JNBS
Üsküdar Üniversitesi

ARTICLES

Review Article

Neurobiological consequences of abuse and neglect in childhood: A review

Turkish Title : Çocukluk çaği ihmal ve istismarinin nörobiyolojik sonuçlari: bir gözden geçirme

Emre Han Alpay
JNBS, 2017, 4(3), p:126-133

DOI : 10.5455/JNBS.1502640298

Neglect and abuse experienced during childhood have many negative consequences including psychosocial, medical and societal. Recent studies have shown that negative experiences in the early periods of life affect the developing brain structure. Studies using brain imaging and biochemical techniques allow for a better understanding of the neurobiological consequences of neglect and abuse experienced during childhood. In addition, neurobiological consequences of early stress play an influential role in the emergence of psychiatric disorders. In this study, it was aimed to review the neuro-hormonal effects (changes in the HPA axis) and changes in the brain areas (hippocampus, corpus callosum and amygdala) of the traumatic event experienced during childhood.

Çocukluk çağında deneyimlenen ihmal ve istismarın psikososyal, tıbbi ve toplumsal olmak üzere birçok olumsuz sonucu vardır. Son yıllardaki çalışmalar yaşamın erken dönemlerinde olumsuz deneyimlerin gelişmekte olan beyin yapısını etkilediğini ortaya koymaktadır. Beyin görüntüleme ve biyo-kimyasal tekniklerin kullanılarak yapıldığı çalışmalar çocukluk çağında deneyimlenen ihmal ve istismarın nöbrobiyolojik sonuçlarının daha iyi anlaşılmasına olanak vermektedir. Buna ek olarak erken dönemdeki stresin nörobiyolojik sonuçları psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkmasında etkili bir rol oynamaktadır. Bu çalışmada çocukluk çağında deneyimlenen travmatik olayın nöro-hormonal etkileri (HPA Eksenindeki değişimler) ve beyinin alanlarındaki değişimlerin (Hipokampus, corpus callosum ve amigdala) gözden geçirilmesi amaçlanmıştır.


Review Article

Genetics of trichotillomania

Turkish Title : Trikotilomani genetiği

Can Akpinaroglu,Korkut Ulucan
JNBS, 2017, 4(2), p:90-93

DOI : 10.5455/JNBS.1494416158

Trichotillomania can be described as a psychiatric disorder where a recurring hair pulling behaviour is observed in an individual.Neurobiological causes of this condition is still unclear. Because of this, definite solutions can not be presented in the treatment.Molecular genetic studies are of great importance for a better understanding of the etiology of trichotillomania and for the treatmentof this disorder. As of today, our knowledge and information about trichotillomania is limited. The molecular analyzes madesuggest that HOXB8, SAPAP3, DRD1, DRD4, SLC6A4 genes may be related to the disease. In this review, the psychological andphysiological basis and classification of trichotillomania will be followed by genetic polymorphisms that are thought to be related tomolecular genetic studies, animal studies and disorders of trichotillomania. We hope that this article will also guide to the furthermolecular studies that can be carried out in this subject.

Trikotillomani (saç ve kıl koparma hastalığı) kişide devamlı saç yolumunun gözlemlendiği bir psikiyatrik bozukluk olaraktanımlanabilir. Bu durumun nörobiyolojisi net olarak bilinmemektedir. Bu nedenden dolayı tedavisi içinde kesin çözümlersunulamamaktadır. Molekğler genetik çalışmaları trikotillomaninin etiyolojisinin daha iyi anlaşılması ve bu bozukluğun tedaviedilmesi için büyük önem taşımaktadır. Günümüze kadar yapılan çalışmalar ile trikotillomani hakkında eldeki bilgiler kısıtlıdır.Yapılan moleküler analizler HOXB8, SAPAP3, DRD1, DRD4, SLC6A4 genlerinin hastalık ile ilişkili olabildiğine dair ipuçlarıvermektedir. Bu derlemede trikotillomaninin psikolojik ve fizyolojik temelleri ve sınıflandırılışı ve ardından da trikotillomaniye dairmoleküler genetik çalışmalar, hayvan çalışmaları ve bozukluk ile ilişkili olduğu düşünülen genetik polimorfizmler anlatılacaktır.Eldeki bilgilerin derlendiği bu makalenin sonrasında gerçekleştirilebilecek olan moleküler çalışmalara da yön vereceğini ümitetmekteyiz.


