Years
2021
2020
2019
2018
2017
2016
2015
2014
Categories
Authors
- Ab Latif Wani (1)
- Abdullahi Muhammed Tauheed (1)
- Afra Yadigar Terzi (1)
- Alper Baş (1)
- Alper Çuhadaroğlu (1)
- Anjum Ara (1)
- Anusri Dhar (1)
- Aphichandan Das (1)
- Arslan Ayla (1)
- Aslan Kadir Sinan (1)
- Aslihan Polat (1)
- Asma Afzal (1)
- Aysegul Ozkan (1)
- Babak Kateb (1)
- Baris Metin (1)
- Barış Metin (2)
- Basak Funda Eken (1)
- Bedriye Öncü (1)
- Belkis Atasever Arslan (4)
- Belkıs Atasever Arslan (1)
- Burak Tatlı (1)
- Burcu Göksan Yavuz (1)
- Can Akpinaroglu (2)
- Can Akpınaroğlu (2)
- Canan Sercan (2)
- Dilara Nemutlu Samur (1)
- Emre Han Alpay (1)
- Ezgi İnce (1)
- Faizan Ahmad (1)
- Farjad Afza (1)
- Fatma Keskin Krzan (2)
- Fatıma Ceren Tuncel (1)
- Ferihan Yancı (1)
- Firdevs Alioglu (1)
- Flávia Lima Osório (1)
- Gizem Gürel (1)
- Gregor Laube (1)
- Gul Ozbey (1)
- Gökben Hizli Sayar (1)
- Gökben Hızlı Sayar (6)
- Gökçe Vogt (1)
- Hadiza Aliyu (1)
- Halim Uğurlu (1)
- Hans-Gert Bernstein (1)
- Hesna Gül (1)
- Hilal Doğangüneş (1)
- Hüseyin Bulut (1)
- Hüseyin Ünübol (1)
- Joseph Olusegun Ayo (1)
- Kaan Yilancioglu (1)
- Kadir Sinan Arslan (1)
- Karahan Mesut (1)
- Karakuş Arzu Burcu (1)
- Kocaturk Rumeysa Rabia (1)
- Korkut Ulucan (3)
- Koç Halil İbrahim (1)
- Kshama Gupta (2)
- Kulacaoglu Filiz (1)
- Levon Antikacioglu (4)
- Mariana Fortunata Donadon (1)
- Martin M. Mortazavi (1)
- Melisa Aksu (2)
- Merve Çebi (1)
- Metin Barış (1)
- Mona Rezaei (1)
- Muhammed Musa Suleiman (1)
- N. Sertaç Sırma (1)
- Neriman Hazal Söyleyen (1)
- Nevzat Tarhan (5)
- Nimer Adeeb (1)
- Ozcan Oznur Ozge (1)
- Ozgur Yurtkap (1)
- Oğuz K. Karamustafalıoğlu (1)
- Patricia Ishaku Kobo (1)
- Prasad Mamidi (2)
- Pushpa Natarajan (1)
- Rüdiger W. Veh (1)
- Salman Abbasi Fard (1)
- Sampath Kumar (1)
- Selin Özcan (1)
- Sidra Manzoor (1)
- Sinem Gönenli Toker (1)
- Sinu Sahl (1)
- Suleiman Folorunsho Ambali (1)
- Sırmahan Aydoğmuş (1)
- Tayfun Uzbay (1)
- Thomas Weiss (1)
- Tugce Uzunoglu (1)
- Ulucan Korkut (1)
- Upasana Pathak (1)
- Victor Olusegun Sinkalu (1)
- Vijaya Anand (1)
- Yasin Yılmaz (1)
- Yesim Ayik (1)
- Yildiz Hatice Burkovik (1)
- Çiğdem Özkara (1)
- İbrahim Balcıoğlu (1)
- İz Filiz (1)
ARTICLES
Review Article
On Culture, Biases, Brain Washing, Behavior Changing, Public Opinion and Similar
Turkish Title : Kültür, Önyargı, Beyin Yıkama, Davranış Değiştirme, Kamuoyu ve Benzerleri Hakkında
Levon Antikacioglu,Nevzat Tarhan
JNBS, 2016, 3(3), p:110-115
This is an approach proposal to the assessment and extinction predictability, through a “Brain electro-Activity Map” to Culture, Biases, Brain Washing, Behavior Changing, Public Opinion and similar.
