Years
2021
2020
2019
2018
2017
2016
2015
2014
Categories
Authors
- Ab Latif Wani (1)
- Abdullahi Muhammed Tauheed (1)
- Afra Yadigar Terzi (1)
- Alper Baş (1)
- Alper Çuhadaroğlu (1)
- Anjum Ara (1)
- Anusri Dhar (1)
- Aphichandan Das (1)
- Arslan Ayla (1)
- Aslan Kadir Sinan (1)
- Aslihan Polat (1)
- Asma Afzal (1)
- Aysegul Ozkan (1)
- Babak Kateb (1)
- Baris Metin (1)
- Barış Metin (2)
- Basak Funda Eken (1)
- Bedriye Öncü (1)
- Belkis Atasever Arslan (4)
- Belkıs Atasever Arslan (1)
- Burak Tatlı (1)
- Burcu Göksan Yavuz (1)
- Can Akpinaroglu (2)
- Can Akpınaroğlu (2)
- Canan Sercan (2)
- Dilara Nemutlu Samur (1)
- Emre Han Alpay (1)
- Ezgi İnce (1)
- Faizan Ahmad (1)
- Farjad Afza (1)
- Fatma Keskin Krzan (2)
- Fatıma Ceren Tuncel (1)
- Ferihan Yancı (1)
- Firdevs Alioglu (1)
- Flávia Lima Osório (1)
- Gizem Gürel (1)
- Gregor Laube (1)
- Gul Ozbey (1)
- Gökben Hizli Sayar (1)
- Gökben Hızlı Sayar (6)
- Gökçe Vogt (1)
- Hadiza Aliyu (1)
- Halim Uğurlu (1)
- Hans-Gert Bernstein (1)
- Hesna Gül (1)
- Hilal Doğangüneş (1)
- Hüseyin Bulut (1)
- Hüseyin Ünübol (1)
- Joseph Olusegun Ayo (1)
- Kaan Yilancioglu (1)
- Kadir Sinan Arslan (1)
- Karahan Mesut (1)
- Karakuş Arzu Burcu (1)
- Kocaturk Rumeysa Rabia (1)
- Korkut Ulucan (3)
- Koç Halil İbrahim (1)
- Kshama Gupta (2)
- Kulacaoglu Filiz (1)
- Levon Antikacioglu (4)
- Mariana Fortunata Donadon (1)
- Martin M. Mortazavi (1)
- Melisa Aksu (2)
- Merve Çebi (1)
- Metin Barış (1)
- Mona Rezaei (1)
- Muhammed Musa Suleiman (1)
- N. Sertaç Sırma (1)
- Neriman Hazal Söyleyen (1)
- Nevzat Tarhan (5)
- Nimer Adeeb (1)
- Ozcan Oznur Ozge (1)
- Ozgur Yurtkap (1)
- Oğuz K. Karamustafalıoğlu (1)
- Patricia Ishaku Kobo (1)
- Prasad Mamidi (2)
- Pushpa Natarajan (1)
- Rüdiger W. Veh (1)
- Salman Abbasi Fard (1)
- Sampath Kumar (1)
- Selin Özcan (1)
- Sidra Manzoor (1)
- Sinem Gönenli Toker (1)
- Sinu Sahl (1)
- Suleiman Folorunsho Ambali (1)
- Sırmahan Aydoğmuş (1)
- Tayfun Uzbay (1)
- Thomas Weiss (1)
- Tugce Uzunoglu (1)
- Ulucan Korkut (1)
- Upasana Pathak (1)
- Victor Olusegun Sinkalu (1)
- Vijaya Anand (1)
- Yasin Yılmaz (1)
- Yesim Ayik (1)
- Yildiz Hatice Burkovik (1)
- Çiğdem Özkara (1)
- İbrahim Balcıoğlu (1)
- İz Filiz (1)
ARTICLES
Review Article
Impact of SCN1A gene mutations on hippocampal NaV1.1 sodium channels in Dravet Syndrome
Turkish Title : Dravet sendromunda SCN1A geni mutasyonlarının, hipokampüste Na V 1.1 sodyum kanalları üzerine etkisi
Hilal Doğangüneş,Belkis Atasever Arslan
JNBS, 2019, 6(1), p:49-53
