JNBS
Üsküdar Üniversitesi

Years

2021

2020

2019

2018

2017

2016

2015

2014

Categories

Authors

ARTICLES

Case Report

Bilateral Pedal Edema Assocıated with Olanzapine Treatment: A Case Report

Turkish Title : Olanzapin Tedavisi İle Ortaya Çıkan Bilateral Ayak Bileği Ödemi: Bir Olgu Sunumu

Hamiyet İpek Toz,Dilek Meltem Taşdemir,Ürün Özer,Bahtiyar Toz,Güliz Özgen
JNBS, 2015, 2(1), p:42-44

DOI : 10.5455/JNBS.1421772318

Peripheric edema could be caused by various medical conditions as well as pharmacologic agents such as antihypertensives, nonsteroidal antiinflamatory drugs, endocrine agents and immunotherapies. Olanzapine is an atypical antipsychotic that is widely prescribed for the treatment of schizophrenia and bipolar affective disorder. Most common adverse reactions of olanzapine are weight gain, postural hypotension, constipation, dizziness, akathisia, sedation. Peripheral edema was reported as an infrequent side effect, which affected 3% of the olanzapine treated patients. In this report, we aim to draw attention of psychiatrists on this rare adverse effect by presenting a 56-year-old case, who applied to our hospital with severe depressive and obsessive-compulsive symptoms and hospitalized because of suicide risk. Before psychiatric admission, he wasn’t taking any medication. He was diagnosed as major depression with psychotic features and obsessive-compulsive disorder. He was started on olanzapine 10 mg/day, quetiapine 300 mg/day and fluoxetine 40 mg/day. Two weeks after initiation of olanzapine, he was found to have bilateral pedal edema without ulceration and temperature change but minimal redness was observed. He had no history suggestive of cardiac, renal and liver dysfunction or allergic reaction against to any drug that could explain his existing edema. Possible medical conditions which may cause edema were ruled out by laboratory tests and physical examination. Olanzapine was stopped immediately and the therapy was modified to risperidone 1 mg/day. After discontinuation of olanzapine, edema was gradually resolved within two weeks. Because olanzapine associated edema has been seen rarely, it could be overlooked by psychiatrists in comparison to its more common side effects. Although it shows self-limited and benign course, patients may feel discomfort and their compliance to treatment may decrease. Also, it may interfere with differential diagnosis of other medical conditions which may cause edema. In conclusion, we suggest that patients should be observed carefully for edema during olanzapine treatment.

Periferik ödem çeşitli tıbbi hastalıkların yanı sıra antihipertansifler, nonsteroidal antiinflamatuarlar, endokrin ilaçlar ve immünoterapiler gibi farmakolojik ajanlarla ortaya çıkabilir. Olanzapin şizofreni ve bipolar mizaç bozukluğu tedavisinde sıkça reçetelenen bir atipik antipsikotiktir. En sık yan etkiler kilo alımı, postural hipotansiyon, kabızlık, başdönmesi, akatizi ve sedasyon olarak bildirilmiştir. Periferal ödem, olanzapinle tedavi edilen hastaların %3’ünü etkileyen nadir bir yan etki olarak bildirilmiştir. Bu yazıda, şiddetli depresif ve obsesif kompulsif belirtiler ile hastanemize başvuran ve intihar riski nedeniyle yatırılan 56 yaşında bir olgu sunularak, bu nadir yan etkiye psikiyatristlerin dikkatini çekmek amaçlanmıştır. Psikiyatri başvurusu öncesinde hastanın herhangi bir ilaç kullanımı yoktur. Hastaya psikotik özellikli major depresyon ve obsesif kompulsif bozukluk tanısı konmuştur. Tedavisine olanzapin 10 mg/gün, ketiyapin 300 mg/gün ve fluoksetin 40 mg/gün ile başlandı. Olanzapin başlandıktan iki hafta sonra, ülserasyon ve ısı değişikliği olmaksızın, minimal kızarıklıkla bilateral ayak bileği ödemi geliştiği gözlendi. Hastada ödemi açıklayabilecek, kalp, böbrek ve karaciğer yetmezliğini ya da bir ilaca alerjik reaksiyonu düşündüren öykü yoktu. Ödeme neden olabilecek olası tıbbi durumlar fizik muayene ve laboratuar testleri ile dışlandı. Olanzapin hemen kesildi ve risperidon 1 mg/gün tedavisine geçildi. Olanzapinin kesilmesinden sonra ödem iki hafta içinde giderek geriledi. Olanzapinle ilişkili ödem, nadir görülmesi nedeniyle, psikiyatristler tarafından daha sık görülen yan etkilere kıyasla ihmal edilebilir. Kendini sınırlayan ve iyi huylu bir gidişi olmasına rağmen, hastalarda rahatsızlık yaratabilir ve tedaviye uyumlarını azaltabilir. Ayrıca, ödeme neden olabilecek diğer tıbbi durumların ayırıcı tanısını zorlaştırabilir. Sonuç olarak, olanzapin tedavisi süresince hastaların ödem açısından dikkatle izlenmesi yararlı olacaktır.