In this paper, we tried to propose an approach through a “Brain Electro Activity Map” to predict the assessment and modification possibility of Culture, Biases, Brain Washing, Behavior Changing, Public Opinion and similar. Because according our opinion, technically there is not any Neuro-Physiological difference between their acquisition and extinction.
We introduced some new concepts which are “flexophrenia-sclerophrenia” and “facilitated and automated connectomes” which are always in need of expression-activity with strongly invasive components.
Then by the combination of the above three concepts, with the well-known old “need of stimulation” (which is an implicit form of accepting the presence of a ”need of activity-expression”), we asserted that all the above mentioned behavioral patterns’ onsets, durations, resistances, changes, can be approached, predicted and changed, in a similar way to each other’s and, can be traced as well, through the implementation of the “Brain Electro Activity Map”
Bu makale, oluşturulabilecek bir “Beyin Elektro Aktivitesi Haritası” vasıtasıyla, Kültür, Peşin Hüküm, Beyin Yıkama, Davranış Değiştirme, Kamuoyu ve benzeri konuların oluşturulması, sönmesi ve öngörülebilmesi konularına bir yaklaşım hakkındadır. Yazıda, oluşturulacak bir “Beyin Elektro Aktivitesi Haritası” vasıtasıyla yaklaşımı önermemizin sebebi, kanaatimize göre, bunlar arasında Nöro Fizyolojik mekanizma açısından teknik olarak, onların edinimleri ve sönmeleri konusunda, herhangi bir farkın olmadığı kanaatinde olmamızdandır. Bu arada, “fleksofreni-sklerofreni” ile, güçlü bir şekilde istilacı komponentlere sahip olan ve her daim kendini ifade etme ihtiyacında olan “kolaylaştırılmış otomatik konnektomlar” gibi yeni kavramları da ortaya attık. Böylelikle, yukardaki kavramların ve, çok iyi bilinen “uyarılma ihtiyacı” (ki aslında aktivite ve ifade ihtiyacının zımmi ifadesinden başka bir şey değildirler.) olgusunun kombinasyonları ile, yukarda adı geçen kavramların hepsinin de, oluşumları, sönmeleri, tamamen yok olmaları, ve tüm bunların öngörülebilmelerinin, mümkün olabileceğini ileri sürmeyi önerdik.
Review Article
Nonpharmacological Treatment Approach to Pain
Turkish Title : Ağrıya Farmakolojik Olmayan Tedavi Yaklaşımı
Selin Özcan,Gökben Hızlı Sayar,Nevzat Tarhan
JNBS, 2016, 3(2), p:65-68
Chronic pain has various forms such as inflammatory pain, visceral pain, headache, disk-related pain, neuropathic pain, cancer pain. Although the biological basis of chronic pain is related to vulnerability, it continues with behavioral and psychological components. In the context of multimodal interventions, interventions other than systemic pharmacologic treatments for chronic pain are also present. Besides interventional approaches; there are several noninvasive options including cognitive behavioral therapy, biofeedback, relaxation therapy, physical therapy, thermal applications, spinal cord stimulation and transcutaneous electrical stimulation. The neuroscientific approach to pain can only be achieved by combining physical and mental components of the pain with neuroscience
Kronik ağrının, enflamatuar ağrı, visseral ağrı, baş ağrısı, disk ilişkili ağrı, nöropatik ağrı, kanser ağrısı gibi çeşitli biçimleri bulunmaktadır. Her ne kadar kronik ağrının biyolojik temeli yatkınlık ile ilişkili olsa da, davranışsal ve psikolojik bileşenleri de bulunmaktadır. Ağrıya çok yönlü müdahaleler kapsamında, sistemik farmakolojik tedaviler dışında müdahale seçenekleri de mevcuttur. Kronik ağrı tedavisinde girişimsel yaklaşımların yanı sıra; bilişsel davranışçı terapi, biofeedback, gevşeme terapisi, fizik tedavi, termal uygulamalar, transkütanöz elektrik stimülasyonu ve spinal kord stimülasyonu dahil olmak üzere birçok invaziv olmayan seçenekler bulunmaktadır. Ağrıya sinirbilimsel yaklaşım, sadece ağrının fiziksel ve ruhsal bileşenlerini nöröbilim çerçevesinde ele alarak elde edilebilir.
