JNBS
Üsküdar Üniversitesi

Years

2021

2020

2019

2018

2017

2016

2015

2014

Categories

Authors

ARTICLES

Review Article

Pedophilia and Other Monosymptomatic Psychopathologies

Turkish Title : Pedofili Ve Başka Monosemptomatik Psikopatolojiler

Levon Antikacioglu,Nevzat Tarhan
JNBS, 2017, 4(1), p:22-24

DOI : 10.5455/JNBS.1487936293

In the present paper, we discussed the insufficiencies of two-dimensional (2D) confrontations and proposed the utility of threedimensional (3D) and even four-dimensional (4D) confrontations, in researches specially of mono-symptomatic psychopathological cases like for instance in pedophilia.

Bu yazıda, pedofili gibi monosemptomatik psikopatolojik belirti gösteren çalışmalarda 2 boyutlu karşılaştırmaların yetersizliklerini tartıştık ve onun yerine araştırmalarımızda, 3, hatta 4 boyutlu istatistiksel karşılaştırmaların kullanılmalarının gereğini ileri sürdük.


Review Article

Alteration of Neurobehavioural Activities by Carbamazepine, Phenytoin and Their Combination in Wistar Rats: A Mini Review

Turkish Title : Wistar Sıçanlarında Karbamazepin, Fenitoin Ve Bu İkisinin Karışımına Bağlı Olarak Nörodavranışsal Aktivitelerin Değişimi: Kısa Bir Değerlendirme

Hadiza Aliyu,Joseph Olusegun Ayo,Suleiman Folorunsho Ambali,Muhammed Musa Suleiman,Patricia Ishaku Kobo,Abdullahi Muhammed Tauheed,Victor Olusegun Sinkalu
JNBS, 2017, 4(1), p:25-30

DOI : 10.5455/JNBS.1481879445

Antiepileptic drugs (AEDs) have been used for decades in the treatment of seizures in both humans and animals. There are different varieties of AEDs to choose from, the choice of an AED is determined by the seizure type, effectiveness of the drug in controlling seizure, cost and the side effects of the drug used. Epilepsy therapy could be monotherapy, that is, the use of an appropriate AED or polytherapy in which case, two or more AEDs are combined particularly in the case of refractory epilepsy. The side effects of AEDs are diverse and affect virtually all the systems of the body. This review is aimed at studying the side effects associated with the administration of carbamazepine, phenytoin and their combination on cognition and neurobehavioural generally, particularly in Wistar rats. Generally, the side effects of AEDs observed are not so detrimental because the discontinuation of the drugs usually cause a reverse of the effects observed. For this review, available informations on the effects of antiepileptic drugs on neurobehavioural activities were accessed from electronic databases.

Antiepileptik ilaçlar (AED), hem insan hem de hayvanlardaki hastalık nöbetlerinin tedavisinde on yıllar boyunca kullanılagelmiştir. Antiepileptik ilaçların farklı türleri mevcuttur ve bu tür ilaçları seçerken geçirilen nöbet çeşidi, ilacın krizi kontrol altına alma hususundaki etkililiği ile kullanılan ilacın masrafı ve yan etkileri dikkate alınır. Epilepsi terapisi, uygun bir antiepileptik ilaç kullanımıyla yürütülen monoterapi şeklinde ya da özellikle dirençli epilepsi vakalarında başvurulan ve iki veya daha fazla antiepileptik ilacın karışımıyla gerçekleştirilen politerapi yöntemiyle uygulanabilir. Antiepileptik ilaçların yan etkileri çeşitlilik arz etmekte olup neredeyse tüm vücut sistemlerini etkiler. Bu değerlendirme, karbamazepin, fenitoin ve bu iki ilacın birleşiminin özellikle Wistar sıçanlarının bilişsel ve nörodavranışsal faaliyetleri üzerindeki yan etkilerini incelemeyi hedeflemektedir. Genel olarak antiepileptik ilaçlarla ilgili ortaya çıkan yan etkiler, ilacın kesilmesine bağlı olarak gözlemlenen ters etki sebebiyle zannedildiği kadar zararlı değildir. Bu değerlendirmede, antiepileptik ilaçların nörodavranışsal aktiviteler üzerindeki etkileriyle ilgili mevcut bilgilere elektronik veri tabanlarından erişilmiştir.


