyolojik görevlerin gittikçe daha belirgin hale gelmesi, ilgili reseptör tiplerine yönelik özel ilaçlarin geliştirilebilmesi ile ilgili ihtimalleri de akla getirmektedir. Zira, son yıllarda omurgali, omurgasiz ve prokaryot kaynaklardan elde edilen Cys-loop reseptör ailesine ait reseptörlerin X-isini kristal yapılarina dair yeni verilerin birikmesiyle çesitli nöropatolojilere yönelik olarak sinaptik ve ekstrasinaptik GABAA R tiplerini seçici olarak hedefleyebilen yeni ilaçlarin geliştirilmesi mümkün olabilecektir.
Mini - Review
Cerebellum involvement in obsessive-compulsive disorder related brain network model
Turkish Title : Serebellumun obsesif-kompulsif bozukluk ile ilişkili beyin ağı modeline eklenmesi
Itır Kaşıkçı,Barış Metin,Cumhur Taş
JNBS, 2015, 2(2), p:77-79
Geleneksel obsesif-kompulsif bozukluk ile ilişkili beyin ağı modelleri temel olarak kortiko-striato-talamo-kortikal bölgelere dayanır. Ancak, son bulgular istikrarlı olarak obsesif-kompulsif bozukluk hastalarında sağlıklı kontrollere göre yapısal ve işlevsel serebellar değişiklikler olduğuna işaret ediyor. Bu yazıda ilgili çalışmaları kısaca taradık ve hastalığın doğasının daha iyi anlaşılabilmesi için serebellumun obsesif-kompulsif bozukluk ile ilişkili beyin ağı modeline eklenmesi gerektiğini savunduk.
Case Report
Coincidence of delusional disorder, subclinical hypothyroidism and hirsutism: A case Report
Turkish Title : Hezeyanlı bozukluk, subklinik hipotiroidizm ve hirsutizmin eşzamanlı görünümü: Olgu sunumu
Kaya Fatma Duygu,Er Ramazandem
JNBS, 2015, 2(2), p:80-82
In this report, we present a 51 year old postmenopausal woman with clinical presentation of “delusional disorder-somatic type” and also facial hirsutism and subclinical hypothyroidism. Blood tests revealed thyroid gland dysfunction with high TSH and anti-TPO levels but other blood tests and radiological investments were found to be normal. The relationship between thyroid dysfunction, hirsutism and psychosis is discussed in the context of this particular case. In presence of limited case reports in literature indicating a relationship with subclinical hypothyroidism and psychotic symptoms, we think that our case is important for reminding clinicians to consider endocrine disorders providing a basis for psychiatric disorders and to investigate thyroid function deficiency not only in patients with depression but with other psychiatric presentations like psychosis.
Burada “delüzyonel bozukluk-somatik tip” kliniği ile başvuran, aynı zamanda yüzde hirsutizmi ve subklinik hipotiroidisi olan 51 yaşında postmenapozal bir olgu sunulmaktadır. Hastanın kan testlerinde yüksek TSH ve anti-TPO seviyeleri mevcut olup diğer kan testleri ve radyolojik incelemeler normal sınırlardadır. Tiroid işlev bozukluğu, hirsutizm ve psikoz arasındaki ilişki bu olgu çerçevesinde tartışılmıştır. Subklinik hipotiroidi ve psikotik belirtiler arasındaki ilişkiye işaret eden az sayıdaki literatür varlığında bu olgunun; klinisyenlere, endokrin bozuklukların psikiyatrik bozukluklara temel oluşturabildiğini düşünmelerini ve sadece depresyonu olan hastalarda değil psikoz gibi diğer psikiyatrik tablolarda da tiroid işlevlerini incelemelerini hatırlatması bakımından önemli olduğunu düşünmekteyiz.
Case Report
Sertralin induced normoprolactinemic galactorrhea
Turkish Title : Sertralinin indüklediği normoprolaktinemik galaktore
Camkurt Mehmet Akif,Şimşek Nadya
JNBS, 2015, 2(2), p:83-84
Galactorrhea is defined as non-puerperal lactation and frequently occurs as an adverse drug reaction due to typical antipsychotics. Furthermore, antidepressants, especially SSRIs, cause galactorrhea since the introduction of imipramine to psychiatry practice. Although galactorrhea usually accompanies increased prolactin levels, in some cases prolactin levels could be within the normal range. To date there are two case reports of normoprolactinemic galactorrhea due to sertraline and here we report a patient who developed normoprolactinemic galactorrhea 1 month after initiating sertraline 50 mg/day.