Review Article
A Speculation on the Mechanisms of ECT, TMS, tDCS and Similar Techniques
Turkish Title : EKT, TMU, tDCS ve Benzer Tekniklerin Altında Yatan Mekanizmalar Üzerine Bir Spekülasyon
Levon Antikacioglu,Nevzat Tarhan
JNBS, 2016, 3(2), p:69-75
In this paper, we tried to explain, what can eventually be the underlying mechanisms of ECT, TMS, tDCS and similar techniques. And tried to explain how, by making some slight changes in the use of the EMW (electromagnetically induced wave) devices, and by integrating them with psychotherapies and pharmacotherapies, we can either better understand their real effectiveness and, design better therapeutic strategies, and increase their positive results. So far, it seems that because of the implemented insufficient designs, either in evaluating the results or, in planning their applications, their positive effects, do not seem to be fully discovered yet
Bu çalışmada, EKT, TMU, tDCS ve benzer tekniklerin altında yatan muhtemel mekanizmalarının, ne olabileceklerinin açıklanmasına çalışılmıştır. Ve elektromanyetik dalgaların kullanımına paralel olarak, önerdiğimiz bazı ayrıntıların ilavesi ve bunların, psikoterapi, psikofarmakoterapi ve öğrenme prensipleri ile harmanlanmasıyla, nasıl daha iyi sonuçların elde edilebileceği, ve terapi stratejilerinin yapılandırılabileceği, tartışılmıştır. Çünkü görüldüğü kadarıyla EMD (Elektromanyetik Dalga) kullanımı ile yapılan; onların uygulanmasını ve/veya etkinlik derecelerini araştıran çalışmaların verimlilik oranları aslında, bazı metodolojik yetersizliklerden kaynaklı olarak, ihtimal ki gözden kaçmış olup, henüz tam anlamıyla keşfedilememişlerdir.
Review Article
Future of psychiatry: Mobile health and social sensing
Turkish Title : Psikiyatrinin geleceği: Mobil sağlık ve sosyal algılama
Gökben Hızlı Sayar,Nevzat Tarhan
JNBS, 2016, 3(2), p:76-80
Mobile technologies are transforming our lives. Utilizing the mobile technologies in health care has developed into a new interdisciplinary field called mobile health (mHealth). Data about an individual's moods, cognitions, physical and social activities can be collected and can be used to track mental health of individuals, or make other predictions about their lifestyle such as eating habits and obesity. The smartphone accelerometers and GPS localization systems give information on the overall level of activity. The microphone is used for activity recognition, based on the sound sensed. The social interaction can be tracked by the log of calls, the number of people contacted. Voice analysis is a way of tracking the mood by analyzing the patient's speech during voice calls. The mental health professional must recognize the increasing availability of mobile phones however patient’s motivation to use the applications must also be taken into account. Mobile sensors can assist users to monitor their emotions and behaviors. Mobile technology has the potential to transform mental health care.
