JNBS
Üsküdar Üniversitesi

Years

2021

2020

2019

2018

2017

2016

2015

2014

Categories

Authors

ARTICLES

Original Article

Analysis of Solute Carrier Family 6 Member 4 Gene promoter polymorphism in young Turkish basketball players.

Turkish Title : Genç türk basketbol oyuncularında SLC6A4 promotor polimorfizminin analizi

Korkut Ulucan,Sevim Yalcin,Berkay Akbas,Fırat Uyumaz,Muhsin Konuk
JNBS, 2014, 1(2), p:37-40

DOI : 10.5455/JNBS.1403730925

The serotonin transporter (5-hydroxytryptamine transporter, 5- HTT) gene (SLC6A4) is considered to be one of the most important candidate genes for genetic involvement in psychiatric conditions like anxiety, self- confidence and motivation. In the present study, we aimed to analyze the distribution of SLC6A4 promoter long and short (L and S, respectively) polymorphism in young Turkish basketball players. We enrolled 24 players in the study, 17 were females and 7 were males. 12%, 35% and 53% of the females had SS, LS and LL genotype, respectively; whereas 28,5% of the males had SS and the same percentage of them had LS, and 43% had LL genotype. When we examined the allelic counts, L allele was recorded as 71% in females and 57% in males; S allele was 29% in females and 43% in males. Our results were in agreement with the previous ones, indicating the presence of L allele in individuals dealing with sport. We suggest that SLC6A4 promoter analysis is important for genetic counseling for the individuals who are prone to be successful in sports.

Serotonin taşıyıcı (5- hidroksitriptamin taşıyıcı, 5-HTT) geni (SLC6A4), anksiyete, kendinden eminlik ve motivasyon gibi psikolojik durumlara genetik yatkınlıklara neden olabilecek en önemli genlerden biri olarak nitelendirilmektedir. Bu çalışmada, genç Türk basketbol oyuncularında SLC6A4 geninin promotor bölgesi uzun ve kısa (sırasıyla L ve S) polimorfizminin dağılımını analiz etmeyi amaçladık. Çalışma da 17’ si kıs, 7’ si erkek 24 kişi dahil olmuştur. 17 kız basketbolcunun sırasıyla %12, %35 ve %53’ ü SS, LS ve LL genotipindedir, erkek basketbolcuların ise %28.5’ inin genotipleri SS ve LS, %43’ ünün de LL olarak bulunmuştur. Allel sayıları incelendiğinde L alleli kızlarda %71, erkeklerde %57; S alleli de kızlar da %29 ve erkeklerde %43 olarak bulunmuştur. Sonuçlarımız, sporla uğraşan bireylerde L allelinin bulunmasını destekleyen önceki çalışmaları desteklemektedir. Sonuçlarımıza dayanarak başarılı sporcu olma potansiyali olan bireylere genetik danışma verilmesinde SLC6A4 promotor bölgesinin genotiplenmesini önermekteyiz. 


Original Article

Transmitter-mediated action of neuromedin S on Passive avoidance learning in rats

Turkish Title : Sıçanlarda transmiter aracılı nöromedin S’in pasif kaçınma öğrenme etkisi

Gyula Telegdy,Zsolt Bagosi,Miklós Jaszberenyi
JNBS, 2014, 1(2), p:41-46

DOI : 10.5455/JNBS.1398170234

The possible involvement of different neurotransmitters in the action of neuromedin S (NMS) in the memory consolidation of passive avoidance behavior was studied by pretreating rats with different receptor blockers which alone did not change the test. The involvement of cholinergic, dopaminergic, adrenergic, serotonergic, opiate and GABA-ergic receptors and nitric oxide was tested. The animals were pretreated with the non selective muscarinic acetylcholine receptor antagonist, atropine, the non selective β-adrenergic receptor antagonist phenoxybenzamine, the β-adrenergic receptor antagonist propranolol, the D2, D3, D4 dopamine receptor antagonist haloperidol , the non selective 5-HT2 serotonergic receptor antagonist cyproheptadine, the nonselective opioid receptor antagonist naloxone,. the γ-aminobutyric acid subunit A (GABA-A) receptor antagonist bicuculline, or the nitric oxide synthase inhibitor nitro-L-arginine. Atropine, haloperidol, phenoxybenzamine, propranolol, cyproheptadine, naloxone and nitro-Larginine prevented the effects of NMS on passive avoidance learning. Bicuculline did not change the effects of NMS. The results demonstrate that muscarinic acetylcholine, α- and β- adrenergic, dopaminergic , 5-HT2 serotonergic and opioid receptors and nitric oxide are involved as mediators. In the action of NMS on the consolidation of passive avoidance learning

