JNBS
Üsküdar Üniversitesi

Years

2021

2020

2019

2018

2017

2016

2015

2014

Categories

Authors

ARTICLES

Review Article

Attribution of blame in rape and examination of rape myths in terms of different variables

Turkish Title : Tecavüze ilişkin suçlayıcı tutumlar ve tecavüz mitlerinin farklı değişkenler açısından incelenmesi

Ferihan Yancı,Firdevs Alioglu,Aslihan Polat
JNBS, 2018, 5(2), p:106-114

DOI : 10.5455/JNBS.1529938601

Sexual violence has been defined as all kinds of sexual acts against the will of the victim. It is considered as one of the most traumatic experiences with regards to its physical, psychological and social effect. Although in the legal system, the laws are enforced to penalize the perpetrator, in society, people have a number of stereotypes and myths against the victim. While sexual assault already triggers many mental illnesses on the victim; accusing attitudes towards the victim generates a great risk for repetitive traumatic effect. Thus, it is drastically important to investigate rape myths. Rape myths are biased false beliefs and directly target the victim. They create a large amount of risks to legitimize rapes, to perceive crime and perpetrators relatively positive, to decrease the amount of penalty, and to encourage masculine sexual violence. Accusing the victim restrains the victim from applying to judicial authorities and medical institutions to seek for his/her rights, along with disrupting the healing and rehabilitation process of the victim. A number of studies demonstrated that individuals with high just word belief were more likely to legitimize rapes. Believing that the world is a just place and everybody gets what they deserve leads to look for reasons, that is, rape victims deserve what happened to them. This study aims to review the literature on sexual violence, to focus on the negative consequences of the accusing attitudes towards the victim in terms woman’s right and mental health and to increase the awareness of this issue as an addition to the limited number of studies in Turkey.

Cinsel şiddet; mağdurun iradesi dışında gerçekleşen her türlü cinsel eylem olarak tanımlanmaktadır. Fiziksel, psikolojik ve sosyal etkileri bakımından en travmatik olayların başında gelir. Hukuk sisteminde faili cezalandırmaya yönelik hükümler düzenlenmiş olmakla birlikte, toplumun mağdura yönelik pek çok önyargı ve mit kullandığı görülmektedir. Cinsel saldırı, mağdurda bir çok ruhsal hastalığa zemin hazırlamasının yanında, mağdura yönelik suçlayıcı tutumların, mağdurda tekrarlayan bir travmatik etkiye neden olabilme riski taşıması, tecavüz mitlerinin iyi bir şekilde değerlendirilmesinin önemi göstermektedir. Tecavüz mitleri, önyargı barındıran, yanlış inançlardır ve doğrudan mağduru hedef almaktadır. Tecavüzün meşrulaştırılmasının, suç ve suçlunun görece olumlu algılanması, alınacak ceza oranını düşürülebilmesi ve eril cinsel şiddetin devam etmesine kadar büyük riskleri bulunmaktadır. Mağduru suçlama eğilimi, iyileşme ve rehabilitasyon sürecini sekteye uğratmakla birlikte, mağdurun hak aramasının, adli mercilere ve sağlık kuruluşlarına başvurmasının önünü kapatabilmektedir. Adil Dünya İnancı yüksek olan kişilerin, tecavüzü meşrulaştırma eğilimlerinin daha fazla olduğuna ilişkin pek çok çalışma bulunmaktadır. Dünyanın adil bir yer olduğuna ve herkesin hakettiğini yaşadığına inanmak, tecavüze uğrayan kişinin bunu haketmiş olmasına gerekçeler bulmayı da beraberinde getirmektedir. Bu makale ile, literatür yeniden gözden geçirilerek,  mağdura yönelik suçlayıcı tutumların olumsuz sonuçlarının kadın hakları ve ruh sağlığı perspektifinden ele alınması ve bu konuda ülkemizdeki az sayıda çalışmaya ek olarak, bu alanda farkındalığın artırılması amaçlanmıştır.


Review Article

Axonal transport in Neurodegenerative diseases

Turkish Title : Nörodejeneratif hastalıklarda aksonal transport

Ozgur Yurtkap,Belkis Atasever Arslan
JNBS, 2018, 5(2), p:115-123

DOI : 10.5455/JNBS.1529926619

The transport of organelles through an axon into the cell is very important for the maintenance and function of a neuron. Antherograde axonal transport plays a role in the supply of distal synapse and mitochondrial proteins and lipids for local energy requirements, and is involved in intracellular transport of retrograde transport, misfolded and aggregated proteins from the axon and distal trophic sites to the somatic. Axonal transport can be affected by changes to various components of the transport mechanism. Here we review the available information about axonal transport defects that may contribute to the pathogenesis of certain neurodegenerative diseases.

