Years
2019
2018
2017
2016
2015
Categories
Authors
- Ayse Kaya Goktepe (1)
- Baris Metin (5)
- Barış Metin (4)
- Bernis Kaya (1)
- Cumhur Tas (2)
- Cumhur Taş (1)
- Eda Yilmazer (1)
- Elliot C. Brown (1)
- Emin Serin (1)
- Fatrmanur Dolu (1)
- Gökçe Vogt (1)
- Gülçin N. Yıldız (1)
- Hatice Yildiz Burkovik (1)
- Irem Can Esenkaya (1)
- Itır Kaşıkçı (1)
- Leyla Arslan (1)
- Meltem Sunar (1)
- Meral Aydın (1)
- Merve Çebi (1)
- Nevzat Tarhan (4)
- Ramazan Pehlivan (1)
- Rukiye Karaköse (1)
- Saadet Merih Cengel (1)
- Sehadet Ekmen (1)
- Sinem Zeynep Metin (1)
- Yildiz Hatice Burkovik (1)
- Zeynep Alpugan (1)
- Çiğdem Özkara (1)
ARTICLES
Review Article
Exposure with virtual reality use in acrophobia treatment
Turkish Title : Sanal gerçeklik ile maruz bırakmanın yükseklik korkusu tedavisinde kullanımı
Gökçe Vogt,Barış Metin
JNBS, 2019, 6(2), p:175-177
Acrophobia, is a psychological problem that is in the category of specific phobias, which leads to the deterioration of the functioning of the individual in business and social life. Exposure, which is one of the most basic techniques of Cognitive Behavioral Therapy, is the most useful technique use in the treatment of acrophobia. This technique suggests that exposure to the feared subject and / or object of the person become more likely to control the anxiety as a result of the familiarization and extinction of the anxiety. This technique can be applied in three ways: In vitro, in vivo and virtual reality. The aim of this article is to provide information on the exposure with the virtual reality and to compile the researches on its effectiveness in acrophobia treatment.
Özgül fobiler kategorisinde yer alan ve kişinin iş ve sosyal hayatındaki işlevselliğinin bozulmasına yol açan psikolojik bir sorun olan akrofobi tedavisinde en yaygın gören tedavi olan Bilişsel Davranışçı Terapinin en temel tekniklerinden biri olan maruz bırakma sıklıkla kullanılmaktadır. Kişinin korktuğu durum ve/ya nesneye maruz bırakmanın, kaygı uyandıran nesne veya durumlara karşı alışma ve kaygıdaki sönmenin sonucunda bireylerin kaygılarını kontrol edebilir hale geleceğini ileri süren bu teknik; imgeleme (in vitro), in vivo ve sanal gerçeklik (SG) şeklinde uygulanabilmektedir. Bu makalenin amacı, sanal gerçeklik ile maruz bırakma tekniği ile ilgili bilgilendirme vermek ve akrofobi tedavisinde kullanımındaki etkililiğine dair yapılan araştırmaları derlemektir.
Original Article
Reliability and validity of the Turkish version of the ADHD DSM Scale
Turkish Title : DEHB DSM ölçeğinin Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması
Baris Metin,Zeynep Alpugan,Hatice Yildiz Burkovik,Saadet Merih Cengel,Eda Yilmazer,Meral Aydın,Meltem Sunar,Irem Can Esenkaya,Leyla Arslan,Sinem Zeynep Metin,Nevzat Tarhan
JNBS, 2018, 5(1), p:3-7
The aim of this study was to examine the validity and the reliability of the Turkish version of ADHD DSM scale. ADHD DSM Scale was applied in a sample of 225 persons. Simultaneously Attention Deficit Hyperactivity Disorder Self-report Scale (ASRS) scale was also applied and DİVA interview was used to ascertain the diagnosis in 45 indiviuals with suspected ADHD. The reliability, concurrrent validity and construct validity which is detected by factor analysis was found to be adequate. The Turkish Version of ADHD DSM Scale is a reliable and valid tool for scanning ADHD symptoms in adults.