Tek başına testi değiştirmeyen farklı reseptör blokerleri ile önceden muamele edilmiş sıçanlarla, pasif kaçınma davranışının bellek konsolidasyonunda yer alan nöromedin S (NMS) aksiyonuna farklı nörotransmiterlerin olası katılımları çalışılmıştır. Kolinerjik, Dopaminerjik, Adrenerjik, Serotonerjik, Opiat ve GABA-erjik reseptörlerin ve nitrik oksit katılımı test edilmiştir. Hayvanlara önceden non- selektif muskarinik asetilkolin reseptörü antagonisti atropin, non-selektif α-adrenerjic reseptör antagonisti fenoksibenzamin, β-adrenerjic reseptör antagonisti propranolol, D2, D3, D4 dopamin reseptör antagonisti haloperidol, non-selektif 5HT2 serotonerjik reseptör antagonisti siproheptadin, nonselektif opioid reseptör antagonisti nalokson, γ-aminobütirik asit altbirimi A (GABA-A) reseptör antagonisti bikukulin veya nitrik oksit sentez inhibitörü nitro-L-arjinin ile muamele edilmiştir. Atropin, haloperidol, fenoksibenzamin, propanolol, siproheptadin, nalokson ve nitro-L-arjinin, NMS’nin pasif kaçınmalı öğrenme üzerindeki etkilerini önlemiştir. Bikukulin NMS’nin etkilerini değiştirmemiştir. Sonuçlar muskarinik asetilkolinin, α- ve β- adrenerjik, dopaminerjik, 5-HT2 serotonerjik ve opioid reseptörlerin ve nitrik oksitin pasif kaçınmalı öğrenmenin konsolidasyonunda NMS aksiyonuna mediyatör olarak katıldığını göstermiştir.


Mini - Review

Nicotine and alcohol dependence in schizophrenia

Turkish Title : Şizofrenide nikotin ve alkol bağımlılığı

Ayşe Özçetin,Fatma Turan,Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2014, 1(2), p:47-49

DOI : 10.5455/JNBS.1401802032

Schizophrenia is a neurodevelopmental brain disease and a severe psychiatric disorder which is seen approximately in 1% of the society. About the half of the individuals diagnosed with schizophrenia have substance abuse story, and this rate is higher than the general population. Alcohol dependence, smoking and substance abuse has been reported very often in schizophrenia. Especially smoking rate is very high in patients with schizophrenia. The aim of this paper is to briefly review the literature related to the relationship between schizophrenia and nicotine-alcohol dependency.

Şizofreni toplumun yaklaşık %1’inde görülen ağır bir psikiyatrik bozukluk ve nörogelişimsel beyin hastalığıdır. Şizofreni tanısı alan bireylerin neredeyse yarısı madde kötüye kullanım bozukluğu öyküsüne sahiptir ve bu oran genel popülasyondan çok yüksektir. Alkol bağımlılığı, sigara içme ve madde kötüye kullanımının şizofreniye eşlik ettiği çok sık bildirilmiştir. Özellikle sigara içiminin şizofreni tanısı almış hastalarda çok yüksek oranda olduğu dikkati çekmektedir. Bu yazının amacı, şizofreni ile nikotin ve alkol bağımlılığı arasındaki ilişki ile ilgili literatürün kısaca gözden geçirilmesidir


