Years
2021
2020
2019
2018
2017
2016
2015
2014
Categories
Authors
- Ab Latif Wani (1)
- Abdullahi Muhammed Tauheed (1)
- Afra Yadigar Terzi (1)
- Alper Baş (1)
- Alper Çuhadaroğlu (1)
- Anjum Ara (1)
- Anusri Dhar (1)
- Aphichandan Das (1)
- Arslan Ayla (1)
- Aslan Kadir Sinan (1)
- Aslihan Polat (1)
- Asma Afzal (1)
- Aysegul Ozkan (1)
- Babak Kateb (1)
- Baris Metin (1)
- Barış Metin (2)
- Basak Funda Eken (1)
- Bedriye Öncü (1)
- Belkis Atasever Arslan (4)
- Belkıs Atasever Arslan (1)
- Burak Tatlı (1)
- Burcu Göksan Yavuz (1)
- Can Akpinaroglu (2)
- Can Akpınaroğlu (2)
- Canan Sercan (2)
- Dilara Nemutlu Samur (1)
- Emre Han Alpay (1)
- Ezgi İnce (1)
- Faizan Ahmad (1)
- Farjad Afza (1)
- Fatma Keskin Krzan (2)
- Fatıma Ceren Tuncel (1)
- Ferihan Yancı (1)
- Firdevs Alioglu (1)
- Flávia Lima Osório (1)
- Gizem Gürel (1)
- Gregor Laube (1)
- Gul Ozbey (1)
- Gökben Hizli Sayar (1)
- Gökben Hızlı Sayar (6)
- Gökçe Vogt (1)
- Hadiza Aliyu (1)
- Halim Uğurlu (1)
- Hans-Gert Bernstein (1)
- Hesna Gül (1)
- Hilal Doğangüneş (1)
- Hüseyin Bulut (1)
- Hüseyin Ünübol (1)
- Joseph Olusegun Ayo (1)
- Kaan Yilancioglu (1)
- Kadir Sinan Arslan (1)
- Karahan Mesut (1)
- Karakuş Arzu Burcu (1)
- Kocaturk Rumeysa Rabia (1)
- Korkut Ulucan (3)
- Koç Halil İbrahim (1)
- Kshama Gupta (2)
- Kulacaoglu Filiz (1)
- Levon Antikacioglu (4)
- Mariana Fortunata Donadon (1)
- Martin M. Mortazavi (1)
- Melisa Aksu (2)
- Merve Çebi (1)
- Metin Barış (1)
- Mona Rezaei (1)
- Muhammed Musa Suleiman (1)
- N. Sertaç Sırma (1)
- Neriman Hazal Söyleyen (1)
- Nevzat Tarhan (5)
- Nimer Adeeb (1)
- Ozcan Oznur Ozge (1)
- Ozgur Yurtkap (1)
- Oğuz K. Karamustafalıoğlu (1)
- Patricia Ishaku Kobo (1)
- Prasad Mamidi (2)
- Pushpa Natarajan (1)
- Rüdiger W. Veh (1)
- Salman Abbasi Fard (1)
- Sampath Kumar (1)
- Selin Özcan (1)
- Sidra Manzoor (1)
- Sinem Gönenli Toker (1)
- Sinu Sahl (1)
- Suleiman Folorunsho Ambali (1)
- Sırmahan Aydoğmuş (1)
- Tayfun Uzbay (1)
- Thomas Weiss (1)
- Tugce Uzunoglu (1)
- Ulucan Korkut (1)
- Upasana Pathak (1)
- Victor Olusegun Sinkalu (1)
- Vijaya Anand (1)
- Yasin Yılmaz (1)
- Yesim Ayik (1)
- Yildiz Hatice Burkovik (1)
- Çiğdem Özkara (1)
- İbrahim Balcıoğlu (1)
- İz Filiz (1)
ARTICLES
Review Article
Turkish Title : Gama aminobütirik asit tip A reseptör alt tiplerinin farklılaşmış fonksiyonlari: Fazik ve tonik inhibasyon
Arslan Ayla
JNBS, 2015, 2(2), p:72-76
The gamma-aminobutyric acid type A receptors (GABAA Rs), belonging to the superfamily of Cys-loop receptors, responsible for the inhibitory transmission in the vertebrate central nervous system. Assembled from a pool of 19 subunits, the subunit composition of heteropentameric GABA-A Rs impacts on receptor’s function, physiology, cellular and subcellular localization in the cell membrane, i.e., synaptic or extrasynaptic. γ2 containing GABA-A Rs (γ2-GABA-A Rs) are clustered in the synapses and mediate classical fast synaptic inhibition called phasic inhibition. δ subunit containing GABA-A Rs (δ-GABA-A Rs) are located extrasynaptically and mediate a different form of inhibition called tonic inhibition critical for the threshold of action potential generation and neuronal excitability. Thus, distinct physiological roles of synaptic and extrasynaptic GABA-A R subtypes lead to the question to ask about the possibility of subtype selective drugs. In the light of accumulating data from X-ray crystal structures of vertabrate, invertabrate and prokaryotic Cys-loop receptor family members, new opportunities arise for the development of novel drugs targeting specificaly these subtypes of GABA-A Rs for the treatment of various neuropathological conditions.