Galaktore psikiyatri pratiğinde sıklıkla tipik antipsikotiklerin bir yan etkisi olarak ortaya çıkmaktadır. Öte yandan imipraminin antidepresan olarak kullanılmaya başlanmasından beri, antidepresanlara bağlı da galaktore gelişebileceği bildirilmiştir. Galaktore klinikte sıklıkla artmış prolaktin düzeyleri ile karşımıza çıkmakla beraber bazı durumlarda prolaktin düzeyleri normalken de gelişebilmektedir. Bu güne kadar sertralinle ilgili 2 tane prolaktin düzeyleri normal sınırlarda iken gelişen galaktore olgusu bildirilmiştir. Bu vakamızda sertralin 50 mg/gün başlandıktan 1 ay sonra gelişen galaktore olgusunu sunmayı amaçladık.
Case Report
Olanzapine induced seizures: A case report
Turkish Title : Olanzapin ile indüklenmiş nöbetler
N.A. Uvais,V.S. Sreeraj
JNBS, 2015, 2(2), p:85-86
Galactorrhea is defined as non-puerperal lactation and frequently occurs as an adverse drug reaction due to typical antipsychotics. Furthermore antidepressants, especially SSRIs, cause galactorrhea since the introduction of imipramine to psychiatry practice. Although galactorrhea ususally accompany increased prolactin levels, in some cases prolactin levels could be in normal range. To date there are two case reports of normoprolactinemic galactorrhea due to sertraline and here we report a patient who developed normoprolactinemic galactorrhea 1 month after initiating sertraline 50 mg/day.
Galaktore doğuma bağlı olmaksızın süt salgılanması olarak tanımlanır ve tipik antipsikotiklere bağlı advers ilaç reaksiyonu olarak sıklıkla ortaya çıkar. Ayrıca, imipraminin psikiyatri pratiğine girişiyle birlikte antidepresanlar, özellikle SSRI’lar, da galaktoreye sebep olmaktadır. Genellikle galaktore prolaktin seviyesindeki artışa eşlik ederken, bazı olgularda prolaktin seviyesi normal aralıkta olabilir. Bugüne kadar sertraline bağlı iki normoprolaktinemik galaktore olgu raporu vardır ve bu çalışmada günde 50mg sertralin başlandıktan bir ay sonra normoprolaktik galaktore geliştirmiş bir hasta rapor edilmiştir.
Letter to Editor
Medroxyprogesterone acetate-induced manic episode in a patient with Bipolar Affective Disorder-I
Turkish Title : Bir bipolar duygudurum bozukluğu hastasında medroksiprogesteron asetat ile indüklenmiş manik epizod
Filiz İzci,Sümeyye Kurtuluş Çallı,Yağmur Sever
JNBS, 2015, 2(2), p:87-88
-
-
Original Article
Turkish Title : Sema Meditasyonu sırasındaki işlevsel beyin aktivitesindeki değişiklikler: Nöral aktiviteler ve dugulanım ile ilişkisi
Cumhur Tas,Rukiye Karaköse,Barış Metin,Gülçin N. Yıldız,Sehadet Ekmen,Elliot C. Brown,Nevzat Tarhan
JNBS, 2015, 2(1), p:1-6
Sufi meditation is a spiritual form of physically active meditation in which performers (Semazens) whirl without losing conscious awareness and while internally focusing on reaching an ecstatic state, thus requiring substantial motor and cognitive control and monitoring. Studies have argued that the experience of the meditator may affect the strength of the brain activations because more experienced meditators may need less cognitive effort to reach the ecstatic state. Despite this, our knowledge about the associations between emotional states of the meditators and activated brain areas during meditation remains unknown. With this in mind, fourteen male Semazens were recruited for this study. All Semazens performed Sema meditation under the scanner using imagined whirling techniques. An active control condition was used to explore brain areas specific to Sema meditation. Measures of affective states and psychiatric symptoms were also collected. Statistical parametric maps were created to compare the meditation vs. control conditions. Accordingly, Sema meditation specifically evoked activations in left anterior cingulate cortex (ACC) and left orbitofrontal areas. Activations in ACC were negatively correlated with the positive affect of the Semazens suggesting that less cognitive effort required to reach the meditative state in Semazens was associated with more positive affect. Despite previous studies highlighting the experience of the meditators as a predictor of brain activation, we found that affective state may also be an important factor that may facilitate emotion regulation and cognitive monitoring in the brain. Our findings may also be applicable to the effects of meditation on psychological and emotional wellbeing.