 

 

Bir akson boyunca organellerin hücre içi taşınması, bir nöronun bakımı ve işlevi için çok önemlidir. Anterograd aksonal transport, lokal enerji gereksinimleri için distal sinaps ve mitokondriye protein ve lipidlerin sağlanmasında bir role sahiptir, buna karşın retrograd transport, yanlış katlanmış ve toplanmış proteinlerin aksondan ve distal trofik sinyallerin somaya intraselüler taşınmasında görev alır. Aksonal taşınım, taşıma mekanizmasının çeşitli bileşenlerine yapılan değişikliklerden etkilenebilir. Burada, belirli nörodejeneratif hastalıkların patogenezine katkıda bulunabilecek aksonal transport defektleri hakkındaki mevcut bilgileri gözden geçiriyoruz.


Case Report

Successful administration of repetitive transcranial magnetic stimulation in a woman with Bulimia Nervosa comorbid with depressive disorder

Turkish Title : Depresif bozukluk ve komorbid Bulimia Nervoza tanıları olan bir kadın hastada transkranial manyetik uyarım tedavisinin başarılı kullanımı

Gökben Hızlı Sayar,Hüseyin Ünübol,Oğuz Omay,Nevzat Tarhan
JNBS, 2018, 5(2), p:124-126

DOI : 10.5455/JNBS.1523202016

Repetitive transcranial magnetic stimulation is an effective treatment option for treatment resistant depressive disorder. The presented case suggests that repetitive transcranial magnetic stimulation might be effective in inhibition of binge eating and purging behaviors. This case suggests that left dorsolateral prefrontal stimulation with high frequency repetitive transcranial magnetic stimulation could be a potential treatment option for bulimia nervosa comorbid with depressive disorder

Transkranial manyetik uyarım tedavisi, tedaviye dirençli depresif bozuklukta etkili bir tedavi seçeneğidir. Burada sunulan olgu transkranial manyetik uyarım tedavisinin tıkınırcasına yeme ve kusma nöbetlerinin önlenmesinde etkili olabileceğini düşündürmektedir. Bu olgu depresif bozukluk ile komorbid izlenen bulimia nervosa olgularında sol dorsolateral prefrontal kortekse uygulanan yüksek frekanslı transkranial manyetik uyarım tedavisinin potansiyel etkisine dikkat çekmektedir.


Case Report

Psychosis and middle cranial fossa arachnoid cyst: Case report and literature review

Turkish Title : Psikoz ve orta kranyal fossa araknoid kisti; durum raporu ve literatür incelemesi

Sharafaldeen Bin Nafisah
JNBS, 2018, 5(2), p:127-130

DOI : 10.5455/JNBS.1527282016

Controversies emerged in linking middle cranial fossa-arachnoid cyst to psychosis. Despite the anatomical association between such cyst and psychosocial behaviour, still several features of the cyst itself hamper causation. I report a case of a young female labeled refractory schizophrenia who presented with antipsychotic toxicity overlooking an arachnoid cyst in the middle cranial fossa. Due to the paucity of information in the literature on such association here I discuss further implications from a first medical encounter, from a patient’s perspective and from a disposition perspective as well.

 

 

Orta  kranial  fossa-araknoid  kistin  psikozla  ilişkisinde  bazı  uyuşmazlıklar  bulunmaktadır.  Kist  ve  psikososyal  davranışlar  arasındaki  
anatomik ilişkiye rağmen, kistin bazı özellikleri hala nedensizliği engeller. Mevcut raporda, orta kranial fossada bir araknoid kisti olan
antipsikotik toksisite ile başvuran genç bir kadının refrakter şizofreni olgusunu sunuyorum. Literatürdeki bu tür bağlantılar hakkındaki
bilginin yetersizliği nedeniyle, ilk tıbbi müdahaleden başlayarak hastanın bakış açısından ve eğiliminden bu tartışmayı derinleştirmek
istiyorum.