Mobil teknolojiler hayatımızı değiştirmektedir. Sağlık alanında mobil teknolojilerin kullanımı “mobil sağlık” (mHealth) adlı yeni bir disiplinler arası bir alan haline gelmiştir. Bireyin ruh halleri, kognisyonları, fiziksel ve sosyal faaliyetleri hakkında veri toplanabilir ve veriler bireylerin ruh sağlığını izlemek, ya da beslenme alışkanlıkları ve obezite gibi kendi yaşam tarzı ile yakından ilişkili durumları tahmin ve takip etmek için kullanılabilir. Akıllı telefonlarda yerleşik bulunan akselerometre ve GPS gibi sistemler kişinin genel fiziksel aktivite genel düzeyi hakkında bilgi verebilir. Mikrofon sistemi, algılanan sesi analiz ederek kişinin sosyal etkileşimini ve sosyal temas düzeyini takip edebilir.. Ses analizi sesli aramalar sırasında kişinin konuşmasını analiz ederek duygulanımı izlemenin bir yolu olarak kullanılabilir. Her ne kadar cep telefonları toplumda yaygın olarak kullanılıyor olsa da bu mobil uygulamaları kullanmak için hastanın motivasyonu da dikkate alınmalıdır. Mobil sensörler duygularını ve davranışlarını izlemek için kullanıcılara yardımcı olabilir. Mobil teknoloji ruh sağlığı hizmetlerini geliştirme
potansiyeline sahiptir.
Review Article
Assesment of Pain Symptoms in Terms of Culture
Turkish Title : Kültürel Açıdan Ağrı Semptomlarının Ele Alınışı
Sinem Gönenli Toker,Burcu Göksan Yavuz,Oğuz K. Karamustafalıoğlu
JNBS, 2016, 3(1), p:13-16
The common feature of somatoform disorders is the presence of somatic symptoms that cannot be explained by a general medical condition. Pain disorder is also among the somatoform disorders.
Pain is defined as an unpleasant sensation occuring as a consequence of a disease, injury or an organic pathology. Breuer and Freud, in their studies on hysteria, suggested that pain could be a manifestation of a psychological problem. The lifetime prevalence is not precisely known. In the Turkish mental health study 12 month incidence of pain disorder is found to be % 11.3 among women , % 4.8 among men and % 8.4 in the general population. The cultural diversity of the mental illnesses particularly somatic symptoms is noticed. Traditions and belief systems influence the formation, presentation and the managemant of dissociative and somatoform symptoms. Types of somatic symptoms differ across the cultures. Higher rates of somatic complaints are found in South America, Asia, particularly in developing countries.
The seperation between physical and emotional experience occurs precisely in Western countires. Thus somatic symptoms are rarely seen in Western culture.
Ağrı, hastalık, bedensel yaralanma veya organik bozukluğa bağlı rahatsızlık verici bir duygu olarak tanımlanır. Bu gözden geçirmede ağrı semptomlarının ortaya çıkışı ve seyrinde kültürel faktörlerin etkileri incelenmiştir. Yöntem: Ağrı ve diğer somatik semptomların farklı kültürlerdeki görünümleri irdelenmiştir. Bulgular ve sonuç: Psikiyatrik hastalıklarda özellikle somatik semptomların kültüre özgü çeşitliliği dikkat çekmektedir. Gelenekler ve inanç sistemleri, disosiatif ve somatoform semptomların oluşması, ortaya konması ve bunlarla başa çıkılmasını büyük oranda etkiler. Somatik hastalardaki semptom tipi kültüre göre değişmektedir. Güney Amerika ve Asya’da, özellikle gelişmekte olan ülkelerde somatik yakınmaların sıklığı daha yüksek oranda bulunmuştur. Batı kültüründe fiziksel ve duygusal deneyimler daha kesin olarak birbirinden ayrılır. Bu sebeple somatik şikayetler
batı toplumlarında daha az görülüyor olabilir.
Review Article
Neuroprotective Benefits of Atorvastatin in Dementia and Stroke
Turkish Title : Atorvastatin’in Demans Ve Felç Durumlarında Sinir Koruyucu Yararları
Pushpa Natarajan,Sampath Kumar,Sinu Sahl,Vijaya Anand
JNBS, 2016, 3(1), p:17-19
Dementia and stroke are the major health problem often occurs in older individuals aged 65 or more. There are many studies confirm that cholesterol might be involved in the pathogenesis of dementia and stroke. Atorvastatin, broadly used to lower cholesterol in coronary heart disease, are viable medications in decreasing the danger of dementia and stroke. Use of atorvastatin for prolonged period seems to be effective for the prevention of dementia and stroke. The objective of this review is to focuses the pharmacological benefit of atorvastatin in dementia and stroke.