Case Report

Man transforming into wolf: A rare case of clinical lycanthropy

Turkish Title : Kurda dönüşen adam: nadir görülen bır klinik likantrofi olgusu

Gökben Hızlı Sayar,Gaye Kağan,Eylem Özten
JNBS, 2014, 1(2), p:50-51

DOI : 10.5455/JNBS.1401371806

Clinical lycanthropy is defined as a rare psychiatric syndrome that involves a delusion that the affected person can transform into, has transformed into, or is a non-human animal. Its name is connected to the mythical supranatural stories of lycanthropy, in which humans are said to physically shape shift into wolves. According to suggested diagnostic criteria for lycanthropy, either a delusional belief in current or past transformation or behavior that suggests a person thinks of himself as transformed is considered evidence of clinical lycanthropy. Hereby we present a case of clinical lycanthropy in a male patient reporting moments of feeling himself as a wolf and behaving in a manner that resembles wolf behavior, for example howling and growling.

Klinik likantofi, etkilenen kişinin bir hayvana dönüştüğü ya da bir hayvan olduğu sanrısının var olduğu nadir bir psikiyatrik sendromdur. Likantrofi, adını efsanevi doğaüstü kurtadam hikayelerinden alır. Klinik likantrofi için önerilen tanı kriterleri kişinin halen ya da geçmişte bir hayvana dönüşüm yaşadığına olan inancı, ya da kişinin bir hayvana dönüştüğüne inandığını gösterir biçimde davranmasıdır. Bu olgu sunumunda zaman zaman bir kurda dönüştüğüne inanan ve kurda benzer uluma ve hırlama davranışları gösteren bir erkek hasta sunulacaktır.


Letter to Editor

Artificial intelligence approaches in psychiatric disorders

Turkish Title : Psikiyatrik bozukluklarda yapay zeka yaklaşımları

Turker Tekin Erguzel,Serhat Ozekes
JNBS, 2014, 1(2), p:52-53

DOI : 10.5455/JNBS.1405259279


Mini - Review

Cerebellar mutism

Turkish Title : Serebellar mutizm

Goksin Sengul,Hakan Sahin
JNBS, 2014, 1(1), p:1-2

DOI : 10.5455/JNBS.1386758794

Cerebellar mutism has been a well-known clinical entity that develops in a subset of patients who have undergone resection of posterior fossa tumors. It is characterized by severely diminished or absent speech output as well as other neurological, cognitive, and behavioral impairments. Though increasing numbers of case reports and literature reviews that indicate the cerebellar mutism, the mechanism of occurrence and best therapeutic approaches are not established. This article reviews current status of this devastating complication with respect to epidemiology, anatomical substrate, pathophysiology, risk factors, treatment options, prognosis and prevention.

Serebellar mutizm arka çukur tümörlerinin çıkarılması sonrasında bir grup hastada geliştiği bilinen bir klinik tablodur. Bu tablo, konuşmanın bozulması veya hiç konuşamama ile birlikte diğer nörolojik, bilişsel ve davranışsal bozukluklar ile karakterizedir. Literatürde serebellar mutizmle igili vaka raporları ve derlemelerdeki artışa rağmen oluşum mekanizması ve etkin tedavi yaklaşımları henüz belirlenememiştir. Bu makalede, bu yıkıcı komplikasyonun görülme sıklığı, anatomik temeli, patofizyolojisi, risk faktörleri, tedavi seçenekleri, sonucu ve korunması açısından güncel durumu gözden geçirilmiştir.


