JNBS
Üsküdar Üniversitesi

Years

2021

2020

2019

2018

2017

2016

2015

2014

Categories

Authors

ARTICLES

Case Report

Sertraline Induced Tremor

Turkish Title : Sertraline Bağlı Tremor

N.A. Uvais,V.S. Sreeraj
JNBS, 2016, 3(2), p:84-85

DOI : 10.5455/JNBS.1461084368

Specific serotonin reuptake inhibitors have been associated with extrapyramidal dysfunction manifesting as parkinsonism, dystonia, tremor, and akathisia. Here, we describe a old female patient with a diagnosis of moderate depressive episode who developed tremor with sertraline in the absence of concurrent prescription of medications, which have potential action on the dopaminergic system and whose symptoms resolved after the drug was discontinued.

Belirli serotonin gerialım inhibitörüleri; parkinsonizm, distoni, tremor ve akatizi olarak ortaya çıkan ekstrapiramidal bozukluklarla ilişkilidir. Bu çalışmada, ilaçların eş zamanlı preskripsiyonunun eksikliğinde sertraline bağlı tremor geliştiren, dopaminerjik sistem üzerinde işlem potansiyeli olan ve ilaç kesildikten sonra semptomları ortadan kalkmış orta şiddetli depresyon teşhisi olan yaşlı bir kadın hasta değerlendirilmiştir.

 


Case Report

Functional MRI in feigned visual loss

Turkish Title : Yapay görme kaybında işlevsel MR görüntüleme

Aileen A. Antonio-Santos,Eric R. Eggenberger,David C. Zhu
JNBS, 2016, 3(2), p:86-88

DOI : 10.5455/JNBS.1462260849

This single-subject study studied the ability of functional magnetic resonance imaging (fMRI) to discern normal visual condition compared to feigned visual loss and induced-refractive blur condition. Under the normal binocular vision condition, activation of the parieto-occipital area reflected normal patterns of blood oxygenation level-dependent (BOLD) signals in the visual pathway. During the feigned/functional visual loss and refractive-induced blur condition, there was hypoactivation in the parieto-occipital visual pathway. This study showed that the subject could strongly influence the fMRI results, thus, further investigation and protocol refinement are needed to maximize the ability of fMRI to reliably serve as a clinical diagnostic tool in individual functional patients.

Tek denekli bu çalışma, normal görme durumuyla yanıltıcı görme kaybı ve yapay-refraktif bulanıklık durumunu ayırt etmek için fonksiyonel magnetik resonans görünteleme(fMRI) kullanmıştır. Normal binoküler görüş durumunda, parietooksipital alanının aktivasyonu görme yolunda kan oksijenizasyonu bağımlılık düzeyi(BOLD) sinyallerinin normal örneklerini yansıtmıştır. Yanıltıcı/ fonksiyonel görme kaybı ve yapay-refraktif bulanıklık durumu esnasında parietooksipital görme yolunda hipoaktivasyon vardı. Bu çalışma göstermiştir ki; denek, fMRI sonuçlarını ciddi derecede etkileyebilir. Bu nedenle, bireysel fonksiyonel hastalarda güvenilir bir şekilde kliniksel bir teşhis aracı olarak hizmet etmesi için fMRI kullanımının yükseltilmesi amacıyla daha fazla araştırma ve protokol gelişimine ihtiyaç duyulmuştur.


Letter to Editor

Can We Consider SLC2A1 Polymorphisms as a Genomic Diagnostic Marker for Cognitive Problems?

Turkish Title : Bilişsel Problemlerde Slc2a1 Polimorfizmlerini Genetik Belirteç Olarak Dikkate Alabilir Miyiz?