Memelilerde beyinde inhibasyonun iletiminden sorumlu birincil reseptör olan gama amino butirik asit tip A reseptörleri (GABAA Rs), Cys-loop reseptörleri familyasina baglidir. 19 alt uniteden olusan bir havuzdan belirli kombinasyonlarla pentamer olarak organize olan bu reseptörlerin kompozisyonu, reseptörün fonksiyonu, fizyolojisi, bulundugu hücre tipi ve sinaptik ya da ekstra-sinaptik gibi hücre zarinda belirli bir lokalizasyonda bulunmasına etki eder. γ2 alt ünitesini bulunduran GABAA R alt tipi (γ2-GABAA Rs) sinaptik olarak lokalize olup fazik inhibasyon olarak bilinen tipik hizli inhibasyonun iletiminden sorumludurlar. δ alt ünitesini bulunduran GABAA Rs (δ-GABAA Rs) ekstrasinaptik olarak lokalize olup fazik inhibasyondan daha farkli bir inhibasyon türü olan ve aksiyon potansiyelinin olusmasi icin gereken eşik değerinde ve hücre uyarılabilirliğinde rol oynayan tonik inhibasyonun iletiminden sorumludurlar. Sinaptik ve ekstrasinaptik GABAA R tiplerine özgü bu farklılaşmış fizyolojik görevlerin gittikçe daha belirgin hale gelmesi, ilgili reseptör tiplerine yönelik özel ilaçlarin geliştirilebilmesi ile ilgili ihtimalleri de akla getirmektedir. Zira, son yıllarda omurgali, omurgasiz ve prokaryot kaynaklardan elde edilen Cys-loop reseptör ailesine ait reseptörlerin X-isini kristal yapılarina dair yeni verilerin birikmesiyle çesitli nöropatolojilere yönelik olarak sinaptik ve ekstrasinaptik GABAA R tiplerini seçici olarak hedefleyebilen yeni ilaçlarin geliştirilmesi mümkün olabilecektir.
Review Article
Turkish Title : Çocukluk çağı ve erişkin nöropsikiyatrik hastalıklarda koku bozukluğunun klinik değerlendirilmesi ve önemi: Bir literatür derlemesi
Yasin Yılmaz,Ezgi İnce,Halim Uğurlu,Alper Baş,Burak Tatlı,İbrahim Balcıoğlu
JNBS, 2015, 2(1), p:7-20
Olfactory function comes into prominence in the neuroscience study area after revealing that olfactory dysfunction is considered as an early diagnostic pre-motor biomarker of Parkinson’s disease. Researchers have also examined the sense of smell in detail in patients with other neuropsychiatric disorders. Here, we present data from a systematic literature review in olfactory function in child and adult neuropsychiatric disorders. We have researched autism spectrum disorders (ASD), epilepsy, attention-deficit/hyperactivity disorder (ADHD), schizophrenia, bipolar disorder, eating disorders, and obsessive-compulsive disorder (OCD). Due to smell test techniques and heterogeneity of studies, the total number of studies was limited. The disorders were grouped according to smell test techniques. The most commonly-used tests were Sniffin Sticks Test (SST) and the University of Pennsylvania Smell Identification Test (UPSIT). Although some researcher did not find any significant impairment in olfaction, most studies indicated that olfactory dysfunction was very striking, especially in disorders involving in the dopaminergic pathway (e.g., ADHD, autism, and schizophrenia). In this review, possible future diagnostic or prognostic markers of olfactory dysfunction in neuropsychiatric disorders have been discussed. More studies that combine imaging methods, the electrophysiologic system, and genetic research are needed to clarify the relationship between olfaction and neuropsychiatric disorders.