Review Article

How the Development of Tone and Posture Occured in New Borns

Turkish Title : Yeni Doğanlarda Tonsal Gelişim Ve Postürünün Oluşumu

Farjad Afza,Sidra Manzoor,Asma Afzal
JNBS, 2017, 4(1), p:19-21

DOI : 10.5455/JNBS.1488597113

Our total body postural behavior results from an integration of all our body reflexes, and this integration occurred in central nervous system. New born baby do not have this integration and his/her all movements are automatic and crud level. Normal brain leads to normal development. And lesion in abnormal brain leads to abnormal development. Lesion in immature brain leads to abnormal tone development and abnormal postures. In cerebral palsy there is lesion in immature brain that leads to abnormal sensory-motor development. In cerebral palsy there is no integration of neonatal reflexes and delayed in motor development. Abnormal reflex movements produce abnormal synergies and abnormal posture. Primitive reflexes have very important role in development of child. These reflexes also have prime importance in assessment and evaluation. As there is brain lesion in these children, upper center do not have inhibitory effect on lower center, so there is an exaggerated reflex movements. There are different senserimotor approaches of treatment like Bobath, Brunnstrom’s movement therapy, Rood’s approach and proprioceptive neuromuscular facilitation. Theoretical basis of these treatments are neurodevelopmental modal, reflex theory, hierarchical theory and system approach. Reflex integration should be major component of treatment in children with cerebral palsy.

Vücut postural davranışımız bütün vücut reflekslerinin birleşiminden meydana gelir ve bu birleşme merkezi sinir sisteminde oluşur. Yeni doğan bebekler bu birleşmeye sahip değillerdir ve bütün hareketleri otomatik ve ilkel seviyededir. Normal beyin normal gelişimi sağlar. Anormal beyindeki lezyon ise anormal gelişime yol açar. Olgunlaşmamış beyindeki lezyon anormal tonal ve postural gelişime sebep olur. Beyin felcinde, anormal duyu-motor gelişime yol açan olgunlaşmamış beyin lezyonu vardır fakat neonatal refleks birleşmesi ve motor gelişimde gecikme yoktur. Anormal refleks hareketleri anormal sinerji ve postür oluşturur. İlkel reflekslerin çocuk gelişiminde çok önemli bir rolü vardır. Ayrıca, bu refleksler değerlendirme ve belirlemede birincil öneme sahiptir. Bu çocuklarda beyin lezyonu olduğu için üst merkezin alt merkez üzerinde engelleyici etkisi yoktur ve bu yüzden aşırı refleks hareketleri mevcuttur. Bobath, Brunnstrom’un hareket terapisi, Rood’un yaklaşım ve proprioseptif nöromüsküler kolaylaştırması gibi farklı duyumotor tedavi yaklaşımları vardır. Bu tedavilerin teorik temeli nöregelişimsel model, reflex teorisi, hiyerarşik teori ve sistem yaklaşımıdır. Refleks birleşimi beyin felci olan çocukların tedavisinde ana unsur olmalıdır.


Review Article

Pedophilia and Other Monosymptomatic Psychopathologies

Turkish Title : Pedofili Ve Başka Monosemptomatik Psikopatolojiler

Levon Antikacioglu,Nevzat Tarhan
JNBS, 2017, 4(1), p:22-24

DOI : 10.5455/JNBS.1487936293

In the present paper, we discussed the insufficiencies of two-dimensional (2D) confrontations and proposed the utility of threedimensional (3D) and even four-dimensional (4D) confrontations, in researches specially of mono-symptomatic psychopathological cases like for instance in pedophilia.

Bu yazıda, pedofili gibi monosemptomatik psikopatolojik belirti gösteren çalışmalarda 2 boyutlu karşılaştırmaların yetersizliklerini tartıştık ve onun yerine araştırmalarımızda, 3, hatta 4 boyutlu istatistiksel karşılaştırmaların kullanılmalarının gereğini ileri sürdük.


Review Article

Alteration of Neurobehavioural Activities by Carbamazepine, Phenytoin and Their Combination in Wistar Rats: A Mini Review

Turkish Title : Wistar Sıçanlarında Karbamazepin, Fenitoin Ve Bu İkisinin Karışımına Bağlı Olarak Nörodavranışsal Aktivitelerin Değişimi: Kısa Bir Değerlendirme

Hadiza Aliyu,Joseph Olusegun Ayo,Suleiman Folorunsho Ambali,Muhammed Musa Suleiman,Patricia Ishaku Kobo,Abdullahi Muhammed Tauheed,Victor Olusegun Sinkalu
JNBS, 2017, 4(1), p:25-30