Letter to Editor

Yellow Smoke Stain on Fingers in Patient with Schizophrenia

Turkish Title : Şizofreni hastalarının parmaklarındaki sarı duman lekesi

Alper Evrensel,Mehmet Emin Ceylan,Barış Önen Ünsalver,Gökçe Cömert
JNBS, 2015, 2(1), p:45-47

DOI : 10.5455/JNBS.1417506547


Letter to Editor

Building bridges in the community through mentoring programs

Turkish Title : Mentörlük programları ile toplumda köprüler kurmak

Nadire Gülçin Yıldız
JNBS, 2015, 2(1), p:48-49

DOI : 10.5455/JNBS.1432457791


Original Article

Effect of unilateral electrolytic lesion of fastigial nucleus on behavior, learning and memory of Wistar albino rats

Turkish Title : Fastıgıal çekirdek ünilateral elektroliktik lezyonunun wistar albino sıçanlarının hafıza, öğrenme ve davranışları üzerindeki etkisi

Loganathan Sundareswaran,Rathinasamy Sheeladevi
JNBS, 2014, 1(3), p:54-62

DOI : 10.5455/JNBS.1407054560

Cerebellum called as the “little brain” .The cerebellum regulates various functions like motor coordination, equilibrium and muscle tone because of its connections with other parts of the brain as well as other parts of the body. Whether the fastigial nucleus of the rat cerebellum plays any role in behavior, reference and working memory forms the focus of the present study. The fastigial nucleus as part of spino-cerebellum of Wistar albino rat was unilaterally (left side) destroyed by electrolytic lesion using stereotaxic procedures and the behavior, learning and memory were analyzed by using open field, elevated plus maze and eight arm radial mazes on 10th and also 15th day after the lesion along with controls as well as with sham operated animals. The alterations in behavior were only observed on the 10th day but not in 15th day. There was no alteration was observed in radial maze among the groups indicated that cerebellum has no role in memory process. The changes perceived in behavior on 10th day may be due the inflammation or reduced metabolism in the damaged areas followed which may recovered on 15th day as inflammation subsides and the metabolism is normalized. These results indicate that fastigial nucleus is not playing any role in either behavior or memory.

Beyincik “küçük beyin” olarak bilinir. Beyincik, vücudun diğer kısımlarıyla olduğu gibi beynin de diğer kısımlarıyla bağlantıları nedeniyle motor koordinasyonu, denge ve kas elastikiyeti gibi fonksiyonların çalışmasını düzenler. Sıçan beyinciğinin fastigial çekirdek davranış üzerinde herhangi bir rol oynasın ya da oynamasın, referans belleği ve işleyen bellek şuanki çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Wistar albino sıçanının spino-serebellum’ unun bir parçası olarak fastigial nucleus, stereotaksik teknikler kullanılarak elektroliktik lezyon ile tek taraflı olarak(sol taraf) yok edilmiştir. Laboratuvar ortamında opere edilen hayvanlardaki gibi kontrollerle lezyondan sonra davranış, öğrenme ve hafıza 10. ve 15. günde artı labirent ve radyal labirent yükselten açık alan testi kullanılarak analiz edilmiştir. Davranıştaki değişimler 15. günde değil sadece 10. günde görülmüştür. Beyinciğinin hafıza sürecinde rol oynamadığı görülen gruplar arasında radyal labirentte hiçbir değişim görülmemiştir. 10. günde algılanan davranış değişiklikleri, iltihap azalacağı ve metabolizma normalleşeceği için 15. günde iyileşmesini takiben zarar gören kısımlardaki iltihap ya da zayıflamış metabolizma yüzünden olabilir. Bu sonuçlar göstermektedir ki fastigial çekirdek davranış ya da hafıza üzerinde herhangi bir rol oynamamaktadır.