Parkinson hastalığında koku bozukluğunun erken tanısal pre-motor belirteç olarak gösterilmesinden sonra, koku fonksiyonunun sinirbilim çalışma alanında önemi artmıştır. Araştırmacılar, koku duyusunu diğer nöropsikiyatrik hastalıklarda da detaylı olarak araştırmıştır. Bu çalışmamızda, çocukluk çağı ve erişkin nöropsikiyatrik hastalıklarda koku fonksiyonu üzerine sistematik bir derleme sunmaya çalıştık. Otizm spektrum bozuklukları (OSB), epilepsi, dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB), şizofreni, bipolar bozukluk, yeme bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk (OKB) araştırılmıştır. Koku testi teknikleri ve çalışmaların heterojen dağılımından dolayı, toplam çalışma sayısı kısıtlı kalmıştır. Çalışmalar koku testi tekniklerine göre ayrıldı. En sık kullanılan koku testleri Sniffin Sticks Testi (SST) ve Pensilvanya Üniversitesi Koku Tanımlama Testi (UPSIT) idi. Bazı araştırmacılar koku fonksiyonunda anlamlı bir bozulma bulmasalar da, çalışmaların çoğunda özellikle dopaminerjik yolağı ilgilendiren hastalıklarda (ör. DEHB, otizm ve şizofreni) koku bozukluğu dikkati çekmiştir. Bu derlemede, nöropsikiyatrik hastalıklarda koku bozukluğunun olası tanısal ve prognostik belirteç özelliği tartışılmıştır. Görüntüleme yöntemleri, elektrofizyolojik sistem ve genetik çalışmalarla entegre araştırmalar, koku ve nöropsikiyatrik hastalıklar arasındaki ilişkiyi aydınlatmak açısından önem taşıyacaktır.
Review Article
Attentional guidance by the contents of working memory and the N2PC component
Turkish Title : Dikkatin çalışan bellek içeriği tarafından tahsis edilmesi ve N2PC bileşeni
Fatma Keskin Krzan
JNBS, 2015, 2(1), p:21-28
The Biased Competition Model suggests that stimuli matching the contents of working memory increase the likelihood that memorymatching items will be attended. According to this account, the representations in working memory create an involuntary capture of attention toward memory-matching items in the visual field. This influential assumption proposed by the biased competition model has been explored in a number of studies, showing that the contents of working memory exert an automatic bias in favor of memory matching items. These studies showed that active maintenance of objects in working memory automatically shift attention toward the memory matching-object and produce a negative early lateralized event related potential (ERP), the N2pc, toward the side of visual field where the memorized item appeared. This component, the N2pc is an important tool to investigate the allocation of attention by working memory representations, especially for the activity the activity that is specific to the hemisphere which is contralateral with respect to the hemifield containing e.g. the to-be-remembered items could be measured. This characteristic of the N2pc facilitates measuring the general direction of attention with fine-grained temporal resolution. Therefore, the N2pc could be used as an index to describe the lateralization effect of memorized items on attention related studies.
Yanlı Rekabet Modeli çalışan bellek içeriği ile eşleşen uyaranların, hafıza ile uyumlu olan uyaranların dikkat olasılığını arttıracağını ileri sürer. Bu açıklamaya göre, çalışan bellek içindeki temsiller, görsel alan içerisindeki temsillerle eşleşen uyaranlara doğru istemdışı bir dikkat oluşturur. Yanlı Rekabet Modeli tarafından önerilen bu etkili varsayım, çalışma belleğinin içeriğinin bellekle eşleşen öğeler lehine otomatik önyargı oluşturduğunu gösteren bir dizi çalışmada araştırılmıştır. Bu çalışmalar, çalışan bellekte sürdürülen nesnelerin, bellekle eşleşen öğelere yönelik otomatik bir dikkat oluşturup, bellek temsilinin oluştuğu görsel alanda erken negatif lateral olaya ilişkin potansiyelini (N2pc) ortaya çıkardığını göstermiştir. Bu bileşen, N2pc, dikkatin çalışan bellekteki temsiller tarafından tahsis edilmesini araştırmak için önemli bir araçtır ve bu bileşenin özellikle hatırlanan nesnelere kontralateral hemisfere özgü aktiviteyi ölçmektedir. N2pc bileşeninin bu özelliği dikkatin genel yönünü detaylı bir şekilde ölçmeyi kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle, N2pc bileşeni dikkat ilgili çalışmalarda hafızada korunan öğelerin yanallaşma etkisini açıklamak için bir indeks olarak kullanılabilir.