Original Article

Mechanisms of short-term false memory formation

Turkish Title : Kısa süreli sahte bellek formasyonlarının mekanizmaları

Achille Pasqualotto,Michael J. Proulx
JNBS, 2014, 1(1), p:3-8

DOI : 10.5455/JNBS.1389129470

False memories are the erroneous recollection of events that did not actually occur. False memories have been broadly investigated within the domain of long-term memory, while studies involving short-term memory are less common and provide a far less detailed ‘picture’ of this phenomenon. We tested participants in a short-term memory task involving lists of four semantically related words that had to be matched with a probe word. Crucially, the probe word could be one of the four words of the list, it could be semantically related to them, or it could be semantically unrelated to the list. Participants had to decide whether the probe was in the list. To this task we added articulatory suppression to impair rehearsal, concurrent material to remember, and changes to the visual appearance of the probes to assess the mechanism involved in short-term memory retrieval. The results showed that, similarly to the studies on longterm memory, false memories emerged more frequently for probes semantically related to the list and when rehearsal was impaired by concurrent material. The visual appearance of the stimuli did not play an important role. This set of results suggests that deep semantic processing, rather than only superficial visual processing, is taking place within a few seconds from the presentation of the probes.

Sahte anılar aslında meydana gelmemiş/yaşanmamış olayların hatalı bir şekilde hatırlanmasıdır. Kısa süreli belleği içeren çalışmalar daha az yaygın ve bu fenomenin çok daha az detaylı bir “resmini” ortaya koymaktayken, sahte anılar uzun süreli belleğin alanı içerisinde geniş kapsamda araştırılmıştır. Çalışma kapsamında, katılımcıları birbiriyle semantik olarak ilişkili ve araştırılan kelime ile eşleştirilme zorunluluğu olan dört kelimelik listeleri içeren bir kısa süreli hafıza görevi ile test ettik. Kritik olarak, araştırılan kelime listedeki dört kelimeden biri, listedeki kelimelerle semantik olarak ilişkili, ya da listedeki kelimelerle semantik olarak ilişkisiz olabilirdi. Katılımcıların araştırılan kelimenin listede olup olmadığına karar vermeleri gerekmekteydi. Bu ödeve, kısa süreli bellekten geri çağırma mekanizmasını değerlendirmek için tekrarlamayı/prova etmeyi bozacak fonolojik baskılama, hatırlamayı eşzamanlı materyal ve araştırılan kelimenin görsel görünümüne değişiklikler ekledik. Sonuçlar, uzun süreli bellek çalışmalarına benzer şekilde, tekrarlama eşzamanlı materyallerle bozulduğunda ve araştırılan kelimeler listeyle semantik olarak ilişkili olduğunda sahte anıların daha sıklıkla ortaya çıktığını göstermiştir. Uyaranın görsel görünümünün önemli bir rolü yoktur. Bu sonuçlar kümesi, yüzeysel görsel süreçler yerine, derin semantik işlemenin araştırılan kelimelerin gösterilmesinden sonraki birkaç saniye içerisinde gerçekleştiğini göstermektedir.


Case Report

QEEG related changes following the treatment of anxiety disorders: Case series

Turkish Title : Anksiyete bozukluluklarında tedavisi sonrasında qEEG değişiklikleri: Olgu serisi

Cumhur Tas,Habib Erensoy,Yelda İbadi,Elliot Brown,Nevzat Tarhan
JNBS, 2014, 1(1), p:9-13

DOI : 10.5455/JNBS.1392036730

Anksiyete bozuklukları yeni tedavi ve bireye özel izlem stratejilerinin geliştirilmesi gereken heterojen bir hastalık grubudur. Günümüzde biyolojik yaklaşımların psikiyatri klinik pratiğine aktarılmasına her geçen gün artan bir ilgi olmaktadır. Bu bağlamda kantitatif EEG, diğer nörogörüntüleme yöntemlerine göre değeri görece olarak göz ardı edilse de oldukça etkin bir araçtır. Bu olgu serisinde, farklı anksiyete spektrum bozukluklarına sahip dört olgunun tedavi öncesi ve sonrası qEEG ölçümlemelerisunulmuştur. Buna ek olarak, “EEG kordans” değeri olarak tanımlanan, beyindeki yerel kan akımının ve singulat korteks aktivitesinin göstergesi olarak kabul edilen değerlerin, teta frekans bandındaki sayısal değerleri hesaplanmıştır. Sonuçlara göre, tedavi öncesinde vakalarda frontal bölgede teta ve beta bandında izlenen artış tedavi sonrası normale dönmüştür. Ayrıca, prefrontal bölgedeki teta kordans değerlerinin tedavi sonucunda %38 oranında azaldığı saptanmıştır. Önceki yapılmış çalışmalar ışığında bu azalma singulat korteks aktivitesindeki tedavi sonrası azalma ile ilişkili olabilir. Bulguların olası sonuçları makalede tartışılmıştır. Bütün olarak ele alındığında, bu olgu sersi qEEG güç, z-skoru ve kordans değerlerinin anksiyete bozukluklarında kullanılmasının potansiyel faydalarının altını çizmektedir.