Original Article

Effect of ovarian hormones on memory suppression

Turkish Title : Ovaryen hormonların anımsamada bastırma üzerindeki etkisi

Muge Aslankara,Ali Bayram,Nevzat Tarhan,Ayla Arslan
JNBS, 2014, 1(3), p:63-66

DOI : 10.5455/JNBS.1406027541

Several studies suggest that memory suppression in humans occur as an active process of executive control, mediated by regions of prefrontal cortex, which is a substrate for ovarian hormones. However the effect of ovarian hormones on this process is not known. In order to address this question, we utilized the quantitative analysis of ovarian hormones in combination with the procedure of a memory control model, the think (T) /no think (NT) paradigm in a within-subject design study. We compared the rate of memory control between the follicular (low estrogen and progesterone) and mid-luteal (high estrogen and progesterone) phases of regularly cycling healthy women. Our data demonstrate that during midluteal phase, 63.6 % of subjects are able to ‘suppress’ or actively forget (significantly less % recall below the baseline) previously learned word pairs in the ‘NT condition; i.e., not to think the target word associated with the cue word’. However during the follicular phase there was no effect of ‘NT condition’ on the active forgetting of word pairs below the baseline as assessed by the memory test applied after the T/NT procedure. Thus, our results indicate that ovarian hormones are associated with the process of memory control.

Çeşitli çalışmalar, insanlarda bellek kontrolünün (anımsamada bastırma) yürütücü bir işlev olarak prefrontal korteks denetiminde aktif bir mekanizma ile gerçekleştiğini göstermiştir. Prefrontal korteksin ovaryen hormonların müdahalesine oldukça açık olduğu bilinmekle birlikte bu etkinin anımsamada bastırma işlevi sırasında nasıl bir rol oynadığı bilinmemektedir. Burada sunulan çalışma bir bellek kontrolü modeli olan düşün/düşünme paradigmasını (think /no think paradigm) kullanarak ve ovaryen hormonların kantitatif olarak analiz edildiği denek-içi desen düzeneği ile bu soruya cevap aramaktadır. Menstrual siklusun foliküler (düşük estrojen ve progesteron) ve midlüteal (yüksek estrojen ve progesteron) fazlarındaki bellek kontrol oranları kıyaslanmıştır. Veriler göstermektedir ki midlüteal fazda, deneklerin % 63.6 si, önceden öğrenilmiş kelime çiftlerini ‘düşünmeme koşulu’ yani ‘ip ucu kelimesi ile ilişkili hedef kelimesini düşünmeme koşulu’ (NT condition)- sırasında aktif unutma (anımsamada bastırma) becerisi göstermiştir (istatiksel olarak anlamlı bir şekilde kendiliğinden unutma oranına göre daha çok unutma ya da daha az hatırlama). Ancak ‘düşünmeme koşulunun’ bellek kontrolü üzerindeki bu etkisi, düşün/düşünme prosedürünü takiben yapılan bellek testleri ile gösterildiği gibi foliküler fazda gözlenmemiştir. Bu sonuçlar bellek kontrolü işleminin ovaryen hormonlar ile ilişkili bir durum olduğunu göstermektedir.


Original Article

Agmatinase and human cationic amino acid transporter 1 in mood disorder: what´s under the microscope?

Turkish Title : Duygudurum bozukluklarında agmatin ve insan katyonik amino asit transporter 1: mikroskobun altında ne var?

Hans-Gert Bernstein,Kristin Jäger,Juliane Fiebig,Susann Wolf,Martin Wick,Henrik Dobrowolny,Johann Steiner,Bernhard Bogerts,Gregor Laube
JNBS, 2014, 1(3), p:67-71

DOI : 10.5455/JNBS.1413806684

Agmatine may act as a neurotransmitter or neuromodulator. Behaviorally, agmatine exerts antidepressant-like effects. The enzyme agmatinase degrades and thereby inactivates agmatine. The gene coding for human agmatinase is located on chromosome 1p36, a gene locus which has been linked to bipolar disorder and major depression. However, the enzyme has not yet been studied in detail in the context of neuropsychiatric diseases. We analyzed agmatinase protein expression in postmortem hippocampi of individuals with affective disorders. Agmatinase protein was detected in a subset of interneurons in the hippocampus and other brain regions. In depressive patients the number and the numerical density of agmatinase-immunopositive cell bodies was strongly elevated in all regions under study (i.e. hippocampus, habenula, insular cortex and temporal cortex). Agmatine is naturally produced by the breakdown of arginine. The cellular uptake of L-arginine and other cationic amino acids (such as L-lysine and L-ornithine) is mainly mediated by cationic amino acid transporter (CAT) proteins. In patients with mood disorder there was a circumscribed decrease in the numerical density of hCAT1 immunoreactive neurons in the CA2 region of the hippocampus.