Kadir Sinan Arslan,Korkut Ulucan
JNBS, 2016, 3(2), p:89-90

DOI : 10.5455/JNBS.1464611646


Editorial

Clinicians’ hesitation in using clozapine

Turkish Title : Klinisyenlerin klozapin kullanımındaki tereddütleri

Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2016, 3(1), p:1-2

DOI : 10.5455/JNBS.1457524476


Original Article

Effect of Aerobic and Anaerobic Exercise toward Serotonin in Rat Brain Tissue

Turkish Title : Sıçan Beyin Dokusundaki Serotonine Yönelik Oksijenli Ve Oksijensiz Çalışma Etkisi

Rostika Flora,Theodorus Theodorus,Muhammad Zulkarnain,Rahmad Aswin Juliansyah,Syokumawena Syokumawena
JNBS, 2016, 3(1), p:3-6

DOI : 10.5455/JNBS.1442221850

Physical exercise plays a substantial role in maintaining our heath. In the molecular level, physical exercise induces the release of neurotransmitter, such as serotonin. Lack of serotonin could lead to stress or depression condition. We assumed that physical exercise could increase serotonin level in the brain. Therefore, this study aimed to investigate the effect of anaerobic and aerobic exercise toward serotonin level in male Wistar rat brain tissue. Twenty-eight male Wistar rats were divided into seven groups consist of control; 1x, 3x, 7x of aerobic exercise; and 1x, 3x, 7x of anaerobic exercise which conducted in a week. A rat treadmill was used at speed 35 m/min during 20 min for anaerobic exercise, and it was used at speed 20 m/min during 30 min for aerobic exercise. Serotonin level was measured using ST/5-HT (Serotonin/5-Hydroxytryptamine) ELISA Kit. Significant differences between treatments were tested by ANOVA (α = 5%). In contrast, both of anaerobic and aerobic exercise had lower serotonin level than the control. 

Fiziksel egzersiz sağlığımızı korumamızda hayati bir rol oynar. Moleküler seviyede fiziksel egzersiz serotonin gibi sinir ileticilerinin salgılanmasına neden olur. Serotonin eksikliği stres ya da depresyon durumuna sebep olabilir. Fiziksel egzersizin beyindeki serotonin seviyesini artırdığını varsaydık. Bu nedenle, bu çalışmada erkek Wistar sıçanları beyin dokusundaki serotonine yönelik oksijenli ve oksijensiz çalışma etkisini araştırmayı amaçladık. 28 adet erkek Wistar sıçanı, bir haftada gerçekleştirilen 1x, 3x, 7x’li oksijenli ve oksijensiz çalışma grupları olmak üzere 7 adet kontrol grubuna ayrılmıştır. Sıçan çarkı, oksijensiz çalışma için 20 dakika boyunca 35 m/min hızda kullanılırken oksijenli çalışma için 30 dakika boyunca 20 m/min hızda kullanılmıştır. Serotonin seviyesi ST/5-HT (Serotonin/5- Hidroksitriptamin) ELISA Kit kullanılarak ölçülmüştür. Tedaviler arasında önemli farklılıklar ANOVA (α = 5%) ile test edilmiştir. Varsayımımızın aksine, hem oksijenli ve hem oksijensiz çalışma gruplarının kontrol grubundan daha düşük bir serotonin seviyesine sahip olduğu ortaya çıktı.


Original Article

Effect of Dichlorvos on Histoarchitecture of The Cerebral Blood Vessels in Adult Wistar Rats

Turkish Title : Yetişkin Wıstar Sıçanlarında Serebral Kan Damarlarının Histomimarisi Üzerindeki Diklorvos Etkisi

Idris Tela Abdu,Lawan Hassan Adamu,Musa Habibu Modibbo,Abdullahi Asuku Yusuf
JNBS, 2016, 3(1), p:7-12