Review Article

Assessing Proprioception

Turkish Title : Propriyosepsiyonu Değerlendirme

Gökben Hizli Sayar,Hüseyin Ünübol
JNBS, 2017, 4(1), p:31-35

DOI : 10.5455/JNBS.1485955027

Proprioception is the sense of the relative position of parts of the body and strength of effort being employed in movement. Proprioception is essential for well-adapted sensorimotor control. Although proprioceptive deficits are known to be a common after several neurological and orthopedic conditions such as stroke, Parkinson’s disease, peripheral sensory neuropathies, or injuries to ligaments, joint capsules, and muscles, there is no objective, accurate, and reliable method available in clinical settings to assess proprioceptive function. In this chapter specific techniques developed to assess proprioception will be briefly discussed.

Propriyoseption, vücudun parçalarının göreceli konumunun ve hareket sırasında işe yönelik harcanan efor direncinin hissi anlamına gelmektedir. İyi bir sensorimotor kontrol için propriyosepsiyon gereklidir. İnme, Parkinson hastalığı, periferik duyu nöropatileri gibi ya da ligamentler, eklem kapsülleri ve kaslarda yaralanmalar gibi çeşitli nörolojik ve ortopedik koşullardan sonra propriyoseptif bozulmaların yaygın olduğu bilinse de, klinik pratikte propriyoseptif fonksiyonların ölçümünde objektif, doğru ve güvenilir bir yöntem bulunmamaktadır. Bu bölümde, propriyosepsiyonun değerlendirilmesi için geliştirilen spesifik teknikler kısaca tartışılacaktır.


Review Article

Hemisphere Dominance in Bipolar Disorder

Turkish Title : Bipolar Bozuklukta Hemisfer Dominansı

Yildiz Hatice Burkovik,Baris Metin
JNBS, 2017, 4(1), p:36-39

DOI : 10.5455/JNBS.1490701105

Bipolar Disorder is characterized with unusal shiftingof mood, frommania to depression and is an extremely risky and very serious mood disorder. The person’s behavior may damage both his/her social function and harm the people in his/her environment. Although bipolar disorder recurs during the person’s life and thus can manifest at any age, its onset is often observed during early twenties. The difference in prevalence between males and females has not been clearly determined. Although genetics play a role, the disorders cannot be explained by inheritance alone. The disorders has also been explained by disruptions of neurotransmitter balance, in plane words the disruption in the transmission of signals. Bipolar disorder is a brain disorder and impairs functioning of the brain. Rationalized decision making and improper reasoning can be seen. Therefore, attention impairments with cognitive content are also on the agenda of bipolarity. Neural basis of bipolar disorder is not clearly known but it is suggested that the right frontoparietal cortex is particularly affected. In bipolar disorder, the concept of right hemisphere dysfunction is not new, it has been originally presented by Flor-Henry (1969, 1979). In this review we aimed to review research exploring hand/foot dominance in the light of this hypothesis. We first aimed to, find studies that measured hand dominance in bipolar disorder to find out whether there were any organizational differences in the brain of people with bipolar disorder. From several articles accessed via Pubmed database Five articles in met the inclusion criteria and were thus included to the review. In general, right hemisphere dominance in bipolar disorder was evident in these studies. However it is also acknowledged that further studies are needed to evaluate whether hand lateralization is related to biological or functional hemispheric asymmetry parameters in patients with bipolar disorder,. It is thought that neuroimaging studies on bipolar disorder patients with dominant left hand, foot and eye will shed light on many points for elucidating the organizational alterations in mental disorders such as bipolarity.