Agmantin, nöromodülatör ve nörotransmitter olarak çalışır. Davranışsal olarak agmatin, antidepresanvari etkiler uygular. Enzim olan agmatinaz, agmatini indirger ve böylece devre dışı bırakır. İnsan agmatinini kodlayan, bipolar bozukluk ve majör depresyonla bağlantılı olan bu genin konumu 1p36. kromozomdadır. Fakat bu enzim nöropsikiyatrik hastalıklar bağlamında henüz detaylı olarak incelenmemiştir. Duygusal bozuklukları olan bireylerin postmortem hipokampüsündeki agmatin protein dışavurumunu inceledik. Agmatin proteini, hipokampüs ve diğer beyin bölgelerindeki internöronlar altkümesinde saptanmıştır. Depresif hastalarda agmatin-immunopozitif hücre gövdelerinin sayısı ve sayısal çoğunluğu incelemedeki bütün kısımlarda (hipokampüs, habenula, insular korteks ve temporal korteks) fazlasıyla artmıştır. Agmatin doğal olarak arjininin kırılmasıyla/ bozulmasıyla ortaya çıkmaktadır. L-arjinin ve diğer katyonik amino asitlerin( L-lisin ve L-ornitin gibi) hücresel alınımına temel olarak katonyik amino asit transporter(CAT) proteinleri aracılık eder. Duygudurum bozukluğu olan hastalarda, hipokampüsün CA2 kısmındaki hCAT1 immunoreaktif nöronların sayısal yoğunluğunda sınırlı bir azalma vardı.


Review Article

An alternative approach to understand schizophrenia: polyamine hypothesis through NMDA receptors

Turkish Title : Şizofreniyi anlamakta alternatif bir yaklaşım: NMDA reseptörleri aracılığı ile poliamin hipotezi

Tayfun Uzbay
JNBS, 2014, 1(3), p:72-76

DOI : 10.5455/JNBS.1406279771

The glutamate hypothesis of schizophrenia based on the observations that administration of drugs that block N-methyl-D-aspartate (NMDA) glutamate receptors could induce schizophrenia-like symptoms. There are several evidences linking abnormal glutamatergic transmission to cognitive, negative, and positive symptoms of schizophrenia and the glutamatergic system is now a major focus for the development of new compounds in schizophrenia. The polyamines are omnipresent aliphatic molecules comprising putrescine, spermidine, spermine and agmatine. The polyamines and their biosynthetic enzymes are found throughout the body, including the central nervous system (CNS), where they display specific regional distributions in the CNS. The polyamines have an important role in the modulation of cell growth and on cell membrane functions. It was hypothesized that schizophrenia may be related to a general abnormality in neuronal membranes. Agmatine, a polyamine, selectively blocks the NMDA subclass of glutamate receptors in rat hippocampal neurons. There are also several evidences indicate that a relationship between polyamines and etiopathogenesis of schizophrenia. In this review, a new approach for understanding schizophrenia via NMDA receptors and their interaction with agmatine which is a biological active polyamine transmitter in brain is proposed.