Bu çalışmada DEHB DSM ölçeği’nin Türkçe formunun geçerliliği ve güvenilirlik analizi yapılmıştır. DEHB DSM ölçeği 225 kişiye uygulanmıştır. Eş zamanlı olarak bütün katılımcılara ASRS DEHB ölçeği ve 45 katılımcıya DIVA klinik görüşme envanteri uygulanmıştır. Ölçeğin güvenilirliği, eşzamanlı geçerliliği ve faktör analizi ile tespit edilen yapı geçerliliği yeterli düzeyde bulunmuştur. DEHB DSM ölçeğinin Türkçe versiyonu erişkinde DEHB bulgularını taramak için kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir araçtır.
Original Article
Realiability and validity of Uskudar fear of missing out scale
Turkish Title : Üsküdar gelişmeleri kaçırma korkusu ölçeğinin geçerlilik vegüvenilirlik çalışması
Baris Metin,Ramazan Pehlivan,Nevzat Tarhan
JNBS, 2017, 4(2), p:43-46
Fear of Missing Out (FOMO) is an emerging concept related to internet and social media usage. FOMO is described as feelinganxiety when the person does not use social media. Studies showed that FOMO affects well-being negatively. In this study, weaimed to build a Turkish scale for measuring FOMO. For this, 31 items were prepared and in the final scale 22 items were retained.The reliability and validity measures were found to be adequate. For the future studies, we recommend to test the scale also withthe adolescent population and to explore the relationship between FOMO and well-being.
Gelişmeleri Kaçırma Korkusu (GKK) son yıllarda öne çıkan ve problemli internet-sosyal medya kullanımı ile ilişkili bir kavramdır.Özellikle genç bireylerde sosyal medya kullanılamadığı zamanlarda ortaya çıkan bir kaygı olarak tanımlanan GKK’nın çalışmalardaiyi oluşu da negatif yönde etkilediği bulunmuştur. Bu çalışmada Türkçe’ye orijinal bir GKK ölçeği kazandırılması amaçlanmıştır.Orijinal olarak 31 maddeyle hazırlanan ölçeğin yapılan analizler sonrası 22 maddesi son haline dâhil edilmiştir. Analizler sonucuölçeğin geçerlilik ve güvenilirliği yeterli düzeyde bulunmuştur. Gelecek çalışmalarda ölçeğin ergenlere de uyarlanması ve özellikleGKK ile iyi oluş arasındaki ilişkileri tespite yönelik çalışmaların artırılması tavsiye edilmekledir.
Original Article
EEG findings during flow state
Turkish Title : Akış durumunda EEG bulguları
Baris Metin,Ayse Kaya Goktepe,Bernis Kaya,Emin Serin,Cumhur Tas,Fatrmanur Dolu,Nevzat Tarhan
JNBS, 2017, 4(2), p:47-52
Flow state emerges when a person engages in autotelic activities, which are both enjoyable and challenging. While studies generally focused on qualitative data of flow state, a few were conducted on psychophysiological basis of it. Present study aimed to investigate EEG correlates of flow. Twenty participants preliminarily filled out Flow Short Scale Turkish Version and completed a ping-pong game at two levels (slow-boring and fast-flow) during EEG recording. The results revealed that theta power was significantly greater for all regions during flow condition compared to non-flow condition and delta power was significantly greater during flow on central and parietal regions. There is no difference between flow/non-flow conditions for coherence. A positive correlation was found between delta and theta powers and subscales scores of Flow Short Scale. The increases in these theta and delta frequency bands could be important indicators of flow state. The coherence results revealed that interhemispheric synchronization was not modified by flow. If confirmed with multiple tasks and in clinical groups, EEG correlates of flow state could be useful increase performance and well-being.
Akış, kişilerin zorlayıcıyken aynı zamanda eğlenceli olan ototelik aktiviteleri gerçekleştirmesi sırasında ortaya çıkar. Akış ile ilgiliçalışmalar genellikle kalitatif yöntemlere yoğunlaşırken, akışın psikofizyolojik temelleri üzerine çok az çalışma yapılmıştır. Buçalışma akışın nöral temellerini araştırmayı amaçlamaktadır. Çalışma kapsamında 20 katılımcı Akış Kısa Ölçeği Türkçe Versiyonutamamladıktan sonra, EEG kaydı süresince yavaş (sıkıcı) ve hızlı (akış) olmak üzere iki farklı seviyede ping-pong oyunu oynamışlardır.Sonuçlarına göre akış koşulunda akış olmayan koşula göre, teta gücü tüm bölgelerde daha yüksek ve delta gücü ise santral veparietal bölgelerde daha yüksektir. Koherans için koşullar arasında anlamlı bir farkında bulunamamıştır. Teta ve delta bantlarıile Akış Kısa Ölçeği alt ölçekleri arasında pozitif korelasyon saptanmıştır. Teta ve delta bandındaki artış akış durumunun önemligöstergeleri olabilir. Sonuçlar farklı paradigmalar ve hasta gruplarında tekrarlandığı durumda, akış durumunun elektrofizyolojiktemelleri performansı ve iyi oluş halini arttırmak için kullanılabilir.