Sufi meditasyonu, uygulayanların (semazenlerin) bilişsel farkındalıklarını kaybetmeden kendi etrafında döndükleri ve bundan dolayı önemli bir motor, kognitif kontrol ve gözlem gerektiren fiziksel hareketli bir manevi meditasyon biçimidir. Bir çok çalışma, meditasyon yapan kişinin deneyiminin, beyin aktivasyonlarındaki kuvvet üzerinde etkili olacağını ileri sürmüştür. Çünkü meditasyon yapan kişinin tecrübesi arttıkça, kiki esrik duruma ulaşmak için daha az kognitif çaba harcamaktadır. Buna karşın, meditasyon yapan kişilerin duygusal durumu ve bunun meditasyon sırasında aktive olmuş beyin alanları arasındaki ilişkisi konusundaki bilgi yeterli değildir. Tüm bu bilgiler ışığında, bizim çalışmamız 14 erkek semazen ile yapılmıştır. Tüm semazenler, MRI cihazı içerisinde, sema dönüşünü zihinlerinde canlandırarak meditasyon yapmışlardır. Bu duruma karşıt olarak, Sema meditasyonunda spesifik olan beyin alanlarını bulmak için aktif kontrol durumu uygulanmıştır. Katılımcılardan duygulanım durumu ve psikiyatrik semptom ölçümleri toplanmış, ve fMRI analizleri, istatiksel parametrik harita, meditasyon ve kontrol durumlarını karşılaştırmak amacıyla oluşturulmuştur. Sonuç olarak, sema meditasyonu sırasında özellikle sol anterior cingulate kortex ve sol orbitofrontal alanda aktivasyon gözlemlenmiştir. Önceki çalışmalarda meditasyon yapan kişinin tecrübesi beyin aktivasyonu için öngörücü olmasına rağmen, bu çalışmada duygulanım durumunun beyinde meditasyon esnasında, duyguları düzenlemeyi kolaylaştırmada ve kognitif gözlemleme süreçlerinde önemli bir etken olduğunu bulunmuştur. Bu bulgular, meditasyonun psikolojik ve duygusal iyilik haline olumlu etkileri perspektifinden de açıklanabilir.
Review Article
Turkish Title : Çocukluk çağı ve erişkin nöropsikiyatrik hastalıklarda koku bozukluğunun klinik değerlendirilmesi ve önemi: Bir literatür derlemesi
Yasin Yılmaz,Ezgi İnce,Halim Uğurlu,Alper Baş,Burak Tatlı,İbrahim Balcıoğlu
JNBS, 2015, 2(1), p:7-20
Olfactory function comes into prominence in the neuroscience study area after revealing that olfactory dysfunction is considered as an early diagnostic pre-motor biomarker of Parkinson’s disease. Researchers have also examined the sense of smell in detail in patients with other neuropsychiatric disorders. Here, we present data from a systematic literature review in olfactory function in child and adult neuropsychiatric disorders. We have researched autism spectrum disorders (ASD), epilepsy, attention-deficit/hyperactivity disorder (ADHD), schizophrenia, bipolar disorder, eating disorders, and obsessive-compulsive disorder (OCD). Due to smell test techniques and heterogeneity of studies, the total number of studies was limited. The disorders were grouped according to smell test techniques. The most commonly-used tests were Sniffin Sticks Test (SST) and the University of Pennsylvania Smell Identification Test (UPSIT). Although some researcher did not find any significant impairment in olfaction, most studies indicated that olfactory dysfunction was very striking, especially in disorders involving in the dopaminergic pathway (e.g., ADHD, autism, and schizophrenia). In this review, possible future diagnostic or prognostic markers of olfactory dysfunction in neuropsychiatric disorders have been discussed. More studies that combine imaging methods, the electrophysiologic system, and genetic research are needed to clarify the relationship between olfaction and neuropsychiatric disorders.
Parkinson hastalığında koku bozukluğunun erken tanısal pre-motor belirteç olarak gösterilmesinden sonra, koku fonksiyonunun sinirbilim çalışma alanında önemi artmıştır. Araştırmacılar, koku duyusunu diğer nöropsikiyatrik hastalıklarda da detaylı olarak araştırmıştır. Bu çalışmamızda, çocukluk çağı ve erişkin nöropsikiyatrik hastalıklarda koku fonksiyonu üzerine sistematik bir derleme sunmaya çalıştık. Otizm spektrum bozuklukları (OSB), epilepsi, dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB), şizofreni, bipolar bozukluk, yeme bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk (OKB) araştırılmıştır. Koku testi teknikleri ve çalışmaların heterojen dağılımından dolayı, toplam çalışma sayısı kısıtlı kalmıştır. Çalışmalar koku testi tekniklerine göre ayrıldı. En sık kullanılan koku testleri Sniffin Sticks Testi (SST) ve Pensilvanya Üniversitesi Koku Tanımlama Testi (UPSIT) idi. Bazı araştırmacılar koku fonksiyonunda anlamlı bir bozulma bulmasalar da, çalışmaların çoğunda özellikle dopaminerjik yolağı ilgilendiren hastalıklarda (ör. DEHB, otizm ve şizofreni) koku bozukluğu dikkati çekmiştir. Bu derlemede, nöropsikiyatrik hastalıklarda koku bozukluğunun olası tanısal ve prognostik belirteç özelliği tartışılmıştır. Görüntüleme yöntemleri, elektrofizyolojik sistem ve genetik çalışmalarla entegre araştırmalar, koku ve nöropsikiyatrik hastalıklar arasındaki ilişkiyi aydınlatmak açısından önem taşıyacaktır.
ISSN (Print) | 2149-1909 |
ISSN (Online) | 2148-4325 |
2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.