Voltaj kapılı sodyum kanalları, nöronlar gibi uyarılabilir hücrelerde aksiyon potansiyelini oluşturan temel birimlerdir ve bu kanallar tipik olarak kanalın daha büyük merkezi gözeneklerini oluşturan bir alfa-alt biriminden, kanal fonksiyonlarını düzenleyen iki daha küçük yardımcı-alt-biriminden oluşan entegre olmuş zar proteinleridir. Nöronal voltaj kapılı sodyum iyonu kanalı tip 1 (NaV1.1) α-alt birimini kodlayan SCN1A genindeki genetik değişimler, Dravet sendromunda görülmektedir. Dravet sendromu, geleneksel tedavilerde sıklıkla dirençli olan çoklu nöbet tiplerine sahip epileptik ensefalopatidir. Epilepsiyle alakalı genler arasında SCN1A belki de en fazla sayıda hastalıkla ilişkili allellere sahip olduğu bilinmektedir. Dravet Sendromu mutasyonlarının birincil etkisinin GABAerjik inhibitör nöronların aktivitesini azaltması olduğunu düşünülmektedir. İnhibitör devrenin azalan aktivitesi, Dravet Sendromu hastalarında nöbet oluşumuna katkıda bulunan önemli bir faktör olabilir ve SCN1A mutasyonlarının genel bir sonucu olabilir.
Review Article
Turkish Title : Aksonal transportu etkileyen sinyal yolakları üzerinden alzheimer patolojisine katılması muhtemel olan mikroRNA’lar
Tugce Uzunoglu,Belkis Atasever Arslan
JNBS, 2019, 6(1), p:54-61
Alzheimer's disease is a sneaky-onset and progressive neurodegenerative disease characterized by the accumulation of senile plaques formed by amyloid β (Aβ) accumulated in the extracellular environment and intracellular hyperphosphorylated tau proteins characterized by progressive functional disorders and deaths of neurons. Recent studies suggest that the underlying cause of neurodegeneration may be disorders in axonal transport mechanisms. Axonal transport is a dynamic system required for neurons to communicate with each other, to fulfill neuronal functions and to survive. It performs these functions by transporting proteins, organelles, neurotrophic factors and neurotransmitter vesicles throughout the neuron. This system is protected and maintained by a large signal path that contains many proteins. However, by participating in the post-transcriptional regulation of many molecular mechanisms in the body, miRNAs that play a role in many other diseases, such as diseases based on the immune system, cancer and neurodegenerative diseases, can alter the expression of proteins in this signal pathway, leading to tau hyperphosphorylation, impaired axonal transport and hence Alzheimer's disease. In this review study, 12 strains of microRNAs such as miR-133, miR-224, miR-155, miR-34a, miR-125b, miR-9, miR-124, miR29-a/b/c, miR-10b and miR-132 have been investigated for their ability to participate in signaling pathways that play a role in axonal transport and their ability to participate Alzheimer pathology by causing tau hyperphosphorylation.