Demans ve felç 65 ya da daha yaşlı bireylerde sıkça görülen büyük bir sağlık problemidir. Kolesterolün demans ve felç patojeninizde yer aldığını doğrulayan pek çok çalışma vardır. Genel olarak koroner kalp hastalığında kolesterolü düşürmek için kullanılan Atorvastatin demans ve felç tehlikesini azaltmada uygulanabilir bir tedavidir. Atrovastatin’in uzun süreli kullanımının demans ve felci önlemede etkili olduğu görünmektedir. Bu çalışmanın amacı demans ve felç durumlarında atorvastatinin farmakolojik yararına odaklanmaktır.
Review Article
Gene Therapy and Gene Delivery to the Brain Using Viral Vectors
Turkish Title : Gen Terapisi Ve Viral Vektörlerin Kullanımı İle Beyne Gen Nakli
Can Akpınaroğlu,Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2016, 3(1), p:20-24
Treating monogenic disorders via gene therapy although still considered experimental by some, has becoming a more accepted method lately especially in these last 10 years with a number of recent clinical successes. Genetic modifications are becoming easier to perform with the progressing technology and discovery of new techniques such as the Clustered regularly interspaced short palindromic repeats (CRISPR)-CRISPR associated protein 9 (Cas9) methods which can modify DNA with great ease and accuracy. Gene therapy is a powerful technique with huge potential to treat psychiatric and neurodegenerative disorders including Alzheimer’s and Parkinson’s disease. Gene therapy is simple in principle, which is corrective genetic material is sent into cells and the disease is cured by ending the problem at its source. Viral and non-viral vectors which are used for the delivery of the desired genes to the targeted cells are briefly listed and explained. Unlike viral vectors non-viral vectors don’t cause an immune response but their pretty low transfer rate makes them rather less interesting for research. Viral vectors of adenoviruses, adeno-associated viruses, retroviruses with its subclass of lentiviruses and herpes viruses are compared with their advantages and disadvantages related to usage in brain and CNS treatment of our topic. Neurotrophic factors (NTFs) have important roles in brain and nervous tissue. Delivering NTFs via viral vectors for treating neurodegenerative diseases is a promising approach. Providing information about principles, methods, hurdles and clinical applications of gene therapy with its historic background to present it with its all basic details and therapeutic effects it can provide to problems related to brain are aimed in this writing.
Tek bir gene bağlı hastalıkların gen terapisi ile tedavisi hala bir kısım tarafından deneysel olarak nitelendirilse de özellikle bu son 10 yıldaki en son klinik başarılar ile gittikçe daha fazla kabul gören bir yöntem haline gelmektedir. DNA’yı harika bir kolaylıkla ve hassasiyetle modifiye edebildiğimiz clustered regularly interspaced short palindromic repeats (CRISPR)-CRISPR associated protein 9 (Cas9) metodu gibi yeni tekniklerin keşfi ve ilerleyen teknoloji ile genetik modifikasyonları uygulamak daha kolay bir hale gelmektedir. Gen terapisi psikiyatrik ve Alzheimer ya da Parkinson hastalığı gibi nörodejeneratif rahatsızlıkları tedavi edebilecek güçlü ve büyük bir potansiyeli olan bir yöntemdir. İyileştirecek olacak genetik malzemenin doğrudan hücrelere yollanması ve rahatsızlığın direkt olarak kaynağından çözümlenmesi, gen terapisinin basit prensipidir. İstenilen genlerin hedef
hücrelere taşınması için kullanılan viral ve viral olmayan vektörler listelenmiş ve kısaca açıklanmışlardır. Viral vektörlerin aksine viral olmayan vektörler bağışıklık sistemini tetiklemezler fakat düşük transfer seviyeleri onları araştırmalar için daha az ilgi çekici yapmaktadır. Adenovirüsler, adeno ilişkili virüsler, alt kategorileri olan lentivirüslerle birlikte retrovirüsler ve herpes virüsleri konumuz olan, beyinde ve merkezi sinir sisteminde tedavi amaçlı kullanımlarına ilişkin avantajları ve dezavantajları ile karşılaştırılmıştır. Nörotrofik faktörlerin beyinde ve sinir dokusunda önemli rolleri vardır. Nörodejeneratif rahatsızlıkları tedavi etmek için nörotrofik faktörleri viral vektörler kullanarak iletmek, umut vadeden bir yaklaşım yoludur. Bu yazıda, bütün temel ayrıntıları ve beyine dair sunabileceği tedavi edici etkileri ile tarihsel arkaplanı da dahil edilerek gen terapisinin prensipleri, metodları, zorlukları ve klinik uygulamaları hakkında bilgi vermek amaçlanmıştır.