Review Article
Turkish Title : Operasyon öncesi fonksiyonel MR’ ın temporal lobektomi sonrası bellek performansını yordamada kullanımı: Sistematik bir derleme
Merve Çebi,Barış Metin,Çiğdem Özkara
JNBS, 2015, 2(1), p:29-31
Most of the patients with temporal lobe epilepsy suffer from memory decline following anterior temporal lobectomy (ATL). Studies examining memory decline following ATL show that post operative memory decline can be predicted in advance through the pre operative determination of memory lateralisation. Therefore, preoperative memory lateralisation plays a crucial role for epileptic surgery. Recent research suggests that instead of WADA test which is known as an invasive and high-risk operation, functional MRI can be used as a non-invasive and repeatable method to lateralize memory in the brain and to predict post operative memory decline. The aim of this article is to review the utility of fmri in prediction of post operative memory decline and to summarize the results of recent memory lateralisation studies using fmri.
Epilepsi hastalarının çoğu anteriyor temporal lobektomi (ATL) sonrası bellek performansında düşüş yaşamaktadır. ATL sonrası görülen bellek kaybını araştıran çalışmalar, operasyon sonrası bellek bozukluğunun operasyon öncesinde bellek lateralizasyonu ile yordanabileceğini göstermektedir. Buna göre, operasyon öncesi bellek lateralizasyonunun belirlenmesi epilepsi cerrahisinde önemli role sahiptir. Güncel çalışmalar, beyinde belleği lokalize etmek ve böylece operasyon sonrası bellek performansını yordamada noninvasif ve yinelenebilir bir yöntem olarak fonksiyonel MR görüntülemenin (fmr) invasif ve riskli bir operasyon olan WADA testinin yerine kullanılabileceğini göstermektedir. Bu makalenin amacı, bellek lateralizasyonunda fmr kullanan çalışmaların sonuçlarını özetlemek ve operasyon sonrası bellek bozukluğunu yordamada fmr’ın kullanılabilirliğini gözden geçirmektir.
Review Article
An alternative approach to understand schizophrenia: polyamine hypothesis through NMDA receptors
Turkish Title : Şizofreniyi anlamakta alternatif bir yaklaşım: NMDA reseptörleri aracılığı ile poliamin hipotezi
Tayfun Uzbay
JNBS, 2014, 1(3), p:72-76
The glutamate hypothesis of schizophrenia based on the observations that administration of drugs that block N-methyl-D-aspartate (NMDA) glutamate receptors could induce schizophrenia-like symptoms. There are several evidences linking abnormal glutamatergic transmission to cognitive, negative, and positive symptoms of schizophrenia and the glutamatergic system is now a major focus for the development of new compounds in schizophrenia. The polyamines are omnipresent aliphatic molecules comprising putrescine, spermidine, spermine and agmatine. The polyamines and their biosynthetic enzymes are found throughout the body, including the central nervous system (CNS), where they display specific regional distributions in the CNS. The polyamines have an important role in the modulation of cell growth and on cell membrane functions. It was hypothesized that schizophrenia may be related to a general abnormality in neuronal membranes. Agmatine, a polyamine, selectively blocks the NMDA subclass of glutamate receptors in rat hippocampal neurons. There are also several evidences indicate that a relationship between polyamines and etiopathogenesis of schizophrenia. In this review, a new approach for understanding schizophrenia via NMDA receptors and their interaction with agmatine which is a biological active polyamine transmitter in brain is proposed.