Alzheimer hastalığı, nöronların ilerleyici fonksiyonel bozuklukları ve ölümleriyle karakterize edilen, ekstrasellüler (nöronlar arası) ortamda biriken amiloid β (Aβ)’ların oluşturduğu senil plaklar ile intrasellüler alanda (nöron içi) hiperfosforilasyona uğramış tau proteinlerinin birikmesiyle oluştuğu bilinen, sinsi başlangıçlı ve ilerleyici bir nörodejeneratif hastalıktır. Son dönemde yapılan çalışmalar nöronal fonksiyonların bozulması ve nöronlar arasındaki iletişimin zayıflaması sonucunda ortaya çıkan nörodejenerasyonun temel nedeninin fonksiyonu bozulmuş aksonal transport olabileceğini öne sürmektedir. Aksonal transport nöronların birbirleriyle iletişimlerini sürdürebilmesi, nöronal fonksiyonlarını yerine getirebilmesi ve hayatta kalabilmeleri için gerekli olan; protein, organel, nörotrofik faktör ve nörotransmitter veziküllerinin taşınmasını sağlayan dinamik bir sistemdir. Bu sistem, içine birçok proteinin dahil olduğu büyük bir sinyal yolağı tarafından korunmakta ve devamlılığı sağlanmaktadır. Fakat vücutta birçok moleküler mekanizmanın post-transkripsiyonel düzenlenmesine katılarak immun sisteme dayanan hastalıklar, kanser ve nörodejeneratif hastalıklar gibi daha birçok hastalıkta rol oynayan miRNA’lar bu sinyal yolağındaki proteinlerin de ekspresyonlarını değiştirerek tau hiperfosforilasyonuna, aksonal transportun bozulmasına ve dolayısıyla Alzheimer hastalığına neden oluyor olabilmektedirler. Bu derleme çalışmasında miR-133, miR-224, miR-155, miR-34a, miR-125b, miR-9, miR-124, miR29-a/b/c, miR-10b ve miR-132 olmak üzere incelenen 12 miRNA’nın aksonal transportta rol oynayan sinyal yolaklarına katılıp tau hiperfosforilasyonuna ve aksonal transport bozulmasına sebep olarak Alzheimer patolojisine katılma ve biyomarker olarak kullanılabilme potansiyelleri incelenmiştir.
Review Article
Axonal transport of alpha synuclein fibrils in parkinson's disease
Turkish Title : Parkinson hastalığında alfa sinüklein fibrillerinin aksonal transportu
Fatıma Ceren Tuncel,Belkıs Atasever Arslan
JNBS, 2019, 6(1), p:62-66
Neurodegenerative diseases are characterized by the progressive and irreversible loss of neurons in the central nervous system (CNS) over time. The most important symptom of Parkinson’s disease is dysfunctional disorders in the dopaminergic neurons and the associated symptoms of motor symptoms. It is well known that aggregates known as Lewy bodies are caused by misfolding and accumulation in the presynaptic range of a protein called alpha-synuclein from the synuclein protein family, which is not known yet to precisely influence the mechanism of this disease. The alpha-synuclein is synthesized in the presynaptic neuron and transported by the mechanism called the axonal transport to axon end. Alpha-synuclein can be transported along the axon both retrograde and anterograde with motor proteins as natural or false folded. In this case, the false folded alpha-synuclein may accumulate in the presynaptic area and cause damage to axonal transport. Here, we review the current information on the question of why the chaperone-mediated autophagy (CMA) and the ubiquitin-proteosome system, which are responsible for axonal transport injury of alpha-synuclein accumulation, and which are responsible for the degradation of normally misfolded proteins in the presynaptic area.
Nörodejeneratif hastalıklar, merkezi sinir sisteminde (MSS) bulunan nöronların zaman içerisinde ilerleyici ve geri dönüşsüz biçimde kaybolması ile karakterize edilmektedir. Parkinson hastalığının en önemli belirteci dopaminerjik nöronlarda meydana gelen fonksiyon bozuklukları ve buna bağlı motor semptomlarda aksaklık meydana gelmesidir. Bu hastalığın oluşumunda henüz kesin olarak nasıl bir mekanizma ile etki ettiği bilinmeyen, sinüklein protein ailesinden alfa sinüklein adı verilen bir proteinin yanlış katlanması ve presinaptik aralıkta birikmesi sonucunda lewy cisimcikleri olarak bilinen agregasyonların neden olduğu bilinmektedir. Alfa sinüklein, presinaptik nöronda sentezlenen ve akson ucuna aksonal transport adı verilen bir mekanizma ile taşınır. Alfa sinüklein, ister doğal halinde isterse de yanlış katlanmış olsun motor proteinlerle hem retrograd hemde anterograd yönde akson boyunca taşınabilir. Bu durumda yanlış katlanmış alfa sinüklein presinaptik alanda birikebilir ve aksonal transportta hasara neden olabilir. Burada, alfa sinüklein birikiminin aksonal transport hasarı ile ilişkisi, presinaptik alanda bulunan ve normalde yanlış katlanan proteinlerin bozulmasından sorumlu olan şaperon aracılı otofaji (CMA) ve ubikitin- proteozom sisteminin neden düzgün çalışamadığı ile ilgili mevcut bilgileri inceledik.