DOI : 10.5455/JNBS.1444218339

Cerebral blood vessels are vital in supplying brain in both human and animals. Any anomaly by rupture or interruption of blood flow may lead to fatal consequences. Dichlorvos is a volatile organophosphate that forms the active ingredient of locally formulated insecticide and pesticide known as Otapiapia or Madarar piapia. It is an anti-acetylcholinestrase that binds irreversibly to acetylcholinesterase and leads to its inhibition. The study aims to determine the effects of dichlorvos on the histology of the cerebral vessels in adult wistar rats. Twenty five apparently healthy adult wistar rats were randomly selected and divided into five groups. The first two groups were used as control while the last three groups were exposed to graded doses of dichlorvos in ethanol solution and experimented for twenty eight days. Twenty four hours after the last exposure the animals were sacrificed and the brain tissues were collected for routine histological technique. The relative brain weights of all the animals were determined and one – way ANOVA was conducted to compare the mean of the control with the treated groups. There was no statistically significant difference [F = 0.88, p = 0.49] in the mean brain weights of the controls and the treated groups. The H&E stain of the treated groups showed variable degrees of perivascular oedema, pyknosis and apoptosis. Prolong use of dichlorvos could cause cerebral vascular changes in the histoarchitecture such as perivascular oedema and apoptosis, may not affect the brain weight.

Serebral kan damarları insanların ve hayvanların beyinleri için çok önemlidir. Kan akışının kesilmesi ya da durması nedeniyle oluşan herhangi bir anomali ölümcül sonuçlara sebep olabilir. Diklorvis, Otapiapia ya da Madarar piapia olarak bilinen bölgesel olarak formüle edilmiş sinek ve böcek ilaçlarının aktif maddeleriyle oluşan uçucu bir organofosfattır. Diklorvis, geri dönülemez bir şekilde asetilkolinesteraza bağlanan ve inhibisyonuna sebep olan bir anti- asetilkolinesterazdır. Bu çalışma yetişkin wistar sıçanlarının serebral damar histolojisindeki diklorvos etkilerini saptamayı amaçlar. Sağlıklı görünen 25 adet wistar sıçanı rastgele seçilmiş ve beş gruba ayrılmıştır. İlk iki grup kontrol grubu olarak kullanılırken son üç grup etanol çözeltisinde aşırı dozda diklorvosa maruz bırakılmış ve 28 gün boyunca deney uygulanmıştır. Son dozdan 24 saat sonra hayvanlar öldürülmüş
ve beyin dokuları rutin histolojik teknikler için alınmıştır. Bütün hayvanların nisbi beyin ağırlıkları saptanmış ve tedavi edilen gruplarla kontrol grubunun ortalamasını kıyaslamak için ANOVA uygulanmıştır. Kontrol gruplarıyla tedavi edilen grupların ortalama beyin ağırlıklarında istatiksel olarak önemli bir fark [F = 0.88, p = 0.49] saptanmamıştır. Tedavi edilen grupların H&E kimyasal maddeleri(kalıntıları) perivasküler ödem, piknoz ve apoptozun farklı derecelerini göstermiştir. Diklorvosun aşırı kullanımı perivasküler ödem ve apoptoz gibi histomimaride serebral vasküler değişikliklere sebep olabilir fakat beyin ağırlığını etkilemeyebilir.


Review Article

Assesment of Pain Symptoms in Terms of Culture

Turkish Title : Kültürel Açıdan Ağrı Semptomlarının Ele Alınışı

Sinem Gönenli Toker,Burcu Göksan Yavuz,Oğuz K. Karamustafalıoğlu
JNBS, 2016, 3(1), p:13-16

DOI : 10.5455/JNBS.1443509530

The common feature of somatoform disorders is the presence of somatic symptoms that cannot be explained by a general medical condition. Pain disorder is also among the somatoform disorders. 
Pain is defined as an unpleasant sensation occuring as a consequence of a disease, injury or an organic pathology. Breuer and Freud, in their studies on hysteria, suggested that pain could be a manifestation of a psychological problem. The lifetime prevalence is not precisely known. In the Turkish mental health study 12 month incidence of pain disorder is found to be % 11.3 among women , % 4.8 among men and % 8.4 in the general population. The cultural diversity of the mental illnesses particularly somatic symptoms is noticed. Traditions and belief systems influence the formation, presentation and the managemant of dissociative and somatoform symptoms. Types of somatic symptoms differ across the cultures. Higher rates of somatic complaints are found in South America, Asia, particularly in developing countries.
The seperation between physical and emotional experience occurs precisely in Western countires. Thus somatic symptoms are rarely seen in Western culture.