Bipolar Bozukluk iki ayrı uçta diye açıklanan; coşkunun tepesinde ve mutsuzluğun dibinde yaşanan, son derecede riskli ve çok ciddi bir duygu durum hastalığıdır. Kişinin sosyal çevredeki itibarına olduğu gibi ve çevresine de zarar verici davranışları olabilir. Bipolar bozukluk kişinin yaşamı süresince aralıklarla kendini gösteren, her yaşta görülebilen bir rahatsızlık olmasına rağmen, sıklıkla 20 li yaşların başlarında başladığı en çok gözlenendir. Kadın erkek farkı net olarak saptanmamıştır. Sadece kalıtımla açıklanamaz. Nörotransmitterlerin dengesinin bozulması; açıkçası sinyallerin iletilmesindeki aksaklıktan da bu durum oluşabilir. Bipolar bozukluk bir beyin rahatsızlığı olup beynin işlevsel fonsiyonlarında bozulma görülür. Rasyonalize şekilde karar verme ve muhakeme etmede uygunsuzluklar görülebilir. Dolayısıyla kognitif içerikli dikkate yönelik bozulmalar da bipolaritenin gündemindedir. Bipolar bozukluğun nöral temeli henüz net olarak bilinmiyor ancak sağ fronto parietal korteksin özellikle etkilendiği ileri sürülmektedir. Bipolar bozuklukta sağ hemisfer disfonksiyonu kavramı yeni değildir, başlangıçta Flor-Henry (1969, 1979) tarafından sunulmuştur. Bu bağlamda bilimsel açıdan bipolarite ile sağın dominant olması sol el, sol göz, sol ayakta baskınlığa dair bir araştırma, çalışma olup olmadığı, bir ilişki olup olmadığı incelenmek istendi. İncelemenin başında sağ hemisfere göre sol sorulmadıhemisferin yaratıcılığa etkisi ile başlayarak; el tercihi ve el tercihini belirleyen etkenler araştırıldı ve yaratıcılık testi ile desteklenen çalışma bulunamadığı için el tercihlerine psikiyatrik rahatsızlıkla birlikte bakmaya karar verildi. Sonunda bipolarite ve sağ hemisfer baskınlığına ait araştırmalara bakmak için özellikle sol el tercihine dikkat edildi. Bipolarların beyninde organizasyonel açıdan fark varmıya bakıldı bunun için de dominant el araştırıldı. Pubmedden araştırarak 5 makalenin dâhil olma kriterine uyduğu fark edildi ve bu 5 çalışma alındı. Araştırmalarda sol göz baskınlığının olması da sağ hemisfer baskınlığını düşündürdüğünden, genel anlamda sağ hemisfer baskınlığının olduğu dikkati çekti. Diğer çalışmalarda da Bipolar bozukluğu olan hastalarda sağlak olup olmamanın biyolojik veya fonksiyonel hemisferik asimetri parametreleriyle ilişkili olup olmadığını değerlendirilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olmakla birlikte, sol el baskınlığının dikkati konusunun daha fazla araştırılması gerektiğini düşündürmektedir. Özellikle solaklığın el, ayak ve göz olarak baskın olduğu kişilere ait araştırmaların bipolarite gibi bazı ruhsal rahatsızlıklarda araştırılmasının birçok noktaya ışık tutacağı düşünülmektedir.


Letter to Editor

Cognitive Remediation Therapy Toolbox Development for Turkish Population

Turkish Title : Türk Örneklemi İçin Hazırlanan Bir Bilgisayarlı Bilişsel Onarım Terapi Programı

Kasikci Itir,Tas Cumhur
JNBS, 2017, 4(1), p:40-41

DOI : 10.5455/JNBS.1494836605


Editorial

About This Issue

Turkish Title : Bu Sayı Hakkında

Baris Metin
JNBS, 2016, 3(3), p:91-91

DOI : 10.5455/JNBS.1482124106


Original Article

Classification of Schizophrenia and Bipolar Disorder by Using Machine Learning Algorithms

Turkish Title : Bipolar Bozukluk veŞizofreni Hastalığının Makine Öğrenmesi Algoritmaları Kullanılarak Sınıflandırılması

Cemil Can Saylan,Kaan Yılancıoğlu
JNBS, 2016, 3(3), p:92-95

DOI : 10.5455/JNBS.1471026038

Data mining based investigations of disease mediating factors and related potential diagnostic biomarkers using genomic information obtained from gene expression analysis tools become very informative and useful. In the present study, public Gene Expression Omnibus (GEO) genome wide expression dataset (ID: GSE12654) consisting of schizophrenia, bipolar disorders patients besides normal groups were analyzed by using different classification algorithms including kNN, naïve bayes and decision tree. A set of most differentially expressed genetic features (p

Gen ifadesi çalışmaları sonucunda elde edilen genomik bilgiler, data madenciliği temelli çalışmalarda, hastalık oluşturucu faktörlerin ve bu hastalıklar ile ilişkili potansiyel teşhis biomarkörlerinin bulunması açısından oldukça kullanışlı ve bilgi vericidir.   Bu çalışmada, Gene Expression Omnibus (GEO) veri bankasından alınmış, tüm genom ekspresyon verisi (ID: GSE12654) kulllanılmıştır. Veri normal grupların yanısıra, bipolar ve şizofreni hastalarının gen ifadesi bilgisini içermektedir. kNN, naïve bayes ve decision tree bilgisayarlı öğrenme algoritmaları kullanılarak veri analizi gerçekleştirilmiştir. Gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde (p<0.05) farklı eksprese olmuş bir grup gen kullanılarak klasifikasyon yapılmıştır ve gruplar yüksek doğruluk oranında tahmin edilmiştir. Genom tabanlı teşhiş biyomarkörlerinin bulunması açısından, veri madenciliği tekniklerinin yararlı ve uygulanabilir olduğu görülmektedir.  