Review Article
Kushmanda Grahonmada: Paraneoplastic neurological syndrome wıth testicular cancer
Turkish Title : Kushmanda Grahonmada: Testis kanseri ile paraneoplastik nörolojik sendromlar
Kshama Gupta,Prasad Mamidi
JNBS, 2018, 5(3), p:172-176
Unmada (is a broad term which includes various psychiatric conditions) is characterized by deranged mental functions. ‘Bhutonmada’ (psychiatric conditions of idiopathic nature) is a type of unmada caused by affliction of ‘bhuta’ / ‘graha’ (evil spirits or super natural powers). Kushmanda grahonmada (KG) is one among 18 types of bhutonmada. Till date there were no studies have been conducted on KG and the present study aims at better understanding of this condition (KG) along with its clinical utility. KG is characterized by various signs and symptoms like Bahu pralaapam (excessive talking / irrelevant speech / logorrhoea), Ugra vaakyam (verbal abuse / aggression / irritability), Vilambita gatim (slow movements / hypokinesia), Krishna vadanam (hyperpigmentation of face) and Shoona pralamba vrishanam (huge scrotal / testicular swelling). It is very difficult to understand KG based on these few lakshana’s (signs & symptoms) described in Ayurvedic texts. KG is a psychiatric condition associated with huge scrotal swelling. Various conditions like ‘Paraneoplastic neurological syndromes’ (PNS), ‘Testicular adrenal rest tumors’ (TART), Testicular cancer with brain metastasis’, ‘Paraneoplastic limbic encephalitis’ (PLE), ‘Paraneoplastic cerebellar ataxia’ (PCA) and other scrotal swellings with psychiatric manifestations resembles with KG.
Unmada (çeşitli psikiyatrik koşulları içeren geniş bir terimdir), dengesiz zihinsel işlevlerle vasıflandırılmıştır. ‘Bhutonmada’ (idiyopatik doğanın psikiyatrik koşulları), bhuta’ / ‘graha’ (kötü ruhlar ya da süper doğal güçler) ‘in neden olduğu bir unmada türüdür. Kushmanda grahonmada (KG), 18 çeşit bhutonma’nın arasında bulunmaktadır. KG üzerine bugüne kadar herhangi bir çalışma yapılmamıştır ve bu çalışma, klinik durumu ile birlikte bu durumun (KG) daha iyi anlaşılmasını amaçlamaktadır. KG, Bahu pralaapam (aşırı konuşma / ilgisiz konuşma / logorrhoea), Ugra vaakyam (sözlü istismar / saldırganlık / sinirlilik), Vilambita ağ geçidi (yavaş hareketler / hipokinezi), Krishna vadanam (yüzün hiperpigmentasyonu) ve Shoona gibi çeşitli belirtiler ve semptomlarla ilişkilendirilmektedir. Ayurvedik metinlerde anlatılan bu birkaç laksanaya (işaret ve semptom) bakarak KG’yi anlamak çok zordur. KG, büyük skrotal şişlik ile ilişkili bir psikiyatrik durumdur. ‘Paraneoplastik nörolojik sendromlar’ (PNS), ‘Testis adrenal rest tümörleri’ (TART), beyin metastazı ile Testis kanseri ‘,’ Paraneoplastik limbik ensefalit ‘(PLE),’ Paraneoplastik serebellar ataksi ‘(PCA) ve diğer skrotal şişlikler gibi çeşitli durumlar psikiyatrik belirtileri olmaktadır. KG, “PLE”yi özel referans vererek “PNS” ile benzerlik göstermektedir.