Editorial

Superimposed psychological suffering

Turkish Title : Eklenen psikolojik acılar

Oğuz Omay,Gökben Hızlı-Sayar
JNBS, 2018, 5(1), p:1-2

DOI : 10.5455/JNBS.1524130489


Original Article

Reliability and validity of the Turkish version of the ADHD DSM Scale

Turkish Title : DEHB DSM ölçeğinin Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması

Baris Metin,Zeynep Alpugan,Hatice Yildiz Burkovik,Saadet Merih Cengel,Eda Yilmazer,Meral Aydın,Meltem Sunar,Irem Can Esenkaya,Leyla Arslan,Sinem Zeynep Metin,Nevzat Tarhan
JNBS, 2018, 5(1), p:3-7

DOI : 10.5455/JNBS.1522419592

The aim of this study was to examine the validity and the reliability of the Turkish version of ADHD DSM scale. ADHD DSM Scale was applied in a sample of 225 persons. Simultaneously Attention Deficit Hyperactivity Disorder Self-report Scale (ASRS) scale was also applied and DİVA interview was used to ascertain the diagnosis in 45 indiviuals with suspected ADHD. The reliability, concurrrent validity and construct validity which is detected by factor analysis was found to be adequate. The Turkish Version of ADHD DSM Scale is a reliable and valid tool for scanning ADHD symptoms in adults.

Bu çalışmada DEHB DSM ölçeği’nin Türkçe formunun geçerliliği ve güvenilirlik analizi yapılmıştır. DEHB DSM ölçeği 225 kişiye uygulanmıştır. Eş zamanlı olarak bütün katılımcılara ASRS DEHB ölçeği ve 45 katılımcıya DIVA klinik görüşme envanteri uygulanmıştır. Ölçeğin güvenilirliği, eşzamanlı geçerliliği ve faktör analizi ile tespit edilen yapı geçerliliği yeterli düzeyde bulunmuştur. DEHB DSM ölçeğinin Türkçe versiyonu erişkinde DEHB bulgularını taramak için kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir araçtır.


Original Article

Radiation attenuation properties of human brain regions according to elemental composition in radiological energy range: A monte carlo simulation

Turkish Title : Elementel yapılarına göre radyolojik enerji değerlerinde insan beyninin farklı bölgelerinin radyasyon zayıflatma özellikleri: Monte carlo simülasyonu

Huseyin Ozan Tekin,Turker Tekin Erguzel,Mesut Karahan,Muhsin Konuk,Nevzat Tarhan
JNBS, 2018, 5(1), p:8-12

DOI : 10.5455/JNBS.1521311225

This study aimed to investigate the radiation attenuation properties of seven brain regions namely Frontal, Occipital, Parietal, Temporal cortexes, Hippocampus, Thalamus and Cerebellum in terms of their elemental compositions. Monte Carlo N-Particle Transport Code System-extended (MCNPX) version 2.6.0 (Los Alamos National Lab, USA) general purpose Monte Carlo code has been employed in order to calculate the mass attenuation coefficients of those aforementioned brain regions. A satisfactory agreement has been obtained on the mass attenuation coefficients (µ/ρ) calculated by MCNPX and XCOM for those brain regions under investigation. The results underlined that Cerebellum has the highest mass attenuation coefficients in terms of the radiological energy values. This can be explained by the elemental mass fraction value of Chlorine (Cl) in Cerebellum. It could be deduced that the intensity of diagnostic radiation can be more attenuated in Cerebellum than rest of the brain regions during the brain CT or brain PET examinations. The data from the present paper would be useful for the use of standard simulation geometry and mass attenuation coefficients for medical physics as well as the applications of radiation physics.

Bu çalışma, yedi beyin bölgesi olan Frontal, Occipital, Parietal, Temporal korteksler ve Hipokampus, Thalamus, Cerebellum’da ki radyasyon zayıflama özelliklerinin bölgelerin elementel kompozisyonları açısından araştırılmasını amaçlamıştır. Genel amaçlı Monte Carlo kodu Monte Carlo N-Particle Transport Code System-extended (MCNPX) 2.6.0 sürümü (Los Alamos Ulusal Lab, ABD) , yukarıda bahsedilen beyin bölgelerinin kütle zayıflama katsayılarını hesaplamak için kullanılmıştır. MCNPX ve XCOM tarafından elde edilen ve bahsedilen beyin bölgeleri için hesaplanan kütle zayıflama katsayıları (µ/ρ) üzerinde iyi bir uyum elde edilmiştir. Sonuçlar, Cerebellum’un radyolojik enerji değerlerinde en yüksek kütle zayıflatma katsayılarına sahip olduğunun göstermiştir. Bu durum, Cerebellum’daki Klorun (Cl) elementel kütle fraksiyonu değeri ile açıklanabilir. Tanısal radyasyonun yoğunluğunun beyin BT veya beyin PET taramaları sırasında beyin bölgelerinin geri kalanından daha fazla Cerebellum’da azalacağu düşünülebilir. Bu makaleden elde edilen verilerden standart simülasyon geometrisi ve kütle zayıflama katsayıları medikal fizik ve radyasyon fiziği uygulamalarında yararlı olacaktır.