Case Report

A Crertzfeldt- Jakob disease case presenting with psychiatric symptoms

Turkish Title : Psikiyatrik belirtilerle seyreden bir Creutzfeldt- Jakob hastalığı olgusu


JNBS, 2014, 1(1), p:14-16

DOI : 10.5455/JNBS.1386249156

Creutzfeldt Jakob Disease is an incurable and invariably fatal degenerative brain disease. Sporadic and variant forms of the disease can be observed among patients. We report on a patient for calling attention to clinical features and laboratory findings of CreutzfeldtJakob Disease and the psychiatric prodromal symptoms. This case demonstrates that psychiatric symptoms may also be a presenting symptom of Creutzfeldt-Jakob Disease and this diagnosis should be considered when rapid deterioration in cognition is observed with presence of psychiatric and neurological symptoms.

Creutzfeld Jakob Hastalığı, tedavisi mümkün olmayan ve kaçınılmaz şekilde ölümle sonlanan dejeneratif bir beyin hastalığıdır. Hastalar arasında sporadik ve varyant formları gözlemlenmektedir. Bu olgu sunumunda Creutzfeld Jakob Hastalığının klinik belirtilerine, laboratuar bulgularına ve prodrom döneminde izlenen psikiyatrik belirtilerine dikkat çekmeyi amaçladık. Bu olgu sunumu, psikiyatrik belirtilerin Creutzfeld Jakob Hastalığında da izlenebileceğini ve psikiyatrik-nörolojik belirtilerin yanı sıra bilişsel işlevlerde hızlı bir bozulma izlendiğinde Creutzfeld Jakob Hastalığı tanısının düşünülmesi gerektiğini vurgulamaktadır.


Case Report

Habit reversal training in trichotillomania: A case report

Turkish Title : Trikotillomanide alışkanlığı tersine çevirme eğitimi

Gökben Hızlı Sayar,Gaye Kağan
JNBS, 2014, 1(1), p:17-19

DOI : 10.5455/JNBS.1394035079

Trichotillomania is a psychiatric disorder that involves repetitive hair pulling to the point of apparent loss. No approved treatment algorithm is available for trichotillomania. We present a case report of a 28-year-old female diagnosed as trichotillomania, with complaints of recurrent hair pulling resulting in noticeable hair loss. She was treated with Habit Reversal Training and a selective serotonin reuptake inhibitor (sertraline) over a period of 6 weeks. Habit reversal training includes self-monitoring, awareness training, competing response training, and homework assignments. The aim of this case report is to provide a brief description of habit reversal training, which is unfamiliar to many professionals.

Trikotillomani, tekrarlayan saç yolmalar sonucu belirgin saç kaybı ile sonuçlanan bir psikiyatrik bozukluktur. Kabul görmüş bir tedavi algoritması bulunmamaktadır. Bu yazıda tekrarlayan saç koparmaları sonucu belirgin saç kaybı olan trikotillomani tanılı, 28 yaşında bir kadın olgu sunulacaktır. Olgu alışkanlığı tersine çevirme eğitimi ve seçici serototnin gerialım inhibitörübir ilaç (sertralin) ile 6 hafta boyunca izlenmiştir. Alışkanlığı tersine çevirme eğitimi, kendini izleme, farkındalık eğitimi, karşıt cevap eğitimi ve ev ödevlerini kapsayan bir tekniktir. Bu olgu sunumunun amacı birçok profesyonelin aşine olmadığı alışkanlığı tersine çevirme eğitiminin kısa bir tanımını yapmaktır.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.