Review Article
Turkish Title : Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda sık görülen komorbid durum ve hastalıklar: ortak genetik etkenler
Hesna Gül,Bedriye Öncü
JNBS, 2018, 5(3), p:177-183
Attention deficit hyperactivity disorder (ADHD) is a heterogeneous neurodevelopmental disorder characterized by inattention, hyperactivity and impulsivity. Genetic, social and physical factors are thought to be influential in the etiology of ADHD. In this review, we focus on diseases with high comorbidities with ADHD, study results on genetic factors in the etiology of ADHD, and the relationship between genetic factors and comorbidities. The challenges of the results on genetical factors could be related with the heterogeneity of the disorder, the effects of epigenetic changes caused by genetic and environmental factors, and the statistical limitations of the studies. In order to overcome these limitations, it is clear that the larger studies should address genetic and environmental factors at the same time.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB), dikkatsizlik, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik belirtileriyle seyreden nörogelişimsel bir bozukluktur. DEHB’nin etiyolojisinde genetik, sosyal ve fiziksel faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir. Bu yazıda DEHB ile komorbiditesi yüksek olan durum ve hastalıklar ve DEHB etiyolojisindeki genetik faktörler- komorbidite ilişkisinin ele alınması hedeflenmiştir. Bu amaçla Pubmed, Google Akademik ve diğer çevrimiçi arama motorları taranmış, elde edilen veriler temel bilgilerle birleştirilerek sunulmaya çalışılmıştır. DEHB’den sorumlu olduğu öne sürülen genetik faktörlerle ilgili çalışmaların sonuçlarının çelişkili olması, bozukluğun heterojenliğine, genetik ve çevresel etkenlerin oluşturduğu epigenetik değişikliklerin etkisine ve çalışmalardaki istatistiksel kısıtlılığa bağlı görünmektedir. Bu sınırlılıkların aşılabilmesi için, daha büyük örneklemlerde genetik ve çevresel faktörlerin aynı anda ele alındığı çalışmaların gerekliliği açıktır.
Review Article
Turkish Title : Nishaada Grahonmada: demansın davranışsal ve psikolojik belirtileri? / frontotemporal demans? / hebefreni?
Kshama Gupta,Prasad Mamidi
JNBS, 2018, 5(2), p:97-101
Nishaada grahonmada (NG) is one among 18 types of bhootonmada / grahonmada (psychiatric problems caused by the possession of evil spirits or super natural powers or extra terrestrial forces). Description of NG is found in ‘Ashtanga samgraha’ and ‘Ashtanga hridaya’ (Ayurvedic classical texts written by Vriddha Vagbhata and Vagbhata). In ‘Asthtanga samgraha’, ‘Kaakhorda grahonmada’ (KG) term is used synonymously for NG. The description of both NG and KG is similar. NG is characterized by Nagnam dhaavantam (nude or naked appearance / sexual disinhibition), gruheetva kaashta loshtaadi bhramantam (aggressiveness / restlessness / wandering / impulsivity / agitation), cheera vaasasam & trina vibhooshanam (inappropriate or bizarre clothing / disorganized behaviour), uthrasta drishtim (abnormal eye movements), parusha abhidaayinam (hostile speech / verbal aggression), smashaana shunya rathya nishevanam (staying alone / social isolation / staying at inappropriate places), tilaanna madya maamsa sakta drishtim (fond of sweets prepared with sesame, alcohol and meat) etc clinical features. Till date no studies have been conducted on NG and the concept as well as clinical application of NG is not clearly understood. The present study is focused to understand NG in a better way by correlating it with the modern psychiatric condition. Clinical features of NG shows similarity with various psychiatric / neuropsychiatric conditions like, BPSD (Behavioral and psychological symptoms of dementia), FTD (Frontotemporal dementia) and Hebephrenia.