Review Article
Hemisphere Dominance in Bipolar Disorder
Turkish Title : Bipolar Bozuklukta Hemisfer Dominansı
Yildiz Hatice Burkovik,Baris Metin
JNBS, 2017, 4(1), p:36-39
Bipolar Disorder is characterized with unusal shiftingof mood, frommania to depression and is an extremely risky and very serious mood disorder. The person’s behavior may damage both his/her social function and harm the people in his/her environment. Although bipolar disorder recurs during the person’s life and thus can manifest at any age, its onset is often observed during early twenties. The difference in prevalence between males and females has not been clearly determined. Although genetics play a role, the disorders cannot be explained by inheritance alone. The disorders has also been explained by disruptions of neurotransmitter balance, in plane words the disruption in the transmission of signals. Bipolar disorder is a brain disorder and impairs functioning of the brain. Rationalized decision making and improper reasoning can be seen. Therefore, attention impairments with cognitive content are also on the agenda of bipolarity. Neural basis of bipolar disorder is not clearly known but it is suggested that the right frontoparietal cortex is particularly affected. In bipolar disorder, the concept of right hemisphere dysfunction is not new, it has been originally presented by Flor-Henry (1969, 1979). In this review we aimed to review research exploring hand/foot dominance in the light of this hypothesis. We first aimed to, find studies that measured hand dominance in bipolar disorder to find out whether there were any organizational differences in the brain of people with bipolar disorder. From several articles accessed via Pubmed database Five articles in met the inclusion criteria and were thus included to the review. In general, right hemisphere dominance in bipolar disorder was evident in these studies. However it is also acknowledged that further studies are needed to evaluate whether hand lateralization is related to biological or functional hemispheric asymmetry parameters in patients with bipolar disorder,. It is thought that neuroimaging studies on bipolar disorder patients with dominant left hand, foot and eye will shed light on many points for elucidating the organizational alterations in mental disorders such as bipolarity.
Bipolar Bozukluk iki ayrı uçta diye açıklanan; coşkunun tepesinde ve mutsuzluğun dibinde yaşanan, son derecede riskli ve çok ciddi bir duygu durum hastalığıdır. Kişinin sosyal çevredeki itibarına olduğu gibi ve çevresine de zarar verici davranışları olabilir. Bipolar bozukluk kişinin yaşamı süresince aralıklarla kendini gösteren, her yaşta görülebilen bir rahatsızlık olmasına rağmen, sıklıkla 20 li yaşların başlarında başladığı en çok gözlenendir. Kadın erkek farkı net olarak saptanmamıştır. Sadece kalıtımla açıklanamaz. Nörotransmitterlerin dengesinin bozulması; açıkçası sinyallerin iletilmesindeki aksaklıktan da bu durum oluşabilir. Bipolar bozukluk bir beyin rahatsızlığı olup beynin işlevsel fonsiyonlarında bozulma görülür. Rasyonalize şekilde karar verme ve muhakeme etmede uygunsuzluklar görülebilir. Dolayısıyla kognitif içerikli dikkate yönelik bozulmalar da bipolaritenin gündemindedir. Bipolar bozukluğun nöral temeli henüz net olarak bilinmiyor ancak sağ fronto parietal korteksin özellikle etkilendiği ileri sürülmektedir. Bipolar bozuklukta sağ hemisfer disfonksiyonu kavramı yeni değildir, başlangıçta Flor-Henry (1969, 1979) tarafından sunulmuştur. Bu bağlamda bilimsel açıdan bipolarite ile sağın dominant olması sol el, sol göz, sol ayakta baskınlığa dair bir araştırma, çalışma olup olmadığı, bir ilişki olup olmadığı incelenmek istendi. İncelemenin başında sağ hemisfere göre sol sorulmadıhemisferin yaratıcılığa etkisi ile başlayarak; el tercihi ve el tercihini belirleyen etkenler araştırıldı ve yaratıcılık testi ile desteklenen çalışma bulunamadığı için el tercihlerine