Şizofrenide glutamat hipotezi N-metil-D-aspartat (NMDA) reseptör antagonistlerinin insanlarda ve deney hayvanlarda şizofreni semptomları oluşturmasına dayanır. Anormal glutamaterjik iletinin şizofreninin bilişsel, pozitif ve negative semptomları ile ilişkisine işaret eden birçok kanıt vardır ve glutamaterjik sistem şizofreni tedavisinde yeni ilaçların geliştirilmesi için güncel ve önemli bir odaktır. Poliaminler doğada ve canlı organizmalarda yaygın olarak bulunan putresin, spermidin, spermin ve agmatin gibi birden fazla amin içeren alifatik moleküllerdir. Poliaminler ve bunların biyosentetik enzimleri vücutta merkezi sinir sistemi de (MSS) dâhil olmak üzere yaygın olarak bulunur. Poliaminler hücre büyümesinin modülasyonu ve hücre membran işlevlerinde önemli bir role sahiptir. Şizofreninin sinir hücresi membranlarındaki genel bir anomalite ile ilişkili olduğu hipotezi ileri sürülmüştür. Bir poliamin olan agmatin sıçan hipokampal nöronlarında glutamaterjik NMDA reseptörlerini seçici bir şekilde bloke eder. Poliaminlerle şizofreni hastalığının etyopatogenezi arasında ilişkiye işaret eden çeşitli kanıtlar da mevcuttur. Bu gözden geçirme yazısında biyolojik aktif bir nörotransmitter olan agmatin ile NMDA reseptörleri arasındaki etkileşme üzerinden şizofreninin anlaşılmasına yönelik yeni bir yaklaşım ileri sürülmektedir.


Review Article

The rationale for the localization of polyamine pathway enzymes in the brain

Turkish Title : Beyindeki poliamin yolak enzimlerinin lokalizasyonunun anlamı

Gregor Laube,Hans-Gert Bernstein,Rüdiger W. Veh,Thomas Weiss
JNBS, 2014, 1(3), p:77-81

DOI : 10.5455/JNBS.1413803711

Polyamines, including spermidine, spermine, and agmatine, serve several brain-specific functions. Polyamine transport mechanisms may account for the redistribution of these organic cations, which may also be synaptically released as neuromodulators or neurotransmitters, in the brain. Therefore, the localization of polyamine pathway enzymes, in addition to the localization and functional investigation of the polyamines itself, provides valuable insights regarding the identification of cell- and region-specific roles for polyamines, notably in the context of mental disorders and neurodegenerative diseases. Identified neuronal circuits are subject to physiological and pharmacological investigations. With this respect, we electrophysiologically studied the cerebellar cortex and the medial habenula, showing a prominent synaptic expression of spermidine synthase and agmatinase, respectively. In both areas, the relevant polyamines clearly influence the electrical activity. The medial habenula may be involved with the aetiology of major depressive disorder. In this context, the expression of agmatinase in other brain areas, e.g. the paraventricular thalamic nucleus, possibly also involved with depression, is discussed.

Spermidin, spermin ve agmatini içeren poliaminler beyne özgü pek çok fonksiyonu çalıştırmaktadır. Poliamin dolaşım mekanizmaları, beyinde nöromodülatör ve nörotransmitterler gibi sinaptik olarak salgılanabilen bu organik katyonların yeniden dağıtımından sorumlu olabilmektedir. Bu nedenle, poliaminlerin lokalizasyon ve fonksiyon incelemesine ek olarak poliamin yolak enzimlerinin lokalizasyonu, özellikle psikolojik bozukluklar ve nörolojik dejeneratif hastalıklarda poliaminlerin hücre tanımlaması ve bölgeye özgü rolleriyle alakalı hatırı sayılır bilgiler sağlamaktadır. Belirli nöronal devreler fizyolojik ve farmakolojik araştırmalara bağlıdır. Bu çalışma kapsamında spermedin sentezi ve agmatinin belirli sinaptik ifadesini nispeten gösteren serebral korteksi ve medial habenulayı elektrofizyolojik olarak incelenmiştir. Her iki alanda da ilgili poliaminler açık bir şekilde elektriksel aktiviteyi etkilemekte ve medial habenula majör depresif rahatsızlığın etiyolojisinde yer alabilmektedir. Bu bağlamda, paraventriküler talamik nükleusu gibi beynin diğer bölümlerindeki agmatinin ifadesiyle depresyon ilişkisinin olasılığı tartışılacaktır.


Review Article

Blood injury phobia: an overview of gender specific brain differences

Turkish Title : Kan- yaralanma fobisi: cinsiyete özgü beyin farklılıklarına genel bakış

Ab Latif Wani,Anjum Ara
JNBS, 2014, 1(3), p:82-87

DOI : 10.5455/JNBS.1410375823

Blood injury injection phobia (BII) involves an intense fear of situations, in which an individual is directly or indirectly exposed to blood, injections or viewing injuries, along with a tendency to avoid these situations. BII phobia is highly prevalent in females as compared to males. It is virtually the only specific phobia and the only anxiety disorder, in which fainting occurs. Although fainting is much distressed to the BII phobic individuals, but it may have developed in the humans at the time when they needed it much as a survival mechanism. In this article we discuss how in the humans there may have developed the trait of BII phobia in the ancestors, including the variation in the symptoms among sexes. There are not studies which specifically examine the syncope related brain differences among genders. But there are other well defined studies which highlight marked differences among male and female brains. Considering this we also review some recent breakthrough discoveries showing differences in the brain of males and females at gene expression level which leads to the variation in brain and behaviour related problems among genders. There is an exigent need to understand the brain behavioral problems through multiple perspectives.