Original Article

Psychosocial Correlates of Behavioural Problems in Children with ADHD in Special Schools in Pakistan

Turkish Title : Pakistan’daki Özel Okullarda Okuyan Adhd’li (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu) Çocuklardaki Davranış Problemlerinin Psikososyal Bağlantıları

Hina Mir,Muhammad Akram Riaz,Muhammad Sami Bilal,Naila Batool
JNBS, 2016, 3(3), p:96-100

DOI : 10.5455/JNBS.1431876430

Objective: To determine the psychosocial correlates of behavioural problems in children with ADHD. Moreover to determine gender differences in psychosocial correlates of behavioural problems in children with ADHD.
Methods: Total 300 children with ADHD including 150 males and 150 females children were selected in different cities of Pakistan. Purposive sampling technique was applied for collection of data. Multidimensional Scale of Perceived Social Support, WHO Quality of Life Scale and Strengths and Difficulties Questionnaire were used. Descriptive statistics, Pearson correlation and independent sample t-test were applied for hypotheses testing. SPSS software version 20 was used for data analysis.
Results: Results revealed that social support and quality of life were negatively related with behavioural problems among children with ADHD. Gender differences revealed that male ADHD children were higher on behavioural problems as compared to female that were higher on social quality of life.
Conclusion: The study concludes that social support and quality of life have negative association with behavioural problems among children with ADHD. By providing better social support and quality of life mental health of ADHD children can be increased and behavioural problems can be reduced in them.

ADHD’li çocuklardaki davranış problemlerinin psikososyal yönlerini ve bu özelliklerle bağlantılı cinsiyet farklılıklarını belirlemek amacıyla Pakistan’ın farklı şehirlerinden 150’si erkek, 150’si kız olmak üzere toplam 300 ADHD’li çocuk seçilmiştir. Verilerin toplanması için amaçlı örnekleme tekniği uygulanmıştır.  Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, WHO Yaşam Kalite Ölçeği ile Güçler ve Güçlükler Anketi kullanılmıştır. Hipotez denemesi için betimleyici istatistikler, Pearson korelasyonu ve bağımsız grup T testine başvurulmuştur. Veri analizi için SSPS (Sosyal Bilimler İstatistik Programı) yazılımının 20. versiyonu kullanılmıştır. Elde edilen sonuçlar, sosyal destek ve yaşam kalitesinin ADHD’li çocuklardaki davranış problemleriyle ters korelasyonlu olduğunu göstermiştir. Cinsiyet farklılıkları, ADHD sorunu olan erkek çocuklardaki davranış problemlerinin sosyal yaşam kalitesi daha iyi olan kız çocuklarına oranla daha yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Yapılan bu çalışma, sosyal destek ve yaşam kalitesi ile ADHD’li çocukların sergilediği davranış problemleri arasında negatif ilişki olduğu sonucunu çıkarmıştır. Buna göre, daha iyi bir sosyal destek ve yaşam kalitesi temin edilmesi halinde ADHD’li çocukların zihin sağlığı geliştirilebilir ve yaşadıkları davranış problemleri aza indirgenebilir


Review Article

On Culture, Biases, Brain Washing, Behavior Changing, Public Opinion and Similar

Turkish Title : Kültür, Önyargı, Beyin Yıkama, Davranış Değiştirme, Kamuoyu ve Benzerleri Hakkında

Levon Antikacioglu,Nevzat Tarhan
JNBS, 2016, 3(3), p:110-115

DOI : 10.5455/JNBS.1481529302

This is an approach proposal to the assessment and extinction predictability, through a “Brain electro-Activity Map” to Culture, Biases, Brain Washing, Behavior Changing, Public Opinion and similar.
In this paper, we tried to propose an approach through a “Brain Electro Activity Map” to predict the assessment and modification possibility of Culture, Biases, Brain Washing, Behavior Changing, Public Opinion and similar. Because according our opinion, technically there is not any Neuro-Physiological difference between their acquisition and extinction.
We introduced some new concepts which are “flexophrenia-sclerophrenia” and “facilitated and automated connectomes” which are always in need of expression-activity with strongly invasive components.
Then by the combination of the above three concepts, with the well-known old “need of stimulation” (which is an implicit form of accepting the presence of a ”need of activity-expression”), we asserted that all the above mentioned behavioral patterns’ onsets, durations, resistances, changes, can be approached, predicted and changed, in a similar way to each other’s and, can be traced as well, through the implementation of the “Brain Electro Activity Map”