psikiyatrik rahatsızlıkla birlikte bakmaya karar verildi. Sonunda bipolarite ve sağ hemisfer baskınlığına ait araştırmalara bakmak için özellikle sol el tercihine dikkat edildi. Bipolarların beyninde organizasyonel açıdan fark varmıya bakıldı bunun için de dominant el araştırıldı. Pubmedden araştırarak 5 makalenin dâhil olma kriterine uyduğu fark edildi ve bu 5 çalışma alındı. Araştırmalarda sol göz baskınlığının olması da sağ hemisfer baskınlığını düşündürdüğünden, genel anlamda sağ hemisfer baskınlığının olduğu dikkati çekti. Diğer çalışmalarda da Bipolar bozukluğu olan hastalarda sağlak olup olmamanın biyolojik veya fonksiyonel hemisferik asimetri parametreleriyle ilişkili olup olmadığını değerlendirilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olmakla birlikte, sol el baskınlığının dikkati konusunun daha fazla araştırılması gerektiğini düşündürmektedir. Özellikle solaklığın el, ayak ve göz olarak baskın olduğu kişilere ait araştırmaların bipolarite gibi bazı ruhsal rahatsızlıklarda araştırılmasının birçok noktaya ışık tutacağı düşünülmektedir.
Editorial
Turkish Title : Bu Sayı Hakkında
Baris Metin
JNBS, 2016, 3(3), p:91-91
-
-
Mini - Review
Cerebellum involvement in obsessive-compulsive disorder related brain network model
Turkish Title : Serebellumun obsesif-kompulsif bozukluk ile ilişkili beyin ağı modeline eklenmesi
Itır Kaşıkçı,Barış Metin,Cumhur Taş
JNBS, 2015, 2(2), p:77-79
Geleneksel obsesif-kompulsif bozukluk ile ilişkili beyin ağı modelleri temel olarak kortiko-striato-talamo-kortikal bölgelere dayanır. Ancak, son bulgular istikrarlı olarak obsesif-kompulsif bozukluk hastalarında sağlıklı kontrollere göre yapısal ve işlevsel serebellar değişiklikler olduğuna işaret ediyor. Bu yazıda ilgili çalışmaları kısaca taradık ve hastalığın doğasının daha iyi anlaşılabilmesi için serebellumun obsesif-kompulsif bozukluk ile ilişkili beyin ağı modeline eklenmesi gerektiğini savunduk.
Original Article
Turkish Title : Sema Meditasyonu sırasındaki işlevsel beyin aktivitesindeki değişiklikler: Nöral aktiviteler ve dugulanım ile ilişkisi
Cumhur Tas,Rukiye Karaköse,Barış Metin,Gülçin N. Yıldız,Sehadet Ekmen,Elliot C. Brown,Nevzat Tarhan
JNBS, 2015, 2(1), p:1-6
Sufi meditation is a spiritual form of physically active meditation in which performers (Semazens) whirl without losing conscious awareness and while internally focusing on reaching an ecstatic state, thus requiring substantial motor and cognitive control and monitoring. Studies have argued that the experience of the meditator may affect the strength of the brain activations because more experienced meditators may need less cognitive effort to reach the ecstatic state. Despite this, our knowledge about the associations between emotional states of the meditators and activated brain areas during meditation remains unknown. With this in mind, fourteen male Semazens were recruited for this study. All Semazens performed Sema meditation under the scanner using imagined whirling techniques. An active control condition was used to explore brain areas specific to Sema meditation. Measures of affective states and psychiatric symptoms were also collected. Statistical parametric maps were created to compare the meditation vs. control conditions. Accordingly, Sema meditation specifically evoked activations in left anterior cingulate cortex (ACC) and left orbitofrontal areas. Activations in ACC were negatively correlated with the positive affect of the Semazens suggesting that less cognitive effort required to reach the meditative state in Semazens was associated with more positive affect. Despite previous studies highlighting the experience of the meditators as a predictor of brain activation, we found that affective state may also be an important factor that may facilitate emotion regulation and cognitive monitoring in the brain. Our findings may also be applicable to the effects of meditation on psychological and emotional wellbeing.