Original Article

The effect of mobile phone usage on sleep quality in adolescents

Turkish Title : Adölesanlarda cep telefonu kullanımının uyku kalitesi üzerine etkisi

Duygu Akcay,Bulent Devrim Akcay
JNBS, 2018, 5(1), p:13-17

DOI : 10.5455/JNBS.1519129764

To evaluate the effect of mobile phone usage on adolescents’ sleep quality. This descriptive study took place from January 13- 15, 2016 with 9th, 10th, and 11th grade students enrolled at Konya High School (n=380, 51.6% female, age 16.05±0.87). A questionnaire was used for data collection and the Pittsburgh Sleep Quality Index (PSQI) was used to measure the sleep quality of the students. Students received their first mobile phones at an average age of 12.29±1.41). They used their phones 3.03±2.18 hours per day on average, mostly for text messaging (89.5%). Average sleeping time was 7.34±1.22 hours when the next day was not a school day, and 9.11±1.79 hours when the next day was a school day. Sleep quality of the students decreased as the duration of mobile phone usage increased (p<0.01). Using the PSQI scale, it was determined that 20.5% of the students with good sleep quality and 79.5% of the students with poor sleep quality delayed their bedtime in favor of continued usage of their phone (p<0.05). Mobile phones should be removed from the bedrooms of adolescents. Parents should control their children’s mobile phone usage and contents.

Adölesanlarda cep telefonu kullanımının uyku kalitesi üzerine etkisini değerlendirilmek amaçlanmıştır. Bu tanımlayıcı araştırma, Konya Lisesinde kayıtlı 9., 10. ve 11. sınıf öğrencileri (n=380, %51.6’sı Bayan, yaş aralığı 16.05±0.87) üzerinde, 13-15 Ocak 2016 tarihleri arasında yapılmıştır. Öğrencilerin uyku kalitelerini ölçmek amacıyla Pitsburg Uyku Kalitesi Ölçeği (PUKİ) kullanılmıştır. Öğrenciler ilk cep telefonları ortalama 12.29±1.41 yaşında almıştır. Adölesanların cep telefonunu günlük ortalama 3.03±2.18 saat kullandıkları ve en çok mesajlaşmak (%89.5) için kullandığı belirlenmiştir. Ortalama uyuma saati ertesi gün okul yoksa 7.34±1.22 saat, ertesi gün okul varsa 9.11±1.79 saat olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin cep telefonu kullanma süresi arttıkça uyku kalitesinin düştüğü belirlenmiştir (p<0.01). PUKİ ölçeğine göre uyku kalitesi iyi olan öğrencilerin %20.5’inin, kötü olanların ise %79.5’inin cep telefonu ile meşgul olduğu zaman yatma zamanını ertelediği belirlenmiştir (p<0.05). Cep telefonları adölesanların yatak odalarından çıkarılmalıdır. Aileler çocuklarının cep telefonu kullanımını, içeriğini kontrol etmelidirler.


Original Article

Assessment of nutritional status and affecting factors of individuals with hemiplegia

Turkish Title : Hemiplejisi olan bireylerin beslenme durumu ve etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi

Guzin Zerenozturk,Cuneyt Ardic,Mehmet Vatansever
JNBS, 2018, 5(1), p:18-21

DOI : 10.5455/JNBS.1511938899

Hemiplegia is a neurological deficit affecting one half of the body. For this reason, it affects daily life activities mainly nutrition and causes addiction to other individuals. The aim of our study is to evaluate the nutritional status of individuals with hemiplegia and the factors that affect them. Work ethic committee approval Recep Tayyip Erdogan University was taken from the Ethics Committee of NonInterventional Studies. It was held between 1 May 2017 and 31 October 2017. In randomly selected patients based on volunteerism from the hemiplegic patients lying in Trabzon Maça Ömer Burhanoğlu Physical Therapy and Rehabilitation Center. The NRS 2002 evaluation form and the questionnaire form consisting of socio-demographic features and other information created by us were made by the face-to-face method. The data were analyzed using chi-square and Student’s t-tests; p <0.05 was considered significant. A total of 97 patients were included in the study. Of these, 42 (43.3%) were women; 55 (56.7%) were male. The mean age was 47.16 ± 19.46 (min8, max 93). 63 (62.9%) had at least 1 chronic disease. Preliminary evaluation of the NRS 2002 was performed and 33 (34%) of the subjects were evaluated with main evaluation. 13 (39.4%) were determined to be at a risk of nutritional. Nutritional disorder is an important health problem in patients with hemiplegia as in all stroke patients. Although there was no significant relationship between nutritional status and factors questioned in our study. However, as nutrition is a multi-factorial situation, larger studies are needed in this regard.