Review Article
Resection of Deep Brain Stem Lesions: Evolution of Modern Surgical Techniques
Turkish Title : Derin Beyin Sapı Lezyonunun Çıkarılması: Modern Ameliyet Tekniklerinin Gelişimi
Salman Abbasi Fard,Nimer Adeeb,Mona Rezaei,Babak Kateb,Martin M. Mortazavi
JNBS, 2016, 3(1), p:29-31
Deep brain stem lesions have previously been considered unresectable. With the development of tailored skull base approaches, detailed knowledge of topographical anatomy, utilization of intra-operative mapping, identification of safe entry zones, extensive arachnoid dissection, cautious handling of neurovascular structures, modern surgical techniques with minimal compression of brain stem and retractor-less surgery, the resection of these previously unresectable lesions, has become possible. Herewithin, an overall review is provided and illustrative cases are presented with detailed discussion of the technical perspective of each approach and resection.
Derin beyin sapı lezyonlarının daha önceden cerrahi müdahaleyle çıkartılmasının mümkün olmadığı düşünülüyordu. Kişiye göre özelleştirilmiş kafa iskeleti yaklaşımlarının gelişimiyle, detaylı topografik anotomi bilgisiyle, intraoperatif haritalamanın kullanılmasıyla, güvenli giriş alanlarının belirlenmesiyle, gelişmiş araknoid teşhisiyle, nörovasküler yapıların dikkatli müdahalesiyle, minimal beyin sapı kompresyonu ve daha az rektartör kullanılan ameliyatlarda kullanılan modern cerrahi tekniklerle birlikte, daha önceden cerrahi müdahale ile çıkartılması mümkün olmayan lezyonların çıkartılması mümkün hale gelmiştir. Sonuç olarak, bu çalışmada genel bir bakış ele alınmış ve her yaklaşımın ve müdahalenin teknik perspektifi detaylı bir şekilde ele alınarak örnekleyen vakalar ortaya konulmuştur.
Review Article
N-Acetylcysteine in treatment of Trichotillomania
Turkish Title : Trikotilomanide N-Asetilsistein kullanımı
Hüseyin Bulut,Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2015, 2(3), p:110-113
Trichotillomania is a chronic mental disorder characterized by recurrent hair-pulling. Hoarding, excoriation and trichotillomania are classified as obsessive-compulsive related disorders in DSM-5, which share similar clinical presentations, characterized by inappropriate and excessive repetitive behaviors and dysregulation of inhibitory control processes. Research evidence suggests that abnormalities in the cortico-striato-thalamic-cortical circuits are one of the key factors underlying the pathophysiology of obsessivecompulsive related disorders, including trichotillomania. Glutamate is the primary neurotransmitter within the cortico-striato-thalamiccortical circuits. Therefore, the use of glutamate-modulating agents is subject to interest for obsessive-compulsive related disorders. N-acetylcysteine, a derivate of the amino acid L-cysteine, has been explored as potential therapy for obsessive-compulsive related disorders, including trichotillomania. Pharmacotherapies that target the prefrontal glutamatergic system, such as N-acetylcysteine, may correct the underlying pathophysiologic abnormalities and symptoms of trichotillomania. Even a limited number of studies are suggesting that N-acetylcysteine is a promising treatment option, these studies did not assess treatment effects exceeding 3-4 months treatment period. Longer term effects of N-acetylcysteine therapy in trichotillomania require further evaluation.