Sufi meditasyonu, uygulayanların (semazenlerin) bilişsel farkındalıklarını kaybetmeden kendi etrafında döndükleri ve bundan dolayı önemli bir motor, kognitif kontrol ve gözlem gerektiren fiziksel hareketli bir manevi meditasyon biçimidir. Bir çok çalışma, meditasyon yapan kişinin deneyiminin, beyin aktivasyonlarındaki kuvvet üzerinde etkili olacağını ileri sürmüştür. Çünkü meditasyon yapan kişinin tecrübesi arttıkça, kiki esrik duruma ulaşmak için daha az kognitif çaba harcamaktadır. Buna karşın, meditasyon yapan kişilerin duygusal durumu ve bunun meditasyon sırasında aktive olmuş beyin alanları arasındaki ilişkisi konusundaki bilgi yeterli değildir. Tüm bu bilgiler ışığında, bizim çalışmamız 14 erkek semazen ile yapılmıştır. Tüm semazenler, MRI cihazı içerisinde, sema dönüşünü zihinlerinde canlandırarak meditasyon yapmışlardır. Bu duruma karşıt olarak, Sema meditasyonunda spesifik olan beyin alanlarını bulmak için aktif kontrol durumu uygulanmıştır. Katılımcılardan duygulanım durumu ve psikiyatrik semptom ölçümleri toplanmış, ve fMRI analizleri, istatiksel parametrik harita, meditasyon ve kontrol durumlarını karşılaştırmak amacıyla oluşturulmuştur. Sonuç olarak, sema meditasyonu sırasında özellikle sol anterior cingulate kortex ve sol orbitofrontal alanda aktivasyon gözlemlenmiştir. Önceki çalışmalarda meditasyon yapan kişinin tecrübesi beyin aktivasyonu için öngörücü olmasına rağmen, bu çalışmada duygulanım durumunun beyinde meditasyon esnasında, duyguları düzenlemeyi kolaylaştırmada ve kognitif gözlemleme süreçlerinde önemli bir etken olduğunu bulunmuştur. Bu bulgular, meditasyonun psikolojik ve duygusal iyilik haline olumlu etkileri perspektifinden de açıklanabilir.
Review Article
Turkish Title : Operasyon öncesi fonksiyonel MR’ ın temporal lobektomi sonrası bellek performansını yordamada kullanımı: Sistematik bir derleme
Merve Çebi,Barış Metin,Çiğdem Özkara
JNBS, 2015, 2(1), p:29-31
Most of the patients with temporal lobe epilepsy suffer from memory decline following anterior temporal lobectomy (ATL). Studies examining memory decline following ATL show that post operative memory decline can be predicted in advance through the pre operative determination of memory lateralisation. Therefore, preoperative memory lateralisation plays a crucial role for epileptic surgery. Recent research suggests that instead of WADA test which is known as an invasive and high-risk operation, functional MRI can be used as a non-invasive and repeatable method to lateralize memory in the brain and to predict post operative memory decline. The aim of this article is to review the utility of fmri in prediction of post operative memory decline and to summarize the results of recent memory lateralisation studies using fmri.
Epilepsi hastalarının çoğu anteriyor temporal lobektomi (ATL) sonrası bellek performansında düşüş yaşamaktadır. ATL sonrası görülen bellek kaybını araştıran çalışmalar, operasyon sonrası bellek bozukluğunun operasyon öncesinde bellek lateralizasyonu ile yordanabileceğini göstermektedir. Buna göre, operasyon öncesi bellek lateralizasyonunun belirlenmesi epilepsi cerrahisinde önemli role sahiptir. Güncel çalışmalar, beyinde belleği lokalize etmek ve böylece operasyon sonrası bellek performansını yordamada noninvasif ve yinelenebilir bir yöntem olarak fonksiyonel MR görüntülemenin (fmr) invasif ve riskli bir operasyon olan WADA testinin yerine kullanılabileceğini göstermektedir. Bu makalenin amacı, bellek lateralizasyonunda fmr kullanan çalışmaların sonuçlarını özetlemek ve operasyon sonrası bellek bozukluğunu yordamada fmr’ın kullanılabilirliğini gözden geçirmektir.
ISSN (Print) | 2149-1909 |
ISSN (Online) | 2148-4325 |
2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.