Hemipleji bir nörolojik defisit olup vücudun bir yarısını etkilemektedir. Bu nedenle de başta beslenme olmak üzere günlük yaşamsal aktivitelerini etkilemekte ve diğer bireylere bağımlılığa neden olmaktadır. Çalışmadaki amacımız hemiplejisi olan bireylerin beslenme durumları ve bunu etkileyen faktörleri değerlendirmektir. Çalışmanın etik kurul onayı Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Girişimsel Olmayan Araştırmalar Etik Kurulundan alınmış olup1 Mayıs 2017 ile 31 Ekim 2017 ayları arasında yapılmıştır. Trabzon Maçka Ömer Burhanoğlu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon merkezinde yatmakta olan hemiplejik hastalardan gönüllük esasına dayanarak rastgele seçilmiş hastalarda NRS 2002 değerlendirme formu ve tarafımızdan oluşturulmuş sosyodemografik özellikler ve diğer bilgileri içeren anket formunun yüz yüze uygulanması yöntemi ile yapılmıştır. Veriler ki-kare ve Student\’s t-testleri kullanılarak analiz edildi; p <0.05 anlamlı kabul edildi. Toplam 97 hasta çalışmaya alınmıştır. Bunların 42(%43,3) kadın; 55(%56,7) erkek idi. Yaş ortalaması 47,16±19,46 (min8; max 93) idi. 63(%62,9) unun en az 1 kronik hastalığı mevcuttu. Hastalara NRS 2002’un ön değerlendirmesi uygulanmış olup bu değerlendirme sonucunda 33(%34) kişide Esas değerlendirmeye geçilmiştir. Esas değerlendirmede ise 13(%39,4) kişide beslenme riski olduğu belirlenmiştir. Beslenme bozukluğu tüm inme hastalarında olduğu gibi hemiplejisi olan hastalar içinde önemli bir sağlık sorunudur. Her ne kadar çalışmamızda sorgulanan faktörlerle beslenme bozukluğu arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Ancak beslenme multi-faktöriyel bir durum olduğu için bu konuda daha geniş çapta çalışmalar yapılması gerekmektedir.


Original Article

Evaluation of self-esteem, depression levels and nonfunctional attitudes of gifted and talented adolescents

Turkish Title : Üstün zekalı ve yetenekli ergenlerin benlik saygıları, depresyon düzeyleri ve fonksiyonel olmayan tutumlarının değerlendirilmesi

Huseyin Unubol,Ece Demirhan
JNBS, 2018, 5(1), p:22-28

DOI : 10.5455/JNBS.1518724394

In this study, it was aimed to evaluate the self esteem, depression levels and nonfunctional attitudes of gifted and talented adolescents. For this purpose, a total of N = 94 participants, n = 45 girls and n = 49 males, who are in a high school 9th grade (N = 52) and 12th grade (N = 42) The Rosenberg Self-Respect Scale was applied. As a result of the research, it is concluded that the attitudes of the 9th grade students are not related to the self-esteem and depression characteristics, while the students who study at the 12th grade are related. According to these results, it is observed that as the ages of the gifted children increase, a significant relationship is developed especially in the opposite direction with respect to independence, perfectionist and variable attitudes, and depressive characteristics. It has been argued that the characteristics of the young people, both individualizing and not wanting to make mistakes, are an important factor in self-esteem and their effects on their emotions.

Bu araştırmada, üstün zekalı ve yetenekli ergenlerin benlik saygıları, depresyon düzeyleri ve fonksiyonel olmayan tutumlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla Üstün yetenekli çocukların okuduğu bir lisede 9. (N=52) ve 12. (N=42) sınıflarda okuyan n=45 kız ve n=49 erkek olmak üzere toplam N=94 katılımcıya Fonksiyonel Olmayan Tutumlar Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği ve Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği uygulanmıştır. Araştırma sonucunda 9. sınıf öğrencilerin Tutumlarının benlik saygısı ve depresyon özellikleriyle ilişkili bulunmazken, 12. Sınıfta okuyan öğrencilerin ilişkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu sonuçlara göre üstün yetenekli çocukların yaşları arttıkça özellikle bağımsızlık, mükemmeliyetçi ve değişken tutumlarının benlik saygısı ve depresif özelliklerle ters yönde anlamlı bir ilişkinin geliştiği gözlemlenmektedir. Gençlerin hem bireyleşme, hem de hata yapmak istememe özelliklerinin benlik saygısında önemli bir etken olduğu ve duygularına olan etkileri tartışılmıştır.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.