Trikotilomani tekrarlayan saç çekme ile karakterize kronik bir ruhsal bozukluktur. DSM-5’te istifleme, ekskoriasyon ve trikotilomani, uygunsuz ve aşırı tekrarlayıcı davranışlar ve inhibitör kontrol süreçlerinin bozulması ile karakterize benzer klinik sunumlar paylaşan bozukluklar olarak “obsesif-kompulsif ilişkili bozukluklar” olarak sınıflandırılır. Araştırma bulgularına göre kortiko-striato-talamik-kortikal devrelerde anormallikler, trikotilomaninin de dahil olduğu obsesif kompulsif ilişkili bozuklukların patofizyolojisinde yer alan en önemli faktörlerden birisidir. Glutamat kortiko-striato-talamik-kortikal devrelerde birincil nöroiletkendir. Bu nedenle, glutamat modüle edici ajanların kullanımı, obsesif kompulsif ilişkili bozukluklar için ilgi çekicidir. N-asetilsistein, amino asit olan L-sisteinin bir türevidir ve trikotilomani de dahil olmak üzere, obsesif kompulsif ilişkili bozukluklarda potansiyel tedavi olarak incelenmiştir. N-asetilsistein gibi prefrontal glutamaterjik sistemi hedefleyen farmakoterapiler, trikotilomani belirtileri ve altta yatan patofizyolojik bozukluklarda etkili olabilir. Sınırlı sayıda çalışmada N-asetilsistein umut verici bir tedavi seçeneği olarak izlenmiş olsa da bu çalışmalar 3-4 ay tedavi süresini aşan etkinliği değerlendirmemiştir. Trikotilomaninin N-asetilsistein ile tedavisinin uzun dönemli etkileri incelenmelidir.
Review Article
The more brain parts are involved, the better is learned and performed
Turkish Title : Öğrenme ve performans, değişik beyin bölümlerinin katılımı oranında artar
Levon Antikacioglu
JNBS, 2015, 2(3), p:114-116
In this article, has been discussed the characteristics that make knowledge unforgettable. The attention has been attracted to the role of the involvement of multiple brain layers, locations and connections, in learning and performing process. It is sustained that “learning and performing are systemic issues” and proposed that “a successful learning and performance is directly proportional to the sum of created appropriate personal ties – created personal functional connectomes - in the entirety of the central nervous system” and the “strength or weakness of a learned material is directly proportional to the quantity, quality and intensity of the ties made within the entire Central Nervous System Network”. In other terms; the more brain parts are involved the better is learned and performed. And, it has been outlined that “the same fact is the explanation of why in different subjects, the memory storages are relatively in different localities, and in vague concentrations.”
Bu makalede, bilgiyi unutulmaz kılan karakteristikler tartışılmıştır. Bu amaçla dikkatler, çoklu beyin katmanlarının, lokasyonlarının ve bağlantılarının, öğrenme ve performansa katılımlarının rolüne çekilmiştir. Sonuçta, “öğrenme ve performansın sistemik bir konu olduğu” ve “başarılı bir öğrenme ve performansın, Merkez Sinir Sisteminin bütünü içinde, kurulmuş olan uygun kişisel bağlantıların (yaratılmış kişisel fonksiyonel konnektomların) toplamı ile doğru orantılı olduğu” ve “öğrenilmiş materyalin zayıf ya da güçlü oluşunun, Merkez Sinir Sistemi Ağının bütünü içindeki bağlantılarının kalite, kantite ve yoğunluğu ile doğru orantılı olduğu” teklif edilmiştir. Başka bir deyişle, “öğrenme ve performansın, beyin bölgelerinin katılımı oranında arttığı” ileri sürülmüştür. Bu olgunun da, “farklı bireylerde hafıza depolamasının neden, nisbi olarak farklı yerlerde ve düşük yoğunluklarda oluştuğunu”, açıkladığı belirtilmiştir.
ISSN (Print) | 2149-1909 |
ISSN (Online) | 2148-4325 |
2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.