Nishaada grahonmada (NG), 18 çeşit bhootonmada / grahonmada (kötü ruhlara veya süper doğal güçlere veya dünya dışı güçlere sahipolmanın neden olduğu psikiyatrik sorunlar) arasında yer almaktadır. NG’nin tanımı ‘Ashtanga samgraha’ ve ‘Ashtanga hridaya’ (VriddhaVagbhata ve Vagbhata tarafından yazılan Ayurvedik klasik metinler) ‘de bulunur. “Asthtanga samgraha” da, “Kaakhorda grahonmada”(KG) terimi NG için eşanlamlı olarak kullanılmıştır. NG’nin ve KG’nin tanımları benzerdir. NG Nagnam dhaavantam (çıplak veya çıplakgörünüm / cinsel disinhibisyon), gruheetva kaashta loshtaadi bhramantam (saldırganlık / huzursuzluk / dalgınlık / dürtüsellik /ajitasyon), cheera vaasasam ve trina vibhooshanam (uygunsuz veya garip kıyafet / düzensiz davranış), uthrasta drishtim ( anormalgöz hareketleri), parusha abhidaayinam (hostil konuşma / sözel saldırganlık), smashaana shunya rathya nishevanam (yalnız / sosyalizolasyon / uygunsuz yerlerde kalma), tilaanna madya maamsa sakta drishtim (susam, alkol ve et ile hazırlanan tatlılar) vb. kliniközellikler ile bağdaştırılır. Bugüne kadar NG ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmamıştır ve NG’nin kavramı ile klinik uygulaması açık birşekilde anlaşılmamıştır. Bu çalışma, NG’yi modern psikiyatrik durumla ilişkilendirerek daha iyi anlamaya odaklanmıştır. NG’nin kliniközellikleri, BPSD (demansın davranışsal ve psikolojik belirtileri), FTD (Frontotemporal demans) ve Hebephrenia gibi çeşitli psikiyatrik /nöropsikiyatrik durumlarla benzerlik göstermektedir.
Review Article
Therapeutıc effects of probiotics on Multiple Sclerosis (MS) via TH17 cells
Turkish Title : Probiyotiklerin Th17 hücreleri sracılığıyla Multipl Skleroz (MS) hastalığına terapötik etkileri
Gizem Gürel,Belkis Atasever Arslan
JNBS, 2018, 5(2), p:102-105
MS-specific disease progression and emerging symptoms are heterogeneous, it is difficult to diagnose and find treatment. The abundance of immune cells, such as products of T lymphocytes and MS patients with CNS lesions, supports the view that MS is an immunomodulatory disorder. Th17 cells appear to play an important role in the immunopathogenesis of EAE and MS. Th17 cells are a subset of cells independent of Th1 and Th2. Although the Th17 cells in steady state are important for host defense, pathogenic Th17 cells play a role in the development of many diseases. Th17 cells are known to secrete IL-17 cytokines. IL-17 secreting cells have been identified in MS and many other diseases. In addition, IL-17 levels were found to be high in cerebrospinal fluid from MS patients. Probiotic bacteria are known to be important in terms of human health and have therapeutic properties. Many studies have suggested that probiotics have the ability to inhibit proinflammatory IL-17 production and activation in Th17-related diseases.
MS’in hastaya özgü hastalık gelişimi ve ortaya çıkan semptomlar heterojenlik gösterdiğinden hastalığı teşhis etmek ve tedavi yöntemini bulmak oldukça zor olmaktadır. T lenfositler ve MS hastalarının MSS lezyonlarındaki ürünleri gibi bağışıklık hücrelerinin bolluğu, MS’in immün aracılı bir bozukluk olduğu görüşünü desteklemektedir. Th17 hücrelerinin EAE ve MS’in immünopatogenezinde önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Th17 hücreleri Th1 ve Th2’den bağımsız bir hücre alt grubudur. Kararlı durumdaki Th17 hücreleri konakçı savunması için önemli olmasına rağmen patojenik Th17 hücreleri birçok hastalığın gelişiminde rol oynamaktadır. Th17 hücreleri IL-17 sitokinini salgılamasıyla bilinmektedir. IL-17 salgılayan hücreler MS ve diğer birçok hastalıkta tespit edilmiştir. Ayrıca MS hastalarından alınan beyin omurilik sıvısında IL-17 seviyesinin yüksek olduğu bulunmuştur. Probiyotik bakterilerin insan sağlığı açısından önemli olduğu ve terapötik özellikleri olduğu bilinmektedir. Yapılan çoğu çalışmada Th17 ilişkili hastalıklarda probiyotiklerin proinflamatuar IL-17 üretimini ve aktivasyonunu inhibe etme yeteneğine sahip olduğu düşünülmektedir.