DOI : 10.5455/JNBS.1481879445

Antiepileptic drugs (AEDs) have been used for decades in the treatment of seizures in both humans and animals. There are different varieties of AEDs to choose from, the choice of an AED is determined by the seizure type, effectiveness of the drug in controlling seizure, cost and the side effects of the drug used. Epilepsy therapy could be monotherapy, that is, the use of an appropriate AED or polytherapy in which case, two or more AEDs are combined particularly in the case of refractory epilepsy. The side effects of AEDs are diverse and affect virtually all the systems of the body. This review is aimed at studying the side effects associated with the administration of carbamazepine, phenytoin and their combination on cognition and neurobehavioural generally, particularly in Wistar rats. Generally, the side effects of AEDs observed are not so detrimental because the discontinuation of the drugs usually cause a reverse of the effects observed. For this review, available informations on the effects of antiepileptic drugs on neurobehavioural activities were accessed from electronic databases.

Antiepileptik ilaçlar (AED), hem insan hem de hayvanlardaki hastalık nöbetlerinin tedavisinde on yıllar boyunca kullanılagelmiştir. Antiepileptik ilaçların farklı türleri mevcuttur ve bu tür ilaçları seçerken geçirilen nöbet çeşidi, ilacın krizi kontrol altına alma hususundaki etkililiği ile kullanılan ilacın masrafı ve yan etkileri dikkate alınır. Epilepsi terapisi, uygun bir antiepileptik ilaç kullanımıyla yürütülen monoterapi şeklinde ya da özellikle dirençli epilepsi vakalarında başvurulan ve iki veya daha fazla antiepileptik ilacın karışımıyla gerçekleştirilen politerapi yöntemiyle uygulanabilir. Antiepileptik ilaçların yan etkileri çeşitlilik arz etmekte olup neredeyse tüm vücut sistemlerini etkiler. Bu değerlendirme, karbamazepin, fenitoin ve bu iki ilacın birleşiminin özellikle Wistar sıçanlarının bilişsel ve nörodavranışsal faaliyetleri üzerindeki yan etkilerini incelemeyi hedeflemektedir. Genel olarak antiepileptik ilaçlarla ilgili ortaya çıkan yan etkiler, ilacın kesilmesine bağlı olarak gözlemlenen ters etki sebebiyle zannedildiği kadar zararlı değildir. Bu değerlendirmede, antiepileptik ilaçların nörodavranışsal aktiviteler üzerindeki etkileriyle ilgili mevcut bilgilere elektronik veri tabanlarından erişilmiştir.


Review Article

Assessing Proprioception

Turkish Title : Propriyosepsiyonu Değerlendirme

Gökben Hizli Sayar,Hüseyin Ünübol
JNBS, 2017, 4(1), p:31-35

DOI : 10.5455/JNBS.1485955027

Proprioception is the sense of the relative position of parts of the body and strength of effort being employed in movement. Proprioception is essential for well-adapted sensorimotor control. Although proprioceptive deficits are known to be a common after several neurological and orthopedic conditions such as stroke, Parkinson’s disease, peripheral sensory neuropathies, or injuries to ligaments, joint capsules, and muscles, there is no objective, accurate, and reliable method available in clinical settings to assess proprioceptive function. In this chapter specific techniques developed to assess proprioception will be briefly discussed.

Propriyoseption, vücudun parçalarının göreceli konumunun ve hareket sırasında işe yönelik harcanan efor direncinin hissi anlamına gelmektedir. İyi bir sensorimotor kontrol için propriyosepsiyon gereklidir. İnme, Parkinson hastalığı, periferik duyu nöropatileri gibi ya da ligamentler, eklem kapsülleri ve kaslarda yaralanmalar gibi çeşitli nörolojik ve ortopedik koşullardan sonra propriyoseptif bozulmaların yaygın olduğu bilinse de, klinik pratikte propriyoseptif fonksiyonların ölçümünde objektif, doğru ve güvenilir bir yöntem bulunmamaktadır. Bu bölümde, propriyosepsiyonun değerlendirilmesi için geliştirilen spesifik teknikler kısaca tartışılacaktır.