Kan-enjeksiyon- yaralanma fobisi (BII) bir bireyin direkt ya da dolaylı olarak kana, enjeksiyonlara ya da yara görmeye maruz kaldığı ve bu durumlardan kaçınma eğiliminin olduğu aşırı korku durumudur. BII fobisi erkeklere göre kadınlarda daha yaygındır. Bu fobi bayılmanın olduğu hemen hemen tek spesifik fobi ve tek kaygı bozukluğudur. Bayılma, BII fobili bireylere daha fazla endişe verse de aslında bayılma bu bireyler bir çeşit hayatta kalma mekanizmasına ihtiyaç duydukları zamanlarda da oluşabilir. Cinsiyetler arasındaki semptom farklılıklarını içeren bu makalede soylardaki BII fobisinin insanlarda nasıl oluşmuş olabileceğini tartışacağız. Cinsiyetler arasındaki beyin farklılıklarına bağlı olan bayılmayı özel olarak inceleyen çalışmalar yoktur. Fakat kadın ve erkek beyinlerindeki farklılıkları inceleyen iyi yapılmış çalışmalar mevcuttur. Bunu düşünerek cinsiyetler arasındaki problemlere bağlı olan beyin ve davranış farklılıklarına sebep olan gen ifade seviyesinde kadın ve erkek beyinlerindeki farklılıkları gösteren bazı yeni buluşları da yeniden inceleyeceğiz. Beyinin davranışsal problemlerini anlamak için çok yönlü bir perspektif zorunlu bir ihtiyaçtır.


Case Report

Rabies in India: A relook at the neglected rampant disease

Turkish Title : Hindistan’da kuduz hastalığı: ihmal edilen yaygın hastalığa yeniden bir bakış

Kalaivani Annadurai,Raja Danasekaran,Geetha Mani
JNBS, 2014, 1(3), p:88-91

DOI : 10.5455/JNBS.1408703072

Rabies is a tropical zoonotic disease, transmitted to human being by carnivorous animals. Majority of human rabies cases were reported from Asia and African countries. India recorded more deaths from rabies than any other country in the world. There is no effective treatment for rabies; it can only be prevented by vaccination. It needs multiple levels of interventions at human and animal level. World Health Organization’s target is to eliminate the disease by 2020 in endemic South-East Asian countries which include India. Key challenges in control of rabies in India are lack of intersectoral coordination, weak surveillance system on rabies, inadequate rabies research and lack of sustainability. To conclude, breaking the rabies cycle in a sustained manner is necessary to eliminate rabies from this part of the world.

Kuduz, etobur hayvanlardan insanlara geçen tropikal zoonoz bir hastalıktır. İnsanda görülen kuduz vakalarının çoğunluğunun Asya ve Afrika ülkelerinde olduğu rapor edilmiştir. Hindistan’da dünyadaki herhangi bir ülkede olandan çok daha fazla kuduz ölümü olduğu tespit edilmiştir. Kuduz için etkili bir tedavi yoktur; tedavi sadece aşı ile yapılabilmektedir. Tedavi insan ve hayvanlarda farklı seviyelerde müdahaleleri gerektirmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün amacı Hindistan’ı da içeren endemik Güney Doğu Asya ülkelerinde 2020 yılına kadar bu hastalığı ortadan kaldırmaktır. Hindistan’da kuduz kontrollerindeki kilit sorunlar; sektörler arası koordinasyon eksikliği, kuduz hastalığı için yapılan yetersiz denetim sistemi, yetersiz kuduz araştırması ve sürdürülebilirliğidir. Sonuç olarak, sürekli olarak kuduz döngüsünü engellemek için dünyanın bu bölgesinde kuduzu yok etmek zorunludur.


ISSN (Print) 2149-1909
ISSN (Online) 2148-4325

2020 Ağustos ayından itibaren yalnızca İngilizce yayın kabul edilmektedir.