Şizofrenide glutamat hipotezi N-metil-D-aspartat (NMDA) reseptör antagonistlerinin insanlarda ve deney hayvanlarda şizofreni semptomları oluşturmasına dayanır. Anormal glutamaterjik iletinin şizofreninin bilişsel, pozitif ve negative semptomları ile ilişkisine işaret eden birçok kanıt vardır ve glutamaterjik sistem şizofreni tedavisinde yeni ilaçların geliştirilmesi için güncel ve önemli bir odaktır. Poliaminler doğada ve canlı organizmalarda yaygın olarak bulunan putresin, spermidin, spermin ve agmatin gibi birden fazla amin içeren alifatik moleküllerdir. Poliaminler ve bunların biyosentetik enzimleri vücutta merkezi sinir sistemi de (MSS) dâhil olmak üzere yaygın olarak bulunur. Poliaminler hücre büyümesinin modülasyonu ve hücre membran işlevlerinde önemli bir role sahiptir. Şizofreninin sinir hücresi membranlarındaki genel bir anomalite ile ilişkili olduğu hipotezi ileri sürülmüştür. Bir poliamin olan agmatin sıçan hipokampal nöronlarında glutamaterjik NMDA reseptörlerini seçici bir şekilde bloke eder. Poliaminlerle şizofreni hastalığının etyopatogenezi arasında ilişkiye işaret eden çeşitli kanıtlar da mevcuttur. Bu gözden geçirme yazısında biyolojik aktif bir nörotransmitter olan agmatin ile NMDA reseptörleri arasındaki etkileşme üzerinden şizofreninin anlaşılmasına yönelik yeni bir yaklaşım ileri sürülmektedir.
Review Article
The rationale for the localization of polyamine pathway enzymes in the brain
Turkish Title : Beyindeki poliamin yolak enzimlerinin lokalizasyonunun anlamı
Gregor Laube,Hans-Gert Bernstein,Rüdiger W. Veh,Thomas Weiss
JNBS, 2014, 1(3), p:77-81
Polyamines, including spermidine, spermine, and agmatine, serve several brain-specific functions. Polyamine transport mechanisms may account for the redistribution of these organic cations, which may also be synaptically released as neuromodulators or neurotransmitters, in the brain. Therefore, the localization of polyamine pathway enzymes, in addition to the localization and functional investigation of the polyamines itself, provides valuable insights regarding the identification of cell- and region-specific roles for polyamines, notably in the context of mental disorders and neurodegenerative diseases. Identified neuronal circuits are subject to physiological and pharmacological investigations. With this respect, we electrophysiologically studied the cerebellar cortex and the medial habenula, showing a prominent synaptic expression of spermidine synthase and agmatinase, respectively. In both areas, the relevant polyamines clearly influence the electrical activity. The medial habenula may be involved with the aetiology of major depressive disorder. In this context, the expression of agmatinase in other brain areas, e.g. the paraventricular thalamic nucleus, possibly also involved with depression, is discussed.
Spermidin, spermin ve agmatini içeren poliaminler beyne özgü pek çok fonksiyonu çalıştırmaktadır. Poliamin dolaşım mekanizmaları, beyinde nöromodülatör ve nörotransmitterler gibi sinaptik olarak salgılanabilen bu organik katyonların yeniden dağıtımından sorumlu olabilmektedir. Bu nedenle, poliaminlerin lokalizasyon ve fonksiyon incelemesine ek olarak poliamin yolak enzimlerinin lokalizasyonu, özellikle psikolojik bozukluklar ve nörolojik dejeneratif hastalıklarda poliaminlerin hücre tanımlaması ve bölgeye özgü rolleriyle alakalı hatırı sayılır bilgiler sağlamaktadır. Belirli nöronal devreler fizyolojik ve farmakolojik araştırmalara bağlıdır. Bu çalışma kapsamında spermedin sentezi ve agmatinin belirli sinaptik ifadesini nispeten gösteren serebral korteksi ve medial habenulayı elektrofizyolojik olarak incelenmiştir. Her iki alanda da ilgili poliaminler açık bir şekilde elektriksel aktiviteyi etkilemekte ve medial habenula majör depresif rahatsızlığın etiyolojisinde yer alabilmektedir. Bu bağlamda, paraventriküler talamik nükleusu gibi beynin diğer bölümlerindeki agmatinin ifadesiyle depresyon ilişkisinin olasılığı tartışılacaktır.