Review Article

Hemisphere Dominance in Bipolar Disorder

Turkish Title : Bipolar Bozuklukta Hemisfer Dominansı

Yildiz Hatice Burkovik,Baris Metin
JNBS, 2017, 4(1), p:36-39

DOI : 10.5455/JNBS.1490701105

Bipolar Disorder is characterized with unusal shiftingof mood, frommania to depression and is an extremely risky and very serious mood disorder. The person’s behavior may damage both his/her social function and harm the people in his/her environment. Although bipolar disorder recurs during the person’s life and thus can manifest at any age, its onset is often observed during early twenties. The difference in prevalence between males and females has not been clearly determined. Although genetics play a role, the disorders cannot be explained by inheritance alone. The disorders has also been explained by disruptions of neurotransmitter balance, in plane words the disruption in the transmission of signals. Bipolar disorder is a brain disorder and impairs functioning of the brain. Rationalized decision making and improper reasoning can be seen. Therefore, attention impairments with cognitive content are also on the agenda of bipolarity. Neural basis of bipolar disorder is not clearly known but it is suggested that the right frontoparietal cortex is particularly affected. In bipolar disorder, the concept of right hemisphere dysfunction is not new, it has been originally presented by Flor-Henry (1969, 1979). In this review we aimed to review research exploring hand/foot dominance in the light of this hypothesis. We first aimed to, find studies that measured hand dominance in bipolar disorder to find out whether there were any organizational differences in the brain of people with bipolar disorder. From several articles accessed via Pubmed database Five articles in met the inclusion criteria and were thus included to the review. In general, right hemisphere dominance in bipolar disorder was evident in these studies. However it is also acknowledged that further studies are needed to evaluate whether hand lateralization is related to biological or functional hemispheric asymmetry parameters in patients with bipolar disorder,. It is thought that neuroimaging studies on bipolar disorder patients with dominant left hand, foot and eye will shed light on many points for elucidating the organizational alterations in mental disorders such as bipolarity.

Bipolar Bozukluk iki ayrı uçta diye açıklanan; coşkunun tepesinde ve mutsuzluğun dibinde yaşanan, son derecede riskli ve çok ciddi bir duygu durum hastalığıdır. Kişinin sosyal çevredeki itibarına olduğu gibi ve çevresine de zarar verici davranışları olabilir. Bipolar bozukluk kişinin yaşamı süresince aralıklarla kendini gösteren, her yaşta görülebilen bir rahatsızlık olmasına rağmen, sıklıkla 20 li yaşların başlarında başladığı en çok gözlenendir. Kadın erkek farkı net olarak saptanmamıştır. Sadece kalıtımla açıklanamaz. Nörotransmitterlerin dengesinin bozulması; açıkçası sinyallerin iletilmesindeki aksaklıktan da bu durum oluşabilir. Bipolar bozukluk bir beyin rahatsızlığı olup beynin işlevsel fonsiyonlarında bozulma görülür. Rasyonalize şekilde karar verme ve muhakeme etmede uygunsuzluklar görülebilir. Dolayısıyla kognitif içerikli dikkate yönelik bozulmalar da bipolaritenin gündemindedir. Bipolar bozukluğun nöral temeli henüz net olarak bilinmiyor ancak sağ fronto parietal korteksin özellikle etkilendiği ileri sürülmektedir. Bipolar bozuklukta sağ hemisfer disfonksiyonu kavramı yeni değildir, başlangıçta Flor-Henry (1969, 1979) tarafından sunulmuştur. Bu bağlamda bilimsel açıdan bipolarite ile sağın dominant olması sol el, sol göz, sol ayakta baskınlığa dair bir araştırma, çalışma olup olmadığı, bir ilişki olup olmadığı incelenmek istendi. İncelemenin başında sağ hemisfere göre sol sorulmadıhemisferin yaratıcılığa etkisi ile başlayarak; el tercihi ve el tercihini belirleyen etkenler araştırıldı ve yaratıcılık testi ile desteklenen çalışma bulunamadığı için el tercihlerine psikiyatrik rahatsızlıkla birlikte bakmaya karar verildi. Sonunda bipolarite ve sağ hemisfer baskınlığına ait araştırmalara bakmak için özellikle sol el tercihine dikkat edildi. Bipolarların beyninde organizasyonel açıdan fark varmıya bakıldı bunun için de dominant el araştırıldı. Pubmedden araştırarak 5 makalenin dâhil olma kriterine uyduğu fark edildi ve bu 5 çalışma alındı. Araştırmalarda sol göz baskınlığının olması da sağ hemisfer baskınlığını düşündürdüğünden, genel anlamda sağ hemisfer baskınlığının olduğu dikkati çekti. Diğer çalışmalarda da Bipolar bozukluğu olan hastalarda sağlak olup olmamanın biyolojik veya fonksiyonel hemisferik asimetri parametreleriyle ilişkili olup olmadığını değerlendirilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olmakla birlikte, sol el baskınlığının dikkati konusunun daha fazla araştırılması gerektiğini düşündürmektedir. Özellikle solaklığın el, ayak ve göz olarak baskın olduğu kişilere ait araştırmaların bipolarite gibi bazı ruhsal rahatsızlıklarda araştırılmasının birçok noktaya ışık tutacağı düşünülmektedir.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.