Review Article
Attribution of blame in rape and examination of rape myths in terms of different variables
Turkish Title : Tecavüze ilişkin suçlayıcı tutumlar ve tecavüz mitlerinin farklı değişkenler açısından incelenmesi
Ferihan Yancı,Firdevs Alioglu,Aslihan Polat
JNBS, 2018, 5(2), p:106-114
Sexual violence has been defined as all kinds of sexual acts against the will of the victim. It is considered as one of the most traumatic experiences with regards to its physical, psychological and social effect. Although in the legal system, the laws are enforced to penalize the perpetrator, in society, people have a number of stereotypes and myths against the victim. While sexual assault already triggers many mental illnesses on the victim; accusing attitudes towards the victim generates a great risk for repetitive traumatic effect. Thus, it is drastically important to investigate rape myths. Rape myths are biased false beliefs and directly target the victim. They create a large amount of risks to legitimize rapes, to perceive crime and perpetrators relatively positive, to decrease the amount of penalty, and to encourage masculine sexual violence. Accusing the victim restrains the victim from applying to judicial authorities and medical institutions to seek for his/her rights, along with disrupting the healing and rehabilitation process of the victim. A number of studies demonstrated that individuals with high just word belief were more likely to legitimize rapes. Believing that the world is a just place and everybody gets what they deserve leads to look for reasons, that is, rape victims deserve what happened to them. This study aims to review the literature on sexual violence, to focus on the negative consequences of the accusing attitudes towards the victim in terms woman’s right and mental health and to increase the awareness of this issue as an addition to the limited number of studies in Turkey.
Cinsel şiddet; mağdurun iradesi dışında gerçekleşen her türlü cinsel eylem olarak tanımlanmaktadır. Fiziksel, psikolojik ve sosyal etkileri bakımından en travmatik olayların başında gelir. Hukuk sisteminde faili cezalandırmaya yönelik hükümler düzenlenmiş olmakla birlikte, toplumun mağdura yönelik pek çok önyargı ve mit kullandığı görülmektedir. Cinsel saldırı, mağdurda bir çok ruhsal hastalığa zemin hazırlamasının yanında, mağdura yönelik suçlayıcı tutumların, mağdurda tekrarlayan bir travmatik etkiye neden olabilme riski taşıması, tecavüz mitlerinin iyi bir şekilde değerlendirilmesinin önemi göstermektedir. Tecavüz mitleri, önyargı barındıran, yanlış inançlardır ve doğrudan mağduru hedef almaktadır. Tecavüzün meşrulaştırılmasının, suç ve suçlunun görece olumlu algılanması, alınacak ceza oranını düşürülebilmesi ve eril cinsel şiddetin devam etmesine kadar büyük riskleri bulunmaktadır. Mağduru suçlama eğilimi, iyileşme ve rehabilitasyon sürecini sekteye uğratmakla birlikte, mağdurun hak aramasının, adli mercilere ve sağlık kuruluşlarına başvurmasının önünü kapatabilmektedir. Adil Dünya İnancı yüksek olan kişilerin, tecavüzü meşrulaştırma eğilimlerinin daha fazla olduğuna ilişkin pek çok çalışma bulunmaktadır. Dünyanın adil bir yer olduğuna ve herkesin hakettiğini yaşadığına inanmak, tecavüze uğrayan kişinin bunu haketmiş olmasına gerekçeler bulmayı da beraberinde getirmektedir. Bu makale ile, literatür yeniden gözden geçirilerek, mağdura yönelik suçlayıcı tutumların olumsuz sonuçlarının kadın hakları ve ruh sağlığı perspektifinden ele alınması ve bu konuda ülkemizdeki az sayıda çalışmaya ek olarak, bu alanda farkındalığın artırılması amaçlanmıştır.