Review Article
Blood injury phobia: an overview of gender specific brain differences
Turkish Title : Kan- yaralanma fobisi: cinsiyete özgü beyin farklılıklarına genel bakış
Ab Latif Wani,Anjum Ara
JNBS, 2014, 1(3), p:82-87
Blood injury injection phobia (BII) involves an intense fear of situations, in which an individual is directly or indirectly exposed to blood, injections or viewing injuries, along with a tendency to avoid these situations. BII phobia is highly prevalent in females as compared to males. It is virtually the only specific phobia and the only anxiety disorder, in which fainting occurs. Although fainting is much distressed to the BII phobic individuals, but it may have developed in the humans at the time when they needed it much as a survival mechanism. In this article we discuss how in the humans there may have developed the trait of BII phobia in the ancestors, including the variation in the symptoms among sexes. There are not studies which specifically examine the syncope related brain differences among genders. But there are other well defined studies which highlight marked differences among male and female brains. Considering this we also review some recent breakthrough discoveries showing differences in the brain of males and females at gene expression level which leads to the variation in brain and behaviour related problems among genders. There is an exigent need to understand the brain behavioral problems through multiple perspectives.
Kan-enjeksiyon- yaralanma fobisi (BII) bir bireyin direkt ya da dolaylı olarak kana, enjeksiyonlara ya da yara görmeye maruz kaldığı ve bu durumlardan kaçınma eğiliminin olduğu aşırı korku durumudur. BII fobisi erkeklere göre kadınlarda daha yaygındır. Bu fobi bayılmanın olduğu hemen hemen tek spesifik fobi ve tek kaygı bozukluğudur. Bayılma, BII fobili bireylere daha fazla endişe verse de aslında bayılma bu bireyler bir çeşit hayatta kalma mekanizmasına ihtiyaç duydukları zamanlarda da oluşabilir. Cinsiyetler arasındaki semptom farklılıklarını içeren bu makalede soylardaki BII fobisinin insanlarda nasıl oluşmuş olabileceğini tartışacağız. Cinsiyetler arasındaki beyin farklılıklarına bağlı olan bayılmayı özel olarak inceleyen çalışmalar yoktur. Fakat kadın ve erkek beyinlerindeki farklılıkları inceleyen iyi yapılmış çalışmalar mevcuttur. Bunu düşünerek cinsiyetler arasındaki problemlere bağlı olan beyin ve davranış farklılıklarına sebep olan gen ifade seviyesinde kadın ve erkek beyinlerindeki farklılıkları gösteren bazı yeni buluşları da yeniden inceleyeceğiz. Beyinin davranışsal problemlerini anlamak için çok yönlü bir perspektif zorunlu bir ihtiyaçtır.
Review Article
Turkish Title : Alzheimer hastalığında erken tanı yeni bir kimlik mi kazanıyor? Alzheimer hastalığında bir erp biyomarkeri olarak koku disfonksiyonu
Fatma Keskin Krzan
JNBS, 2014, 1(2), p:27-31
The olfactory system is vital mechanism for our survival to interact with the environment, influencing not only on odor detection but also on nutrition, social behavior and well-being. Current findings suggest that before the onset of any cognitive decline reflecting early sign of dementia, dysfunction in the areas processing olfactory information is present at the early stages of Alzheimer’s disease (AD). Behavioral test including thresholds, odor identification, recognition memory tasks are the most common types of odor measurement. However, recent neuroimaging techniques using measures of brain response, including Olfactory Event Related Potentials (OERPs) suggested the potential for detection of AD at the early preclinical stage. The importance of olfactory event related potentials and their relation with AD appear to be very promising.