Ağrı, hastalık, bedensel yaralanma veya organik bozukluğa bağlı rahatsızlık verici bir duygu olarak tanımlanır. Bu gözden geçirmede ağrı semptomlarının ortaya çıkışı ve seyrinde kültürel faktörlerin etkileri incelenmiştir. Yöntem: Ağrı ve diğer somatik semptomların farklı kültürlerdeki görünümleri irdelenmiştir. Bulgular ve sonuç: Psikiyatrik hastalıklarda özellikle somatik semptomların kültüre özgü çeşitliliği dikkat çekmektedir. Gelenekler ve inanç sistemleri, disosiatif ve somatoform semptomların oluşması, ortaya konması ve bunlarla başa çıkılmasını büyük oranda etkiler. Somatik hastalardaki semptom tipi kültüre göre değişmektedir. Güney Amerika ve Asya’da, özellikle gelişmekte olan ülkelerde somatik yakınmaların sıklığı daha yüksek oranda bulunmuştur. Batı kültüründe fiziksel ve duygusal deneyimler daha kesin olarak birbirinden ayrılır. Bu sebeple somatik şikayetler
batı toplumlarında daha az görülüyor olabilir. 


Review Article

Neuroprotective Benefits of Atorvastatin in Dementia and Stroke

Turkish Title : Atorvastatin’in Demans Ve Felç Durumlarında Sinir Koruyucu Yararları

Pushpa Natarajan,Sampath Kumar,Sinu Sahl,Vijaya Anand
JNBS, 2016, 3(1), p:17-19

DOI : 10.5455/JNBS.1452575043

Dementia and stroke are the major health problem often occurs in older individuals aged 65 or more. There are many studies confirm that cholesterol might be involved in the pathogenesis of dementia and stroke. Atorvastatin, broadly used to lower cholesterol in coronary heart disease, are viable medications in decreasing the danger of dementia and stroke. Use of atorvastatin for prolonged period seems to be effective for the prevention of dementia and stroke. The objective of this review is to focuses the pharmacological benefit of atorvastatin in dementia and stroke.

Demans ve felç 65 ya da daha yaşlı bireylerde sıkça görülen büyük bir sağlık problemidir. Kolesterolün demans ve felç patojeninizde yer aldığını doğrulayan pek çok çalışma vardır. Genel olarak koroner kalp hastalığında kolesterolü düşürmek için kullanılan Atorvastatin demans ve felç tehlikesini azaltmada uygulanabilir bir tedavidir. Atrovastatin’in uzun süreli kullanımının demans ve felci önlemede etkili olduğu görünmektedir. Bu çalışmanın amacı demans ve felç durumlarında atorvastatinin farmakolojik yararına odaklanmaktır.


Review Article

Gene Therapy and Gene Delivery to the Brain Using Viral Vectors

Turkish Title : Gen Terapisi Ve Viral Vektörlerin Kullanımı İle Beyne Gen Nakli

Can Akpınaroğlu,Gökben Hızlı Sayar
JNBS, 2016, 3(1), p:20-24

DOI : 10.5455/JNBS.1452923860

Treating monogenic disorders via gene therapy although still considered experimental by some, has becoming a more accepted method lately especially in these last 10 years with a number of recent clinical successes. Genetic modifications are becoming easier to perform with the progressing technology and discovery of new techniques such as the Clustered regularly interspaced short palindromic repeats (CRISPR)-CRISPR associated protein 9 (Cas9) methods which can modify DNA with great ease and accuracy. Gene therapy is a powerful technique with huge potential to treat psychiatric and neurodegenerative disorders including Alzheimer’s and Parkinson’s disease. Gene therapy is simple in principle, which is corrective genetic material is sent into cells and the disease is cured by ending the problem at its source. Viral and non-viral vectors which are used for the delivery of the desired genes to the targeted cells are briefly listed and explained. Unlike viral vectors non-viral vectors don’t cause an immune response but their pretty low transfer rate makes them rather less interesting for research. Viral vectors of adenoviruses, adeno-associated viruses, retroviruses with its subclass of lentiviruses and herpes viruses are compared with their advantages and disadvantages related to usage in brain and CNS treatment of our topic. Neurotrophic factors (NTFs) have important roles in brain and nervous tissue. Delivering NTFs via viral vectors for treating neurodegenerative diseases is a promising approach. Providing information about principles, methods, hurdles and clinical applications of gene therapy with its historic background to present it with its all basic details and therapeutic effects it can provide to problems related to brain are aimed in this writing.