Bu makale, oluşturulabilecek bir “Beyin Elektro Aktivitesi Haritası” vasıtasıyla, Kültür, Peşin Hüküm, Beyin Yıkama, Davranış Değiştirme, Kamuoyu ve benzeri konuların oluşturulması, sönmesi ve öngörülebilmesi konularına bir yaklaşım hakkındadır. Yazıda, oluşturulacak bir “Beyin Elektro Aktivitesi Haritası” vasıtasıyla yaklaşımı önermemizin sebebi, kanaatimize göre, bunlar arasında Nöro Fizyolojik mekanizma açısından teknik olarak, onların edinimleri ve sönmeleri konusunda, herhangi bir farkın olmadığı kanaatinde olmamızdandır. Bu arada, “fleksofreni-sklerofreni” ile, güçlü bir şekilde istilacı komponentlere sahip olan ve her daim kendini ifade etme ihtiyacında olan “kolaylaştırılmış otomatik konnektomlar” gibi yeni kavramları da ortaya attık. Böylelikle, yukardaki kavramların ve, çok iyi bilinen “uyarılma ihtiyacı” (ki aslında aktivite ve ifade ihtiyacının zımmi ifadesinden başka bir şey değildirler.) olgusunun kombinasyonları ile, yukarda adı geçen kavramların hepsinin de, oluşumları, sönmeleri, tamamen yok olmaları, ve tüm bunların öngörülebilmelerinin, mümkün olabileceğini ileri sürmeyi önerdik.


Case Report

A 72 Year Old Man with Isaacs' Syndrome: A Rare Entity with Different Outcomes

Turkish Title : 72 Yaşındaki Isaac Sendrom’lu Adam: Farklı Sonuçları Olan Nadir Bir Olay

Akam Ali Saeed,Rebeen Saeed,Zana Mohammed,Sarbast Hamid
JNBS, 2016, 3(3), p:116-118

DOI : 10.5455/JNBS.1443216992

Neuromyotonia is a neuromuscular hyperexitability disorder characterized by muscle stiffness caused by continuous muscle fiber activity. It is an immune mediated disorder with elevated antibody level against presynaptic, voltage gated potassium channels, either as isolation or as a paraneoplastic process. Symptoms usually include muscle twitching during rest (myokymia), cramps, peudomyotonia (delayed relaxation), increased sweating, and sometimes motor weakness. In this case report, we present a seventy two year old man who presented with pain in both thighs for one month. It gradually became worse to involve feet and chest. His brain CT scan showed features of brain atrophy. EMG showed fasciculation along neuromyotonic discharges with characteristic wave in frequency and amplitude typical of Isaacs syndrome. Potassium channel antibodies were very high. Diagnosis of Isaacs syndrome was made. He was followed up for two months with treatment by three day course of methyl prednisolone followed by oral steroid and methotrexate with much improvement. This is the first case of Isaacs syndrome in Kurdistan.

Nöromiyotoni, sürekli kas lifi hareketinden kaynaklı kas gerginliğiyle kendini belli eden nöromüsküler bir hipereksitilabite bozukluğudur. Bu rahatsızlık, voltaja duyarlı,   presinaptik potasyum kanallarına karşı gerek izolasyon gerekse paraneoplastik bir süreç görevi üstlenen yüksek antikor seviyesine sahip immün aracılı bir  bozukluktur. Belirtileri arasında kasların rahatlama hareketi esnasında kas çekilmesi (miyokimi), kramplar, psödomiyotoni (kas gevşemesinde gecikme), aşırı terleme ve bazen de kas güçsüzlüğü sayılabilir. Bu olgu sunumnda, bir ay boyunca her iki uyluğunda ağrı tespit edilen yetmiş iki yaşında bir erkek hastayı incelemekteyiz. Buna göre hastalık, ayaklara ve göğüs bölgesini de içine alacak şekilde git gide kötüleşmiş durumdaydı. Çekilen beyin tomografisinde, beyin atrofisi olduğu ortaya çıkmıştı. EMG sonuçları, tipik Isaacs Sendromu belirtisi olan karakteristik dalga sıklığı ve genişliği tespitiyle bağlantılı olarak nöromiyotonik boşalımlar boyunca fasikülasyon (kas seğirmesi) bulgusuna işaret etmekteydi. Ayrıca, potasyum kanalı antikor miktarı oldukça yüksek seviyedeydi. Sonuç olarak hastaya Isaacs Sendromu teşhisi kondu. Hasta iki ay boyunca üç günlük süreyle önce metil prednizolon, sonrasında da oral steroid ve metotreksat tedavisi uygulanarak takip altına alında ve bu süre zarfında hastanın durumunda önemli ölçüde iyileşme gözlemlendi. Bu klinik olay, Irak Kürdistan’da kaydedilen ilk Isaacs Sendromu vakasıdır.

 


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.