Koku alma sistemi bizim çevre ile etkileşimimizde hayatta kalmamız sağlayan, sadece koku algılamayı değil aynı zamanda beslenme, sosyal davranış ve iyi olma halini etkileyen hayati bir mekanizmadır. Güncel bulgular, koku bilgi işleme alanlarında fonksiyon bozukluğunun, Alzheimer hastalığının (AH) erken aşamalarında, erken bunamayı yansıtan herhangi bir bilişsel gerileme başlamadan da mevcut olduğunu göstermektedir. Koku eşikleri, koku tanımlama, tanıma bellek görevleri koku ölçümü için kullanılan en yaygın davranış testi türleridir. Ancak, beyin yanıt ölçülerini kullanan yeni nörogörüntüleme teknikleri Alzheimer hastalığının klinik öncesi aşamasında, Koku Olaya İlişkili Potansiyeller’in (KOİP), hastalığın tespitinde önemini vurgulamaktadır. Koku olaya ilişkin potansiyeller’in (KOİP) Alzheimer hastalığı ile ilişkisi ve önemi çok umut verici görünmektedir.
Review Article
Turkish Title : Alkol kullanım bozukluğu olan hastalarda psikiyatrik komorbidite oluşumu ve yordayıcı faktörler
Mariana Fortunata Donadon,Flávia Lima Osório
JNBS, 2014, 1(2), p:32-36
Alcoholism is a disorder caused by an excessive and maladaptive pattern of alcohol consumption. A series of impairments can arise from such consumption, including psychiatric comorbidities. The objective of this study was to evaluate the rate of occurrence of anxiety and depression comorbidities in alcoholics and to investigate the associations of such comorbidities with the dose of ingested alcohol, period of alcohol use, personality traits and the presence of early emotional trauma. The sample consisted of 110 alcoholics, evaluated by the Structured Clinical Interview for DSM-IV (SCID-IV – clinical version) and recruited at the Hepatopathy Outpatient Service of a University Hospital. Data collection was individual and took place through the application of self-evaluation instruments. Statistical analysis was performed using parametric statistics with a significance level of p≤0.05. The main results showed that 46.3% of alcoholics had psychiatric comorbidities with mood disorders and/or anxiety. In addition, according to the logistic regression model, the increase in the doses of alcohol ingested and the presence of early emotional traumas were risk factors for the development of such comorbidities in alcoholics: (ODDS=1.18; p=0.005) and (ODDS=1.17; p=0.001), respectively. These data indicate the need for early intervention with regard to the primary care of both alcoholics who suffered early trauma and alcoholics who ingest large amounts of alcohol daily to decrease the risk of psychiatric comorbidities in this high-risk group.
Alkolizm, alkol tüketiminin aşırı ve uygunsuz şekilde kullanılmasının neden olduğu bir bozukluktur. Böyle bir tüketimden, komorbid psikiyatrik bozukluklar dahil, bir dizi bozukluk ortaya çıkabilir. Bu çalışmanın amacı, alkoliklerde anksiyete ve depresyon görülme oranını değerlendirmek ve bu tür komorbiditeler ile alınan alkolün dozu, alkol kullanım süreci, kişilik özellikleri ve önceden duygusal travmanın varlığı arasındaki bağlantının incelenmesidir. Çalışmanın örneklemi, DSM-IV için Yapılandırılmış Klinik Görüşme (SCID-IV- klinik versiyon) ile değerlendirilmiş, bir üniversite hastanesinin Hepatopati biriminde ayaktan tedavi servisinden alınmış 110 alkolikten oluşmaktadır. Veriler bireysel olarak ve öz-değerlendirme ölçeklerinin uygulanmasıyla elde edilmiştir. İstatistiksel analizler p≤0.05 anlamlılık düzeyinde parametrik istatistikler kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın ana sonuçları, alkoliklerin %46.3’ünde duygudurum bozuklukları ve/veya anksiyete ile psikiyatrik komorbidite olduğunu göstermiştir. Buna ek olarak, lojistik regresyon modeline göre, alınan alkol dozundaki artış ve önceden duygusal travmanın varlığı alkoliklerde bu tür komorbiditenin gelişmesi için risk faktörleridir: sırası ile (ODDS=1.18; p=0.005) ve (ODDS=1.17; p=0.001). Bu veriler, hem önceden travmanın varlığından zarar görmüş alkoliklerden, hem de günlük olarak yüksek miktarda alkol tüketen alkoliklerden oluşan yüksek risk grubunda psikiyatrik komorbidite riskini azaltmak için birinci aşama tedavi ile ilgili olarak erken müdahaleye ihtiyaç olduğunu göstermektedir.
ISSN (Print) | 2149-1909 |
ISSN (Online) | 2148-4325 |
2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.