Tek bir gene bağlı hastalıkların gen terapisi ile tedavisi hala bir kısım tarafından deneysel olarak nitelendirilse de özellikle bu son 10 yıldaki en son klinik başarılar ile gittikçe daha fazla kabul gören bir yöntem haline gelmektedir. DNA’yı harika bir kolaylıkla ve hassasiyetle modifiye edebildiğimiz clustered regularly interspaced short palindromic repeats (CRISPR)-CRISPR associated protein 9 (Cas9) metodu gibi yeni tekniklerin keşfi ve ilerleyen teknoloji ile genetik modifikasyonları uygulamak daha kolay bir hale gelmektedir. Gen terapisi psikiyatrik ve Alzheimer ya da Parkinson hastalığı gibi nörodejeneratif rahatsızlıkları tedavi edebilecek güçlü ve büyük bir potansiyeli olan bir yöntemdir. İyileştirecek olacak genetik malzemenin doğrudan hücrelere yollanması ve rahatsızlığın direkt olarak kaynağından çözümlenmesi, gen terapisinin basit prensipidir. İstenilen genlerin hedef
hücrelere taşınması için kullanılan viral ve viral olmayan vektörler listelenmiş ve kısaca açıklanmışlardır. Viral vektörlerin aksine viral olmayan vektörler bağışıklık sistemini tetiklemezler fakat düşük transfer seviyeleri onları araştırmalar için daha az ilgi çekici yapmaktadır. Adenovirüsler, adeno ilişkili virüsler, alt kategorileri olan lentivirüslerle birlikte retrovirüsler ve herpes virüsleri konumuz olan, beyinde ve merkezi sinir sisteminde tedavi amaçlı kullanımlarına ilişkin avantajları ve dezavantajları ile karşılaştırılmıştır. Nörotrofik faktörlerin beyinde ve sinir dokusunda önemli rolleri vardır. Nörodejeneratif rahatsızlıkları tedavi etmek için nörotrofik faktörleri viral vektörler kullanarak iletmek, umut vadeden bir yaklaşım yoludur. Bu yazıda, bütün temel ayrıntıları ve beyine dair sunabileceği tedavi edici etkileri ile tarihsel arkaplanı da dahil edilerek gen terapisinin prensipleri, metodları, zorlukları ve klinik uygulamaları hakkında bilgi vermek amaçlanmıştır.


Original Article

A NeuroAnatomoPhysiological approach to the "Formation & Expression" of Personality & Psychopatology:

Turkish Title : Kişilik Ve Psikopatolojinin “Formasyonu & Ekspresyonu”Na Nöroanatomofizyolojik Bir Yaklaşım

Levon Antikacioglu
JNBS, 2016, 3(1), p:25-28

DOI : 10.5455/JNBS.1456158664

Despite the advancements in neurosciences, there are still, only a few Personality Theories, making use of neuropsychology. In the present paper, we tried to propose a NeuroAnatomoPhysiological approach to the “Formation and Expression” of Personality and Pschopatology and discussed the possibility of formation of a new study area.

Bu makalede, nörobilimdeki tüm gelişmelere karşın, nöropsikoloji temelli Şahsiyet Teorileri’nin henüz çok az olduğuna dikkat çekilmiştir. Bu durumu dikkate alan yazarlar, yeni bir NöroAnatomoFizyolojik temelli “Şahsiyetin ve Psikopatoloinin oluşumu ve ekspresyonu” ile ilgili bir yaklaşım önermişlerdir. Ayrıca yeni bir çalışma alanının oluşabilme ihtimalini tartışmışlardır.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.