Review Article
Axonal transport in Neurodegenerative diseases
Turkish Title : Nörodejeneratif hastalıklarda aksonal transport
Ozgur Yurtkap,Belkis Atasever Arslan
JNBS, 2018, 5(2), p:115-123
The transport of organelles through an axon into the cell is very important for the maintenance and function of a neuron. Antherograde axonal transport plays a role in the supply of distal synapse and mitochondrial proteins and lipids for local energy requirements, and is involved in intracellular transport of retrograde transport, misfolded and aggregated proteins from the axon and distal trophic sites to the somatic. Axonal transport can be affected by changes to various components of the transport mechanism. Here we review the available information about axonal transport defects that may contribute to the pathogenesis of certain neurodegenerative diseases.
Bir akson boyunca organellerin hücre içi taşınması, bir nöronun bakımı ve işlevi için çok önemlidir. Anterograd aksonal transport, lokal enerji gereksinimleri için distal sinaps ve mitokondriye protein ve lipidlerin sağlanmasında bir role sahiptir, buna karşın retrograd transport, yanlış katlanmış ve toplanmış proteinlerin aksondan ve distal trofik sinyallerin somaya intraselüler taşınmasında görev alır. Aksonal taşınım, taşıma mekanizmasının çeşitli bileşenlerine yapılan değişikliklerden etkilenebilir. Burada, belirli nörodejeneratif hastalıkların patogenezine katkıda bulunabilecek aksonal transport defektleri hakkındaki mevcut bilgileri gözden geçiriyoruz.
Review Article
The serotonergic system in Alzheimer’s Disease
Turkish Title : Alzheimer hastalığında seratonerjik sistem
Yesim Ayik,Kaan Yilancioglu
JNBS, 2018, 5(1), p:37-42
Alzheimer’s disease (AD) is one of the most common neurodegenerative diseases throughout the world that impairs brain regions related to learning and memory. Several neurotransmitter systems, especially the serotonergic system take part in cognitive processes, and the neurochemistry of AD patients is affected by AD-associated neurodegeneration. Serotonergic markers are located in diverse brain areas mostly related learning and memory. Therefore the serotonergic neurotransmission is very important in memory. Remarkable changes occur in the serotonergic system because of AD. Since AD is a progressive and irreversible disorder and there is no specific treatment for this disease, the number of patients is rapidly increasing. In this review, the relationship between AD and the serotonergic system is described in general terms. Especially serotonin (5-HT) receptors that take part in cognitive dysfunctions have examined in this study.
Öğrenme ve hafıza ile ilişkili beyin bölgelerinde bozulmalara neden olan Alzheimer hastalığı, dünya genelindeki en yaygın nörodejeneratif hastalıklardan biridir. Birçok nörotransmitter sistem, özellikle serotonerjik sistem, bilişsel süreçlerde yer alır ve Alzheimer hastalarının nörokimyası Alzheimer hastalığı ile ilişkili nörodejenerasyondan etkilenir. Serotonerjik belirteçler, çoğunlukla öğrenme ve bellek ile ilişkili çeşitli beyin bölgelerinde bulunur; bu nedenle serotonerjik nörotransmisyon hafızada çok önemlidir. Alzheimer hastalığı nedeniyle serotonerjik sistemde dikkate değer değişiklikler meydana gelir. Alzheimer hastalığı ilerleyici ve geri dönüşümsüz bir hastalık olduğundan ve bu hastalık için kesin bir tedavi yöntemi bulunmadığından, hasta sayısı günden güne hızla artmaktadır. Bu derlemede, Alzheimer hastalığı ile serotonerjik sistem arasındaki ilişki genel hatlarıyla açıklanmaktadır. Bu çalışmada, özellikle bilişsel işlev bozukluklarında rol alan serotonin (5-HT) reseptörleri incelenmiştir.
ISSN (Print) | 2149-1909 |
ISSN (Online) | 2148-4325 |
2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.